Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1199 E. 2022/679 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
8.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/1199 Esas
KARAR NO:2022/679

DAVA:Menfi Tespit, İstirdat
DAVA TARİHİ:13/12/2018
KARAR TARİHİ:26/10/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Menfi Tespit, İstirdat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin …’de faaliyet gösterdiğini, müvekkili tarafından bir kısım çek yapraklarının çalındığının anlaşıldığını, konuyla ilgili … CBS’nin … Hz. No ile suç duyurusunda bulunulduğunu, …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibine dayanak yapılan çekteki imzaların müvekkili şirketi temsile yetkili kişilere ait olmadığını, başlatılan takibin haksız olduğunu, gerçek bir borç ilişkisine dayanmadığını, bu durumda borçlu olmadıklarını, icra takibi başlatıldıktan sonra ayrı bir tüzel kişiliğe sahip … Sis. San. Ve Tic. A.Ş yetkilisi… tarafından alacaklı vekiline ödeme yapıldığını, adı geçen şirketin rücu imkanı bulunduğunu beyanla, icra takibine konu edilen çek tutarı olan 24.281,60 TL ve fer’ileri yönüyle borçlu olunmadığının tespitini, kötüniyetli takip nedeniyle yargılama giderleri ile yasal vekalet ücreti yanında davalı aleyhine sözleşmesel vekalet ücreti ile disiplin para cezasına hükmedilmesini, davalının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 16/04/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında dava dışı şirketin ödediği bedele yönelik rücu ihtimali bulunduğundan bahisle istirdat talebinde de bulunulmuştur.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Açılan davada borcun 3.kişi tarafından ödendiği için menfi tespit davasında hukuki yarar bulunmadığını, davaya istirdat davası olarak devam edilmesinin de mümkün olmadığını, çekin keşide edildiği tarihleri de kapsar şekilde şirket yetkilileri yönünden imza incelemesi yapılması gerektiğini, davacının diğer bankalarda bulunan çek hesaplarının bulunduğu bankalara da müzekkere yazılarak çek hesaplarından keşide edilen tüm çekler celbedilerek inceleme yapılması gerektiğini, davacı ile çekin lehdarı … … Şti arasında ticari ilişki ve borç alacak olup olmadığı, başkaca çekler, bonolar verilip verilmediği hususlarının ticari defterlerini de kapsar şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğini beyan ederek davanın öncelikle usulden reddini, mahkeme aksi kanaatte olur ise esastan reddini, davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
Davaya konu …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davalı …Ş. tarafından 11/09/2018 tarihinde davacı … İnşaat … A.Ş ile dava dışı … ve … Döşeme Malz. San. Tic. Ltd. Şti. aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı, dayanak belgenin … … Şubesine ait … seri numaralı 15/08/2018 tarihli 25.881,60 TL bedelli çek olduğu, çekin keşidecisinin davacı şirket olduğu, çekin 155/08/2018 tarihinde ibraz edilip karşılıksız işlemine tabi tutulduğu ve 1.600,00 TL banka sorumluluk tutarının tahsil edildiği anlaşılmıştır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Eldeki dava da, çekin keşide tarihinde yapılan değişikliğe yönelik atılı bulunan imzanın sahteliğine (imza inkarına) dayalı olarak açılmış bir menfi tespit davasıdır.
Davalı …Ş vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde takip konusu borcun dava dışı şirket tarafından ödenmesi nedeniyle davacının bu davayı açmakta hukuki yararının kalmadığı beyan edilmişse de, davada, banka sorumluluk tutarı dışındaki çek bedeli nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti talep edildiğinden davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmiştir.
Davacı yanın hırsızlık iddiasına yönelik olarak bildirdiği … Cumhuriyet Başsavcılığının … sayılı soruşturma dosyasına ilişkin kayıtlar uyap üzerinden celbedilerek, incelenmiştir.
Bir senette yer alan yazının veya imzanın inkâr edilmesi durumunda, 6100 sayılı HMK’nın 208. maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası anlamında bir “sahtelik iddiası” söz konusu olur. 6100 sayılı HMK’nın 208.maddesine ilişkin gerekçede bu husus “Maddenin kenar başlığında “Yazı veya imza inkârı” ibaresi birlikte kullanılmıştır. Her iki husus uygulamada sahtelik iddiası olarak adlandırılan durumu ifade etmektedir” şeklinde belirtilmiştir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T.: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 1792).
Çekteki imzanın davacıya ait olduğu yönündeki ispat yükü, çeki elinde bulundurup icra takibine girişen ve çekte yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmektedir.
Mahkememizde görülüp karara bağlanan dava, sahtelik (imza inkarı) nedenine dayalı olarak açılmış olup, böyle bir durumda öncelikle sahtecilik iddiasının irdelenmesi, dava ve takip konusu çekteki imzaların davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığının incelenmesi gerekmiştir. Bu minvalde, dava konusu çek aslı, davacı şirket yetkilisi …’nın çekin keşide tarihinden önce kullanmış olduğu imzaları içerir mukayeseye esas belge asılları celbedilmiş, imza örnekleri alınmış, imza incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi … tarafından takibe konu çekin ön yüzündeki imzanın …’nın eli ürünü olmadığı, adı geçenin hakiki imzası model alınmak suretiyle adına takliden atılmış bir imza olduğu bildirilmiştir.
Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; mahkememizce görülüp karara bağlanan davada, davacı yanın aleyhine başlatılan icra takibi ile takip dayanağı çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep ettiği, uyuşmazlığın takibe konu senetteki keşideci olarak davacı kaşesi üzerine atılı bulunan imzaların davacı şirketin ilgili dönem temsile yetkilisi …’nın eli ürünü olup olmadığı noktasında toplandığı anlaşılmıştır. Bilirkişi incelemesinde çek üzerindeki davacı şirket kaşesi üzerine atılı bulunan imzanın davacı şirket yetkilisinin eli mahsulu olmadığı tespit edilmiştir. Davalı yanca rapora itirazda bulunulmuşsa da, raporun teknik, ayrıntılı ve gerekçeli olduğunun anlaşılması nedeniyle hükme esas alınmasına karar verilmiştir. Bu haliyle de, davaya konu çekteki davacı kaşesi üzerine atılı bulunan imzanın davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı kabul edilmiş, sahtelik iddiası mutlak defilerden olup, herkese karşı ileri sürülebileceğinden davanın menfi tespit talebi bakımından kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı yanca dava dışı … Sis. San. Ve Tic. A.Ş yetkilisi… tarafından davalı takip alacaklısına yapılan ödemenin istirdatı da talep edilmişse de, istirdat davasına ilişkin olarak İİK 72/7. maddesinde borçlu olmadığı bir parayı ödemek mecburiyetinde kalan kişinin ödediği tarihten itibaren bir sene içerisinde umumi hükümler dairesinde paranın geri alınmasını isteyebileceği düzenlenmiştir. İstirdat talebine konu ödemeyi yapan … Sis. San. Ve Tic. A.Ş yetkilisi… uyuşmazlık konusu çeke, icra takibine ve davaya taraf olmayıp, yapılan ödemenin nedenleri dosya kapsamından anlaşılamadığı gibi bu yönde elverişli bir delil ibrazında da bulunulmamıştır. Bu bağlamda, davacı yanın İİK’nun 72/7. maddesi kapsamında üçüncü kişi tarafından ödenen bedelin istirdatını talep etme hakkı bulunmadığı gibi, ödemeyi yapan üçüncü kişinin davacı şirkete rücu koşulları ispatlanamadığından bu yöndeki talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesinde menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlu ile menfi tespit davası nedeniyle alcağını tahsilde geciktirilen alacaklıya belli koşullarda tazminat isteme hakkı tanınmıştır. Anılan maddenin 4. fıkrası aynen; “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.”, 5. fıkrası da; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz” hükmünü içermektedir.
Eldeki davada herşeyden önce menfi tespit talebi alacaklı lehine neticelenmediğinden ve yine alacağın tahsilinde gecikilmesi sonucunu doğuracak bir tedbir kararı da verilmediğinden davalı alacaklının tazminat talebi yerinde görülmemiştir.
Menfi tespit talebi davacı borçlu lehine neticelenmişse de yukarıda anılan madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. Başka bir ifadeyle; İcra İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı borçlu lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı borçlu lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı borçlunun üzerindedir. Ayrıca aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 esas, 2010/154 karar, 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 esas 2011/747 karar ve 20.03.2013 tarihli ve 2012/19-778 esas, 2013/250 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde de, davalı takip alacaklısının somut olayda kötüniyetli olduğunun ispatı noktasında elverişli delil ibrazında bulunulmaması, takip alacaklısının davacıdan sonraki ciranta olmaması, aralarında dava dışı lehtar cirantanın cirosunun da bulunması, bu durumda davacının adına atılı bulunan imzaların davacının eli ürünü olup olmadığını bilmesinin veyahut bilmesi gerektiğinin davalıdan beklenemeyecek olması nedeniyle davacı yanın koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle, aşağıdaki şekilde hüküm kurularak yargılama sonuçlandırılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan menfi tespit davasının KABULÜ ile, davacının …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına dayanak … … Şubesine ait … seri numaralı 15/08/2018 tarihli ve 25.881,60 TL bedelli çek nedeniyle talebi doğrultusunda 24.281,60 TL yönüyle davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE, davaya konu çek nedeniyle davacı tarafından davalıya yapılan bir ödeme tespit olunamadığından davacının bedel istirdatına yönelik talebinin REDDİNE,
2-Davacının kötüniyet tazminatı istemi ile davalının tazminat isteminin yerinde görülmediğinden REDDİNE,
3-Alınması gereken 1.658,67 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 414,67 TL’nin mahsubu kalan ‭1.244‬,00 TL ‘nin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR YAZILMASINA,
Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 414,67 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacının yaptığı ilk masraf 35,90-TL, tebligat posta giderleri toplamı ‭144,9‬0 TL ve 750,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam ‭930,8‬0-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL ücreti vekaletin davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından sarfedilmeyen kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine İADESİNE,
7-Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 67/1. maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK’nun 341/1 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.26/10/2022

Katip …
e-imzalıdır .

Hakim …
e-imzalıdır .