Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/31 E. 2018/301 K. 12.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/31 Esas
KARAR NO : 2018/301
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 06/12/2010
KARAR TARİHİ : 12/04/2018
Davacılar vekili tarafından davalı aleyhine açılan Alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacılar vekili Mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin murisi …’nin ölümü üzerine, babaanne …’in Çarşamba Sulh Hukuk Mahkemesince kendilerine vasi olarak tayin edildiğini, açılan vesayet dosyası üzerine davalı banka nezdinde … seri ve … cüzdan numaralı vadeli mevduat çocuk hesabı açıldığını, 17/02/1978 tarihi itibariyle hesaba 64.000-TL yatırıldığını, hesaptaki paranın gayrimenkul alımı için ve hakim iznine bağlı olarak kullanılabileceği yönünde vesayet makamınca şerh verildiğini, müvekkilinin söz konusu hesaptan yıllar sonra haberi olduğunu, hesap hakkında bankanın … Şubesi’nden bilgi istendiğini, ancak kendilerine cevap verilmediğini, bunun üzerine davacı banka Genel Müdürlüğü’ne … Noterliğinin 02/09/2010 tarihli ve …yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edilerek hesapta bulunan paranın bugüne kadar işlemiş mevduat ve yasal faiziyle birlikte ödenmesinin talep edildiğini, bankanın ihtarnameye sözü edilen mevduat hesabıyla ilgili herhangi bir alacak kaydına rastanılmadığı şeklinde haksız ve hukuka aykırı bir cevap verdiğini ve hesaptaki paranın yok sayıldığını, fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile, hesaba yatırılan 64.000-TL ye karşılık şimdilik 500,00-TL nin hesabın açıldığı tarihten itibaern işlemiş mevduat faizi ve işletilecek yasal temerrüt faizi ve bu miktarlarla dava tarihinden itibaren işletilecek yasal temerrüt faizi ve ayrıca bu miktarlara dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı bankaya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili Mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkili banka nezdinde dava konusu edilen mevduat hesabı ile ilgili herhangi bir hak ve alacak kaydı bulunmadığını, davacıların iddia ettikleri gibi bir mevduatın olduğu varsayımında dahi, gerek 5411 sayılı bankacılık Kanununun 62 maddesi gerekse Borçlar Kanunun 125 maddesi gereğince mevduatın zamanaşamına uğradığını, ayrıca hesabın açılışından bu yana 35 yıl geçtiğini, zamanaşımına uğramış mevduat için müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili bankanın hesaba ilişkin belgeleri saklamaya yükümlülüğünden bahsedilemeyeceğini, zamanaşımı husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Talep, Davacıların murisi …’nin vefatı üzerine kendilerine vasi olarak atanan babaanneleri Hayriye Köse tarafından vesayet dosyası üzerinden davalı banka nezdinde açılan 467368 seri ve 12033-7 cüzdan nolu vadeli mevduat çocuk hesabı açıldığı ve yatırılan bu paranın banka nezdinde kaldığı iddiası ile tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda, davanın kabulüne ilişkin verilen… esas … karar sayılı ilamımızın davalı tarafça temyizi üzerine Yargıtay …Hukuk Dairesinin 19/04/2017 gün ve … esas, … karar sayılı ilamı ile (…Dava, davacıların murisi …’nin vefatı üzerine kendilerine vasi olarak atanan babaanneleri …tarafından vesayet dosyası üzerinden davalı banka nezdinde açılan mevduat hesabına yatırılan paranın tahsili istemine ilişkin olup mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı Kanun’un 184. maddesine göre, hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder.
Tahkikatın bittiğinin tefhiminden sonra, sözlü yargılama aşamasına geçileceği konusunda şüphe yoktur. Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus, tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği celseden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için yeni bir gün tayininin zorunlu olup olmadığı hususudur.
Sözlü yargılama 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun 186. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, “Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.” hükmünü amirdir.
Bu maddede, taraflara davetiye çıkarılacağı belirtilmiş ise de, HMK’nın 184. maddesine uygun olarak, tarafların tamamının hazır olduğu yargılama sırasında, hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verip, tarafların bütün tahkikat hakkındaki açıklamalarını dinleyip, tahkikatı gerektiren bir hususun kalmadığını belirledikten sonra, yüzlerine karşı tahkikatın bittiğini tefhim etmişse, sözlü yargılama hakkında da görüşlerini sorması gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK’nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye tebliğ edilmesi gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK’nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkeme hükmünü verir.
Somut uyuşmazlıkta taraf vekillerinin hazır olduğu 05/11/2014 tarihli duruşmada, davacılar vekili, önceki beyan ve taleplerini tekrar ettiğini, davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiğini beyan etmiş; davalı vekili ise önceki beyanları ile inceleme yaptırılması yönündeki taleplerini tekrar ettiğini ifade etmiş, aksi takdirde davanın reddine karar verilsin demiştir. Mahkemece, davalı vekilinin inceleme yaptırılması yönündeki talepleri hakkında bir karar verilmemiş, tahkikatın bittiği tefhim edilmediği gibi, taraf vekillerinin sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesi hususunda beyanları alınmamış, sözlü yargılamaya geçildiği belirtilmemiş ve taraf vekillerinin son sözleri de sorulmadan duruşmanın bittiği belirtilerek hüküm verilmiştir. Bu suretle; yukarıdaki açıklanan yasal düzenlemelere uyulmadan hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece, bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının, şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA…) oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
Davalıların babası …’nin 22/02/1972 tarihinde vefat ettiği, ayrıca davacıların annesi …’nin de velayet hakkının Çarşamba Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/07/1975 tarih ve … esas, … karar sayılı ilamı ile nez edilmek suretiyle kaldırıldığı ve bu ilamın 17/09/1975 tarihinde kesinleştiği belirtilerek, anılan tarihlerde yaşları küçük olan … doğumlu Musa, … doğumlu…ve yine…doğumlu …’e babaanneleri …’nin Çarşamba Sulh Hukuk Mahkemesinin … esas/karar sayılı ilamı ile vasi olarak atandığı anlaşılmaktadır.
Belirtilen tarihte yaşları küçük ve vesayet altına alınmış bulunan Davacılar adına babaanne… tarafından …Bankası …Şubesinde 17/02/1978 tarihinde 64.000-TL meblağlı, … nolu vadesiz çocuk hesabı açıldığı, hesaba ilişkin bulunan hesap cüzdanında da (vasi bu parayı çocuklar adına bir gayrimenkul almak için ve konuda hakimin izni ile çekebilecektir) şeklinde şerh düşüldüğü, hesap cüzdanının bankanın iki yetkilisi tarafından imzalandığı, gerek hesaba yatırılan miktara dair, gerekse iki yetkilinin imzasının bulunduğu hesap cüzdanında silinti kazıntı ya da herhangi bir tahrifatın söz konusu olmadığı, hesabın açıldığı 17/02/1978 tarihinden sonra hareket görmediği tespit edilmiştir.
Hesap cüzdanının arka sayfasında yer verilen kurallar incelendiğinde; her para yatırılışında ya da alınışında bankaya hesap cüzdanının sunulmasının zorunlu olduğu, hesaba yatırılan paralar için yetkili iki imzanın aranması gerektiği, cüzdanın herhangi bir sebeple kaybedilmesi durumunda bankaya haber verilmesi zorunluluğu ve hesabın kapatılması sırasında da cüzdanın bankaya geri verileceği hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre hesap cüzdanı ibraz edilmeden banka tarafından hesapta tahsilat ve ödeme yapılmamakta ve yine hesap kapatılırken bile hesap cüzdanı geri istenmektedir. Diğer yandan hesap cüzdanı üzerinde herhangi bir tahrifat bulunmayıp, hesabın vesayet makamının izni ile ve onun denetim ve gözetimine tabi olmak kaydı ile açıldığı ayrıca hesaba yatırılan paranın yine vesayet makamının denetim ve izni doğrultusunda ve vesayet makamınca konulan amaç için kullanılmak üzere açılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Bu noktada davalı yanın zamanaşımı itirazı bulunmakla birlikte 10 yıllık zamanaşımı süresinin mülga 3182 sayılı Bankalar Kanunun 36 Maddesinde düzenlenen hükme tabi olduğu ve bu düzenlemeye göre belli miktarı aşan (5.000-2.500.000-lira) mevduat sahiplerinin mevcut adreslerine bir mektup ile bildirildikten sonra tamamının bu sürenin bitiminden takvim yılı başından itibaren 6 ay içinde bankalarca sahiplerinin isim, kimlik ve adresleri ve haklarının faizleriyle ulaştıkları tutarlar gösterilmek suretiyle düzenlenecek bir cetvelle T.C Merkez Bankasına devredileceğini, yine belli değerin altında kalan miktarların fona intikal ettirileceği o değerin üstündeki mevduatların ise Merkez Bankası tarafından resmi gazete ile ilan ettirilerek, ilandan itibaren 1 yıl içinde sahip veya mirasçıları tarafından aranmayan mevduatların fona gelir kaydedileceği ifade edilmiş, 4 bendinde de yine küçükler adına ve yanlızca bunlara ödeme yapılmak kaydıyla açılan hesaplarda da tutar veya değeri 5.000 lira yı (ikimilyon beşyüzbin lira yı) aşanların resmi gazete ilan edileceği, ilandan itibaren 1 yıl içinde sahip veya mirasçıları tarafından aranmayan mevduatların fona gelir kaydedileceği belirtilmiştir. Hükümden de anlaşılacağı üzere 10 yıllık sürenin dolması, tek başına mevduat için zamanaşımı süresinin dolduğu anlamına da gelmemekle ve kanunda zamanaşımı süresinin dolması için hak sahiplerinin mevcut adreslerine mektupla bildirim, sonrasında da Merkez Bankasına devir ve Merkez Bankası tarafından da mevduatlara ilişkin resmi gazete ile ilan ve ilandan itibaren öngörülen 1 yıllık sürenin de işlemsiz olarak dolmuş olması şartları birlikte aranmaktadır. Gerek Merkez bankası ve gerekse… tarafından fona devredilen mevduatlar arasında davacılar adına bir kayda rastlanmadığı belirtilmiş olup, keza mektupla bildirim ve resmi gazete ile ilan bakımından da davalı tarafça herhangi bir belge ve delil ibraz olunamamıştır. Açıklanan bu durum karşısında davalı tarafın zamanaşımı itirazı yerinde değildir. Usulünce düzenlenmiş ve yetkililerinin imzasını taşıyan hesap cüzdanı, müşterinin banka nezdindeki mevduatını kanıtlayıcı bir belge niteliğindedir. Kaldı ki dava konusu olay yönünden o tarihte yaşları sebebiyle vesayet altına alınmış bulunan davacılar bakımından vesayet makamının izin ve denetimi altında açılmış bir hesap söz konusu olup, olayın kamu düzenini ilgilendiren bu tarafı da dikkate alınarak bankanın hesap cüzdanındaki mevduattan müşteriye karşı sorumlu ve geri ödeme yükümlülüğü adı altında olduğunun kabulü gerekir. Diğer yandan hesabın açıklanan niteliği ve açılmasında vesayet makamı tarafından konulan şerhle belirtilen amaç da dikkate alınarak hesabın vadesiz hesap olduğunun kabulü halinde dahi, geçen uzun süre de dikkate alınarak denkleştirici adalet ilkesi gereğince bankaya yatırılan paranın günümüze uyarlanmasında zorunluluk bulunmaktadır. Buna göre davalının dava konusu bedeli sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ve denkleştirici adalet ilkesi de gözetilerek geri ödemekle yükümlüdür. Hesabın açıldığı ve sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği 17/02/1978 tarihinde davalının bildirim yükümlülüğünün dolduğu (zamanaşımına uğrayacağı) 12/2/1997 tarihleri baz alınarak 17/2/1978 ile 12/2/1997 tarihleri arasında güncellenen ana para miktarı 18.111,98-TL olup, bahsi geçen bu birinci dönemde yasal faiz uygulanması suretiyle 75.013,70-TL faizle birlikte miktarın 93.125,68-TL ye ulaşacağı, yine 2 dönem 13/2/1997 ile 06/12/2010 dava tarihi arasındaki dönem bakımından da ticari temerrüt faiz oranı dikkate alınarak 2 dönem faiz miktarının da 631.019,67-TL ve toplam miktarın da buna göre 724.145,35-TL olacağı anlaşılmaktadır. Dava konusu somut olayda 18.111,98-TL bedelin yaklaşık 34 yıl boyunca kullanılması söz konusu olup, bu miktarın yukarıda saptanan 724.145,35-TL ye ulaşması hakkaniyete de uygundur. Keza yukarıda yer verildiği üzere hesap açılırken yatırılan 64.000-TL lik miktar vesayet altındaki 3 küçük için gayrimenkul alınması amacıyla ve bu kayıtla yatırılmış bulunmaktadır. Bu itibarla yukarıda ulaşılan miktar hesabın açılışındaki amaçla da uyumlu bulunmaktadır.
Mahkememizce uyulan yargıtay bozma ilamı doğrultusunda tahkikatın bittiği tefhim edilerek, sözlü yargılama icra edilmiş ve süre talebi bulunmayan taraf vekillerinin beyanları da alınmak suretiyle yargılamaya son verilmiştir. Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ve gereği yerine getirilen bozma ilamı doğrultusunda, açıklanan tüm bu sebeplerle bilirkişi kurulu ve rapor ve ekraporları ile saptanan ve dosya kapsamına da uygun bulunan bu miktarın davalı bankadan dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp, davacılara verilmesine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile, 724.145,35 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp, davacılara verilmesine,
2-Alınması gereken 49.466,37 TL harçtan peşin alınan 12.383,75 TL harcın mahsubu ile bakiye 37.082,62 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davacıların peşin olarak yatırdığı 12.383,75 TL harcın davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
4-Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 42.915,81 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
5-Davacıların yaptığı ilk masraf 28,76 TL, bilirkişi ücreti 2.250,00 TL, posta gideri 156,50 TL olmak üzere toplam 2.435,26-TL’nin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
6-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …