Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/934 E. 2019/186 K. 05.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/934
KARAR NO : 2019/186
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 02/06/2015
KARAR TARİHİ: 05/03/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
AÇILAN DAVA VE İDDİA :
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davacı …nin 27.9.2013 tarihli Elektrik Eneıjisi Satış Sözleşmesi ile davalı …Ş.’den (bundan böyle ‘…’ diye anılacaktır) elektrik eneıjisi satmaldığını, davalı …’nm haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkilinden kayıp/kaçak bedeli ve sayaç okuma bedeli adı altında 12.642,36 TL tahsilat yapmış olduğunu, kayıp kaçak enerinin, dağıtım sistemine giren enerji miktarı ile tüketiciye tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı gösterdiğini, bunun elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen teknik kayıp ile hırsızlamasına kullanılan kaçak elektrik enerjisinin toplamı olduğunu; elektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları engelleme veya hırsızı takip edip kaçak elektriğin bedelini ondan tahsil etme görevinin de bizzat davalı … şirketine ait olduğunu, kaçak kullanılan elektriğin parasının dürüst abonelerden tahsil edilmesinin hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmadığını, bu durumun Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (YHGK) 21.5.2014 tarih 2013/7-2454 E. 2014/679 K. saydı ilamı ile de teyid edildiğini, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 01.07.2014 tarihli 2014/3055 E. ve 2014/10723 K. sayılı ilamıyla da aynı ilkelerin benimsenerek kayıp-kaçak ve sayaç okuma bedeli tahakkukunun yerinde olmadığına karar verildiğini beyanla fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla; davanın kabulüne, müvekkilinden haksız olarak tahsil edilmiş olan kayıp-kaçak ve sayaç okuma bedelleri olan 12.642,36 TL’nin faturaların ödeme tarihlerinden işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte tavalıdan tahsiline; mahkeme masrafları ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA VE KARŞI TALEPLER:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Elektrik faturalarında yer alacak tüm gelir kalemleri ile ilgili düzenleme yapma yetkisinin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunda (EPDK) olduğunu, EPDK’nın kararları düzenleyici işlemler olduğundan hem elektrik tedarikçilerini hem de aboneleri bağladığını, kayıp – kaçak bedelinin de EPDK’nın kurul kararıyla uygulamaya koyduğu gelir kalemlerinden biri olduğunu, davalının söz konusu bedeli abonelerinin faturalarına yansıtmakla yükümlü olduğunu, aksi halde davalı müvekkiline karşı idari yaptırımlar uygulanacağını; 4628 sayılı Eneği Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 4. maddesinde belirtildiği üzere, eneıji piyasasını düzenleme ve denetlemek amacıyla “Kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve bu Kanun ile kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu” kurulduğunu, aynı maddenin 2. fıkrasıyla EPDK’ya “…bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmek…” görevi verildiğini. EPDK’nın da bu yetki kapsamında, temsil ve karar organı olan ‘Enerji Piyasası Düzenleme Kurul’u vasıtasıyla elektrik tarifelerini belirleyip yürürlüğe koyduğunu, bu tarifelerin bağlayıcı olduğuna ilişkin 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17/1. Maddesinde “İlgili tüzel kişiler Kurul tarafından onaylanan tarifeleri uygulamakla yükümlüdür.” ve 17/4. maddesinde “Kurul onaylı tarifelerin hüküm ve şartları, bu tarifelere tabi olan tüm gerçek ve tüzel kişileri bağlar” hükümlerinin bulunduğunu; Yargıtay 3. H.D.2013/13121 E. 2013/15632 K. Sayılı Kararının da bu yönde olduğunu “O halde, mahkemece: tarifeye ilişkin kurul kararının iptal edilmediği sürece geçerliliğini koruyacağı göz önünde bulundurularak davanın reddi cihetine gidilmesi gerekirken..” denilerek yerel mahkemenin kayıp/kaçak bedelinin iadesi yönündeki kararını bozduğunu, Müvekkilinin kayıp-kaçak ve sayaç okuma bedelini tahsil etmemesi halinde, 4628 sayılı Kanunun 11. Ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 16. maddesinde öngörülen yaptırımlara maruz kalacağını, bu yönü ile de müvekkili …’dan EPDK kurul kararlarına aykın bir uygulama yapmasının beklenemeyeceğini, Kayıp – kaçak bedelinin serbest tüketiciden de alınması kararının EPDK’nın 28.12.2010 tarihli ve 2999 sayılı kurul kararına dayandığını; bu kararın ardından dağıtım şirketleri, elektrik satış (tedarik) şirketleri vasıtasıyla serbest tüketicilerden de bu bedeli tahsil etmeye başladığını; bu bağlamda Dağıtım Şirketlerinin Tedarik Şirketlerine, tedarik şirketlerininde (serbest tüketici olan) abonelerine fatura düzenlemek suretiyle bu bedeli tahsil ettiğini, müvekkili (davalı)…’nın da bir tedarik şirketi olarak tahsil edilen kayıp-kaçak bedelinden bir kazancının bulunmadığını; olduğu gibi dağıtım şirketine aktardığını, tarafların EPDK kararlarına uymak zorunda olduğunu, müvekkili …’nm kayıp – kaçak bedelinin tahsilinden; davacının da ödenmesinden sorumlu olduğunu, davacı taralın dayanak gösterdiği YHGK 21.5.2014 tarihli 2013/7-2454 E. 2014/679 K. Kararının bağlayıcılığının bulunmadığını, kaldı ki bu kararda karşı oy yazısı da bulunduğunu. Yargıtay Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca, içtihadı birleştirme kararları haricindeki Yüksek Yargı kararlarının mahkemeleri bağlayıcı nitelikte olmadığını, kayıp-kaçak bedelinin iadesi talebinin reddine dair yol gösterici niteliği haiz birçok Yüksek Mahkeme kararı bulunduğunu, (davalı vekili dilekçesinin 4. maddesinde iddiasına delil olarak Yargıtay; 3.HD’den 6 adet, 7.HD’den 4 adet, 13 HD’den 1 adet kararı emsal göstermiştir.) davacı … gibi Serbest Tüketicilerin müvekkili AKSA gibi özel hukuk tüzel kişileri (Tedarikçi Şirket) ile yapmış oldukları elektrik satış sözleşmelerinin ikili anlaşmalar olarak tarafların sözleşme serbestisi kapsamında imza altına aldıkları özel hukuk sözleşmeleri olduğunu, bu kapsamda davalı … ile davacı … arasında imzalanan sözleşmenin davacı ve davalı bakımından bağlayıcılığı olduğunu, sözleşmenin elektrik enerjisi taplam satış fiyatı başlıklı 4.2. maddesinde, “Sözleşmenin 4.1.maddesinde belirlenen birim satış fiyatına,.Elektrik Pisasası mevzuatı ve tarifeler yönetmeliğinde belirlenen Kayıp Kaçak, TRT Payı, Belediye Tüketim vergisi, İletim ve Dağıtım sistem kullanım bedeli ile diğer fon. resim,harç, vergi vb giderlerin eklenmesi ile bulunan meblağdır.” Hükmü bulunduğunu, davacı şirketin sıradan birisi değil basiretli bir tacir olduğunu, imzaladığı sözleşme hükümlerinin ne anlama geldiğini bildiğini, davacının dava konusu faturaya veya içeriğine Türk Ticaret Kanunu’nun 21/2 maddesinde belirlenen sürede (8 gün) itiraz etmediğini, dolayısıyla fatura içeriğini kabul etmiş sayılması gerektiğini, ‘Serbest Tüketici’ olan davacının, elektriği farklı şirketlerden alma/seçme hakkı bulunmayan ‘serbest olmayan tüketici’ gibi değerlendirilemeyeceğini, davacı ile davalı arasında münakit sözleşme gereği tarafların yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini beyanla; Dava konusu BEDELLERİN yasa, yönetmelik ve EPDK Kurul Kararlarına uygun olarak davacının faturalarına yansıtıldığını ve tahsil edildiğini belirterek davanın reddini ve mahkeme masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa bırakılmasını talep etmiştir.
MAHKEMEMİZİN İLK KARARI:
Mahkememizin 04/05/2016 tarihli,… esas, … karar sayılı kararıyla, yaptırılan bilirkişi incelemesi ile saptanan kayıp kaçak bedel miktarının fatura yönünden toplam 12.641,36 TL olduğu tespit edilmiş, yine borçlunun temerrütünün sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iyi niyet yada kötü niyete bakılmaksızın bir ihtar ya da dava açılması suretiyle doğacak olması iade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işletilmesinin de mümkün olmaması karşısında dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi suretiyle “davanın kabulü ile 12.641,36-TL nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” denilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
YARGITAY BOZMA İLAMI:
Mahkememiz kararının davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 3. Hukuk Dairesine gönderilmiş, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 01/06/2017 tarihli, 2017/421 Esas, 2017/8733 Karar sayılı kararlarıyla; 1-) Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak ve sayaç okuma bedelinin istirdatı istemine ilişkindir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir. Ne var ki, uyuşmazlığın temyiz yolu ile Dairemize geldiği aşamada 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişede etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Hal böyle olunca, karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalar da) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. 2-) Bozma nedenlerine göre davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, karar vermiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, MAHKEMECE VARILAN NİTELENDİRME VE SONUÇ:
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava, taraflar arasındaki elektrik abonelik sözleşmesi gereğince davacı tarafça kullanılan elektriğe ait faturalarda kayıp-kaçak bedeli olarak gösterilen bedelin haksız olarak tahakkuk ettirildiği ve tahsil edildiği belirtilen bedelin davalıdan tahsili talebine ilişkindir.
Kayıp – kaçak, dağıtım ve iletim bedeli, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 Karar sayılı kararı ile Anayasa’ nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73. maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karışlamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre, kayıp – kaçak sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığından bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’ na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak elektrik bedellerinin kurallarına uyan abonelerden tahsil yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karışılığında ne kadar bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinden vazgeçilmez unsuru olduğundan, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı Esas No : 2016/20757, Karar No: 2017/10084 ve 14.06.2017 tarihli kararında: “Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, uyuşmazlıkla ilgili yargılama devam ederken 17.06.2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun’ un 21. Maddesi ile 6446 sayılı Kanun’ un 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altında fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bent ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri karşısında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; “Tüketici Hakem Heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca 6719 sayılı Kanun’ un 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’ na eklenen Geçici 19. maddede de; “Bu maddeye ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanun’ a aykırı olmayan hükümlerin uygulanmasına devam olunur.” ve Geçici 20. madde de, “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp – kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, Tüketici Hakem Heyetleri’ nin ve mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin Kanun’un 17.06.2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş dava konusu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp – kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır. Ancak bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir.
Davacı vekili Mahkememizce uyulan bozma ilamından sonra tahsil edilen dava konusu bedellerin EPDK nın düzenleyici işlemlerine aykırı olduğu yönünde iddiada bulunmakla bu hususun tespiti bakımından bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup, alınan 19/09/2018 tarihli bilirkişi raporu özetle; “11/08/2002 tarihinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. Md. 2. Fıkrasına dayanarak Perakende hizmet geliri ile perakende enerji satış fiyatlarının denetlenmesi hakkında tebliği yayımlandığı, belirtilen tarihten bugüne kadar söz konusu tebliğe dayanarak elektrik lisansı sahibi şirketler abonelerden kayıp-kaçak ve sayaç okuma bedeli adı altında bir bedel tahsil edildiği, davacı şirketin … nolu abonelik için, davacı şirkete kayıp kaçak bedeli ve PSH olarak yaptığı ödeme toplamının 10.164,53-TL olduğu, davacı şirketin 10000059710 nolu abonelik için, davacı şirkete kayıp kaçak bedeli ile PSH olarak yaptığı ödeme toplamının 2.476,83-TL olduğu, davacı şirketin davalı şirkete yapmış olduğu toplam ödemenin 12.641,36-TL olduğu, davacı ile davalı arasında imzalanmış olan elektrik enerjisi satış sözleşmesinin 4.1.1 md göre, faturalarda görülen kayıp bedelin davalı … tarafından yapılan hesaplamaların ve tahsilatların yapılan hesaplamaların ve tahsilatların yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan EPDK tarifelerine aykırı olmadığı, sözleşmeye aykırı olarak tahsilat yapılmadığı” bildirilerek rapor sunulmuşsa da yukarıda açıklanan yasal değişiklikler, Anayasa Mahkemesinin 28/12/2017 tarihli ve E.: 2016/150, K.: 2017/179 sayılı Kararında ise; 6719 Sayılı Kanunun 21. Maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17. Maddesine eklenen 10. fıkra hükmünün Anayasaya aykırı olduğuna dair iptal kararı verilmiş olmasına karşın geçici 20. Maddenin iptal edilmemiş olması karşısında yargılama sırasındaki yasal değişiklik nedeniyle dava konusuz kaldığından davanın esası hakkında hüküm tesisine yer olmadığına, ancak dava tarihi itibariyle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 E.- 2014/679 K. sayılı kararı doğrultusunda davacının davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olduğu anlaşıldığından mahkememizce davalının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle ve dosya içeriğine göre;
1-Dava konusuz kaldığından esas hakkında hüküm tesisine yer olmadığına,
2-Davalı yanın yargılama gideri ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulmasına,
3-Alınması gereken 44,40-TL harcın peşin alınan 215,90-TL’den mahsubu ile fazla yatan 171,50-TL nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacı yana iadesine,
Davacı tarafça yapılan 44,40-TL peşin harç giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı ilk masraf 38,30-TL, bilirkişi ücreti 1.100,00 TL, posta gideri 292,00-TL olmak üzere toplam 1.430,30-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 2.725,00-TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider ve delil avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile YARGITAY nezdinde TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …