Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/489 E. 2019/577 K. 12.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2018/489
KARAR NO: 2019/577

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 28/05/2018
KARAR TARİHİ: 12/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
AÇILAN DAVA VE İDDİA:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; davalı şirket davacı hakkında İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından hiçbir şekilde davacıya ait olmayan faturaları dayanak göstermek suretiyle icra takibi başlattığını, davacıya yapılan tebligat usulsüz olduğunu, takip konusu fatura borcu davacıya ait olmadığını, davacının takip dayanağı faturalar ile hiçbir ilgili bulunmamakta olduğu, tamamı ile sahtecilik ve dolandırıcılık suçu işlem kastı ile davalı hakkında icra takibi başlatıldığını, davacı ile takip alacaklısı arasında hiçbir ticari ilişki bulunmamakta olduğunu, davalı alacak tarafından icra takibi başlatıldığı ve davacıya hacze gelindiği ve muhafaza işlemleri gerçekleştirildiğini, muhafaza işlemleri gerçekleştirilmiş menkullere ilişkin yediemin ücretinin artmaması yönünden teminatsız olarak malların davacıya iadesini talep ettiğini, icra takibi nedeniyle davacı ciddi şekilde zarar gördüğünü, haczedilen menkullerin tarafımıza iadesi ile dava sonuna kadar takibin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi beyanla davanın kabulü ile takibin davacı yönünden iptalini dava ve talep etmiştir.

SAVUNMA VE KARŞI TALEPLER:
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; dava ile ilgili tebligatların vekile yapılmadığını, davalı şirketin bulunduğu yer bir avm olup haftanın 7 günü saat 10:00 – 22:00 saatleri arasında davalıya ait adreste sürekli olarak şirket çalışanları bulunduğundan avm genelde açık olduğunu, davalıya ait adreste şirketin açık olmadığından yada şirketten kimseye ulaşılamadığından bahsetmenin mümkün olmadığını, takip konusu fatura borcu davacı taraf ait olup bu borca istinaden başlatılan icra takibi usulüne uygun yapılan tebligatlar kesinleşmiş olmasına ve icra takibinden haberdar olmasına rağmen ödeme emrine itiraz etmediği daha sonra huzurdaki davayı açmış olduğunu, davaya konu İstanbul …İcra Müdürlüğü… esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibi davalının 25/11/2016 ve 10/01/2017 tarihlerinde gerçekleştirilen seyahati için satın almış olduğu uçak biletlerine istinaden davalı şirket tarafından kesilen 2 adet yansıtma fatura borcunun davacı tarafından ödenmemesi üzerine başlatıldığı ve usulü uygun olarak ödeme emri tebliğ edilip icra takibi kesinleştiğini, kesinleşen icraya takiben davacı tarafından yasal süresi içinde itiraz edilmemiş olmasına rağmen daha sonra davacı tarafından işbu dava açıldığını, davacı taraf dava dilekçesinde ilgili icra dosyasının usulsüz tebligat ile kesinleştirildiğini, ödeme emrinden yasa itiraz süresinden sonra haberdar olduğu ve takip konusu fatura borcunun hiçbir şekilde davacıya ait olmadığı beyan etmişse de bu beyanlarının gerçeği yansıtmayıp tamamen davalıya olan borcun ödenmesinin geciktirilmesi için yapıldığını beyanla davanın reddi ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılarak icra takibinin devamına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı şirket tarafından davacı aleyhine başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, takibin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi, davacının borçlu olmadığının tespiti ile takibin davacı yönünden iptali istemine ilişkin menfi tespit davasıdır.
İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı takip dosyası ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Bürosunun … soruşturma dosyasına ilişkin UYAP kayıtlarının dosyamız arasında celp edildiği görülmüştür.
Mahkememizce öncelikle, HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzeninden olan görev hususu açısından ve HMK 114/c ve 115/1. maddesi uyarınca yapılan incelemede;
…Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davacının ticaret sicil kaydı olup olmadığı sorulmuş; cevabi yazıda “…” adında gerçek kişi ticari işletme kaydı bulunmadığı bildirilmiştir.
Davacı vekili de karar duruşmasında davacının tacir olmadığını beyan etmiştir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/968 Karar No : 2016/2426 sayılı ilamında belirtildiği üzere; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3785, Karar No : 2018/360 sayılı kararında “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer Kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Öte yandan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, Kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.” içtihadına yer verilmiştir.
Ticari dava ve Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevine ilişkin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 4. maddesinde; (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 5. Maddesinde; (1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.
(3) (Değişik: 26/6/2012-6335/2 md.) Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.
Faturaya dayalı olarak başlatılan icra takibine ilişkin olarak açılan menfi tespit davasının ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
O halde, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve davada asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğunun kabul edilebilmesi için uyuşmazlık konusu kapsamında her iki tarafın tacir olması ve yine işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur. Davacının ticaret sicil kaydı bulunmadığı gibi davacı vekili de davacının tacir olmadığını karar duruşmasında açıkça beyan etmiştir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacının tacir olmadığı, dolayısı ile ticari işletmesinin de bulunmadığı ve bu kapsamda taraflar arasındaki uyuşmazlığın da ticari nitelikte bulunmadığı açıktır. Bu nedenle, somut olayda; 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanamayacağı ve uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı kuşkusuzdur. Genel görevli mahkeme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yargıtay içtihatları, yasal düzenlemeler ve tüm bu açıklamalar uyarınca Mahkememizin görevli olmaması, eldeki davaya ilişkin aksine bir düzenleme bulunmadığından Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olması sebebiyle davanın görev yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.

H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,
Dair; Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …

Hakim …