Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/962 E. 2019/150 K. 27.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/962 Esas
KARAR NO : 2019/150
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 02/11/2017
KARAR TARİHİ: 27/02/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında cari ilişkiden kaynaklanan faturalar kesildiğini ancak vermiş olduğu hizmetin bedelini alamadığını, …İcra müdürlüğünün… esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını borçulunun borca haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini ve takibi durdurduğunu, takibe yapılan itirazın borçlunun zaman kazanma yönünde kötüniyetli bir itiraz olduğunu, takibin devamı ile %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmektedir.
S A V U N M A /
Davalı şirkete usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip tutanağının tebliğ edildiği, ancak süresinde herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E /
Uyuşmazlık dava konu edilen fatura, ticari defterlere dayalı alacağın var olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi raporunda özetle; dosya içeriğinin incelenmesi ve değerlendirmeler neticesinde dava konusu itirazın iptali olan bu davaya ilişkin olarak davacı … Şti tarafından davalı …Şti. Ne kesilen 1 adet fatura bedelinin 2.655,00TL olduğu söz konusu fatura bedelinin ödenmediği gerekçesiyle davacının davalı aleyhine İstanbul … İcra müdürlüğünün nezdinde … nolu dosya ile takip başlattığını takip talebinin toplam 2.795,53 TL olduğunu, ticari defter kayıtları üzerinde yapılan incelemede davacı tarafa ait defter tasdiklerinin zamanında ve usülüne uygun olarak yapıldığı, kayıtların genel kabul görmüş muhasebe standartları doğrultusunda tutulmuş olduğu, defter kayıtlarına göre taraflar arasında dava konusu olan faturalarının defterlerle işlendiği ve davalının 2.655,00 TL tutarında borçlandırıldığı davalı tarafın ise incelemek üzere herhangi bir defter kaydı sunmadığı, davacı tarafından 2.655,00TL fatura borcun ödenmesi amacıyla davalı aleyhine keşide edilmiş herhangi bir ihtarname dava dosyasında bulunmadığı ve borçlunun temerrüde düşürülmediği, bu itibarla, davacı tarafın icra takibinde talep etmiş olduğu faiz tutarının doğruluğuna ilişkin tarafımızca herhangi bir hesaplama yapılmadığı, davaya konu 2.655,00TL tutarındaki faturanın davacı … Şti. Tarafından davalı adına kesilmekle birlikte fatura muhteviyatı ürünlerin davalı …Şti. Tarafından teslim alınıp alınmadığının belirlenemediği faturaların davacı tarafından davalıya tebliğ edilip edilmediğine ilişkin dosya içeriğinde delil görülemediği bu konudaki takdirin mahkemeye ait olduğu sonuç ve kanaatine varmıştır.
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858, Karar No : 2017/2944 sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir.
Tüm dosya muhteviyatı, bilirkişi tarafından ticari defterler üzerinde yapılan inceleme ve tespitler doğrultusunda davaya konu alacak için davacı tarafından düzenlenen faturanın davacı ticari defter ve kayıtlarında yer aldığı, defterlerin davacı lehine delil teşkil ettiği, davacı ticari defterleri delil olarak göstermiş aynı zamanda bu şekilde davalı ticari defterlerine de dayanılmış, davalı defter ibrazından ihtarata rağmen kaçınmakla davacı defterleri ve dosyadaki delillerin esas alınması gerektiği, davalının bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını mahkememizce kabul etmiş sayılması ( Aynı yönde bkz Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/2759, Karar No: 2017/5005 sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2014/11-1159 Karar No: 2016/967, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/3858 , Karar No: 2017/2944 sayılı ilamları ), her ne kadar davalı icra takibine itirazında takibe konu faturanın kendisine tebliğ edilmediği savunmasında bulunmuş olmasına karşın davaya cevap vermemiş olması, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20.04.2016 tarih, E: 2014/2-695, K: 2016/522 nolu ilamına göre “usulüne uygun tebligata rağmen yasal süresi içinde davaya cevap vermeyen ve herhangi bir delil de bildirmeyen davalının ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi ve ön inceleme duruşmasından sonra da isim ve adreslerini bildirdiği tanıkların dinlenilmesi mümkün olmadığından” ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için davalıya süre verilmemesi ve bu halde münkir sayılması ancak defter inceleme günü kendisine tebliğ edilmiş olmasına karşın süresinde defter ibraz etmemesi nedenleriyle davacının davasını ispat ettiği kanaatine varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Nitekim Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/5485, Karar No : 2016/550 sayılı ilamında da belirtildiği üzere ” Somut olayda davalının, davacı tarafından düzenlenen faturaları ticari defterlerine kaydetmiş olduğu, bu faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin savunma ve delil ileri sürmediği, bu yönde temyiz itirazında da bulunmadığı dikkate alındığında, davacının alacağının varlığının HMK’nın 222. maddesi uyarınca ispatlanmış olduğunun kabulü gerekmektedir.” içtihadı bulunmaktadır. Davacının davasının bu açıklamalar gereği 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” kısmen ispat edildiği kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir. İşlemiş faiz talebine denk 140,33 TL bakımından icra takibinden önce davalının alacak sebebiyle temerrüde düşürüldüğü ispat olunamadığından ve fatura tarihi veya faturanın tebliğinin davalının borcunu ödememede ısrar sonucunu doğurmayacağı sebebiyle ispat olunmayan bu talebin ise reddine karar vermek gerekmiştir. (Misal Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/20217, Karar No: 2018/6048 Sayılı Kararı)
Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir. İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Esas No : 2014/7674 ve Karar No: 2014/20655 sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de davada talep edilen miktar ile çıkan miktarın asıl alacak bakımından aynı olması, uyuşmazlığın alacağın miktarı ile ilgili değil var olup olmadığı noktasında toplandığından incelemenin alacağın var olup olmadığı hususunda mahkememizce yaptırılmış olması, alacağın faturaya dayalı olması (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/2345 Karar No: 2013/6713 sayılı kararı ) sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ, KISMEN REDDİ ile,
2-Davalının İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının KISMEN İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak 2.655,00 TL ve faiz üzerinden DEVAMINA, işlemiş faiz talebi bakımından ispat olunamayan 140,33 TL için talebin REDDİNE,
3-Kabul edilen alacağın (2.655,00 TL) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 531,00 TL takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Alınması gereken 181,36TL nisbi ilam harcından peşin alınan 33,76 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 147,60 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının ilk dava açılırken peşin olarak yatırdığı 33,76TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacının yaptığı ilk masraf 43,25TL, 400,00TL bilirkişi ücreti, 129,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 572,75TL’nin red ve kabul oranına göre 544,00TL ‘nın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2,655,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Dair; Davacı vekili yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, malvarlığına ilişkin davalarda 6763 sayılı kanununun 41. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK md. 341/2 gereğince 4.400,00 TL’lik kesinlik sınırında kaldığından KESİN olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
E-İMZALIDIR
Hakim …
E-İMZALIDIR