Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/273 E. 2019/663 K. 01.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2018/273 Esas
KARAR NO: 2019/663

DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ: 23/03/2018
KARAR TARİHİ: 01/10/2019

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememize açılan; “İtirazın İptali” davasının yapılan yargılaması sonunda;
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Taraflar arasında 17/11/2017, 28/11/2017 ve 30/11/2017 başlama tarihli 3 adet fason iş sözleşmesi akdedildiği, ticari ilişkinin bir süre devam ettiği, ancak davalı şirketin bakiye kalan 117.221,16 TL borcu ödemediği, davalı hakkında İstanbul …İcra müdürlüğünün …esas sayılı dosyasıyla icra takibi yaptığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu belirtilerek; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

S A V U N M A /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Taraflar arasında yapılan 16/11/2017 ve 30/11/2017 tarihli 2 adet fason iş sözleşmesi düzenlendiği, fason iş sözleşmesi gereği boyanmak üzere müvekkili şirket tarafından davacıya malların gönderildiğini, müvekkili şirketin boyanan malları dava dışı … şirketine göndermesi neticesinde yapılan boyamaların hatalı olduğundan müvekkili şirkete geri gönderildiğini, boyama hatası sebebiyle malların müvekkili şirketin elinde kaldığını ve zarara uğradığını, taraflar arasında tanzim edilen sözleşmenin 8. Maddesi gereğince doğan zarar neticesinde davacı şirkete 26/01/2018 tarihinde 112.769,47 TL bedelli faturanın düzenlendiği, müvekkili şirketin zarara uğradığını savunmuş, davanın reddine, %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.

G E R E K Ç E /
Dava, İİK’nun 67 maddesi uyarınca açılmış; “İtirazın İptali” davasıdır.
Celp edilen İstanbul … İcra Müdürlüğünüğn … Esas sayılı dosyası incelendiğinde: Davacı- alacaklı tarafından, davalı- borçlu aleyhine 117.221,16 TL asıl alacak üzerinden ilamsız icra takibine başlandığı, davalı- borçlu tarafından kısmi itiraz ile borcun 112.769,43 TL miktarına itiraz edildiği, takibin bu miktar üzerinden durduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili, taraflar arasında tanzim edilen sözleşmeler çerçevesinde müvekkilinin sunmuş olduğu hizmetine karşılık olarak alacağının tahsili bakımından başlatılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptalini istemiş olup, davalı yanca takibe konu edilen alacağın hizmetin şartları gereği gibi sunulmadığı ileri sürülerek böyle bir borcun olmadığı yönünde savunma yapılmıştır.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, beyan etmiş oldukları iddia ve savunma kapsamında alacağın varlığı ve miktarının saptanması bakımından mahallinde keşfen inceleme yapılmak suretiyle sektörde uzman bilirkişiler ile birlikte muhasip bilirkişiden rapor aldırılmıştır.
Tanzim edilen bilirkişi kök ve ek raporlarında özetle ve netice olarak; uyuşmazlık konusu ürünlerin parça boyama kaynaklı açık ayıplı ürünler olduğu, … modeli için 7 renkte, toplam 776 adet ürünün hatalı olduğu, bu ürünlerin davalıya maliyetinin 24,00 TL/adet üzerinden yapılan hesaplamada toplam 18.624,00 TL; …modeli için 9 renkte, toplam 1967 adet ürünün hatalı olduğu ve bu ürünlerin davalıya maliyetinin 20,00 TL/adet üzerinden yapılan hesaplamada 33.940,00 TL olduğu; neticede davalı firmanın hasarlı ürünlerden dolayı 62.025,52 TL zararının oluştuğu, davacının 55.195,66 TL talep edebileceği görüşü bildirilmiştir.
Davalı taraf yukarıda da değinildiği üzere davacı tarafından boyanan tekstil mallarının akdedildiği üzere gereği gibi yapılmadığını ve ayıplı olduğunu ileri sürmüştür. Bu doğrultuda öncelikle huzurdaki olayda “ayıplı mal” olgusunun üzerinde durulması gerekmiştir.
6098 Sayılı TBK’ nın 219 maddesine göre; bir maldaki ayıp; satıcının zikr ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmak üzere iki türde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan ikinci tür olan yani lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi satıcı sorumludur. Ayıp, maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklik şeklinde ortaya çıkabilir. Bunlardan yola çıkılarak; teselsül silsilesinde satıcıyı ayıptan sorumlu tutmanın maddi koşulları ortada ayıp sayılan bir eksikliğin olması, ardından maldaki eksikliğin önemli olması ve ayıbın malın yarar ve zararının alıcıya geçtiği anda varolması, davalının ayıbın varlığını bilmeden malı satın almış olması, olarak sayılabilir.
Somut olayda, davalı şirketin malı davacıdan teslim alması akabinde nihai alıcı- müşteri dava dışı … firması tarafından yapılan final kontrolleri akabinde malın ayıplı olduğu kanısına vardığı anlaşılmıştır. Davacıdan, nihai alıcıya yapılan satışın ve mevcut ayıbın nihai alıcı tarafından tespit edilerek ortaya konması ticari hayatta, uygulamada bilinen bir uygulama olup, bu hususa dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunda da bu haliyle değinilmiştir. Borçlar Kanununda tanımını bulan ayıba karşı tekeffül, satılan şeyin satıcının zikrettiği vasıfları taşımamasından veya bu şeyin değerini sözleşme gereğince ondan beklenen yararları azaltan veya kaldıran eksiklikler bulunmasından satıcının sorumlu olmasıdır. Nitekim taraflar arasında tanzim edilen sözleşmenin 8. Maddesinde imalat ve üretimin sözleşme şartlarına uygun olmamasından oluşan zarardan fasoncunun sorumlu olacağı belirtilmiştir.
Davacı vekili, davalının iddia etmiş olduğu ayıbı müvekkiline süresi içerisinde bildirmediğini ileri sürmüş ise de; hatırlatmakta fayda var ki kanun koyucu 6098 Sayılı TBK’ nın 225/1 maddesinde aynen; “Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz.” hükmünü kurmuştur.
Bu hususun aydınlatılması noktasında “ağır kusur” kavramına da değinmekte fayda vardır. Kusurun kanunlarımızda herhangi bir tanımı yoktur. Genel kabule göre kusur, hukuk düzenince kınanabilen davranışlardır. Yine tabir açılacak ve irdelenecek olunursa; hukuk düzenince kınanabilen davranış ise; hareketin, fiilin, olgunun veyahut davranışın belirli koşullar altında bireylerden beklenen ortalama hareket tarzından sapmış olmasından kaynaklanır.
Somut olaya dönülecek olunursa davacı- fasoncunun sadakat borcu, benzer işi üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara göre belirlenecektir. Tanzim edilen bilirkişi raporunda uyuşmazlık konusu malların açık ayıplı olduğu saptanmış, mahkememizce boyanan malların- yapılan işin mesleki ve teknik kurallara göre yapılmaması ağır kusur olarak değerlendirilmiştir. Hatırlatılan ve değinilen bu olgular mevcut delil durumuyla birlikte tartışıldığında; davalının yukarıda değinilen ağır kusurlu hareketi sebebiyle, TBK 219 ve 225/1 maddeleri gözetilerek tekstil- boyama işi ile iştigal olan davacının benzer işi yüklenen bir tacirin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara göre yapması gereken olağan işi ortaya çıkartmamış olması karşısında davalı yanca ileri sürülen TTK 23/c maddesinin uygulanması, kanun koyucunun TBK 225/1 de değindiği üzere ağır kusurundan ötürü sorumluluktan kurtulamayacağı, yapılan işteki ayıbın davacı tarafından yapılan boyama esnasında tespit edildiği de gözetilerek açıklanan yasalar ile değerlendirildiğinde davacının sebep olduğu zarardan sorumlu olması gerektiği kanısına varılmış, buna göre davalı tarafından takip kapsamında itiraza uğramayan miktar da gözetilerek, ayrıntılı ve denetime elverişli şekilde tanzim edilen ek rapor hüküm kurmaya elverişli kabul edilerek, tespit edilen zarar dahlinde itirazın kısmen iptaline karar verilmesi gerekmiştir. Aynı zamanda tarafların tazminat talepleri bakımından yapılan değerlendirmede; icra inkar tazminatı, aleyhinde icra takibi yapılanın takibe haksız yere itirazda bulunarak alacaklının likit alacağına geç kavuşmasına sebep olan borçluya karşı tesis edilen bir yaptırımdır. İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurların bilinmesi mümkün nitelikte olması gerekir. Bu itibarla davaya konu alacak miktarının tespiti yargılamaya muhtaç olması sebebiyle likit bir alacaktan bahsedilemeyeceğinden davacı yanın icra inkar tazminatı talebinin ve davacı- alacaklının takip yapmakta kötüniyeti ispat olunamadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurularak yargılama sonuçlandırılmıştır.

H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı yanın İstanbul … İcra Müdürlüğünün…Esas sayılı takip dosyasına vaki kısmi itirazının 50.743,91 TL asıl alacak yönüyle İPTALİNE, itiraza uğramayan 4.451,73 TL’nın da dahil edilmesi suretiyle toplam 55.195,64 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması suretiyle takibin kaldığı yerden DEVAMINA, takip dosyasına yapılan ödemelerin infaz aşamasında icra müdürlüğünce dikkate alınmasına, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Yerinde görülmeyen icra inkar tazminatı ve kötüniyet tazminatı taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE,
3-Alınması gereken 3.466,32 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.339,70 TL’ nin mahsup edilerek hesaplanan bakiye 2.126,62 TL’ nin davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.339,70 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan; 35,90 TL başvurma harcı parası, 191,60 TL müzekkere ve davetiye masrafı, 3.600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam; 3.827,50 TL yargılama masrafının davanın kabul edilen miktarına göre hesaplanan 1.722,29 TL’ sinin davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE, geri kalan masrafın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davanın kabul edilen miktarı yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 5.931,83 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
6-Davanın reddedilen miktarı yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 7.172,81 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
7-HMK 120 maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısımların karar kesinleştiğinde ilgililerine İADESİNE,
Dair; taraf vekilleri yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …

Hakim …