Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/659 E. 2021/262 K. 02.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T. C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/659 Esas
KARAR NO: 2021/262

DAVA:Genel Kurul Kararının Butlanı
DAVA TARİHİ :25/07/2017
KARAR TARİHİ:01/04/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan genel kurul kararının butlanı davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesi ile; davalı şirketin faaliyetine … A.Ş, unvanı ile başladığım, sonrasında unvan değişikliği ile … olduktan sonra en son … olarak faaliyetlerine devam ettiğini; şirketin dönem-dönem sermaye azaltımı ve artırımı yaptığını, dava tarihinde 10.000.000,00-TL sermayeye sahip olduğunu ve hisselerin 20 lotu A Grubu, kalan ve büyük çoğunluğunu oluşturan 9.999.980 lotun B Grubu olduğunu, davalı şirkette ödenmiş sermayenin %10,32’sine tekabül eden hissesinin bulunduğunu, davalı şirketin %91,34 pay sahibi olarak iştirak etmiş olduğu …. A,Ş.’nin 30/11/2016 tarihi itibari İle 276.000.000,00-TL öz sermayeye sahip olduğunu ve bu öz sermayenin davalı şirketin yönetim kurulunca çeşitli hilelerle ve suçlarla azaltılmaya çalışıldığını, dava konusu edilen esas sözleşme değişikliğinin 19/04/2013 tarihinde yapıldığını, 2013 öncesinde A grubu hisselerin Yönetim Kurulu Seçimlerinde 1.000.000 oy hakkı olarak imtiyazları varken, B grubu hisselerin herhangi bir imtiyazının olmadığını, ticaret şirketlerinde keyfi ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak bazı hissedarlara tanınan bu fahiş imtiyazların, yasama organı tarafından düzenlemeye tabi tutulduğunu ve 14/02/2011 tarihli 6102 sayılı TTK.’nun bu duruma emredici bir düzenleme getirdiğini, davalı şirketin A grubu hissedarları, görevli mahkemeye başvurarak kurumlaşma projesini veya haklı sebebi inceletip, bunlara bağlı olarak, sınırlamadan istisna edilme kararını alması ya da esas sözleşmeyi 1 paya 15 oy imtiyaz olarak düzeltilmesi gerektiğini ve bu durumun ilgili kanunda açıkça emredildiğini, fakat davalı şirket hissedarlarının, kanunun emredici hükmünü yok sayarak, görmezden gelerek, diğer hissedarların en temel hakkı olan ve kanunda verilmiş olan yönetimde temsil edilebilmelerini sınırlandırmak ve ortadan kaldırmak üzere, mahkemeye başvurmadıklarını ve dava konusu olan esas sözleşme hükmünü hissedarlardan gizleyerek, hem şekil şartlarına aykırı hem de düzenleme yaptıkları TTK 360. maddesine aykırı bir şekilde değiştirerek Genel Kurul’da kabul ettiklerini, dava edilen Genel Kurul öncesi TTK tarafından emredilen düzenleme, A grubu hissedarlara, mahkeme kararı olmaması durumunda en fazla 15 oy hakkı ile yönetimi seçme hakkı verip, B grubu hissedarlara hisseleri toplamı olarak yönetimin tamamını belirleme hakkı verdiğini, kanun ile verilen bu hakkın ise, A grubu hissedarlar tarafından, kanunsuz bîr şekilde ortadan kaldırılmak istendiğini, kanundan kaynaklı haklarının ortadan kaldıran bu esas sözleşmenin, baştan hükümsüz ve yok hükmünde olduğunu, sermayenin %0,0002’sine sahip hisse sahiplerinin Yönetim Kurulunun 3 üyesini seçip, sermayenin %99,9998’ine sahip hissedarların diğer 3 üyeyi seçmesinin, objektif iyi niyet kurallarına aykırı, Anonim Şirketin temel yapısına aykırı, hisse sahiplerinin temel haklarını kısıtlayan bir esas sözleşme değişikliği olduğunu ve batıl olup, yok hükmünde olduğunu, esas sözleşme değişikliğinde ortaklara ayrılma hakkının tanınması gerekirken tanınmamış olduğunu, ilgili şirketin bu haksız fiili, ayrılma hakkının doğumundan itibaren ticari faiz uygulanarak ortaklara ayrılma hakkını kullanma hakkını da doğurmuş durumda olduğunu, davalı şirketin Yönetim Kurulu görev süresinin 2016 yılı Nisan ayında dolmasına rağmen 2013-2014-2015-2016 yılı Genel Kurullarının bile henüz yapılmamış durumda olduğunu, 16/04/2017 tarihinde …’e yapmış olduğu başvuruya davalı şirketin 2017 senesi içinde Genel Kurul yapmayı planladığının cevaben belirtilse de davalı şirketin Genel Kurul’u toplayacağının şüpheli olduğunu, 16/04/2017 tarihli … başvurusu cevabının yine …. Noterliği’nden 05/06/2017 tarihinde davalı şirkete tarafınca ihtarnamenin çekilmiş olsa da ilgili ihtarnamenin tarafına iade edildiğini belirterek, TTK’nın ilgili maddesi uyarınca, davalı şirketin Genel Kurulunun (05/06/2017 tarihinde …. Noterliğince ihtar edilen ekli gündem dahilinde) toplantıya çağırmak üzere, ilgili mercilerde ilan, tescil yapabilmesi için tarafına, mahkemece izin ve yetki verilmesini, dava konusu Genel Kurul tarihinden, ayrılma hakkının kullandırım tarihi kararının alınmasına kadar ki süreye reeskont faizi uygulanmak üzere, ortaklara ayrılma hakkının kullandırılması gerektiğinin mahkemece tespitine karar verilmesini, dava konusu Genel Kurul’da yapılan esas sözleşme değişikliğinin, sermaye ve paylar, yönetimde temsil imtiyazı ile ilgili kısmın butlanının tespiti yapılarak, baştan yok hükmünde olduğuna karar verilmesini, dava konusu genel kurulda yapılan esas sözleşme değişikliğinin, mahkemece karara bağlanmasını ve kesinleşme safhası boyunca haksız bir şekilde kullanılmamasını teminen, yürütmesinin dava sonuna dek geriye bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyanın incelenmesinden davalı şirket temsilcileri vekilleri tarafından davaya ilişkin olarak beyanda bulunulduğu, ancak davalı şirket adına herhangi bir vekâletname sunulup davaya cevap verilmemiş olduğu anlaşılmıştır.
Feri müdahil …, dilekçesi ile davacı taraf yanında davaya müdahale talebinde bulunduğunu, açılan davanın kabulüne karar verilmesini istediğini belirtmiştir.
Dava, genel kurul kararının butlanı talebine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce, davacı şirketin ticaret sicil kayıtları, genel kurul kararları, dava dışı … A. Ş.’nin ticaret sicil kayıtları dosyamız arasına alınarak incelenmiş, davalı şirket ile dava dışı … A. Ş.’nin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmak üzere bilirkişi heyetinden rapor ve ek rapor temin edilmiştir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiştir. Buna göre, davacının talebinin, TTK’nun 479/2. maddesi hükmü gereğince her bir pay sahibinin en fazla 15 imtiyazlı oy kullanabilecekken, 19/04/2013 tarihinde yapılan ve yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin alınan kararda TTK’nun 479/2. maddesine aykırı olarak A grubu hisselerin yönetim kurulu seçimlerinde 1.000.000 oy hakkı imtiyazının kullandıkları, B grubu hisselerin ise herhangi bir imtiyazının bulunmadığı, bu nedenle söz konusu genel kurulda alınan kararların butlanla malul olduğunun tespitine karar verilmesi gerektiğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamı, 19/04/2013 tarihli genel kurul kararları ile temin edilen rapor ve ek raporlar dikkate alındığında, 19/04/2013 tarihinde yapılan ve yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin olarak alınan kararda TTK 479/2. maddesi hükmüne aykırı olarak A grubu hisselerin yönetim kurulu seçimlerinde 1.000.00 oy hakkı imtiyazını kullandıkları, B grubu hisselerin ise herhangi bir imtiyazının bulunmadığı şeklinde bir durumun söz konusu olmadığı, genel kurul kararlarının tümünün oy birliği ile alınmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda genel kurul kararlarının butlanını düzenleyen 6102 Sayılı TTK’nun 447. maddesindeki şartların gerçekleşmediği ortadadır. Bir an için genel kurul kararlarının 6102 sayılı TTK’nun 479/2. maddesi hükmüne aykırı olduğu ve alınan kararların butlana tabi olduğu düşünülse dahi genel kurul tarihi ile dava tarihi arasındaki süre dikkate alındığında, aradan uzun zaman geçtikten sonra bu husususun ileri sürülmesinin 4701 Sayılı TMK’nun 2. maddesi hükmüne aykırılık teşkil edeceği açıktır. Tüm bu nedenlerle şartları oluşmayan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan davanın REDDİNE,
2- Alınması gerekli 59,30-TL karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 31,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90-TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4- 6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; Davacı Vekili, davalı vekili ile feri müdahilin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.01/04/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır