Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/893 E. 2018/1066 K. 12.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/893 Esas
KARAR NO : 2018/1066
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 13/10/2017
KARAR TARİHİ: 12/11/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 01/06/2014 tarihinde sürücü belgesiz traktör sürücüsü … kontrolündeki araçla davacıların 2 yaşındaki çocuğu …’e çarparak tekerlek altında kaldığını ve sonucunda vefat ettiğini, traktörün ZMSS mevcut olmadığını bu nedenle davalı güvence hesabından her bir müvekkili için şimdilik 3.000,00TL olmak üzere DYK tazminatı talep ettiğini, sonuç olarak davanın kabulüyle vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmektedir.
S A V U N M A /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu olayın yerinin karayolu yada kamuya açık alan olmadığından davanın reddi gerektiğini ayrıca ölen çocuğun olayda kusurlu olduğunu, kusur durumunun belirlenmesi gerektiğini, ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumundan ödeme yapılmış ise ödenecek tazminattan düşülmesi gerektiğini, ticari avans faizi talep edilemeyeceğini beyan ve iddia etmiştir.
G E R E K Ç E /
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi incelemesinde özetle; dava dışı sürücü belgesiz traktör sürücüsü …’ın KTK’un 36, 67 ve K Trafik yönetmeliğinin 137/b maddelerine aykırı davranışı nedeniyle meydana gelen olayda %100 kusurlu olduğu, olayda ölen yaya …’in 2 yaşında küçük bir çocuk olması kaza yerinin çocuğun yaşadığı eve 11 metre mesafede mera alanı olması nedeniyle olayda kusursuz olduğu, davacı anne …’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminat tutarının 47.753,22TL olduğu, davacı Baba …’in talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminat tutarının 36.760,40TL olduğu sonuç ve kanaatine varmıştır.
Açılan davada uyuşmazlık dava dışı sürücünün kusuru olup olmadığı varsa güvence hesabının bu kusurdan sorumlu olup olmadığı ve ölen …’in davacılara desteği ve istenebilecek tazminat miktarı noktasında toplanmıştır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/14573, Karar No: 2017/6035 sayılı ilamında ” Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereği, aynı kanunun 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur. Zorunlu mali sorumluluk sigortasının yaptırılmaması durumunda Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereği, zorunlu mali sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dahilinde işletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu Güvence Hesabı karşılayacaktır.” içtihadına yer verilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. Maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”; 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. TBK’nun 49. maddesinde “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir.
Dosya incelendiğinde dava dışı araç hakkında düzenlenen ZMMS poliçesinin olmadığı bu halde de davalı Güvence hesabının sorumluluğunun söz konusu olduğu kanaatine varılmıştır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2014/10467, Karar No: 2016/11082 sayılı ilamında da”Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K’nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlanmıştır. Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir. Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).” içtihadına yer verilmiştir.
Dosyada muhteviyatı doğrultusunda ZMMS’lı olmayan araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olması 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 85/1 maddesi uyarınca kusur oranında ve davalı sigorta şirketinin poliçe genel limiti dahilinde davalı tarafın sorumluluk kapsamında kalıyor olması sebebiyle davacılar desteğinin yaşamını yitirmesi, dosyada mevcut kolluk vasıtasıyla yapılan araştırma raporu, uyap nüfus kayıtları nedeniyle destekten yoksun kaldıkları anlaşılmakla ve poliçe genel limiti bakımından bilirkişilerce hesaplanan miktar üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar davalı taraf kazanın kamuya açık alanda meydana gelmediği, mülk yolu olduğu savunmasında bulunmuş ise de Yargıtay 17.hukuk Dairesi Esas 2009/9857, Karar 2010/3122 sayılı ilamında “Trafik sigortası, işletenin karayolu veya karayolu sayılan alanlarda neden olduğu zararları sigorta örtüsüne alır. Karayolu sayılmayan veya karayolu olmayan yerlerdeki işletenin sorumluluğu ise genel hükümlere tabidir. 2918 Sayılı KTK.’nun 3.maddesinde karayolu; trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa’nın 2/2. maddesinde; aksine hüküm bulunmadığı hallerde, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj yolu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile erişme kontrolü karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımları da bu yasa uygulaması bakımından, karayolu olarak kabul edilmiştir. ” içtihadı doğrultusunda Jandarma tarafından düzenlenen tutanakta kazanın müstakil köy evinin yanındaki boş alanda, mera alanı içinde olduğu yani özel alan değil kamuya açık bir alanda kazanın meydana gelmiş olması, genel yolla bağlantısı olması nedeniyle de davalı güvence hesabının sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ İLE,
2-Dosyada mevcut bilirkişi raporuna göre davacı … için 47.753,22 TL, davacı … için 36.760,40 TL tazminat bedelinin dava tarihindenitibaren yasal faiziyle beraber davalıdan alınıp davacılara verilmesine,
3-Alınması gereken 5.773,12 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL ve sonradan yatan 247,68 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.494,04 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
4-Davacının peşin olarak yatırdığı 279,08 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 9.511,09 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacının yaptığı ilk masraf 40,60 TL, bilirkişi ücreti 1.600,00 TL, posta gideri 144,70 TL olmak üzere toplam 1.785,30 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
7-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
E-İMZALIDIR
Hakim
E-İMZALIDIR