Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/691 E. 2019/649 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2017/691 Esas
KARAR NO: 2019/649

DAVA : TASFİYE MEMURUNUN AZLİ- TAZMİNAT
DAVA TARİHİ: 03/08/2017
KARAR TARİHİ: 26/09/2019

Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine mahkememize açılan; “Tasfiye Memurunun Azli- Tazminat” davasının yapılan yargılaması sonunda;
D A V A /
Davacı vekili 26/09/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle: Davalı şirketin tasfiye halinde olduğunu, şirketin iştigal konusunun sağlık ile ilgili olarak muayene, ilk yardım, tedavi, laboratuvar ve sağlık eğitim hizmetleri vermek ve sözleşmede yazılı diğer hususlar olduğunu, şirketin müvekkilinin murisi olan … adına kayıtlı olduğunu, mirasçılık belgesine göre murisin ölümü ile varis olarak geriye … ve davalı … olduğunu, miras bırakanın sağlığında 12/04/2016 tarihli ve 6 nolu toplantı tutanağında şirketin tasfiyesine karar alındığı ve tasfiye memuru olarak dava davalı …’ nun tasfiye memuru olarak atandığını, murisin vefatı akabinde şirketin intikali sonrası müvekkilinin şirketin durumu için davalı tasfiye memuruna başvurmasına karşın herhangi bir cevabi karşılık alamadığını, bunun üzerine … Noterliğinin… yevmiye numaralı ihyatı ile yapılan işlerin ve işlemlerin ne olduğunu konusunda bilgi verilmesini talep ettiğini, buna karşın herhangi bir karşılık olmadığını, murisin ölümünden hemen sonra, şirketin tasfiyesi ile tasfiye memurunun sorumluluklarından ibrası konusunda gerçekte olmayan bir toplantı tutanağı düzenlendiğini, bu toplantı tutanağında şirketin sahibi olan Doktor…’un mirasçılarının ad ve soyadları ve imzalarına açıldığını, tasfiye memuru, mirasçılardan 75 yaşındaki …’ dan ıslak imzasını almış ve tasfiye memuru … da ıslak imzasını atarak tutanağı müvekkiline iletmek üzere muhasebecilerine kullandırtmış olduklarını, müvekkilinin de söz konusu tutanağı incelemeden imzalamayacağını beyan ederek olmamış gerçek dışı bilgiler içeren bu evrakı imzalamadığını, şirkete tasfiye memuru olarak atanmış olan davalının şirketin tasfiyesi ile ilgili şirket ortaklarına bilgi vermediği, şirketin defter ve belgelerini ortaklara vermekten imtina etliği, şirketin faaliyet konusu adresini tasfiye sonuçlanmadan tahliye ettiğini, şirketin envanterinde bulunan tıbbi cihaz ve makinelerin ve bunların evraklarına ne olduğu konusunda da bilgi vermediğini, bunlara ilaveten muayene gören hastalara ait Sağlık Bakanlığınca saklanması zorunlu evrakların nerede olduğu konusunda da hiçbir işlem yapmadığını, tahliye edilen adreste murise ait bilimum tıbbi diploma ve sertifikalarının da akibeti hakkında da bilgi verilmediğinden 1291 nolu Tababet ve Şuabatı Kanunu ile ciddi uyumsuzlukların ortaya çıkması sebebi ile tasfiye memurunun işbu eylemlerinin TTK 274 maddesine aykırı işlemden olduğu, bu nedenle tasfiye memurunun haklı azil sebeplerinin gerçekleştiğini, mirasçılar arasında da tasfiye memurunun görevden alınması konusunda oy birliği de sağlanamadığı anlaşıldığından öncelikle tasfiye memurunun haklı nedenlerle görevinden azline, 1 nolu davalının, (2) nolu davalı şirketteki tasfiye memuru görevinden, TTK 274 maddesi uyarınca kanuna ve şirket sözleşmesine, iş görme şartlarına aykırı hareket ettiğinden azline, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak koşulu ile TTK 285 maddesi uyarınca şirket ortağını zarara uğratan davalının bu hareketlerden dolayı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; şimdilik 1.000,00 TL tazminatın davalıdan dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte yargılama masrafları ve vekalet ücretinin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir..

S A V U N M A /
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı vekili tarafından açılan davada müvekkilimizin tasfiye memuru olduğu şirketi müvekkilinin zarara uğrattığı ileri sürüldüğünü, Oysa şirket 12/04/2016 tarihinde tasfiyeye girmiş ve tasfiye kararı 25/04/2016 tarihinde tescil edilmiş ve 02/05/2016 tarihinde alacaklılara veya borçlulara 1 yıllık süre tanınmış olup, şirketin yetkilisi ve ortağı …04/06/2017 tarihinde vefat ettiği için şirket sicilden terkin edilemediğini, şirketin zarara uğratılması gibi bir durum söz konusu olmadığını, zaten gelir vergisi, kurumlar vergisi ve KDV beyannameleri boş olarak verilmekte olduğunu, müvekkilinin Tasfiye Memuru olduğu şirketin ofis mobilyalarını ve diğer demirbaşları …’un 16/02/2016 tarihinde açmış olduğu şahsi Muayenehanesine devredilmiş olduğunu, muris …tarafından vergi açılışı sırasında Vergi Dairesine demirbaş olarak bildirilmiş olunduğunu, muayenehaneye demirbaş olarak fatura edildiği ve şirketin demirbaşının bulunmadığı aşikar olup, bu nedenle davacının iddialarını kabul etmek mümkün olmadığını, tasfiyesi istenen şirketin tasfiye memuru olan müvekkilinin şirketi zarara uğrattığı ileri sürülse de bu hususun doğru olmadığını, ancak tasfiye halinde olan şirketin … marka aracının şirket yetkilisi tarafından vekalet dava dışı şahıs tarafınca 26/05/2015 tarihinde 23.000,00 TL Bedel ile yine dava dışı bir şahısa satıldığından ve satış bedeli şirkete iade edilmediğini, bu nedenle hiçbir mal varlığı ve likidi olmayan tasfiye halindeki şirketin tasfiye memuru olan müvekkili tarafından zarara uğratıldığının ileri sürülmesi mümkün olmadığını savunmuş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

G E R E K Ç E /
Dava, TTK 643.madde yollaması ile 537.maddesi (6762 Sayılı eTTK’nın 442. maddesi) uyarınca tasfiye memurunun azli istemine ve ayrıca tazminata ilişkindir.
Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı olan davalı şirketin kuruluştaki sermayesinin %60’…’a, %40’ı ise …’a ait olup, … hissesinin tamamını 18.09.2012 tarihinde hisse devir sözleşmesi ile …’a devretmiştir.
12/04/2016 tarihinde şirketin tasfiyesine karar verildiği, tasfiye memuru olarak …’ nun atandığı anlaşılmıştır. Tasfiye ile ilgili birinci ilanın 02.05.2016 tarihinde, ikinci ve üçüncü ilanlarında 09.05.2016 ve 16.06.2016 tarihli sicil gazetelerinde ilan edildiği ve tasfiye tarihi itibarıyla şirket sermayesi 15.000,00 Tl olup tamamının …’a ait olduğu anlaşılmaktadır. Adı geçen 04.06.2017 tarihinde vefat etmiş ve geriye mirasçı olarak eşi … ile, kızları (davacı) … ve (tasfiye memuru olarak atanan) …’nu bırakmıştır.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, şirket defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmak suretiyle bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiştir.
21/03/2019 havale tarihli Muhasip Bilirkişi …, Sermaye Piyasaları Uzmanı … ve Mali Müşavir- SPK Uzmanı … tarafından tanzim edilen bilirkişi raporunda: Davalı şirketin 12/04/2016 tarihinde tasfiye sürecine girdiği, tasfiye ilanlarının tasfiye memuru davalı … tarafından süresinde yapıldığı, davalı şirketin tasfiyeye girdiği tarihte, toplam aktif tutarının 30.866,25 TL. olduğu, söz konusu varlık miktarı içinde Demirbaş miktarının 2.239,34 TL, Kasa bakiyesinin 6.508,06 TL olduğu, davanın açıldığı tarih itibariyle demirbaşın davacı ve davalı tasfiye memurunun babası …’a fatura edilmiş olduğu, kasada mevcut nakdin şirketin sabit giderlerine harcandığı, davalı tasfiye memurunun tasfiye süreci sonrasında davalı şirketi herhangi bir zarara uğratacak işlemde bulunmadığını, davacı tarafından şirketin mal varlığı içinde bulunduğu iddia edilen demirbaşların 2016 yılı açılış ve tasfiye giriş bilançosunda kayıtlı olmadığından tasfiye memuru tarafından satışının söz konusu olamayacağı belirtilmiştir.
Somut olay, davacı ve davalı şahısların murislerinden intikal eden, diğer davalı sıfatında olan şirketin, tasfiye sürecini yürüten …’ nun tasfiye memurluğu görevinden, davacının iddia ettiği sebeplerden ötürü azlinin gerekip gerekmediği noktasında olduğu aynı zamanda bu kapsamda davacı lehine tazminata hükmedilip edilmeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
Dava dilekçesinde talep TTK 274.maddeye dayandırılmış olmakla birlikte, limited şirket tasfiye memurunun azli talebi karşısında davada TTK 643.madde yollaması ile TTK’nun 537 vd madde hükümleri öncelikle uygulama alanı bulacaktır.
Keza 6762 Sayılı eTTK’ nın 442/2 maddesinde aynen; “Pay sahiplerinden birinin talebiyle mahkeme dahi haklı sebepler dolayısiyle tasfiyeye memur kimseleri azil ve yerlerine yenilerini tayin edebilir. Bunlar kendilerini tescil ve ilan ettirirler.” şeklindedir.
Açık hükümlerde de belirtildiği üzere kanun koyucu eTTK 442/2’de mahkemece tasfiye memurlarının azledilmesini haklı sebeplerin olmasına bağlamıştır. Haklı sebep kavramından ne anlaşılması gerektiği hususunda bahsi geçen kanun maddesinde herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Bu noktada irdelenmesi, tetkik ve mülâhaza edilmesi gereken hususlar mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Azil için haklı bir nedenin varlığını talepte bulunan davacı tarafından ispat edilmesi gerekmektedir.
TTK’nun anılan 643.madde yollaması ile limited şirketlere de uygulanması gereken 537/ll.maddesinde yapılan düzenlemede; azli istenen tasfiye memurunun hangi yolla atandığının önemi bulunmamaktadır ve madde, tasfiye memurunun azlini, haklı bebebin varlığına bağlamıştır. Dava şartı teşkil eden haklı bebebin varlığını isbat yükü de davacı pay sahibindedir.
Davacının ileri sürmüş olduğu iddialar yukarıda bahsi geçen bilirkişi raporunda tümüyle değerlendirilmiş olup, tasfiye ilanlarının tasfiye memuru- davalı tarafından süresinde yapıldığı, davalı şirketin tasfiyeye girdiği tarihte toplam aktif tutarının 30.866,25 TL olduğu, söz konusu varlık miktarı içinde Demirbaş miktarının 2.239,34 TL, Kasa bakiyesinin 6.508,06 TL olduğu, davanın açıldığı tarih itibariyle demirbaşın davacı ve davalı tasfiye memurunun babası …’a fatura edilmiş olduğu, kasada mevcut nakdin şirketin sabit giderlerine harcandığı, davalı tasfiye memurunun tasfiye süreci boyunca davalı şirketi herhangi bir zarara uğratacak işlemde bulunmadığı, saptanmıştır. Tanzim edilen bilirkişi raporu mahkememizce denetime elverişli bulunmuştur.
Davacı tarafından aynı zamanda delil olarak bildirilen İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/40 Tereke sayılı dosyasına sunulan rapor ibraz edilmiş, mezkur raporda ise müteveffa …’ un mülklerinde mevcut bulunan bir takım eşyaların tespit edildiği görülmüştür. Fakat ne var ki, eldeki davada davalı Tasfiye Halinde … Şti’ nin tasfiye işlemlerinin incelenmesi gerekmekte olup, müteveffanın malvarlığına ilişkin yapılan tespit kapsamında alınan bilirkişi raporunda belirtilen eşyaların veyahut belirtilen diğer eşyaların şirketin demirbaşına kayıtlı olmaması, tasfiye bilançosu ve vergi kayıtları ile birbirini ve bu kayıtları doğrulayan ticari defter kapsamlarına göre de, tasfiye memuru tarafından satışının da mümkün olmadığı gözetilerek davacının bu yöndeki iddialarının kanıtlanamadığı ve yapılan bu değerlendirmeler kapsamında tasfiye memurluğundan azli yerinde görülmeyen davalı tasfiye memuru aleyhine talep edilen tazminat talebinin de yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Netice olarak davacının tasfiye memurunun azline ve tazminata ilişkin talepleri yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü yerinde görülmemiş ve davanın reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.

H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yerinde görülmeyen davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL’ nin mahsup edilerek 13,00 TL’ nin davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılardan …’ na ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK 120 maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, karar taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …