Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/313 E. 2019/159 K. 27.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/313 Esas
KARAR NO : 2019/159
DAVA : Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ: 04/04/2018
KARAR TARİHİ: 27/02/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan sigorta davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin dava dilekçesini özetle; 19.09.2014 tarihinde müvekkilinin oğlu müteveffa …’ ın sürücüsü olduğu ve geçerli bir trafik sigortası olmayan … plakalı motosiklet ile seyir halinde iken … plakalı araç ile karıştığı çift taraflı kaza sonrası vefat ettiğini, davacının müteveffanın desteği ile yaşamını idame ettirmekte iken desteğinden yoksun kaldığını, mağdur duruma düştüğünü, bu mağduriyetinin giderilmesi için davalı …na başvuru yapılmışsa da haksız gerekçelerle talebinin reddedildiğini, 5684 sayılı sigortacılık kanununun 14/2. Maddesi gereğince davacı firmanın meydana gleen zararının giderilmesinden sorumlu olduğunu, aynı maddede araç sürücüsünün kusurana ilişkin herhangi bir açıklama bulunmadığını, bu durumun davalı …nın gerçeğe aykırı açıklamalarda bulunduğunu gösterdiğini, davacının meydana gelen olayda kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin elim kazada zarar gören ve destekten yoksun kalma tazminatı talep eden 3. Şahıs konumunda olduğunu, bu nedenlerle destekten yoksun kalması nedeniyle işbu tazminta davasını açma zaruretinin hasıl olduğnuu, fazlaya dair dava ve talep haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 500,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının haksız fiil tarihi olan 19.09.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin cevap dilekçesini özetle; Yargılamaya konu tazminat talebinin hukuki dayanağının sözleşmeden değil kanundan kaynaklandığını, bu nedenle davacıların 3. Kişi sıfatını haiz olmadığından bahisle müvekkili …ndan tazminat talep etme haklarının bulunmadığını, destek şahsın kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin gerek Trafik Sigortası genel şartlarında gerekse Karayolları Trafik Kanunundan yapılan değişikler ile yasal olarak teminat kapsamında olmadığını, ayrıca davalı müvekkili …ndan tazminat ödemesinin davacılara yapıldığı takdirde zarar sebebiyet veren sürücünün mirasçıları olmadığından dolayı yapılan ödeme oranında kendilerine rücu edileceğini, davacı tarafın kaza tarihinden itibaren avans faizi talebinin haksız olduğunu, talep edilebilecek faizin dava tarihinden itibaren ve yasal faiz olması gerektiğini, davanın dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddini, davanın işletene ihbarını, haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Açılan davada uyuşmazlığın davacı desteğinin tek taraflı kazada yaşamını yitirmesi nedeniyle kaza sırasında kullanmış olduğu aracın ZMMS’sı olmamasına dayalı davalının sorumlu olup olmadığı, tazminat miktarına dair olduğunun tespitiyle;
Bilirkişi raporuna göre; Nihai karar deliller ile doğrudan temas eden Mahkemeye ait olduğunu, Baba … ve Anne …’ ın sürücünün %100 kusuruna göre destekten yoksun kalma maddi tazminatının; Baba … Yönünden; 50.715,21-TL olarak hesaplanan tazminattan %10 oranında (50.715,21 x %10) = 5.071,52-TL yetiştirme giderinin mahsuub sonucu, davacı anne için destekten yoksun kalma maddi tazminatı 50.715,21 – 5.071,52 = 45.643,60-TL olarak hesaplandığını, Anne yönünden yetiştirme gideri ise; 69.952,65-TL olarak hesaplanan tazminattan %10 oranında ( 69.952,65 x %10) = 6.995,26-TL yetiştirme giderinin mahsumu sonucu davacı anne için destekten yoksun kalma maddi tazminatı 69.952,65 – 6.995,26 = 62.957,39 TL olarak hesaplandığını, talepte bulunabilecek temerrüt tarihinin 28.07.2016 tarihi şeklinde olacağını ,tarafların masraf, vekalet ücreti ve benzeri diğer taleplerinin mahkemenin kanaatinde olduğunu belirtmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/14573, Karar No: 2017/6035 Ve 29/05/2017 Tarihli Kararında “Türk Ticaret Kanunu’nun 1425. maddesine göre sigorta poliçesi genel ve varsa özel şartları içerir. Yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel şartlar C.10. maddesi ile 12/8/2003 tarihli ve 25197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları yürürlükten kaldırılmıştır. Yeni genel şartlar C.11 maddesine göre genel şartlar yürürlük tarihi olan 01.06.2015 tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanacaktır. Bunun doğal sonucu olarak artık eski genel şartların yeni genel şartların yürürlük tarihinden sonra düzenlenen poliçelerde uygulanma imkanı bulunmamaktadır.” Davamızda da kaza tarihi 19.09.2014 olduğundan eski genel şartların uygulanması gerekmektedir.
01.06.2015 tarihinden önce sigorta genel şartları bakımından Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/13432, Karar No: 2016/5072 ve 20.04.2016 tarihli eski şartlarla ilgili kararında “Şu hale göre; araç sürücüsü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır. Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla araç sürücüsünün tam kusurlu olması halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir. (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, HGK.nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1491 Esas 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca.) …nın sorumluluğu bakımından; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/14573, Karar No: 2017/6035 sayılı ilamında ” Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereği, aynı kanunun 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur. Zorunlu mali sorumluluk sigortasının yaptırılmaması durumunda Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereği, zorunlu mali sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dahilinde işletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu … karşılayacaktır.” içtihadına yer verilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. Maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”; 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. TBK’nun 49. maddesinde “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı bakımından; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2014/10467, Karar No: 2016/11082 sayılı ilamında da”Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K’nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlanmıştır. Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir. Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).” içtihadına yer verilmiştir.
Dosyada muhteviyatı doğrultusunda ZMMS’lı olmayan ve müteveffanın kullanmış olduğu araçla tek taraflı kazada vefat etmiş olması davalı sigorta şirketinin davacıların zarar gören 3. kişi sıfatıyla kaza tarihi itibariyle meri sigorta genel şartları uyarınca destekten yoksun kalma tazminatı ödeme yükümlülüğü altında olması sebebiyle davacılar desteğinin yaşamını yitirmesi, dosyada mevcut kolluk vasıtasıyla yapılan araştırma raporu, uyap nüfus kayıtları nedeniyle destekten yoksun kaldıkları anlaşılmakla bilirkişilerce hesaplanan miktar üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. …na dava açılmadan önce başvurunun dosyada mevcut evraklara göre müteveffanın annesi tarafından yapılmış olmasına karşın davamızda davacının desteğin babası olması, davacı tarafında daha önce yapılmış bir başvurunun davalıya ulaşmış olduğu delillendirilmediğinden tazminat talebi temerrütü bakımından dava tarihinin esas alınması gerektiği kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ İLE,
2-Dosyada mevcut bilirkişi raporuna göre hesaplanan 45.643,69-TL destek tazminat bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle beraber davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 3.117,92-TL harçtan peşin ve ıslah harcından alınan 806,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.311,02-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının peşin ve ıslah harcı olarak yatırdığı 806,90-TL harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacının yaptığı ilk masraf 41,10-TL, bilirkişi ücreti 800,00-TL, posta gideri 145,50-TL olmak üzere toplam 986,60-TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 5.370,81-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara İADESİNE,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı, davalı yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
¸e-imzalıdır
Hakim
¸e-imzalıdır