Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/549 E. 2018/997 K. 24.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/549 Esas
KARAR NO : 2018/997
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 15/06/2017
KARAR TARİHİ: 24/10/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; Müvekkili şirket muhasebe kayıtlarına göre davalı şirketten 9.912,30-TL alacaklı olduğunu, icra takibi öncesi ve sonrasında davalı borçlu borcunu dememekte ısrar ettiğini, cari hesap alacağı tahsil edilemeyince müvekkili şirket adına İstanbul… İcra Müdürlüğü… Esas nolu dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalı şirket icra takibine itiraz ettiğini itiraz üzerine takip durdurulduğunu, borçlu itirazında haksız olduğunu ve kötü niyetli olduğunu, icra takibini uzatmak maksadıyla borca itiraz ettiğini, faizin fahiş ve dayanaksız olduğu itirazı da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, istenen faiz avans faizi olduğunu, ilamsız takipte işleyecek olan faiz yönünden %42 oranında faiz oranı gösterilmiş ise de belirtilen tarihteki avans faizinin oranının bu miktarın altında bulunduğu anlaşıldığından avans faiz miktarı incelenip bu oran gereğince işleyecek olan faizin tayini gerekirken avans faizi oranı dışındaki meblağın hükmedilmiş olması bozmayı gerektirdiğini, bu nedenle davanın kabulünü davalı borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas nolu dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline ve takibin kaldığı yerden devamını, likit bir alacak söz konusu olup borçlunun haksız itirazı nedeniyle %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, davalı borçlunun itirazı nedeniyle %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, davalı borçlunun ödeme güçlüğü içinde olduğu öğrenildiğini, dava sonuçlandığında alacağın tahsilinin imkansızlaşması olasılığı karşısında davalı şirkete ait olduğu mahkemece belirlenecke taşınmaz, araç, banka mevduat hesaplarına, 3. Şahıslara devirlerinin önlenmesi amacıyla dava dilekçesinde belirtilen 10.190,52-TL miktarla sınırlı olmak üzere ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı şirkete usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip tutanağının tebliğ edildiği, ancak süresinde herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E /
Bilirkişi raporuna göre; davacı taraf davalıdan faturaya dayalı bakiye alacağı tahsil edemediği gerekçesi ile İstanbul … İcra Müdürlüğü …E. Sayılı dosya numarası ile 9.912,30-TL asıl alacak ve 278,22-TL işlemiş üzerinden davalı aleyhine takibe geçtiği; davalının icra takibine takip miktarına, borca, faiz ve borcun tüm ferilerine itiraz ettiğini, bu itiraz üzerine davacının davalı aleyhine yaptığı takibin devamı için davayı açtığını, davacı davalı adına tanzim ettiği dava konusu faturaları ticari defterlerine usulüne uygun olarak kayıt ettiğini, icra takip tarihi itibariyle davalıdan 9.912,30-TL alacağı olduğunu, taraflar arasında ticari ilişkileri düzenleyen mevcut bir sözleşme ibraz edilmediğini, ibraz edilen bilgi ve belgelere göre davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosya numarası ile davalı aleyhine yaptığı icra takibinde davalıdan 9.489,68-TL alacağı olduğunu, davalının 9.489,68-TL tutarı kadar yaptığı itirazın ispata muhtaç olduğunu, icra dosyasında bu tutuarın üzerinde yapılan icra talebinin davacı tarafından ispata muhtaç olduğunu, takip tarihinden önce temerrüt şartlarının oluşmadığını, davacı tarafın mahkeme masrafları, vekalet ücreti, icra – inkar tazminatları ve benzeri taleplerinin mahkeme takdirinde olduğunu belirtmiştir.
Uyuşmazlık dava konu edilen faturaya dayalı alacağın var olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
Fatura ile ilgili olarak; Dosyada davalı tarafında kesilmiş bir fatura bulunmaktadır. Faturanın taraf lehine delil teşkil edebilmesi için Yargıtay…Hukuk Dairesi Esas No: …, Karar No: … sayılı ilamında da belirtildiği gibi “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.(Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür.” Dosyada mevcut fatura ve sevk irsaliyesi incelendiğinde sevk irsaliyesi teslim alan hanesinde imza bulunduğu ve davacı tarafça da yurtiçi kargo gönderi evrak suretinin dosyaya sunulduğu, yine dosyada servis raporu yer aldığı, yine servis raporunda servis alan yetkilisi imzası bulunduğu, davalının fatura ve sevk irsaliyesinden haberdar olduğu, tebliğin kendisine yapıldığı, faturaya konu hizmetinde davalıya verildiğine dair bir karine oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858, Karar No: 2017/2944 sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir.
Tüm dosya muhteviyatı, bilirkişi tarafından ticari defterler üzerinde yapılan inceleme ve tespitler doğrultusunda takibe konu faturanın davalıya tebliğ edildiği ancak süresinde faturaya herhangi bir itirazın davalı tarafça yapılmadığı, davacı ticari defterleri delil olarak göstermiş aynı zamanda bu şekilde davalı ticari defterlerine de dayanılmış, davalı defter ibrazından kaçınmakla davacı defterleri ve dosyadaki delillerin esas alınması gerektiği, davalının bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını mahkememizce kabul etmiş sayılması ( Aynı yönde bkz Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/2759, Karar No: 2017/5005 sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2014/11-1159 Karar No : 2016/967, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858 , Karar No: 2017/2944 sayılı ilamları ), servis raporuna göre hizmetin ifa olunduğu nedenleriyle davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edildiği kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne, takipten önce davalının temerrüte düşürüldüğüne dair ihtar vs. bildirim olmaması, davalının borcunu ödememede ısrar halinin bu şekilde ortaya konulmadığı, işlemiş faiz talebinin ispat olunamadığı gerekçesiyle bu talep bakımından reddine karar vermek gerekmiştir. Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir.
İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Esas No : 2014/7674 ve Karar No : 2014/20655 sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de davada talep edilen miktar ile çıkan miktarın tamamen aynı olması, uyuşmazlığın alacağın miktarı ile ilgili değil var olup olmadığı noktasında toplandığından incelemenin alacağın var olup olmadığı hususunda mahkememizce yaptırılmış olması, alacağın faturaya dayalı olması (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No : 2013/2345 Karar No: 2013/6713 sayılı kararı ) sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın KISMEN KABULÜ, KISMEN REDDİ ile,
2- Davalının İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının kısmen İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak 9.912,30 TL ve faiz üzerinden DEVAMINA, işlemiş faiz talebi olan 278,22 TL bakımından ispat olunamayan davanın REDDİNE
3-Kabul edilen alacağın (9.912,30 TL) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 1.982,46 TL takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Alınması gereken 677,11-TL nisbi ilam harcından peşin alınan 174,03-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 503,08-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının ilk dava açılırken peşin olarak yatırdığı 174,03-TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacının yaptığı ilk masraf 43,25-TL, 800,00-TL bilirkişi ücreti, 140,50- TL posta gideri ücreti olmak üzere toplam 983,75-TL’nin red ve kabul oranına göre 956,90-TL ‘nın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.180,00- TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalının yaptığı 11,85-.-TL vekalet harç ve pul gideri olmak üzere yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 0,32-TL ‘nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 278,22- TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
9-Davacının HMK 120 madde gereğince yatırdığı gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
E-İMZALIDIR
Hakim …
E-İMZALIDIR