Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/309 E. 2018/1280 K. 27.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/281 Esas
KARAR NO : 2018/1162
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 26/03/2018
KARAR TARİHİ: 06/12/2018
Davacılar vekili tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacılar vekili tarafından Mahkememize verilen dava dilekçesinde özetle; Davacılardan …’ın …poliçe numarası ile 22/06/2011 ve 22/06/2012 günleri arasında geçerli olmak üzere sahip ve işleticisi olduğu un fabrikasını sigorta ettirdiğini, 07/12/2011 ve 08/12/2011 günlerinde riziko ve hasar gerçekleştiğini, … bu akdin kendisine yüklediği tüm vecibeleri yerine getirdiği gibi, risk ve hasarın oluşmaması için de, depolama yaparken tüm bilimsel kurallara uyduğuna, davalı şirketin tüm suçlamaları ve haksızlığı herkesi bağlayacak biçimde yasal olarak belgelendiğini, başta bankalar olmak üzere tüm alacaklılar icra ve haciz yoluna başvurduğunu, fabrikadaki üretim makinaları ile fabrika arazisi ile haczedildiğini, ev eşyalarının bile bu hacizlerden nasibini aldığını, … için 500,00-TL, … için 250,00-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkillerine verilmesine, haksız fiil tarihinden itibaren alacaklarına avans faizi hükmedilmesini, tüm yargı giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili tarafından Mahkememize verilen cevap dilekçesinde özetle; başvuruya konu uyuşmazlığın tamamen haksız fiilden kaynaklandığını, davacı tarafın tazminat talebinin zamanaşımı nedeniyle reddini talep ettiklerini, müvekkili şirketin dava açılmasına sebebiyet vermesinin söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin yargılama masrafları ve vekalet ücretinden sorumlu olmadığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, bu taleplerinin kabul edilmemesi durumunda, dava dilekçesinde bahsedilen haksız ve hiçbir yasal dayanağı bulunmayan iddiaların değerlendirmeye alınmamasına, yargılama masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Dava haksız fiilden kaynaklanan tazminat davasına ilişkindir.
Tarafların Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca hasrettikleri delilleri toplanmıştır.
Ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları, uyuşmazlık konusu, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, dava şartlarının bulunup bulunmadığı, ilk itiraz olup olmadığı, tarafların sulh olup olamayacakları ortaya konulmuş ve yargılama ön inceleme duruşmasında tarafların da onay verdikleri uyuşmazlık nitelendirmesi ile sonuçlandırılmıştır.
Davacı … a ait … ilçesinde kurulu bulunan … fabrikası isimli işyeri davalı … şirketi tarafından 22/06/2010-2011 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … nolu Klasik Yangın Paket Sigorta Poliçesi ile sigortalanmıştır. Davacı … tarafından 07/12/2011-08/11/2011 gece saatlerinde meydana gelen yağışlar sonucunda buğday ambarının su bastığı belirtilerek 10/12/2011 tarihinde davalı … şirketine hasar ihbarında bulunulmuş ve davalı … şirketi tarafından da 6209360 numaralı hasar dosyası açılarak ekspertiz görevlendirilmiştir. Ekspertiz tarafından yapılan inceleme sonucunda birtakım şüpheleri olduğu ifade edilmekle ikinci bir ekspertiz firması görevlendirilmiş ve bu ekspertiz tarafından da yerinde yapılan inceleme sırasında davacılar tarafından işyerinden zorla çıkarıldığı iddiasıyla Çan Sulh Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında davacı … hakkında tehdit suçundan kamu davası açılmış, ayrıca zararın tazmini amacıyla davacı … tarafından davalı … şirketi aleyhine İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan … Esas sayılı dosyada mahkemece davanın kabulü ile 5.094.193,44 TL tazminatın 05/04/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, avans olarak davacıya ödenen miktarında infazda nazara alınmasına …Karar sayılı ilamla karar verilmiş, işbu karar kararın temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesinin 24/10/2017 gün ve… Esas, … Karar sayılı ilamı ile onanmış ancak davalı yanın karar düzeltme talebi üzerine 24/09/2018 gün ve … Esas Karar sayılı karar düzeltme ilamı ile (…rapor alınacak bilirkişi heyetine konusunda uzman inşaat mühendisi bilirkişi de dahil edilerek, oluşturulacak yeni heyetten işyerine ait su tahliye sisteminin, işyerinin konumu da dikkate alınarak, yeterli olup olmadığı, yetersiz ise bu yetersizliğin sebepleri ve tahliye sisteminin yeterli hale getirilmesinin mümkün olup olmadığı ile yapılması gerekenlerin ne olduğu, su tahliye sisteminin yeterli olması halinde dahi davaya konu su baskınının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği (olay günü yağan yağmur miktarına göre) konularında ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması, raporla yapılan tespitlere göre zararın doğumu ya da artmasında davacının müterafik kusurlu olup olmadığının hükümle tartışılması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi…) gerekçesiyle ve davalı yanın sair karar düzeltme taleplerinin reddine, karar düzeltme talebinin kısmen yukarıda belirtilen nedenle kabulü ile onama kararının kaldırılmasına ve hükmün bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında sigorta bedelini almak amacıyla dolandırıcılık suçlamasıyla … ve … aleyhine, davalı … şirketinin şikayeti üzerine başlatılan soruşturma sonucunda kamu davası açıldığı ve mahkemece yapılan yargılama sonunda (…yukarıda sayılan nedenlerle sanıklarda dolandırıcılık kastı ileri davranışı tespit edilememiş; sanıkların atılı suçları işledikleri kanıtlanamamıştır. Yukarıda sayılan nedenlerle sanıkların atılı suçları işledikleri sabit olmadığından…) beraatlerine karar verildiği ve hükmün Yargıtay … Ceza Dairesi’nin … Esas Karar sayılı ilamı ile onanarak 01/12/2015 tarihinde kesinleştiği de anlaşılmaktadır.
Kamu davasında 07/12/2011- 08/11/2011 tarihleri arasındaki sel baskınına neden olacak yoğunlukta yağış olup olmadığı hususu da dahil olmak üzere tüm delillerin toplandığı bu kapsamda ekspertiz incelemesi yapan şahıslarda dahil olmak üzere tanık beyanlarının tespit edildiği, depodaki buğdaylara ilişkin analiz raporu alındığı, mahallinde yapılan tespite ilişkin değişik iş dosyası ile yine mahallinde inceleme yaptırılmak suretiyle uzman bilirkişi raporu alındığı, tüm bu deliller kapsamına göre gerek ekspertizin beyanı ve gerekse Asliye Hukuk Mahkemesi tespitinde aşırı yağışın neden olduğu su taşkınlığından, tabandan itibaren yaklaşık 2,50 metre yüksekliğindeki kısmın ıslandığı, oluşan rutubet ve nem nedeniyle de üstten yaklaşık 1,00 metre civarındaki buğdayın nemlenip küflendiği, olayda sanıkların sigorta bedelini almak için depodaki buğdaylara bizzat su dökerek zarar verdikleri iddiasının kanıtlanamadığı, daha önceden başka sigorta şirketlerinden benzer hasar bedeli aldıkları iddia edilmiş ise de; yer itibariyle dere yatağında bulunan işletmenin aynı su baskını ile karşılaşması olasılığının yüksek olduğu, daha önceden de sigorta şirketlerinden sigorta bedeli alınmış olmasının, son olayda buğdayların sanıklar tarafından ıslatıldığını göstermeyeceği, önceki olayların son olayın kasıtlı yapıldığı sonucunu doğurmayacağı ve suç kastının göstermeyeceği dolayısıyla olayda sanıkların hileli davranışı, bilerek ve kasten buğdaylara su vererek ıslatıp nemlendirdikleri iddiasının sabit olmadığı ifade edilmiştir. Davalı … şirketinin yukarıda kamu davası kapsamında ayrıntılı olarak belirtildiği üzere davacılar hakkında sigorta teminatından faydalanmak amacıyla bilerek ve isteyerek depodaki buğdayları ıslatmak suretiyle zarar verdikleri ve bu yolla dolandırıcılık suçu işledikleri yönündeki şikayetleri (şikayet hakkı kapsamı dışında kalan ve ) aynı zamanda davacıların kişilik haklarına da açıkça saldırı niteliğindedir.
Manevi tazminat talebinin hukuki niteliği bakımından; Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Manevi tazminata karar verilebilmesi için TBK’nun 58 maddesindeki koşulların oluşması gerekir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” hükümlerine yer verilmiştir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Kişilik hakkının zedelenmesi” başlıklı 58. maddesinde de: “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Yargısal içtihatlarda da vurgulandığı üzere; Türk Medeni Kanunu’nun 24. ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddeleri ile koruma altına alınan kişilik hakları, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Kişisel varlıklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir.
Görüldüğü üzere, 6098 Sayılı TBK’nun 58. maddesi gereğince kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Burada kural olarak doğrudan doğruya zarar görme koşulu aranmaktadır. Ancak kişilik değerlerinin kapsam ve çerçevesi, yerleşik değer yargılarına ve yaşam deneyimine bağlı olarak belirlenmelidir. TBK’nun 58. maddesi genel bir düzenleme olup, öngördüğü koşullar gerçekleştiğinde, ruhsal uyum dengesi sarsılanın, kişilik değerlerine saldırı sebebiyle manevi tazminat isteyebilmesi olanağı vardır.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalı yanın haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere haksız eylemin unsurları hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve fiil ile zarar arasında illiyet bağı bulunmasıdır. Öte yandan, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesinde (mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 47.m) düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.06.1966 tarih ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Yine Türk Borçlar Kanunu’nun 56. (Borçlar Kanunu’nun 47.) maddesi hükmüne göre hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hâl ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hâkimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna dair bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O hâlde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Yargısal içtihatlarda da vurgulandığı üzere; şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa’nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır, 25. maddesinde, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, TBK 58.(BK’nin 49.) maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında; davalının şikayetinde kullandığı dava konusu söz ve ifadelerin bir bütün halinde somut vakıalara dayalı olmayıp, davacı yanın daha önce de benzer olay nedeniyle sigortadan ödeme almış olması nedeniyle, tekrar eden benzer durum karşısında bir tahmine istinaden dile getirildiği, davalının şikayetçi olmasında bunun dışında somut bir emarenin de bulunmadığı, daha önce de benzer olayın yaşanmış olmasının bu ifadelerin kullanılmasını meşru kılmayıp aksine, aynı yerde ve benzer koşullarda aynı nitelikte olayların yaşanabilir olduğuna karine teşkil edeceği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar kapsamında davacının manevi tazminat talebi değerlendirildiğinde ekonomik ve sosyal durum araştırması yönünde ve TBK nın 56 (BK 47) maddesi hükmüne göre zarara uğrayan da manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün niteliği ve bir ceza olmayıp, mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiş olması, zarar görenin zenginleşmemesi ve zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekleri, olayın oluş şekli, Yargıtay bozma ilamında yer verilen müterafik kusura dair açıklamalar, fiilin ağırlığı durumları birlikte değerlendirilmek suretiyle hak ve nesafet kuralları uyarınca takdiren davacı sigortalı yönünden 50.000,00 TL ve diğer davacı eşi yönünden de 25.000,00 TL manevi tazminat takdirinin uygun olacağı ve davalı yanın şikayetinin kamu davasına dönüştüğü iddianame tanzim tarihi faiz talebine başlangıç kabul edilerek davanın kısmen kabulü gerektiği kanaatine varılarak açıklanan bu sebeplerle davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıda şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davacı … için takdiren 50.000,00-TL ve davacı … için de takdiren 25.000,00-TL manevi tazminatın 13/04/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE,
2-Alınması gereken 5.123,25 TL nisbi ilam harcından peşin alınan 12.808,13 TL harcın mahsubu ile fazla yatan 7.684,88 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı yana iadesine,
Davacının ilk dava açılırken peşin olarak yatırdığı 5.123,25-TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Davacının yaptığı ilk masraf 49,30 TL, 94,50 TL posta gideri, olmak üzere toplam 143,80 TL’nin red ve kabul oranına göre 14,38-TL ‘nın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5.850,00- TL ve aynı şekilde davacı … vekille temsil olunmakla, bu davacı yönünden de hesap ve takdir olunan 3.000,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile adı geçen davacılara verilmesine,
5-Davalının yaptığı 13,40-TL (vekalet pulu +vekalet harcı) yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 12,06 TL ‘nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen kısım ve tarifenin 10/2. maddesi dikkate alınarak karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davacı … yönünden hesaplanan 5.850,00-TL ve davacı … yönünden hesaplanan 3.000,00 TL ücreti vekaletin adı geçen davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Taraflarca HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider/delil avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …