Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/943 E. 2019/127 K. 25.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/943 Esas
KARAR NO : 2019/127
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ: 27/10/2017
KARAR TARİHİ: 25/02/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan tazminat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin dava dilekçesini özetle; davalı şirkete sigortalı …’ ın malik ve işleteni olduğu … plakalı aracın 13.08.2017 tarihinde …’ a ait … plakalı araca çarparak hasarlanmasına sebebiyet verdiğini, davalıya sigortalı araç sürücüsünün dosya kapsamındaki maddi hasarlı trafik kazası tespit tutarağından da anlaşılacağı üzere kazanın oluşumunda %100 kusurlu olduğunu, … plakalı aracın 23.10.2016-2017 vade tarihli … nolu zorunlu mali mesuliyet poliçesi ile davalıya sigortalı olduğunu, davalının hasarın tamamında nve değer kaybından poliçe limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, kaza akabinde müvekkili tarafından hasarın tespiti amaçlı ekspertiz atandığını ve aracın tamir bedeli olarak KDV dahil 9.289,80-TL tespit edildiğini, yapılan ekspertize rağmen tamir bedelini ödemekten imtina ettiğini, davalı sigorta şirketinin poliçe limitleri dahilinde hasarın tamamından sorumlu olduğu gibi KDV tutarının tamamından da sorumlu olduğunu, meydana gelen hasar neticesinde müvekkiline ait araçta değer kaybı oluştuğunu, hasar alan parçaların tespiti le hasar bedelinin tespiti için ekspertiz raporu alınmak zorunda kalındığını ve bu rapor için 250,00-TL ekspertiz ücreti ödendiğini, davalı sigorta şirketine hasar bedelinin açıldığı güne kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalının 28.09.2017 tarihinde temerrüde düştüğünü, …’ ın, davalı sigorta şirketinden alacağını Bk. M.183 vd. Maddeleri gereği hukuka uygun olarak ve şekil şartlarını da sağlamak suretiyle alacağın temliki yoluyla müvekkili … Şti’ ye devrettiğini beyan ile hasar bedeli ve değer kaybı hasarına ilişkin uyuşmazlık sebebi ile talep edebilecekleri miktarı nbilirkişi marifeti ile tespit edilmesinden sonra alcak miktarını belirlenecek miktar kadar arttıracaklarını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.400,00-TL hasar bedeli ile 250,00-TL ekspertiz ücretinin poliçe limitleri dahilinde muhatap şirketin temerrüt tarihi olan 28.09.2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini, her türlü başvuru yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesin talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı şirkete usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip tutanağının tebliğ edildiği, ancak süresinde herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E /
Bilirkişi raporuna göre; davacı taraf sürücüsü dava dışı ( … plaka sayılı… marka araç sürücüsü) …’ ın kusursuz olduğunu, davalı tarafa sigortalı araç sürücüsü dava dışı (… Plaka sayılı … marka araç sürücüsü)…’ ın %100 oranında kusurlu olduğunu, 13.08.2017 tarihinde meydana gelen kazaya ait dosya kapsamındaki tespitlerin … Plakalı araçta meydana gelen maddi hasar ile uyumlu olduğunu, hasarın durumunun kazanın oluş şekline alınan darbelere uygun olduğunu, dosya kapsamında davalı … A.Ş. Nezdinde … plaka sayılı araç için tanzim edilen ve kaza tarihinde içeren 23.10.2016/2017 vadeli… nolu zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesi bulunduğunu, hasar tespiti ile ilgili 15.05.2017 tarihli ve 19596 fatura nolu “… plaka sayılı aracın hasar ekspertiz ücreti/bilirkişi ücreti açıklamalı ( KDV dahil) 250,00-TL fatura fotokopisinin dosyada bulunduğunu, davacı tarafın … plaka sayılı … marka … model aracında meydana gelen toplam hasar tutarının (KDV Dahil) 9.289,80-TL olabilceeğini, hesaplanan bu tutarın serbest piyasa koşullarında kabul edilebilir makul fiyat aralığında ve dosya kapsamına uygun olabileceğini belirtmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2014/21877 ve Karar No: 2017/4332 sayılı ilamında “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Bir zarar sigortası türü olan zorunlu mali sorumluluk sigortasında sigortacı işletenin sorumluluğunu yine ancak sorumlu olduğu çerçevede karşılamakla yükümlüdür. Bu bakımdan zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile işletenin poliçe limiti dahilinde tazminat sorumluluğunu yüklenen sigorta şirketi gerçek zarardan, işletenin ve eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru oranında sorumlu tutulabilecektir. ” içtihadına yer verilmiştir. Yukarıda yer verilen Yargıtay içtihatları doğrultusunda hasar sebebiyle oluşan zararın doğrudan ve gerçek zarar oluşu, araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olması 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 85/1 maddesi uyarınca kusur oranında ve davalı sigorta şirketinin poliçe limiti dahilinde davalı tarafın sorumluluk kapsamında kalıyor olması sebebiyle hasar tazminatı bakımından bilirkişilerce hesaplanan miktar üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/12792, Karar No: 2016/1800 sayılı ilamında “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109/1. maddesinde, talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği belirtilmiştir. Aynı Kanunun 109/2. maddesinin değişiklik yapılmadan önceki halinde, talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz, hükmü yer almakta iken; 01/04/2015 tarihinde kabul edilen ve 11/04/2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6644 sayılı Yargıtay Kanunu ile Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun 4. maddesi gereğince; bu düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır. Kaldı ki eksper raporu mahkemeyi de bağlamaz. Bu durumda mahkemece, ileri sürülüşe göre kısmi dava açılabilmesi mümkün bulunduğundan” içtihadı gereği daha önce davacı tarafça zararın tespitine dair ekspertiz incelemesi yaptırıldığı, bu veriler ışığında davacı nezdinde artık tazminat talebinin belirlenebilir hale geldiği, açılan bu davanın da belirsiz alacak değil kısmi dava olarak nitelendirilmesi gerektiği nazara alınmış, ıslah talebi davalıya tebliğine rağmen zamanaşımı defi konusunda herhangi bir beyanın olmadığı görülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2016/22-482, Karar No: 2018/1047 sayılı ilamında ” Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Madde gerekçesinde; “bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmaması ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hallerde yalnızca tespit yahut kısmi edâ ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca edâ davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi edâ ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahip olduğu, hak-arama özgürlüğünün (Any.m.36, İHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamayacağı, esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her edâ davasının temelinde bir külli tespit unsuru bulunduğu, başka deyimle edâ hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kriterler kabul edilmiştir.
Bu kriterler, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
1-Davacının kendisinden beklenememesi,
2-Bunun olanaksız olması,
3-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.
Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında, davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır.” kararına yer verilmiştir.
Dava konusu olayımızla aynı mahiyette hasar ve değer kaybına dair tazmin talebini içeren dosyada Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/8382, Karar No: 2017/2508 sayılı kararıyla “dosyanın incelenmesi neticesinde davacının dava dilekçesinde davasını kısmi dava şeklinde açtığının anlaşıldığı, 2918 sayılı Yasanın 109/1. maddesi motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davacının olay tarihi ve ıslah tarihleri dikkate alındığında davalı sigorta yönünden alacağın talebi aşan kısmı yönünden zamanaşımına uğramış olduğu anlaşılmıştır” içtihadına yer verilmiştir. Bu açıklamalar doğrultusunda her ne kadar davacı belirsiz alacak davası olarak davayı nitelendirmiş ise de dava dilekçesinde açıkça 9.289,80 TL olarak hasarın ekspertiz şirketi tarafından tespit edildiği ancak 3.400,00 TL’sinin davaya başlangıçta konu edildiği anlaşılmakla artık belirsiz alacak olarak nitelendirmenin mümkün olmayıp faiz talebi bakımından aşağıdaki şekilde karar verilmiş, ekspertiz ücretine dair 250,00 TL bakımından ise fatura aslının tahkikat aşamasına geçişte mahkememizce verilen kesin süre içinde dosyaya ibraz olunmaması, suret fatura incelendiğinde ise kaşe üzerinde imza bulunmayıp faturanın sıhhat-i ispatı bakımından mahkememizce yeterli bulunmaması e ve daki aracın hasar sebebiyle onarılmasıyla zaten zarar miktarı onarım iş ve eylemleriyle faturalarla tevsik olunup ekspertiz yaptırılmasında korunmaya değer hukuki yarar bulunmaması nedeniyle bu kalem bakımında da ispat bulunmadığından ve yerinde görülmediğinden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile,
2-Dosyada mevcut bilirkişi raporuna göre hesaplanan 9.289,80 TL hasar bedelinin 3.400,00 TL’si için 28.09.2017 tarihinden, 5.889,80 TL’si için ıslah tarihi olan 05.10.2018 tarihinden itibaren ticari faiziyle beraber davalıdan alınıp davacıya VERİLMESİNE, ekspertiz masrafına dair 250,00 TL bakımından yerinde görülmeyen ve ispat olunamayan davanın REDDİNE,
3-Alınması gereken 634,59-TL nisbi ilam harcından peşin ve ıslah harçtan alınan 159,34-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 475,25-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının ilk dava açılırken peşin ve ıslah harç olarak yatırdığı 159,34-TL harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacının yaptığı ilk masraf 43,25-TL, 800,00-TL bilirkişi ücreti, 120,30- TL posta gideri ücreti olmak üzere toplam 963,55-TL’nin red ve kabul oranına göre 938,30-TL ‘nın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalının yaptığı 5,20-TL vekalet harcı gideri olmak üzere yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 0,14-TL ‘nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 250.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-Davacının HMK 120 madde gereğince yatırdığı gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
E-İMZALIDIR
Hakim
E-İMZALIDIR