Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/706 E. 2018/1154 K. 04.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/692 Esas
KARAR NO : 2018/950
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 03/08/2017
KARAR TARİHİ: 15/10/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı tarafa İstanbul’da bulunduğu sürelerde ikamet etmesi için bir daire satın aldığını bu hizmetlere karşılık 06/07/2015 tarihli komisyon faturası düzenlediği, bu hizmet bedelinin borçlu şirket tarafından ödenmemesi üzerine İstanbul… İcra Müdürlüğünün …E sayılı dosya ile icra takibi başlattığını, davalı borçlu taraf 05/01/2017 tarihinde borçlu olmadığı gerekçesiyle borca itiraz etmiş olduğu bu itirazın İKK anlamında kötü niyetli olduğunu belirterek, davalının kötü niyetli olan itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini ve davalı taraf için %20 den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;dava dilekçesinin çalışanları olmayan bir kişiye tebliğ edildiğini kendilerine tebliğ edilmediğini davayı tesadüfen 27/10/2017 tarihinde öğrendiklerini, icra takibine yapılan itirazlarının haklı olduğunu bu nedenle ikame edilen itirazın iptali davasının reddi gerektiğini, dava konusu alacak itilaflı ve belirli olmadığını yargılama gerektirir olduğunu, gerekli olan tutar ve koşullar dava dilekçesinde açıklanmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiğini, sonuç olarak açılan davanın kötüniyetli olduğunu ve davacı aleyhine %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa bırakılmasına karar verilmesini cevaben talep etmektedir.
G E R E K Ç E /
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi raporunda özetle;taraflar arasında Cari Hesap ya da Akti ilişkiyi gösteriri hizmet sözleşmesi mevcut olmadığı buna ilişkin dosyaya sunulan bir sözleşme olmadığı görülmüştür, davacı şirketin davalı şirkete 2015 yılında 1 adet toplamı 34,025,12 TL tutarında hizmet komisyon faturası tanzim etmiş olmasından ve her iki tarafın tacir olması sebebi ile hukuki ilişkinin ticari olduğu anlaşılmıştır. Davalı borçlunun faturaların bakiyesinde belirtilen borca gerekçesiyle birlikte icra takibi öncesi itiraz edilmediği dosya kapsamından anlaşıldığı, davacı taraf uyuşmazlığın doğduğu yıl defter belgelerini ibraz etmiş olup defter ve belge kayırlarının dayanağı belge ve tutarların T.T.K V.U.K ve muhsabe uygulaması genel tebliğine ve usülüne uygun olarak kayıtlara geçtiği, belgelerle uyumlu olduğu inceleme neticesinde tespit edilmiş olduğu, Tİcari defter açılış kapanış tasdiklerini süresinde yaptığı, bu tasdik işlemleri ile ilgili tespitlere ilişkin defter çıktı kopyaları alınıp rapor ekinde sunulduğu, davalı taraf dava dosyasına sunmuş olduğu delil listesinde kendi ticari defter kayıtlarını delil olarak göstermiş olmakla birlikte ticari defterlerini bilirkişi inceleme günü hazır edilmediğinden taktir ve değerlendirmenin mahkememiz kanaatine olduğu sonuç ve kanaatine varmıştır.
Uyuşmazlık dava konu edilen faturaya dayalı alacağın var olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
Fatura ile ilgili olarak; Dosyada davalı tarafında kesilmiş bir fatura bulunmaktadır. Faturanın taraf lehine delil teşkil edebilmesi için Yargıtay …Hukuk Dairesi Esas No: …, Karar No: … sayılı ilamında da belirtildiği gibi “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.(Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür.”
Bu açıklamalar ışığında takibe konu edilen faturayla ilgili olarak, faturanın davalıya tebliğ edildiğine dair dosyada kargo alındısı veya posta evrakı gibi herhangi bir delil olmaması nedeniyle tek taraflı olarak davacı tarafça düzenlenen faturanın bu haliyle davalı aleyhine hizmetin ifa edildiğine dair karine teşkil edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : …, Karar No : … sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir.
Tüm dosya muhteviyatı, bilirkişi tarafından ticari defterler üzerinde yapılan inceleme ve tespitler doğrultusunda takibe konu faturanın davalıya tebliğ edildiğinin ispat edilememesi, her ne kadar davacının defter durumunu kendi lehine kayıt içeriyorsa da davalının aşamalardaki savunmalarında kendilerine hizmetin verilmediği şeklinde beyan bulunuyor olması sebebiyle davacı tarafça faturaya konu hizmetin ifa edildiğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispat edilmesi gerekliliği, dosyadaki delillere göre ise bunun davacı tarafça ispat edilemediği, ( Misal Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : 2016/4530, Karar No : 2016/10517 sayılı ilamında; ” 6 adet faturanın davalı şirket ticari defterlerinde kaydı bulunmaktadır. 3 adet fatura yönünden ise ispat yükü davacıda olup, fatura konusu hizmetin yerine getirildiğini ispatlamak zorundadır.” içtihadı bulunmaktadır. Yine Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Esas No : 2015/6294, Karar No : 2016/5311 sayılı ilamında da ” faturaya konu alacağın davacı şirket tarafından verilen hangi tarihli hizmetlere ilişkin olduğunun ve bu hizmetlerin gereği gibi yerine getirilip getirilmediğinin tereddüte mahal vermeyecek şekilde davacı yanca ispat edilmesi gereklidir” içtihadı bulunmaktadır.), her ne kadar davacı defterlerinde fatura kayır görmüş ise de defterin davacı lehine delil teşkil edebilmesi için hizmetin ifa edildiğinin ispatının gerekiyor olması nedenleriyle davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edilemediği kanaatine varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı tarafın icra-inkar tazminat talebi bakımından ise davanın reddedilmesinin yanında davacının takip yapmakta İİK md. 67/2 uyarınca kötüniyetli olması gerektiği ancak dosya kapsamı itibariyle davalı tarafça bunun ispat olunamadığı, dava red sebebinin de davacının ispat mükellefiyetinin yerine getirmemesi olması nedenleriyle şartları oluşmayan davalı talebinin reddine karar verilmiştir. Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı Esas No : …, Karar No: … sayılı ilamında da “kötü niyet tazminatı, İİK’nın 67/2.maddesinde hükme bağlanmıştır. İtirazın iptali davasında, davanın reddine karar veren mahkeme, alacaklının haksız ve kötü niyetle icra takibinde bulunduğu ve itirazın iptali davası açtığı kanısına varırsa, alacaklıyı, borçluya red olunan alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum eder. Somut olayda; davacının icra takibinde bulunurken ve dava açarken haksız ve kötüniyetli olduğuna dair bir delil bulunmamaktadır. Anılan nedenle, mahkemece, davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.” görüşüne yer verilmiştir. (Aynı yönde bkz; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/10213, Karar No: 2017/6005 sayılı ilamı)
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İspat olunamayan davanın REDDİNE,
2-Takip yapmakta davacının kötü niyetli olmadığı kanaatine varıldığından 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince icra-inkar tazminatı verilmesine yer olmadığına,
3-Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 581,12 TL’den mahsubu ile arta kalan 545,22 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı yana İADESİNE,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yapılan 23,30-TL posta ve 9,80 TL vekalet harcı gideri toplam 26,60 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve taktir olunan 4.083.37TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalı yana VERİLMESİNE,
7-Taraflarca HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
E-İMZALIDIR
Hakim …
E-İMZALIDIR