Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1228 E. 2019/7 K. 04.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1228 Esas
KARAR NO : 2019/7
DAVA : Sigorta (Hayat Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ: 30/12/2018
KARAR TARİHİ: 04/01/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan sigorta davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacılar vekilinin dava dilekçesi özetle; Muris …vefat etmeden önce 21/12/2017 tarihinde… Bankası’ndan 300.000,00-TL tutarlı Tüketici Konut Kredisi çektiğini ve söz konusu krediye bağlı olarak davalı şirketler tarafından hayat sigortası yapıldığını, murisin mirasçıları olan davacıların vadeleri geldikçe kredi borcu taksitlerini ödemeye devam ettiklerini, bugüne kadar davacıların dava dışı bankaya yatırdığı kredi taksit tutarları toplamının 23.638-TL olup devam ettiğini, murisin kredi sözleşmesine istinaden taksitlerinin 6 tanesi vadesinde ödemiş iken 08/07/2018 tarihinde aniden fenalaşarak hastaneye kaldırıldığını, öncelikle … Hastanesi acil servisine getirildiğini, burada EKG ve kan tahlili testleri uygulandıktan sonra bir sorun olmadığı gerekçesiyle taburcu edildiğini, akabinde döndükten sonra murisin kalbi durduğunu, … Hastanesi’ne kaldırıldığını ve Kardiyopulmoner Arrest sonucu vefat ettiğini, vefat sonrasında murisin mirasçıları olan davacıların kredi borcunun sigorta şirketlerince ödenmesi talebiyle davalıya başvurduğunu ancak davalı sigorta şirketince 17/08/2018 tarihli yazısında murisin Kardiyopulmoner Arrest hastalığı sonucu vefat ettiği, bu hastalığa ilişkin sigorta poliçesi akdedilirken beyan edilmediği ve vefatı ile söz konusu hastalık arasında sebep sonuç ilişkisi kurulduğundan herhangi bir ödeme yapılmayacağına dair haksız bir şekilde red cevabı verildiğini, ölüm sebebi olarak belirtilen Kardiyopulmoner Arrest bir hastalık olmayıp, ani kalp durması olduğunu, bu nedenle terim bir hastalık değil bir ölüm sebebi olduğunu, murisin geçmişte hiçbir kalp rahatsızlığının ve hastalığının bulunmadığını, sigorta şirketlerinin sigorta hukuku ve sigorta mantığı aleyhine hareket etmekte ve dava konusu olaydaki gibi bir takım sebepler üreterek insanları mağdur ettiklerini, bu durum gerek hukuka gerekse hakkaniyete sığmadığını, zira böyle bir durumda sigortanın, sigorta ettirecek olan kişilerin ihtiyaçlarından çok sigorta şirketleri açısından bir zengenleşme aracı olarak kullanılması yönünde bir sonuç ortaya çıkacağını, sigorta hukukunun amacının bu olmadığının aşikar olduğunu, bu sebeplerle 19/12/2017 tarihli konut kredi sözleşmesine bağlı olarak dava dışı bankaya kalan bakiye kredi borcunun davalı sigorta şirketlerince ödenmesinin tespitine, akabinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile dava dışı bankaya kredi taksitleri olarak ödenmiş bedel ile davacıların vefattan sonra ödedikleri 23.638-TL ve yargılama sonuna kadar ödeyecekleri kredi bedellerinin davalılardan tazminine, aksi tadirde rizikonun gerçekleşmiş olması nedeniyle 300.000-TL toplam tazminat/teminat bedelinin sigortacı davalılar tarafından, sigortalı murisin mirasçıları olan davacılara ödenmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/968 Karar No : 2016/2426 sayılı ilamında belirtildiği üzere; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/3785, Karar No: 2018/360 sayılı kararında “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer Kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Öte yandan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, Kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.” içtihadına yer verilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/18424,karar No: 2018/7636 sayılı ilamında; “Dava konut kredisine bağlı hayat sigortasından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. 28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır. 6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Taraflar arasında akdi bir ilişki olup davalının sorumluluğunun kaynağı davacıların murisi ile yapılan hayat sigorta sözleşmesine aykırılıktır. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır. Davalılar ile davacılar arasındaki ilişki ise 6502 sayılı Kanunu’nun 3/1. maddesi kapsamında kalan tüketici işlemlerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle 15.09.2014 tarihinde davacının açtığı tazminat davasında Tüketici Mahkemesi’nin görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.” hukuki görüş ve kararında yer verilmiştir.
Yine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/14444, Karar No: 2017/7808 Ve 18/09/2017 tarihli kararında ” Dava, hayat sigortası sözleşmesinden kaynaklanan tazminatın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un geçici 73. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir” ifadesi ile tüketici mahkemelerinin görev alanı tüketici işlemleri ile sınırlandırılmıştır. Aynı yasanın 3/l maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem, tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Somut olayda; davacılar miras bırakanının tüketici olduğu ve davalı sigorta şirketi ile arasındaki hayat sigortası sözleşmesine dayalı olarak talepte bulunulduğunun anlaşılmasına göre, davanın açıldığı 22.07.2014 tarihi itibari ile davanın Tüketici Mahkemesi’nin görev alanına girdiği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.” görüş ve içtihadı bulunmaktadır.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/11847, Karar No: 2015/10053 sayılı kararında da; “Somut olayda davacıların murisi ile davalı banka arasında konut kredisi sözleşmesi ile buna bağlı olarak yapılan hayat sigortası sözleşmesi bulunmaktadır. İhtilaf, konut kredisinden kaynaklanmakta olup bu işlem, 4077 sayılı Kanuna uygun “tüketici işlemi” olduğu gibi, davacıların murisi de tüketici sıfatına haizdir. Bu nedenlerle, 4077 sayılı Kanun kapsamında olan uyuşmazlığın, aynı Kanunun 23. maddesi uyarınca tüketici mahkemesinde incelenip sonuçlandırılması gerekmektedir.” içtihadına yer verilmiştir.
Her ne kadar davacı taraf davalı şirketleri hasım göstermek suretiyle söz konusu davayı açmış ise de aralarında davaya konu edilen uyuşmazlığın mutlak ticari dava sayılan davalardan olmaması, nisbi ticari dava bakımından işin davalılar tacir olup onlar için ticari işletmesiyle ilgili olması yeterli olmayıp her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması gerekliliği ancak davacıların tacir olmaması, uyuşmazlığın davacıların murisi ile davalılar arasında konut kredisi nedeniyle hayat sigortası ilişkisine dayalı olması sebebiyle mahkememiz görevli olmadığından ve tüketici mahkemesi görevli olduğundan HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın görev yönünden usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle ve dosya içeriğine göre;
1-HMK 114/1-c ve 115/2. Maddeleri gereğince; mahkememizin görevine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2–Karar kesinleştiğinde HMK madde 20 uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde taraflarca talep edilmesi halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE, gönderilmesine, şayet yasal iki haftalık süre içerisinde taraflarca talep edilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331/2 md. uyarınca harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar OLUŞTURULMASINA,
Dair; tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.
Katip …
e-imza
Hakim …
e-imza