Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/909 E. 2018/259 K. 04.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/909 Esas
KARAR NO : 2018/259
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/10/2017
KARAR TARİHİ : 04/04/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; müvekkili ile 19.08.2009 tarihinde sözleşme imzalayarak müvekkilin dava dışı tasfiye halinde ki … A.Ş. Den olan 18.720,00-USD alacağın ödemeyi üstlenerek borcu devraldığını, buna istinaden imzalanan sözleşmenin 4.5. Maddesinde ” Temlik Alan (davalı) md. 4.3′ te ödeme miktarları belirtilen toplam 18.720,00-USD’ yi muhatabın…Bankası … Şubesinde bulunan… numaralı hesabına md. 4.3. Te belirtilen vadelerde havale ederek ödeyeceğini, her bir ödeme birbirinden bağımsız olduğunu, bu madde makbuz hükmünde olduğu” şeklinde düzenlenen madde ile davalı belirlenen vade tarihlerinde toplam 18.720-USD’ yi müvekkile ödeme yükümlülüğünü kabul ve taahhüt ettiğini, ancak sözleşme ile belirlenen ödeme planına uymamış ve 12.220,20-USD yi müvekkile ödemediğini, bu nedenle davanın kubulünü, haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile icra takibinin devamını, alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; dava konusu alacak hukuken henüz talep edilebilir olmadığını, dava konusu icra takip dayanağı sözleşme tümüyle değerlendirildiğinde her ne kadar sözleşme başlığında Alacağın temliki dense de alacaklının değişmemesi tam aksine borçlunun değişmesi nedeniyle alacağın temliki değil borcun naklinin söz konusu olduğunun sabit olduğunu, dayanak sözleşmenin alacağın temliki değil borcun nakli niteliğinde olduğu açık ve sabit olduğunu, hal böyle olunca dayanak sözleşmenin niteliği gereği borcu devralan yeni borçlu eski borçlunun alacaklıya karşı haiz olduğu itiraz ve def’ileri alacaklıya karşı ileri sürülebileceğini, talep edilen faiz oranının yasal dayanağı olmadığını, her ne kadar davacı taraf icra takibine konu ettiği alacağın %9 oranında faizi ile tahsilini talep etmişse de bu talep de yasaya aykırı olduğunu, bu sebeplerle işbu davanın reddine karar verilmesini, davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini mahkeme masrafları ve ücret-i vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : … Karar No : … sayılı ilamında belirtildiği üzere; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Yargıtay…Hukuk Dairesi Esas No : …, Karar No : … sayılı kararında “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer Kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Öte yandan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, Kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.” içtihadına yer verilmiştir.
Yargıtay… Hukuk Dairesi Esas No : … , Karar No : … sayılı ilamında “Dava, taraflar arasında düzenlenen alacağın temliki sözleşmesine dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup mahkemece yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiştir. Davacılar ile davalı arasında imzalanan 18.01.2011 tarihli sözleşme bağımsız mahiyette olup kendi başına hüküm ifade etmektedir. Davalıların tacir olmadıkları da gözetildiğinde her iki tarafın ticari işletmesiyle ilişkili bir sözleşme değildir. Mahkemece, görev hususunun da bu doğrultuda değerlendirilmesi ve Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu nazara alınıp işin esasına girilmesi gerekirken temlik edilen alacağın kaynağına dayalı olarak görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” görüşüne yer verilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : …, Karar No : … sayılı ilamında da “Taraflar arasında imzalanan protokol hükümleri incelendiğinde; davacının tasfiye halindeki …A.Ş’de bulunan cari hesaplarındaki 13.811,00 Dolar’ı davalı ile imzaladıkları 11.05.2010 tarihli alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi ile temlik ettiklerini, davalının bu sözleşme gereğince 30.05.2010 tarihinden itibaren her ay belirli bir miktarı ödeyeceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3 fıkrası uyarınca dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, somut olayda uyuşmazlık, alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan edimin yerine getirilmemesi nedeniyle alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davacılar, tacir olmadığı gibi eldeki davada Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak ticari davalardan değildir. Hal böyle olunca, davaya bakmakla görevli mahkeme Ticaret Mahkemesi değil Asliye Hukuk Mahkemes’idir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. O halde mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, Ticaret Mahkemeleri’nin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma gerektirir.” içtihadına yer verilmiştir.
Yargıtay …Hukuk Dairesi Esas No : …, Karar No : … sayılı ilamında da “Somut olayda; davacı tarafından temlik sözleşmesi uyarınca davalının üzerine düşen edimlerini yerine getirmediğinden bahisle alacak isteminde bulunulmuş olup davacının temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki tasfiye halindeki …A.Ş. bu davada taraf olmadığı gibi, uyuşmazlık konusu alacak da doğrudan doğruya davalının ticari işletmesiyle ilgili değildir. Uyuşmazlığın çözümünde 818 sayılı BK’nın 162. ve devamındaki maddeler (6098 sayılı TBK’nın 183 vd) uygulacağından yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca mahkemece; dava konusu uyuşmazlığın ticari dava niteliği taşımadığı gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” karar ve görüşü bulunmaktadır.
Yukarıda yer verilen içtihatlar, davacının tacir olmaması, iddia olunan alacak iddiasının sulh, ibra ve feragat sözleşmesine dayanıyor olup sözleşmenin bağımsız niteliği ve kendi başına hüküm ifade edecek olması ( Aynı yönde bkz; Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/6250, Karar No : 2016/7857 sayılı ilamı) nedenleriyle mahkememiz görevli olmadığından aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan, HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın görev yönünden usulden REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde HMK madde 20 uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde taraflarca talep edilmesi halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE, gönderilmesine, şayet yasal iki haftalık süre içerisinde taraflarca talep edilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331/2 md. uyarınca harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar OLUŞTURULMASINA,
Dair, verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır