Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/575 E. 2019/376 K. 06.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/575 Esas
KARAR NO : 2019/376
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 22/06/2018
KARAR TARİHİ: 06/05/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin dava dilekçesini özetle; Otomotiv sektöründe servis hizmeti verne müvekkili davalı borçlu şirket adına kayıtlı … plakalı araca 08.02.2017 tarihinde servis hizmeti verdiğini, söz konusu servis ücreti davalı tarafın adına kayıtlı olan araçtaki arızaların onarılmasından kaynaklandığını, söz konusu onarım hizmeti sebebiyle 6.953,34-TL tutarlı ve 1.064,70-TL tutarlı 2 adet fatura düzenlendiğini, davalı borçlu taraf söz konusu fatura bedelini müvekkili şirkete ödemediğini, davalı borçlu tarafın ilgili fatura tutarını ödememesi üzerine 30.03.2018 tarihinde davalı borçlu şirket aleyhine İstanbul… İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, icra dosyası çerçevesinde gönderilen ödeme emrine 03.04.2018 tarihinde davalı borçlu tarafça itiraz edilerek böyle bir borcun bulunmadığını iddia edilerek gönderilen ödeme emrine itiraz ettiğini, ancak davalı borçlu şirket adına düzenlenen fatura tutarı davalı borçlu şirket tarafından ödenmediğini, açıklanan nedenlerle itirazın iptaline takibin devamına, haksız itiraz eden davalı borçlu aleyhinde %20′ den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı şirkete usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip tutanağının tebliğ edildiği, ancak süresinde herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E /
Açılan davada uyuşmazlığın, davacı tarafından davalıya ait aracın onarımı iddiasıyla alacaklı olup olmadığı, alacak varsa miktarına dair olduğunun tespiti yapılmıştır.
Bilirkişi raporuna göre; davacı … A.Ş. İle Davalı …Şti. Arasında dava konusu olan ve hizmet bedelinden kaynaklanan 6.953,34-TL ve 1.064,70-TL olmak üzere toplam 8.018,04-TL tutarındaki 2 adet fatura bakiyesinin ödenmediği gerekçesiyle İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine karşın davalı şirketin borca yapmış olduğu itirazla takibin durdurulduğunu, icra dosyasının incelenmesinde 30.03.2018 takip tarihi itibariyle asıl alacağın 8.018,04-TL olduğunu, davacı firma tarafından borcun ödenmesi amacıyla davalı aleyhine keşide edilmiş herhangi bir ihtarname bulunmadığını ve borçlunun temerrüde düşürülmediğinden tarafına herhangi bir hesaplama yapılmadığını, davacı tarafından dava dosyasına sunulan ticari defter kayıtları üzerinde yapılan incelemede davacı …A.Ş. Firmasına ait defterlerin usulüne uygnu e-devlet üzerinden tutulduğunu ve sahibi lehine delil teşkil eder nitelikleri taşıdığını, hizmet bedelinden kaynaklanan 6.953,34-TL ve 1.064,70-TL olmak üzere toplam 8.018,04-TL tutarındaki alacağın defter delili yönüyle ispatlanmış olduğunu, davalı tarafın ise incelenmek üzere defter kaydı sunmadığını, tarafların diğer taleplerinin mahkemenin takdirinde olduğunu belirtmiştir.
Fatura ile ilgili olarak; Dosyada davacı tarafında kesilmiş bir fatura bulunmaktadır. Faturanın davacı lehine delil teşkil edebilmesi için Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/5485, Karar No: 2016/550 sayılı ilamında da belirtildiği gibi “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.(Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür.” Dosyamızda bilirkişi tarafından da yapılan tespitler doğrultusunda davacı tarafından takibe konu alacak miktarı için e-fatura tanzim edildiği, dosyada mevcut e-posta yazışmalarından da anlaşılacağı üzere faturanın davalıya tebliğ edilmiş olması ve davalının fatura ve içeriğinden haberi olduğunun kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır.
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858, Karar No : 2017/2944 sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir.
Tüm dosya muhteviyatı, bilirkişi tarafından davacı defterleri üzerinde yapılan incelemeler sonucu oluşturulan bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafından tanzim edilen faturanın yine davacı defterlerinde kayıtlı bulunduğu, elektronik ortamda düzenlenen faturanın, e-fatura mevzuatı ve davacı tarafından sunulan e-posta yazışmaları gereği davalının fatura ve fatura içeriğinden haberdar olduğu ve süresinde faturaya dair herhangi bir itirazda bulunulduğu veya davalıya borçlu olmadıklarına dair yargılama aşamasında savunma veya cevap dilekçesinin sunulmamış olması, faturanın tebliğiyle davacının edimini ifa ettiğine yönelik karine oluşup bu karinenin aksinin ispat mükellefiyeti davalıda olmasına karşın davalı tarafça bu ispatın yapılmamış olması nedenleriyle davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” kısmen ispat edildiği kanaatine varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Takibe konu işlemiş faiz alacağı bakımından, davalının borcu ödememede ısrar durumunu takipten önce ortaya koyan temerrüte düşürülmeye dair bir ihtarname olmaması, faturanın tebliğinin muhasebe işlemi ve yukarıda yer verilen karinenin oluşması bakımından etkili olup temerrüt sonucunu doğurmaması (Misal için bkz; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/20217, Karar No: 2018/6048 sayılı ilamı) nedenleriyle işlemiş faiz talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir. İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Esas No : 2014/7674 ve Karar No: 2014/20655 sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de davada talep edilen miktar ile çıkan miktarın tamamen aynı olması, uyuşmazlığın alacağın miktarı ile ilgili değil var olup olmadığı noktasında toplandığından incelemenin alacağın var olup olmadığı hususunda mahkememizce yaptırılmış olması, alacağın faturaya dayalı olması (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No : 2013/2345 Karar No: 2013/6713 sayılı kararı ) sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile
2-Davalının İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak 8.018,04 TL ve faiz üzerinden DEVAMINA, işlemiş faiz talebi olan 89,96 TL bakımından ispat olunamayan davanın REDDİNE,
3-Kabul edilen alacağın (8.018,84 TL) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 1.603,60 TL takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Alınması gereken 547,77-TL nisbi ilam harcından peşin alınan 97,93-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 449,84-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının ilk dava açılırken peşin olarak yatırdığı 97,93-TL harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacının yaptığı ilk masraf 41,10-TL, 600,00-TL bilirkişi ücreti, 74,50-TL posta gideri ücreti olmak üzere toplam 715,60-TL’nin red ve kabul oranına göre 707,73-TL ‘nın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalının yaptığı 16,50-TL vekalet harç ve pul giderinin red ve kabul oranına göre 0,18-TL ‘nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 89,96-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
9-HMK 120 madde gereğince yatırdığı gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır