Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1080 E. 2019/290 K. 02.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1080 Esas
KARAR NO : 2019/290
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ: 13/11/2018
KARAR TARİHİ: 02/04/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan tazminat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
AÇILAN DAVA VE İDDİA:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Davacı Şirkete… numaralı yangın sigorta poliçesi ile sigortalı olan dava dışı …’nın maliki olduğu taşınmaza davalıya ait su hattının arızası sebebi ile akan suların sirayeti ile hasar meydana geldiğini, davaya konu dahili su hasarı sebebi ile sigortalının evindeki hasar tutarından poliçe teminatları içerisine giren kısımlar eksper incelemesi sonucu 2.990,00-TL’si olarak tespit edildiğini ve bu meblanın davacı şirket tarafından dava dışı sigortalıya 08/05/2018 tarihinde ödendiğini, yapılan bu ödeme ile 6102 sayılı TTK. Md. 1472 hükmü gereği sigortacı davacı şirketin kanuni halefi olduğunu, yerleşik içtihatlar muvacehesinde davalıya karşı açılan davaların yargı yeri adli yargı marcileri olduğunu, bu nedenlerle, 2.990,00-TL’nin ödeme tarihi olan 08/05/2018 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, muhakeme masrafları ile ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA VE KARŞI TALEPLER:
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Mahkemenin bu davada görevli olmadığını, davacının tazminat talebine dayanak gösterdiği olgular hizmet kusuru niteliğinde olduğundan dava, ancak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. ve 13. maddeleri gereği görevli idare mahkemesinde açılabileceğini, …Genel Müdürlüğü Asya Abone İşleri Daire Başkanlığının konuya ilişkin vermiş olduğu cevabi yazıda anılan adreste hasar tarihinde bir çalışmanın olmadığını belirttiğini, hasar gördüğü iddia edilen binanın izolasyonunun olmadığı, bina girişinde harici su baskınlarını önleyecek tedbirlerin alınmadığı, su izolasyonlu tecrit ve duvarı yapılmadığı ve bodrum katlarda drenaj gideri bulunmadığı tespit edildiğini, sigortalının, bodrum katlar için alınması gerekli olan tedbirleri almamış olduğu dosya içeriğinden anlaşıldığını, dışarıdan gelebilecek su sızıntılarına karşı betonarme tecrit duvarının yapılması ve muhtemel su baskınlarına karşı tahliye pompasının bulundurulması gerektiğini, bu gerekliliğin, bina sahipleri ve sigortalı tarafından yerine getirilip getirilmediği tespit edildiğini, fen ve sanat kurallarına uygun yapı yapmayanlar, uğranılan zararın tazminini isteyemeyeceklerini, uğranılan zarar, ancak fen ve sanat kurallarına aykırı yapı yapanlardan ve gerekli tedbirleri almayanlardan istenebileceğini, hasara maruz kalan binanın inşaat tekniğine aykırı yapılmış olması sebebiyle doğacak hasar ve zararlardan idaremizi sorumlu tutabilmek mümkün olmadığını, bu sebeple, zararı meydana getiren sebeplerin ve kusur durumunun tesbiti için, iskan izninin olup olmadığının ilgili belediyesinden sorularak, binaya ait yapı ruhsatı ve projelerin getirtilmesi, binanın projesine uygun yapılıp yapılmadığının, imar mevzuatına ve …mevzuatına uygun olup olmadığının tesbiti için mahallinde keşfen inceleme yapılması gerektiğini, bu nedenlerle, haksız davanın, usul ve esastan reddine, yargılama masrafının ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NİTELENDİRME VE SONUÇ:
Somut olayda uyuşmazlık, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1472/1. maddesi uyarınca, sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, kusurlu olan davalıdan rücuen tahsiline ilişkindir. TTK’nın 1472/1. maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472/1. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve 1953/18 E. – 1954/11 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17.01.1972 tarih ve 1970/2 E. – 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’lerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği açıktır.
Mahkememizce öncelikle, HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzeninden olan görev hususu açısından ve HMK 114/c ve 115/1. maddesi uyarınca yapılan incelemede;
Davalı yan her ne kadar eldeki davaya bakma görevinin idari yargıda olduğunu savunmuşsa da Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 19/03/2015 Tarih ve 2015/3646 E. 2015/4473 K.sayılı kararıyla işaret ettiği üzere davalı İSKİ’nin özel hukuk hükümlerine göre idare edilen bir kamu kuruluşu olması ve uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklanması sebebiyle davaya bakma görevi adli yargıya aittir.
Sigorta poliçesinin incelenmesinde; sigortalının Sedef Demirkaya adında gerçek kişi olduğu, bina türünün apartman dairesi ve konut tipinin de daimi konut olarak sigorta konusu edildiği anlaşılmaktadır. 6100 sayılı TTK 4. maddesine göre ticari dava; her iki taraf da tacir olması kaydıyla, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olan hususlardan kaynaklı davalar olarak düzenlenmiştir. Sigorta poliçesinden de açıkça anlaşıldığı üzere sigorta konusunun konut olması sebebiyle ticari işletmeyle ilgisi bulunmamaktadır. Bu durumda sigortalının tacir olup olmaması da önem arz etmemektedir. Sigortalının halefi olan davacı sigorta şirketi, davalının kusuru nedeniyle konutta oluşan zararın rücuan tahsilini talep etmekte olup, bu şekilde uyuşmazlığın haksız fiîlden kaynaklandığı anlaşılmakla; 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanamayacağı ve uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı kuşkusuzdur. Genel görevli mahkeme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yasal düzenlemeler, Yargıtay içtihatları ve tüm bu açıklamalar uyarınca Mahkememizin görevli olmaması, eldeki davaya ilişkin aksine bir düzenleme de bulunmadığından Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olması sebebiyle davanın görev yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, malvarlığına ilişkin davalarda 6763 sayılı kanununun 41. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK md. 341/2. maddesi gereğince dava miktarı veya değeri 4.400 TL’lik kesinlik sınırında kaldığından KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
e-imza
Hakim
e-imza
e-imza