Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/567 E. 2021/663 K. 04.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/567 Esas
KARAR NO:2021/663 Karar

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:15/03/2016
KARAR TARİHİ:04/10/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisinin 01.09.2011 tarihinde kimin sevk ve idaresinde olduğu belirlenemeyen … plaka nolu araçla seyahat ederken davalı şirket nezdinde sigortalı … plaka nolu araçla çarpışması nedeniyle meydana gelen trafik kazası sonucunda vefat ettiğini, davalı yanca yaptırılan aktüerya hesabına göre kısmi ödeme yapıldığını ve bu kısmi ödemeye göre verilen ibranamenin ödeme yetersizliği nedeniyle iptali ile müvekkiline ödenmesi gerekli ve şuan için miktarı belirsiz olan destekten yoksun kalma tazminatının, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müracatı üzerine müvekkili şirket tarafından yapılan ödemeler nedeniyle sorumluluklarının kalmadığını, ayrıca ödeme miktarlarının güncellenerek hesaplama yapılması gerektiğini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi gerektiğini savunmuştur.
İSTİNAF KALDIRMA KARARI ÖNCESİ YAPILAN YARGILAMA:
Mahkememizin, … Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucu; “… Tarafların Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uyarınca hasrettikleri delilleri toplanmıştır.
Ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları, uyuşmazlık konusu, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, dava şartlarının bulunup bulunmadığı, ilk itiraz olup olmadığı, tarafların sulh olup olamayacakları ortaya konulmuş ve yargılama ön inceleme duruşmasında tarafların da onay verdikleri uyuşmazlık nitelendirmesi ile sonuçlandırılmıştır.
Toplanmasına karar verilen soruşturma dosyası, hastane kayıtları, trafik kayıtları, hasar dosyası, öğrenci belgeleri getirtilerek dosyada bulundurulmuştur.
Somut olayda hukuki ihtilaf İBRANAMENİN İPTALİ ŞARTLARININ bulunup bulunmadığı noktasındadır.
Davalı yanca davacılara 25.11.2011 tarihinde 48.012,15 TL, 10.05.2012 tarihinde 48.012,15 TL ödeme yaptığı anlaşılmaktadır.
2918 Sayılı Yasanın Sorumluluğa İlişkin Anlaşmalar başlıklı Madde 111 e göre, Bu Kanunla öngörülen hukukî sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir.
Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.
Düzenlemesi mevcuttur. Bu iki yıllık süre HAKDÜŞÜRÜCÜ SÜRE olup resen de nazara alınması gereken bir husustur.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin de 2014/12144 Esas-12709 Karar sayılı ilamında isabetle belirtttiği gibi “…Şu durumda, yerel mahkemece, olayın meydana geldiği tarih, ibranamenin düzenlendiği tarih ve davanın açılış tarihleri arasında geçen süreler ile birlikte ödenen tazminat miktarı gözetilerek, yukarda açıklanan yasa maddesi kapsamında söz konusu ibranamenin geçerliliğinin tartışılması ve bu surette ibranamenin düzenlendiği tarihten itibaren iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir…” denilere,k sürenin bir hak düşürücü süre olduğu ve RESEN nazara alınacağı belirtilmiştir.
Davacı yan davasını hak düşürücü süre dolduktan sonra açmış olmakla davanın bu nedenle reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan yazılı gerekçe ile;
1-2918 sayılı yasanın 111.maddesindeki hak düşürücü süre dolmuş olmakla; davanın bu nedenle REDDİNE …” şeklinde verilen karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İLAMI:
Mahkememizce, yukarıda belirtildiği şekilde verilen … Esas-… Karar sayılı kararın, davacı yanca İstinaf edilmesi üzerine kararı inceleyen İstanbul BAM 9. H.D. Tarafından, 2017/1228 Esas-2018/725 Karar sayılı kaldırma kararı ile;
” …Dava, trafik kazasından kaynaklanan, vefat nedeniyle bakiye destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
01.09.2011 tarihinde meydana gelen ve … plakalı, … plakalı ve … plakalı üç aracın karıştığı trafik kazası neticesinde, … plaka sayılı araçta yolcu olarak bulunan davacılar murisinin vefat ettiği, cevap dilekçesinden anlaşıldığı üzere, … plaka sayılı araç ile, … plaka sayılı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigorta poliçesi ile sigortalı olduğu, davalı sigorta şirketi tarafından, iki ayrı hasar dosyası açılarak, her iki poliçeden ayrı ayrı 48.012,15 TL olmak üzere toplam 96.024,30 TL ödeme yapıldığının beyan edildiği, davacı tarafça iş bu dava ile, yapılan ödemelerin yetersiz olduğu belirtilerek, bakiye tazminat talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Sorumluluğa İlişkin Anlaşmalar” başlıklı 111. maddesinde, tazminat miktarlarına ilişkin anlaşmaların iptali koşulu belirlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler.Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için, ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir.
İlk Derece Mahkemesince, 2918 sayılı yasanın 111. maddesindeki hak düşürücü süre dolduktan sonra dava açıldığı gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmiş ise de; mahkemece, sigorta poliçeleri ile hasar dosyasının gönderilmesi için, davalı sigorta şirketine yazılan yazının cevabı beklenilmeden, ödemelerin hangi hasar dosyasından yapıldığı, ibraname/ibranamelerin geçerliliği irdelenip/tartışılmadan karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davalı sigorta şirketine yazılan yazının akıbeti araştırılarak, hasar dosyalarının tasdikli birer örneklerinin dosya arasına alınması, davalı tarafça ödemelerin hangi poliçe/poliçeler nedeniyle yapıldığının tespiti, davacı tarafça verilen ibraname/ibranamelerin her iki hasar dosyasını kapsayacak şekilde verilip verilmediği ve geçerliliği, davacılar vekilinin, ödemelerden sonra davalı sigorta şirketine bakiye tazminat ödemesi için yapıldığı belirtilen başvuru irdelenip, değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1(a)6. Maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın, davanın yeniden görülmesi için İlk Derece Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, HMK’nın 353/1(a)6. Maddesi uyarınca, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/11/2016 tarih, … E. … K. sayılı kararının KALDIRILMASINA…” şeklindeki gerekçeyle kesin olarak kaldırılmış ve mahkememizce, kaldırma kararı sonrası tensip zaptı düzenlemek suretiyle yargılamaya devam olunmuştur.
BAM KARARI SONRASI YAPILAN YARGILAMADA:
İstinaf kaldırma kararı sonrası tensip zaptı düzenlenerek, yeni duruşma gün ve saati ile birlikte taraflara tebliğ edildiği ve mahkememizin 04/02/2019 tarihli celsesinin 1 nolu ara kararı ile; “İstinaf kaldırma kararı gerekçesine istinaden davalı şirkete yeniden müzekkere yazılarak, olayla ilgili birden fazla hasar dosyası var ise hasar dosyasının ve alınan ibranamelerin ayrı ayrı gönderilmesinin istenilmesine ve ödemenin hangi poliçeye istinaden yapıldığının ve ibraname alındığınında ayrıca sorulmasına” şeklinde karar verildiği, davalı sigorta şirketi tarafından verilen cevabi yazıda, kazaya ilişkin olarak … ve … numaralı hasar dosyalarının açıldığının, hasar evraklarının sistem kayıtlarında mevcut olmadığının bildirildiği, ancak kazayı kapsayan ZMMS sigorta poliçeleri ile davadan önce davacı … hesabına gönderilen ödemelere ilişkin belge suretlerinin gönderildiği, mahkememizce bu kapsamda dosyanın aktüer bilirkişine gönderildiği ve rapor alındığı, aktüer bilirkişi tarafından 17/02/2020 tarihli kök raporun tanzim edilerek mahkememize ibraz edildiği, raporun incelenmesinde de; “Asgari ücret baz alınmak suretiyle yapılan değerlendirme sonucu, davacıların Nihai Ve Gerçek Maddi Zararının; müteveffanın Oğlu … için; 2.292,33 TL, Kızı … için: 71 591,82 TL olduğu, davalı sigorta şirketinin; kazaya karışan… plakalı … Tic. Ltd. Şti adına tescilli araç için 23.05.2011/23.05.2012 başlangıç/ bitiş tarihli ve … numaralı KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesini düzenlediği, kazaya karışan her iki araç yönünden kaza tarihi olan 01.09.2011’de geçerli olan kişi başı sakatlama ve ölüm sigorta limitinin 200.000,00-TL olduğu, davadan önce … Sigorta A.Ş. tarafından davacı hak sahibi eş …’e kazaya karışan her iki araç yönünden ayrı ayrı 48.012,15 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödendiği, yapılan ödeme sonrası her iki poliçe için sigorta limitinin, 200.000,00-TL- 48.12,15 TL= 151.987,85 TL kaldığı, davacıların hesaplanan maddi zararının, kazaya karışan her iki aracın ZMSS poiiçe limiti içerisinde davalı sigorta şirketinin sorumluluğunda olduğu hususunda taktirin mahkemede olduğu, delillerin ve hukuksal durumun taktirinin mahkememizde olmak üzere; rapor içerisinde yer alan tespit ve değerlendirmeler ışığında; müteveffanın Eşi …’e yapılan ödeme ile maddi zararının karşılandığı, davacının destekten yoksun kalma sebebiyle talep edebileceği maddi zararının bulunmadığı, müteveffanın Oğlu …’in destekten yoksun kalma sebebiyle talep edebileceği maddi tazminat miktarının 2.292,33 TL ve Kızı … Sormageçln destekten yoksun kalma sebebiyle talep edebileceği maddi tazminat miktarının da 71.591,82 TL olacağı” şeklinde tespitler yapılmıştır.
Davacılar vekili tarafından, bilirkişi kök raporuna itiraz edildiği, 20/10/2020 tarihli dilekçe ekinde, davacıların murisi …’in mesul müdür olduğuna ilişkin “Park Mesul Müdürlük Sözleşmesi” ile yargılama sırasında reşit olan davacılardan …’e ait vekaletnamenin sunulduğu ve ayrıca, 14/01/2021 tarihli beyan dilekçesi ile de müteveffa desteğin gerçek gelirinin tespitine yönelik emsal ücret araştırması yapılması amacıyla bir takım kurumlara müzekkereler yazılmasının talep edildiği, bu kapsamda mahkememizce bildirilen yerlere müzekkereler yazıldığı, gelen yazı cevaplarının dosyamız arasına katıldığı ve mahkememizin 12/03/2021 tarihli ara kararı ile; “Dosyanın daha önce rapor düzenleyen Aktüer bilirkişi …’ya tevdi ile; mahkememizce celp olunan ücret araştırmasına ilişkin müzekkere cevapları ile taraf itiraz ve beyanları da değerlendirilmek suretiyle ek rapor düzenlenmesinin istenilmesine” karar verildiği, bilirkişi tarafından iş bu kerre 13/07/2021 tarihli ek rapor tanzim edilerek mahkememize ibraz edildiği, ek raporun incelenmesinde özetle de; “Müteveffanın Eşi …’in Nihai ve Gerçek Maddi Zararının; İndirime Tabi Tutulmayan Tutarın 1.023.368,85 TL, Davalı Sigorta Şirketi Ödemesinin Güncellenmiş Tutarının (-) 178,473,16 TL, İndirim Sonrası Kalan Tutarın ise; 844.895,69 TL olduğu, müteveffanın Oğlu …’ın Nihai ve Gerçek Maddi Zararının: 8.311,93 TL, Kızı …’nun Nihai ve Gerçek Maddi Zararının da: 274.370,97 TL olduğu, Davalı sigorta şirketinin; kazaya karışan … plakalı … Tic. Ltd. Şti. adına tescilli araç için 23.05.2011/ 23.05.2012 başlangıç/ bitiş tarihli ve … numaralı KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesini düzenlediği, yine davalı sigorta şirketinin; kazaya karışan … plakalı … Tic. Ltd. Şti. adına tescilli araç için 23.05.2011/ 23.05.2012 başlangıç/ bitiş tarihli ve 41942425 numaralı KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesini düzenlediği, kazaya karışan her iki araç yönünden kaza tarihi olan 01.09.2011’de geçerli olan kişi başı sakatlama ve ölüm sigorta limiti 200.000,00- TL olduğu, davadan önce … Sigorta A.Ş. tarafından davacı hak sahibi eş …’e kazaya karışan her iki araç yönünden ayrı ayrı 48.012,15 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödendiği, yapılan ödeme sonrası her iki poliçe için sigorta limiti 200.000,00- TL- 48.12,15 TL = 151.987,85 TL kaldığı, bakiye sigorta limiti toplam 151.987,85 x 2 (iki araç)= 303.975,70 TL olduğu, buna göre hak sahiplerinin maddi zararlarının garameten yapılan hesaplama sonucu; Davacı …’in; 844.895,69 TLX49,64%X303.975,70 150.893,06 TL, Davacı …’in; 8.311,93 TLX0,49%X1.484,46 TL, Davacı …’in de 274.370,97 TLX16,12%X49.000,93 TL, Dava dışı babanın; 274.370,97 TLX 16,12%X49.000,93 TL, Dava dışı annenin de; 300.101,90 TLX17,63%X53.596,31 TL olduğu ve toplamının da; 1.702.051,46 TL 100,00% 303.975,70 TL olduğu, Delillerin ve hukuksal durumun takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere; rapor içerisinde yer alan tespit ve değerlendirmeler ışığında; Müteveffanın eşi …’in destekten yoksun kalma sebebiyle talep edebileceği maddi tazminat miktarının, 150.893,06 TL, Müteveffanın Oğlu …’in destekten yoksun kalma sebebiyle talep edebileceği maddi tazminat miktarının, 1.484,46 TL ve Müteveffanın Kızı …’in destekten yoksun kalma sebebiyle talep edebileceği maddi tazminat miktarının da 49.000,93 TL olacağı” şeklinde tespitler yapılmıştır.
Dava, trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davaya konu somut olayda davacılardan …, müteveffanın eşi, diğer davacılar da çocukları olup, davacılar tarafından açılan dava eşin ve babanın desteğinden yoksun kalınmasına ilişkin maddi tazminat istemlidir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, TBK’nın “1-ölüm ve bedensel zararlar” “a-ölüm” madde başlıklı 53/3. maddesinde düzenlenmiş olup; “ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki,TBK’nun 53. maddesi gereği, ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir (Yargıtay 17. H.D. 16/07/2020 Tarih ve 2019/2221 Esas-2020/4844 Karar sayılı kararı).
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de; destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 tarih ve 2005/4-648 Esas-2005/691 Karar sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Ayrıca, Türk Medeni Kanununun 185/3. Maddesi; “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” hükmünü düzenlemiş iken, TMK 186. Maddesi ise; “Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.” hükmüne amirdir.
Türk Medeni Kanununda yer alan her iki hükümde de, eşlerin yasal olarak birbirlerini desteklemek zorunda olduklarını belirtilmiştir. Bu nedenle eşlerin birbirlerine destek olduklarını ispatlamaları gerekmez. Destek kavramı TMK göre her iki eş içinde geçerlidir. Bu nedenle kocası ölen kişi destek tazminatı talep edebileceği gibi karısı ölen kişi de destek tazminatı talebinde bulunabilecektir (Hüseyin Tuztaş-Yargıtay Üyesi-www.sevgipinari.org).
Yine anne ve babanın yaşı küçük olan çocuklarına doğal destek oldukları ve anne ve babasının yardımına muhtaç olan küçüğün anne ve babasını kaybetmesi halinde destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecekleri kabul edilmektedir.
Somut olayda hukuki ihtilaf, davacıların kaza nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı talep edip edemeyecekleri ile talep edebilecekler ise miktarının ne olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu (ya da ileride sağlaması muhtemel olan) yardımın miktarı; destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurularak doğru biçimde belirlenmelidir.
Bu bağlamda, dava konusu somut olaya ilişkin olarak, taraflarca sunulan deliller ile başka yerden getirtilmesi gereken tüm deliller toplanmış, gelen yazı cevapları dosyamız içerisine katılmış, ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları, uyuşmazlık konusu, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, dava şartlarının bulunup bulunmadığı, ilk itiraz olup olmadığı, tarafların sulh olup olamayacakları ortaya konulmuş ve yargılama ön inceleme duruşmasında tarafların da onay verdikleri uyuşmazlık nitelendirmesi ile sonuçlandırılmış ve az yukarıda özetleri verildiği üzere bilirkişi incelemesi yaptırılarak kök ve ek raporlar alınmıştır.
Bilirkişi ek raporunun incelenmesinde de, hukuki yönleri ayrık olmak üzere yapılan tespitler bakımından ayrıntılı ve dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmış ve hükme esas alınmasına karar verilmiştir.
Davaya konu somut olayda, açılan davanın Hak Düşürücü Süre yönünden değerlendirilmesinde; Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle tazminat istemine ilişkin olup, KTK’nun 111. maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmaların veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebileceği, yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmadığı, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklamasının da yeterli olduğu (Bknz Yargıtay 17. H.D. 10/06/2020 Tarih ve 2019/5120 Esas-2020/3342 Karar sayılı kararı), bu kapsamda davaya konu somut olayda, İstinaf kaldırma kararı sonrası davalı sigorta şirketine müzekkere yazıldığı, kazaya ilişkin hasar dosyasının ve alınan ibranamelerin ayrı ayrı gönderilmesinin istenildiği ve ayrıca ödemelerin hangi poliçeye istinaden yapıldığının sorulduğu, davalı sigorta şirketi tarafından verilen cevabi yazıda, kazaya ilişkin olarak … ve … numaralı hasar dosyalarının açıldığının, hasar evraklarının sistem kayıtlarında mevcut olmadığının bildirildiği, ancak kazayı kapsayan ZMMS sigorta poliçeleri ile davadan önce davacı … hesabına gönderilen ödemelere ilişkin belge suretlerinin gönderildiği, incelenen belgeler içerisinde ibraname bulunmadığı, ödemelerin yapıldığı tarihlerin ise; 25/11/2011 ve 10/05/2012 tarihleri olduğu, davacılar vekili tarafından 11/12/2012 tarihli dilekçe ile davadan önce sigorta şirketine başvurulduğu ve bakiye tazminatın talep edildiği, bu haliyle yapılan değerlendirmede de davacılar vekilinin bakiye tazminat alacağının ödenmesine ilişkin irade açıklamasının 2 yıllık süre dolmadan yapıldığı anlaşıldığından, davanın yasal hak düşürücü süre içerisinde açıldığı sonucuna ulaşılmış ve yargılamaya devam olunmuştur.
Davanın, Emsal Ücret araştırması yönünden değerlendirilmesinde ise; Davacılar vekili tarafından müvekkillerin desteği müteveffa …’in mesul müdür olduğuna ilişkin “Park Mesul Müdürlük Sözleşmesi” sunulmuş, bilirkişi tarafından asgari ücret esas alınmak suretiyle yapılan hesaplamaya itiraz edilmiş, emsal ücret araştırması yapılması ve yeniden rapor alınması talep edilmiş, bu kapsamda yapılan değerlendirme sonucu mahkememizde de, desteğin gelirinin araştırılarak, gerçek zararın belirlenmesi için, öncelikle müteveffanın bahsedilen işten elde ettiği veya edebileceği gelirin daha net kriterlerle ortaya konulması gerektiği (Bknz. Yargıtay 17. H.D. 08/07/2020 Tarih ve 2019/4295Esas-2020/4509 Karar sayılı kararı) yönünde kanaat oluşmuş, bu kapsamda da dava dışı kurumlara müzekkereler yazılmış ve emsal ücret araştırması yapılarak, gelen müzekkere cevapları kapsamında müteveffanın gerçek geliri tespit edilmiş ve ek rapor alınarak yargılamaya devam olunmuştur.
