Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/670 E. 2018/668 K. 03.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/670
KARAR NO : 2018/668
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 27/07/2017
KARAR TARİHİ : 03/07/2018
Davacı yanca davalı yan aleyhine açılan davanın yapılıp sona erdirilen açık yargılaması sonunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
AÇILAN DAVA VE İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili murisi …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracıyla 25.07.2011 tarihinde seyir halinde iken, elektrik direğine çarpması sonucu tek taraflı ölümlü trafik kazasında vefat ettiğini, müvekkili murisi …’in vefatı nedeni ile müvekkilinin destekten yoksun kaldığını, kazaya karışan aracın davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM poliçesi ile sigortalı olduğunu, söz konusu kazadan ötürü müvekkilinin murisinin desteğinden yoksun kaldığını, açıklanan nedenlerle; müvekkilinin zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere asgari 200.-TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA VE KARŞI TALEPLER:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; usül yönünden husumet itirazında bulunmuş, esasa ilişkin olarak da; kazaya karışan aracın müvekkili şirket nezdinde ZMM poliçesi ile … adına sigortalı olduğunu, poliçedeki kişi başı sakatlık ve ölüm teminatlarının kaza tarihi itibariyle kişi başına 175.000.-TL olduğunu, müteveffanın kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olması sebebiyle davacı taleplerinin sigorta poliçesi teminatı dışında kaldığını, ayrıca davacıların talep ettikleri yoksunluk tazminatının işletenin, dolaysıyla sorumluluğunu üstlendiği sigortacısının sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, işletenin yasa uyarınca sorumlu kılındığı hallerde sigortacının tazmin yükümlülüğünün doğacağını, dolaysıyla , her ne kadar zarar görenlere doğrudan doğruya sigortacıya başvuru hakkı tanınmış ise de bu hakkın sınırının işletenin sorumluluğu kadarıyla ve bununla sınırlı tutulacağını, davacıların kendi murisinin yansıma yoluyla intikal eden kusurundan yararlanarak tazminat talep etmesinin hukuki dayanağının bulunmadığını, dava konusu olayda yansıma zarar şartlarının gerçekleşmediğini, davacı murisinin olayda müterafik kusurunun bulunduğunu, murisin araç sürücüsü olduğu varsayımında hatar taşıması nedeniyle zarar miktarında indirim yapılması gerektiğini, olayda yasal faiz türünün uygulanması gerektiğini, kusur durumunun ve araçta kazaya neden olabilecek bir bozukluk bulunup bulunmadığının varsa kazanın meydana gelişindeki oranın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Kurulundan rapor alınmasını, bu nedenlerle; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, MAHKEMECE VARILAN NİTELENDİRME VE SONUÇ:
Tarafların Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uyarınca hasrettikleri delilleri toplanmıştır.
Ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları, uyuşmazlık konusu, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, dava şartlarının bulunup bulunmadığı, ilk itiraz olup olmadığı, tarafların sulh olup olamayacakları ortaya konulmuş ve yargılama ön inceleme duruşmasında tarafların da onay verdikleri uyuşmazlık nitelendirmesi ile sonuçlandırılmıştır.
İSTİNAF ÖNCESİ YAPILAN YARGILAMA:
Somut olayda hukuki ihtilaf davacının eşinin ölümü nedeni ile davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı talep edip edemeyeceği noktasındadır.
Ölenin Kusurunun Davacıların Tazminat İstemine etkisi:
Gerek Hukuk Genel Kurulu’nun bu husustaki kararına ve gerekse bu karardan sonra ilgili Dairelerin de benimsediği görüşe göre ;
“…..2918 sayılı KTK’nun 91. maddesiyle de işletenin 85. maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu getirilmiş, aynı Yasa’nın 92. maddesinde ise zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı örnekseme yoluyla değil, tek tek ve tahdidi olarak sayılmış bulunmaktadır.
Üzerinde durulması gereken bir husus da sebep sorumluluğunun öngörülme nedenleridir. Özellikle endüstri devrimiyle birlikte ortaya çıkan teknik buluşlar ve makineleşme zarar tehlikesini arttırmış ve artan bu zarar tehlikesini önlemek için kusura dayanan sorumluluğun her zaman yeterli olmayacağı öngörülerek tehlikeli faaliyette bulunanların sebep oldukları zararları gidermesi kabul edilmiştir ( Bkz.Prof.Dr.Fikret Eren, a.g.e, syf.449 vd. ).
Yukarıda da belirtildiği üzere işletenin ve dolayısıyla işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının sorumluluğu da bu kapsamda bir sorumluluk türünü oluşturan tehlike sorumluluğu olduğundan uyuşmazlıkların buna göre değerlendirilmesi gerekeceği tabiidir. Bu noktada üzerinde durulması gereken en önemli hususlardan birisi de KTK’nun 92. maddesinin ( b ) fıkrası hükmüdür. Söz konusu hükümle yasa koyucu bir tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin,usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararların zorunlu sigortacıdan istenemeyeceği ve dolayısıyla işletenin anılan yakınlarının ölüm ve yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğunu kabul etmekte ve bir tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğunu benimsemektedir.
Hem bu olgu ve hem de Yasa’nın kapsam dışılığını düzenleyen 92. maddesinde araç şoförünün desteğinden yoksun kalanların isteyebileceği tazminatların kapsam dışı olduğuna dair bir düzenlemeye yer verilmediğinden,sürücünün desteğinden yoksun kalanların üçüncü kişi olduğunun kabulü gerekir ki, zaten bu hususta yerel mahkeme ile özel daire arasında bir görüş ayrılığı da söz konusu değildir. Doktrinde de sürücünün desteğinden yoksun kalanların üçüncü kişi olduğu kabul edilmektedir. ( Bkz. Dr. Ergün A. Çetingil ve Prof. Dr. Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı-2007, syf. 1172 vd. – Dr. S. Arkan, Sigorta Hukuk Dergisi C. 1, Sayı 3-4, S. 260 )
Bu halde üzerinde durulması gereken en önemli husus, araç şoförünün kazanın meydana gelmesinde tam veya kısmi kusurlu olmasının, üçüncü kişi durumunda bulunan desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir.
Bilindiği üzere sürücünün trafik kazasının oluşmasında kusurlu bulunması durumunda zarar görenin BK md.41`e göre sürücüye,KTK md.85/1 hükmünce de motorlu araç işletenine karşı dava açabilecektir.Sürücü ile araç işletenin sorumluluğu BK md 51 anlamında dayanışmalıdır. Konuyu aydınlatmak açısında öncelikle destekten yoksun kalma tazminatının hukuki niteliğinin ne olduğu hususu üzerinde durulmalıdır. Zira bu hak miras yoluyla geçen bir hak ise doğal olarak bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecektir.
Ancak bu hak miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkı ise ne olacaktır?
Bu husus Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında tartışılmış ve sonuç olarak davacıların ölenin mirasçısı olarak değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı hususunda görüş birliğine varılmıştır.
Konuyu açmak gerekirse; bilindiği gibi Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 86. maddesinin 2. fıkrası trafik kazasında zarar görenin kusuru varsa hakimin tazminat miktarını indirebileceğini öngörmekte ve bunu da hakimin taktirine bırakmaktadır.Olayda zarar görenin kusuru olması halinde bunun indirim nedeni yapılmasını zorunlu tutmayıp, hakimin taktirine bırakan ve anılan hususun başkalarına karşı da ileri sürülebileceği hususunda herhangi bir düzenlemeye yer vermeyen yasa koyucunun burada bir unutkanlığının olduğunu ileri sürmek mümkün değildir. Bu yönde bir hükme yer verilmemesinin sebebi işletenin sorumluluğunun tehlike sorumluluğu olarak kabul edilmesinde yatmaktadır.
Burada güdülen amaç, araçların yarattığı tehlikeden kusura bakılmaksızın toplumun fertlerini korumaktır. Bizzat kusurlu davranışta bulunarak ( ağır kusurlu olmamak kaydıyla ) kazaya neden olan araç sürücüsünün cismani zarara uğraması halinde dahi kusura göre indirimi hakimin taktirine bırakan, KTK’nun 92. maddesinin ( b ) bendi ile tehlike sorumlusu olan işletenin belirtilen yakınlarının cismani zararlarını zorunlu sigorta kapsamına alan yasa koyucu kusur sorumlusu bulunan araç sürücüsünün desteğinden yoksun kalanları da koruma amacıyla bu düzenlemeleri yapmış ve endüstri devriminin ve makineleşmenin tehlikesinden toplumun fertlerini bu yolla koruma altına almıştır. …”
denilmek suretiyle ölenin kusurunun destekten yoksun kalanlar açısından bir indirim veya tazmini sorumluluğu ortadan kaldıran bir hal olmadığı hususu benimsenmiştir.
Ölenin yaşı, davacıya olan desteklik durumu , geliri, davacının yeniden evlenme ihtimali, yaşı, gelir durumu gibi kıstaslarla yaptırılan aktüer tazminat hesabına göre davacının 116.758,84 TL olarak hesaplandığı görülmekle, belirsiz alacak davası olarak açılan davanın dava değerinin artırılmasına ilişkin dilekçe ve harç ikmaline göre kabulüne karar verilmiştir.
BAM İLAMI:
Mahkememizce verilen … Esas, … Karar sayılı karar davalı yanca istinaf edilmesi üzerine kararı inceleyen BAM 9.Hukuk Dairesi tarafından kararımızın kaldırılmasına karar verilmitir.
Ölen müteveffanın mirasçılarını da gösterir şekilde tüm aile nüfus kaydı UYAP üzerinden alınarak dosyamız kapsamına sağlanmıştır.
Mahkememizce resen seçilen konuda uzman aktüer bilirkişi vasıtasıyla dosya üzerinde günsüz bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Buna göre, dava konusu kazanın mütevvefanın tam kusuru ile meydana geldiğini, müteveffanın kaza tarihinde 56 yaşında olup, Yargıtayın yerleşik içtihatları ve uygulamalarına göre aktif çalışma yaşı sonunun 60 olarak baz alındığını, buna göre müteveffanın olay sebebiyle ölmemiş sağ kalmış olsa idi aktif çalışma yaşını 60 yaşına kadar devam ettirebileceği kabul edilerek kaza ve vefat tarihi itibariyle zarar gördüğü bakiye aktif hayat süresinin 4 yıl olduğu, yine müteveffanın dava dışı annesi Zişan Sözer’in halen hayatta olması nedeniyle, müteveffa yaşasaydı, eşine olduğu gibi dava dışı annesine destek olabileceğinden, her ne kadar dava dışı anne davacı olmasa da destek payı ayrılacağını, ancak dava dışı anne için maddi zarar hesabının yapılamayacağını, buna göre yaptırılan hesaplamada da davacının ve dava dışı destekten yoksun kalanların payı ayrılsa bile davacının alabileceği tazminatın ve dava dışı alacaklıların paylarının sorumluluk limitlerini aşmadığı anlaşılmakla; aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle ve dosya içeriğine göre;
1-Davanın KABULÜNE, 116.758,84 TL’nin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,
2-Alınması gereken 7.975,74 TL nispi karar ve ilam harcından peşin ve ıslah sonrası alınan 427,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 7.548,04 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA, (Önceki karardan sonra davalı adına 03/03/2017 tarih ve 2017/55 Harç sayılı harç tahsil müzekkeresi ile 7.548,04 TL harcın tahsiline karar verilmiş olup, yeniden alınmasına yer olmadığına)
3-Davacıların yaptığı yargılama giderlerinden olan peşin harç, ıslah harcı ve başvuru harcı toplamı: 455,40 TL, posta gideri 146,00 TL, bilirkişi ücreti gideri 500,00 TL, istinaf sonrası yapılan posta gideri 55,00 TL, bilirkişi ücreti gideri 700,00 TL olmak üzere toplam: 1.856,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp, davacılara VERİLMESİNE,
4-Davacılar davada kendilerini vekil ile temsil ettirmiş bulunduklarından karar tarihi uyarınca yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplanan 12.090,71 TL ücreti vekaletin davalıdan alınıp davacılara VERİLMESİNE,
5-HMK.120 maddesi uyarınca; davacı tarafından yatırılan gider avansının arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacılara İADESİNE,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd.maddeleri uyarınca; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulma suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.
Katip
Hakim