Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/623 E. 2018/1128 K. 26.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/623 Esas
KARAR NO : 2018/1128
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 13/07/2017
KARAR TARİHİ: 26/11/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin dava dilekçesini özetle; davanı nkonusunun itirazın iptali davasının ikamesi olduğunu, davanın değerinin 6.189,49-TL olduğunu, müvekkili şirket tarafından davalı yana boya satıldığını, bu satışa mukabil müvekkili tarafından E-seri …sıra nolu 24/11/2016 tarihli 6.186,74-TL ve E-seri 691475 sıra nolu 08.12.2016 tarihli 253,70-TL tutarında fatura kesilerek karşı yana tevdi edildiğini, borçlu şirket tarafından bu faturalara dayalı ödeme yapılmadığını, borçlu şirket tarafından herhangi bir ödeme yapılamadığından İstanbul …İcra Darisenini … Esas sayılı dosyası ile borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığı başlatılan takibe borçlu tarafından haksız olarak itiraz edildiğini, takip durdurulduğundan işba itirazın iptali davasının ikamesi zarureti hasıl olduğunu, davanın kabulü ile borçlunun icra takiben yaptığı haksız itirazın iptalini,…İcra Dairesi … Esas sayılı takibin devamını, borçlunun takip konusu borcu yasal faizi ile ödemeye borçlunun kötü niyetli ve haksız itirazından dolayı aslı alacak üzerinden %20 den az olmamak üzere %40 icra inkar tazmiantına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; mahkeme huzurunda ikame edilen işbu davanın reddedilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin davacının iddiasının aksine davaya konu tutar bakımından herhangi bir borcunun bulunmadığını, huzurda görülen dava konusu icra takibi usul ve yasaya aykırı olduğundan davacı tarafın icra inkar tazminatı talep etme hakkının bulunmadığını, bu nedenlerle müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığından davanın reddi yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Açılan davada uyuşmazlığın davacı tarafında icra takibine konu edilen fatura gereği davalının davacıya borcu olup olmadığı ve borcun miktarına dair olduğunun tespiti yapılmıştır.
Bilirkişi raporuna göre; işbu raporun V/b.1 bölümünde ayrıntılı olarak a çıklandığı üzere Türk Ticaret Kanunu ile Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca usulüne uygnu olarak tutulan 2016/2017 yıllarına ait ticari defterlerin davacının lehine delil vasfına haiz olduğunu, dava tarihi itibariyle davacının ticari defterlerinde davalının faiz hariç 253,70-TL tutarında anapara borcunun olduğunu, yani davacının davalıdan faiz hariç 253,70-TL tutarında anapar alacağının olduğunu, Türk Ticaret Kanunu ile Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca usulüne uygnu olara ktutulan 2016 ve 2017 yıllarına ait e-defterlerin davalının lehine delil vasfına haiz olduğunu, dava tarihi itibariyle davalının e-defterlerinde davalının davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, ancak işba raporun V/b.2 bölümündeki hususlar birlikte değerlendirildiğinde 08.12.2016 tarih ve 691475 numaralı 253,70-TL tutarındaki faturanın davalı tarafa ulaştığını, ancak e-defter kayıtlarına yansıtmadığı kanaati oluştuğundan dava cının ticari defterlerindeki tespitlerin dikkate alınmasının mahkemeye ait olmak üzere dava tarihi itibariyle davalının faiz hariç 253,70-TL tutarında davacıya borçlu olduğunu, işbu raporun V/C. Bölümünde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davacının takip talebinde icra dairesinde işlemiş faiz ( %9.75) değişen oranlarda ticari temerrüt faizi isteminde bulunduğundan ve aradaki mal teslimi işleminin ticari iş kapsamında yapıldığından davacının 253,70-TL tutarındaki anapara alacağnıa icra takibi tarihi itibariyle yasal faiz hesaplanması gerektiğini belirtmiştir.
Fatura ile ilgili olarak; Dosyada davalı tarafında kesilmiş bir fatura bulunmaktadır. Faturanın taraf lehine delil teşkil edebilmesi için Yargıtay… Hukuk Dairesi Esas No:…, Karar No: … sayılı ilamında da belirtildiği gibi “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.(Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür.”
Taraflar arasında bir hukuki ilişki olup olmadığı veya fatura uyuşmazlık konusu değildir, davalı tarafından faturaya konu malların kendilerine teslim edilmediği iddiası bulunmaktadır.
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858, Karar No : 2017/2944 sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir.
Takibe konu edilen faturalar incelendiğinde 253,70 TL tutarındaki faturanın bilirkişi tarafından davalıya ulaştığının tespiti yapılmış olmasına karşın bu faturanın davalı defterlerinde kayıt görmemesi ancak 382990 nolu sevk irsaliye sureti incelendiğinde ise üzerinde fatura ile teslim alındığına dair imza bulunuyor olmakla bu miktarlık faturanın davalıya tebliğ olunduğu ancak süresinde itiraz yapıldığına dair delil olmamakla faturaya konu işin yapıldığına dair davalı aleyhine karine oluştuğu kanaatine varılmıştır. Tüm dosya muhteviyatı davacı tarafça örneği ibraz edilen ve ticari defterlerde kayıtlı hesap durumu davalı tarafından takip sonrasında ancak daca açıldıktan sonra 6.184,74 TL ödeme yapılmış olmakla bu miktar bakımından dava sırasında borç sona erip dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına geri kalan fatura tutarı olan 253,70 TL bakımından tutarının tebliği sonucu oluşan karinenin aksini ispat külfeti davalıda olup bu ispat olunamadığından davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edildiği ancak işlemiş faiz talebi bakımından ise takipten önce davalının borcu ödememekte ısrar durumunu gösterir temerrüte derecesinde sonuç doğuracak ihtar ve sözleşme hükmü vs. olmadığından bu kalem bakımından davanın ispat olunamadığı kanaatine varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Alacak likit olup davalının takibe itirazı borcun kısmen ödenmiş olması ve delil durumuna göre de haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir.
İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : … ve Karar No: …sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de davada talep edilen miktar ile çıkan miktarın tamamen aynı olması, uyuşmazlığın alacağın miktarı ile ilgili değil var olup olmadığı noktasında toplandığından incelemenin alacağın var olup olmadığı hususunda mahkememizce yaptırılmış olması, davalının kendi defterlerinden borç miktarı tetkik edip tespit etme imkanı bulunması, alacağın faturaya dayalı olması (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No : 2013/2345 Karar No: 2013/6713 sayılı kararı ) sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Takibe konu edilen 6.184,74 TL’nin dava açıldıktan sonra 17.07.2017 tarihinde ödenmiş olduğu anlaşılmakla bu miktar üzerinden KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, geri kalan 634,75 TL bakımından ise davanın KISMEN KABULÜ, KISMEN REDDİ ile,
2-Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının KISMEN İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak 253,70 TL ve faiz üzerinden DEVAMINA, işlemiş faize dair 379,05 TL bakımından davanın REDDİNE,
3-Kabul edilen ev dava açılmasına sebebiyet verilen alacağın (253,70 TL+6.184,74 TL=6.438,44 TL) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 1.287,68 TL takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4- Alınması gereken 43,36-TL harçtan peşin alınan 105,71-TL harcın mahsubu ile fazla yatan 62,35-TL’ nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Davacının peşin olarak yatırdığı 105,71-TL harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 2.180,00-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacının yaptığı ilk masraf 36,00-TL, bilirkişi ücreti 500,00-TL, posta gideri 115,50-TL olmak üzere toplam 651,50-TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara İADESİNE,
Dair; taraf vekilleri yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
E-İMZALIDIR
Hakim …
E-İMZALIDIR