Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/4 E. 2019/941 K. 06.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/4 Esas
KARAR NO : 2019/941

BİRLEŞEN İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
ESAS NO : 2018/150
DAVA : SÖZLEŞMENİN UYARLANMASI
DAVA TARİHİ : 14/02/2018
KARAR TARİHİ : 06/12/2019

Davacılar vekili tarafından davalı aleyhine açılan; “Sözleşmenin Uyarlanması” davasının birleştirilerek yapılan yargılaması sonunda;
ESAS ve BİRLEŞEN DAVA /
Davacı vekili tarafından esas davada sunulan dava dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin mal sahibi, davalı şirketin ise işletmeci sıfatıyla 11/09/2013 tarihinde 15 yıl süreli “OTEL İŞLETMECİLİĞİ” sözleşmesi imzalandığı, 20/05/2015 tarihinde imzalanan ek protokol ile otelin nihai açılış tarihinin 15/01/2015 tarihi olarak kararlaştırıldığı, gerek teknik destek dönemi ile açılış öncesi dönemde gerekse işletme döneminde mal sahibi olan müvekkilinin iyi niyetli sözleşme tarafı olarak otel işletmesine ilişkin tüm mali ve hukuki risklerin sorumluluğu üstlenmek suretiyle oteli işletmek ve yönetmek üzere işletmecinin kullanmasına tahsis ettiğini, aynı zamanda gerekli işletme sermayesini ve nakit akışını sözleşme gereği belirlenen hesaba yatırmak suretiyle işletme sermayesini de tahsis etmek suretiyle sözleşme ile kendisine yüklenmiş bulunan edimini ifa ettiğini, sözleşmenin 9. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “Garanti Bedel’e dair hükmün günümüz ticari ve ekonomik şartları karşısında değişmesi gerektiğini belirterek; 11.09.2013 tarihli Otel İşletmeciliği Sözleşmesinin 9. maddesinin 7. fıkrasında öngörülen Garanti Bedele dair hükmün, öncelikle iptaline karar verilmesi, bu talebin kabul edilmemesi halinde ise “Garanti Bedelin” sözleşme tarihindeki döviz kuru esas alınmak üzere Türk Lirası karşılığı olarak belirlenmek suretiyle, değişen yeni koşullara göre uyarlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili tarafından birleşen davada sunulan dava dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin mal sahibi, davalı şirketin ise işletmeci sıfatıyla 11/09/2013 tarihinde 15 yıl süreli “OTEL İŞLETMECİLİĞİ” sözleşmesi imzalandığı, 20/05/2015 tarihinde imzalanan ek protokol ile otelin nihai açılış tarihinin 15/01/2015 tarihi olarak kararlaştırıldığı, gerek teknik destek dönemi ile açılış öncesi dönemde gerekse işletme döneminde mal sahibi olan müvekkilinin iyi niyetli sözleşme tarafı olarak otel işletmesine ilişkin tüm mali ve hukuki risklerin sorumluluğu üstlenmek suretiyle oteli işletmek ve yönetmek üzere işletmecinin kullanmasına tahsis ettiğini, aynı zamanda gerekli işletme sermayesini ve nakit akışını sözleşme gereği belirlenen hesaba yatırmak suretiyle işletme sermayesini de tahsis etmek suretiyle sözleşme ile kendisine yüklenmiş bulunan edimini ifa ettiğini, sözleşmenin 9. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “Garanti Bedel’e dair hükmün günümüz ticari ve ekonomik şartları karşısında değişmesi gerektiğini belirterek; 11.09.2013 tarihli Otel İşletmeciliği Sözleşmesinin 9. maddesinin 7. fıkrasında öngörülen Garanti Bedele dair hükmün, öncelikle iptaline karar verilmesi, bu talebin kabul edilmemesi halinde ise “Garanti Bedelin” sözleşme tarihindeki döviz kuru esas alınmak üzere Türk Lirası karşılığı olarak belirlenmek suretiyle, değişen yeni koşullara göre uyarlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

ESAS ve BİRLEŞEN DAVADA SAVUNMA /
Davalı vekili tarafından sunulan esas ve birleşen davaya dair cevaplarında özetle: Anlaşma’nın 4.6 maddesinde açıkça Otelin Nihai Açılış Tarihi’nin 2014 yılı Temmuz ayı sonunu geçemeyeceği belirlendiğini, ancak bu açık hükme rağmen davacılar tarafından anlaşma’da belirlenen zamanlamalara riayet edilmediğini, ve otelin nihai açılış tarihinin 15.01.2015 tarihi olduğunu, bu hususa ilişkin olarak da taraflar arasında 20.05.2015 tarihli ek protokol imzalandığını, müvekkili şirketin 4, 6, maddeye göre Anlaşma’yı geç açılıştan dolayı tek taraflı fesh etme ve gecikme sebebi ile gecikilen her gün için 1.000 ABD Doları lalep etme hakkı bulunmasına rağmen bu hak kullanılmamış ve gerek davacıdan ve gerekse dava dışı mal sahibi …’den herhangi bir nam altında herhangi bir bedel talep edilmediğini, otelin deneme döneminde Otel’e bitişik binanın 1. Bodrum kat, l. ve 2. katında yer alan toplantı salonları ve balo salonunun da taraflar arasında İmzalanmış olan anlaşma kapsamına dahil edilmesi, ve bu alanların da müvekkil şirket tarafından işletilmesi hususunda taraflarca mutabakat sağlandığını, bu mutabakat gereğince de belirtilen bu alanların Otel’e ait turizm işletme belgesi kapsamına dahil edilmesi halinde dahiliye tarihinden itibaren müvekkil şirkete ödenecek Baz Ücret ve Başarı Ücret oranlarının revizyonuna karar verilmiş ve bu hususa ilişkin olarak da 04.03.2’015 tarihli ek protokol imzalandığını, bahis konusu alanlar 2016 yılı Mart ayında turizm İşletme belgesine dahil edilmiş olup bu tarihten itibaren de taraflarca belirlenen farklı oranlar üzerinden fatura düzenlendiğini müvekkili şirket tarafından davacı tarafa hizmet verilmekle, bu hizmet verilirken sektörel bazda tanınmıştık seviyesine ulaşmış ” DİVAN” markasının ek bir bedel talep edilmeksizin kullanım hakkı davacı tarafa verildiğini, hal böyle olunca müvekkil şirket tarafından hizmet bedeli alınması ve bu hizmet bedelinin yıllık bazda minimum bir bedel olarak belirlenmesi ticari hayatın olağan akışına uygun olduğunu, kaldı ki müvekkilim şirket tarafından davacıdan Otel’in açıldığı ilk kırık yıl ve devam eden ikinci yıl herhangi bir garanti bedel de talep edilmediğini, ayrıca Anlaşma’nın genelinde mali hükümler müvekkil şirkete ödenecek bedel, cezai şartlar Amerikan Doları olarak belirlenmiş olup davacı anlaşmayı imzalarken yabancı para borcunun anlaşmanın mali hükümlerinin temelini oluşturmasını tacir olarak kabul ettiğini, olayda işlem temelinin çökmesine sebebiyet verece öngörülemez bir artış veya tarafların dengelerini bozucu normal süreç dışında ekonomik gidişatta olağanüstü bir bozulma bulunmadığını davacının beyanlarının aksine ekonomik veriler ile de sabit olduğu üzere taraflar arasındaki anlaşmanın imzalandığı tarihten bugüne kadar dolar kurunda öngörülemez fahiş bir artış gerçekleşmediğini, dolar kurunun 2013 yılından itibaren ki artış oranlarına bakıldığında ortalama her yıl % 15-20 oranında bir artış olduğu görüldüğünü, Olağanüstü hal ilanının mücbir sebep sayılabilmesi için borcun yerine getirilememesi ile arasında illiyet bağının var olup olmadığının incelenmesi gerektiğini, olağanüstü hal kapsamında alınan tedbirlerin sözleşmenin taraflarını etkiler nitelikte olması gerektiğini, etkinin borcun ifasını engellemesi gerektiğini, davacıların anlaşmaya aykırılıkları devam ettiğini savunmuş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

G E R E K Ç E /
İstem, döviz kurunda oluşan olağanüstü artış nedeniyle, taraflar arasındaki 11.09.2013 tarihli Otel İşletmeciliği Sözleşmesi‘nin 9. maddesinin 7. fıkrasında öngörülen “Garanti Bedel”e dair hükmün iptaline, bu talebin kabul edilmemesi halinde ise “Garanti Bedelin” sözleşme tarihindeki döviz kuru esas alınmak üzere Türk Lirası karşılığı olarak uyarlanarak belirlenmesine ilişkindir.
Asıl ve birleşen davaların tarafları arasında 11/09/2013 tanzim tarihli “Otel İşletmeciliği Anlaşması” akdolunmuş, sözleşme …Noterliği’nin 23 Eylül 2013 tarih ve… yevmiye numarasıyla onanmıştır. Sözleşmeye davalı …Ş. “işletmeci”, yatırım ve inşaatı yapacak olan asıl dosya davacısı şirket ve mülk sahibi … de “mal sahibi” olarak taraf olmuşlardır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 9.7 maddesi aynen; “Açılış yapılacak ilk kırık yıl ve sonrasındaki ilk tam yıl için her hangi bir minimum garanti ücreti alınmayacaktır. MAL SAHİBİ tarafından İŞLETMECİ’ye ödenecek olan Baz Ücret ve Başarı Ücreti toplamının 3. yıl için yıllık 125.000 USD (yüz yirmi beş bin Amerikan Doları) olması garanti edilmekte olup, 4. Yıl için yıllık 140.000 USD (yüz kırk bin Amerikan Doları), 5. Yıldan itibaren kalan yıllar için 150.000 USD (yüz elli bin Amerikan Doları) garanti edilmektedir. İŞLETMECİ tarafından taahhüt edilen altında bedel alınması halinde eksik kalan bedel MAL SAHİBİ tarafından İŞLETMECİ’ye İŞLETMECİ tarafından düzenlenecek fatura karşılığında fatura tarihinden itibaren 10 (on) gün içerisinde ödenecektir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davacı yan, sözleşmenin tanzim tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası verilerine göre “TL- USD” kurunun ortalama, alışının 1,901.31 TL, satışının 1,905.43 TL civarında olduğunu, sözleşmenin kurulmasından sonra öngörülemez ve beklenmedik şekilde 15 Temmuz 2016 tarihinde 15 Temmuz Darbe Girişimi yapıldığını, 20 Temmuz 2016 tarihinde Ülke genelinde Olağanüstü Hal ilan edildiğini, normal ekonomik süeç dışında seyreden ekonomik gidişatta olağanüstü bozulmalar yaşandığını, döviz kurunda aşırı artış yaşanmış olduğunu, bu artışın öngörülebilir nitelikte olmadığını dolayısıyla sözleşmenin döviz cinsinden borç yükleyen 9.7 maddesinin öncelikle iptalini, iptal edilmemesi halinde sözleşme tarihindeki döviz kuru üzerinden bir garanti paranın öngörülmesi suretiyle uyarlanmasını talep etmektedir. Davalı taraf ise davacının tacir olduğunu, basiretli davranma yükümlülüğü bulunduğunu, döviz kurundaki artışın öngörülebilir nitelikte olduğunu dolayısıyla uyarlama şartlarının oluşmadığını iddia etmektedir.
Sözleşmenin tarafları tacir olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda tacirlere bir kısım yükümlülükler getirilmekle, 18/2. maddesinde her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi hareket etmesi gerektiği düzenlenmiştir. Bu kapsamda tarafların özgür iradeleriyle akdettiği sözleşmenin sonuçlarını öngörerek hareket etmeleri gerekmekle, sözleşme hükümlerinin aynen uygulanması asıldır. Nitekim hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (…) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiş olup, bu ilkelere göre kural olarak sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanması gerekmektedir. Eş söyleyişle, kural olarak sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke, sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan dengenin sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulması halinde dahi sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmanın adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratacağı sebeple özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus- beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesinde aynen; “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.
” hükmü getirilmiştir. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan maddede belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olaya ilişkin yapılan değelendirmede; asıl ve birleşen dosya davacılarının sözleşmenin kurulması aşamasında seçme özgürlüğü varken TL yerine döviz bazında garanti ücret belirlemiş olmaları, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.10.2003 gün ve 2003/13-599 E.-2003/599 K.; 07.05.2003 gün ve 2003/13-332 E.-2003/340 K.; 12.11.2014 gün ve 2014/13-1614 E.- 2014/900 K. Sayılı kararlarında da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere ülkemizde zaman zaman ekonomik krizlerin vukuu bulduğu ve bu bağlamda dövizle borçlanmanın risk taşıdığının da toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından bilinen bir olgu olduğu, davacı yanın bu riski önceden öngörebilecek durumda olmasına rağmen sözleşmenin ücrete ve minimum garanti bedele dair hükümlerinin döviz cinsinden düzenlenmesini tercih etmiş bulunması karşısında uyarlama isteminde öngörülemezlik koşulunun gerçekleşmediği, kaldı ki, 15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra Ülkede Olağanüstü Hal ilan edilmişse de OHAL’in tarafların faaliyet alanlarına nazaran otelcilik- turizm sektörüne ve dolayısıyla sözleşme ilişkisine doğrudan etkisi mali bilançolar itibariyle isbat olunamadığı gibi davacı yanın dava dilekçesinde sözleşmenin kurulmasından itibaren (2014- 2017 tarihleri kapsamında) oda gelirlerinin düzenli olarak artışının devam ettiğini beyan ve kabul etmiş olması karşısında sözleşmedeki yan edimlerden biri olarak ve davalı yanca beyan edildiği üzere “Divan” markasının ek bir bedel talep edilmeksizin kullanım hakkının davacı yana verilmiş olması kapsamında düzenlenmiş minimum garanti bedelin yalnızca döviz kurlarındaki yükselmeye nazaran işlem temelinin çökmesine sebebiyet vereceğinden bahsetmenin de olanaklı olmadığı, aksi yöndeki bir kabulün ticari hayattaki istikrar ve güven ilkesiyle de bağdaşmayacağı, bununla birlikte, eldeki davaların, sözleşmenin kurulmasından 4 yılı, OHAL ilanından 1,5 yılı aşkın süre sonrasında açılmış olması da nazara alındığında, sözleşmenin davacı yanca benimsendiği kabul edilmekle, tüm dosya kapsamı ile yukarıda belirtilen hususlar birlikte değerlendirilerek dava konusu olayda uyarlama koşullarının oluşmadığına kanaat getirilmiş, asıl ve birleşen davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yerinde görülmeyen asıl ve birleşen davanın REDDİNE,
2-Esas davada alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcının esas davanın davacısı tarafından peşin olarak yatırılan 170,78 TL’ den mahsubu ile mahsup edilen bu miktarın HAZİNEYE İRAT KAYDINA, fazla yatırılan 126,38 TL’ nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde esas davanın davacısına İADESİNE,
3-Birleşen davada alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcının esas davanın davacısı tarafından peşin olarak yatırılan 170,78 TL’ den mahsubu ile mahsup edilen bu miktarına HAZİNEYE İRAT KAYDINA, fazla yatırılan 126,38 TL’ nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde birleşen davanın davacısına İADESİNE,
4-Yargılama masraflarının davacılar üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Esas davada; karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin esas davanın davacısından alınıp davalıya ÖDENMESİNE,
6-Birleşen davada; karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin birleşen davanın davacısından alınıp davalıya ÖDENMESİNE,
7-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine ÖDENMESİNE,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …

Hakim …