Hükmedilen faizin nev’i ve başlangıç tarihi yönünden yapılan değerlendirmede de; Davacılar tarafından her ne kadar “Talep arttırım dilekçesi” ile kaza tarihi olan 01/09/2011 tarihinden itibaren reeskont avans faizi talep edilmiş ise de; dava dilekçesi incelendiğinde, yasal faiz talep edildiği, bu haliyle de, dava dilekçesinde yasal faiz olarak belirtilen faiz türünün talep artırım dilekçesi ile değiştirilemeyeceği anlaşılmakla, hükmedilen tazminata yasal faiz işletilmesine ve ayrıca faiz başlangıç tarihine ilişkin olarak da, her ne kadar kaza tarihinden itibaren faiz talep edilmiş ise de, 2918 sayılı KTK’nın 99/I. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel şartları uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğünün bulunduğu, somut olayda davacıların sigortaya yapmış olduğu başvurunun, KTK’nın 99/I. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel şartlarındaki koşullara uygun olduğunun mevcut delil durumuna göre tespit edilemediği ancak davalı sigorta şirketine başvuru yapılarak 25/11/2011 tarihinde kısmi ödeme alındığı ve bu durumun davalının da kabulünde olduğu anlaşıldığından, tüm alacak miktarı yönünden temerrüt tarihinin 25/11/2011 tarihi olduğu sonucuna ulaşılarak, iş bu tarihten itibaren faiz işletilmesine karar verilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında, İstinaf Kaldırma kararı, taraf ve iddia ve savunmaları, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Mahkememizde açılan davanın, trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olduğu, dava konusu somut olaya ilişkin olarak tüm delillerin toplandığı, davacıların desteği ve murisi müteveffa …’in, … plaka nolu araçla seyahat ederken davalı şirket nezdinde sigortalı … plaka nolu araçla çarpışması nedeniyle meydana gelen trafik kazası sonucunda vefat ettiği, kazaya karışan her iki aracın da davalı sigorta şirketine ZMMS sigortası ile sigortalı olduğu, somut olaydaki hukuki ihtilafın, davanın yasal hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı, açıldı ise davacıların kaza nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı talep edip edemeyecekleri ile talep edebilecekler ise miktarının ne olduğu noktalarında toplandığı, bu bağlamda mahkememizce tüm delillerin toplandığı, davanın az yukarıda izah edildiği üzere yasal hak düşürücü sürede açıldığının anlaşıldığı ve yargılamaya devam olunduğu, bilirkişi incelemesi yaptırıldığı ve raporlar alındığı, alınan ek raporun ayrıntılı ve gerekçeli olduğu ve hükme esas alınmasına karar verildiği, bu bağlamda yapılan değerlendirmede de, davacılar tarafından açılan davanın yine az yukarıda ayrıntıları verilen bilirkişi ek raporu ile tespit edilen ve davacılar vekili tarafından talep arttırım dilekçesi ile arttırılan ve harcı yatırılan miktarlar üzerinden kabulüne ve kabul edilen tazminat miktarlarına da, yine yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere, 25/11/2011 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Vekalet ücretine ilişkin olarak yapılan değerlendirmede ise;
Somut olayda davacılar, ihtiyari dava arkadaşı konumundadırlar. İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri diğerinden bağımsız olarak hareket eder (TBK 57-58). Böyle olunca da, ihtiyari dava arkadaşı konumunda olan davacıların her biri yönünden kabul edilen miktarlara göre ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmiştir (Yargıtay 17. H.D. 13/02/2020 Tarih ve 2019/1403 Esas-2020/1363 Karar sayılı kararı).
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılardan … yönünden açılan davanın KABULÜ ile; 1.486,46 TL destekten yoksun kalma tazminatının, 25/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Diğer davacılar … ve … yönünden açılan davanın KABULÜ ile;
– 150.893,06 TL destekten yoksun kalma tazminatının 25/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’e VERİLMESİNE,
– 49.000,93 TLdestekten yoksun kalma tazminatının 25/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’e velayeten …’e VERİLMESİNE,
3-Alınması gereken 13.756,30 TL nispi karar ve ilam harcından peşin ve ıslah ile alınan toplam 688,16 TL harcın mahsubu ile bakiye 13.608,14 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR YAZILMASINA,
-Davacıların ilk dava açarken yatırdığı 688,16 TL harç parasının davalıdan alınarak davacılara VERİLMESİNE,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinden başvuru harcı 29,20 TL, 330,70 TL posta ve 1.000,00 TL bilirkişi ücreti gideri olmak üzere toplam: 1.359,90 TL ‘nin davalıdan alınıp, davacılara VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacı … davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2. maddesi uyarınca taktir olunan 1.486,46 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak, iş bu davacıya VERİLMESİNE,
7-Davacı … davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 18.284,84 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak, iş bu davacıya VERİLMESİNE,
8-Davacı … davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 7.170,12 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak, iş bu davacıya VERİLMESİNE,
9-HMK 120. maddesi gereğince; varsa taraflarca yatırılan gider avansı ile varsa delil avasının arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde ilgilisine İADESİNE,
10-HMK Yönetmeliğinin 58/1.maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın ve hükmün taraflara tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı yanın yokluğunda, HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 04/10/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