Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/451 E. 2018/197 K. 19.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/451 Esas
KARAR NO : 2018/197
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/05/2017
KARAR TARİHİ : 19/03/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; borçlu … Hakkında müvekkiline olan borcu nedeniyle İstanbul… İcra Md. … E. Sayılı dosyası ile icra takibi yapılmış olup davalı tarafından icra takiben haksız ve kötü niyetli itiraz edildiğini, müvekkilin davalı borçlu şirkete görüp begenerek sipariş verdiği filtreli tüz emiş ünitesini teslim etmiş ve faturasını verdiğini, müvekkilinin cep telefonondan mesajlaşma ile firma yetkilisi … ürünün fotoğraflarını göndererek nakliyesinde kabul ettiğini yazarak siparişi onaylamış ve alım satım ilişkisi kurulduğunu, davalı şirket tarafından fatura bedeli ödenmediği gibi tarafına… Noterliğinin 13.10.2016/… nolu ihtarname ile siparişini inkar ederek fatura bedelini ödemeyeceğini belirtmiş fatura iadesi yapmış ancak fatura iadesi yasal süresinden çok sonra yapıldığını, iadenin bir hükmünün bulunmadığını, teslim edilen malda bir sorun olmadığını ve söz konusu mal şirket nezdinde olup bedeli bugüne kadar ödenmediğini, davalının iddia ettiği gibi iş yaptığı firma olan tolben Havalandırma … firmasıyla müvekkilinin bir ilgisi bulunmadığını, müvekkilinin davalıya yaptığı ürün satışı tamamen bağımsız bir ürün satışı olduğunu, davalının tarafına fatura iadesiyle birlikte çekmiş olduğu ihtarname tarafına da …Noterliğinin 15/10/2014/ … nolu ihtarname ile ürünün bizzat sipariş ettikleri borçlu oldukları ve 3 gün içinde ödeme yapmaları gereği ihtar edilerek cevap verilmiş ve fatura tekrar davalı borçlu şirkete gönderildiğini, bu nedenlerle davanın kabulü borçlunun borca itirazının iptaline takibin devamına haksız itiraz eden davalı borçlu aleyhinde %20’den aşaı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında ticari lişiki mal satım alım ilişkisi bulunmadığını, müvekkili şirket ile dava dışı … havalandırma tolga… arasında alım sözleşmesi bulunduğunu müvekkili şirketin davacı şirketten faturaya konu ünite siparişide bulunmadığını, davacı şirket tarafından müfekkil şirket yetkilisi aranarak toz ünitesinin gönderileceği adres ve şirket ünvanı talep edildiğini, müvekkili şirket bu sipasişin… havalandırma tarafından verildiğini düşünerek gerekli bilgileri davacı ile paşlaştığını, davacı şirket fuara düzenleyerek toz ünitesi gönderildiğini, gönderilen toz ünitesinin … havalandırma ile sözleşme niteliği olmadığı anlaşıldığından şirket adına düzenlenen fatura iade edilerek toz ünitesinin alınması ihtarında bulunduğunu, davacı vekilinin iddialarının temel dayanağı faturaya 8 günlük yasal süresi içerisinde itiraz etmediği noktasında toplansa faturaya 8 günlük süre içinde edilmemesi faturanın kabulüe anlamını taşımayacağı yargıtayın … nında yer verildiğini fatura düzenleyenin akdi ilişkiden kaynaklanan edinimini yerine getirdiğini ispat etmesi gerektirdiğini, tek başına fatura düzenlenmesi müvekkili şirket ile davacı arasında alım satım ilişkisi kurulduğu anlamı taşımadığını, bu nedenler uyarınca haksız ve maddi dayanaktan yoksun davanın reddi ile davacı tarafın %20 aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Bilirkişi raporuna göre; Davacı … ile davalı … A.Ş. Arasında 7.670-TL tutarında 1 adet fatura bakiyesinin ödenmediği gerekçesiyle İstanbul Anadolu … İcra Md. … E. Sayılı dosyası ile takibe geçildiği, yetki itirazından sonra İstanbul … İcra Md. … E. Sayılı dosyası ile başlatılan icra takibne karşın davalı şirketin borca yapmış olduğu itirazla takibin durdurulduğunu, icra dosyasının incelenmesinde 14/05/2015 takip tarihi itibariyle asıl alacağın 7.670-TL olduğunu, bu tarih itibariyle 467,13-TL faiz talebinde bulunulduğ ancak raporun içeriğinde belirttiği gerekçeler doğrultusunda bilirkişi tarafınca faiz hesaplaması yapılmadığını, ticari defter kayıtları üzerinde yapılan incelemede, davacı …’e ait defterlerin usulüne uygnu olarak tutulduğunu, defter tasdiklerinin zamanında yapıldığı ve sahibi lehine delil teşkil eder nitelikleri taşıdığı, dolayısıyla 7.670-TL tutarındaki alacağın defter delili yönüyle ispatlanmış olduğunu, davalı tarafın ise incelenmek üzere defter kaydı sunmadığını, yeni TTK. 21/2 maddesiyle getirilen hükme göre fatura faturaya itiraz için gerekli sürenin bu faturanın alındığı tarihten itibaren 8 gün olduğu davalı … A.Ş. Tarafından söz konusu yasal süre içerisinde faturaya herhangi bir itirazda bulunulmadığını belirtmiştir.
Uyuşmazlık dava konu edilen faturaya dayalı alacağın var olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
Fatura ile ilgili olarak; Dosyada davalı tarafında kesilmiş bir fatura bulunmaktadır. Faturanın taraf lehine delil teşkil edebilmesi için Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No: …, Karar No: … sayılı ilamında da belirtildiği gibi “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve … E.,… K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.(Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür.” Taraflar arasında bir hukuki ilişki olup olmadığı veya fatura uyuşmazlık konusu değildir, davalı tarafından faturaya konu malların kendilerine teslim edilmediği iddiası bulunmaktadır.
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : …, Karar No : … sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir.
Tüm dosya muhteviyatı, bilirkişi tarafından ticari defterler üzerinde yapılan inceleme ve tespitler doğrultusunda takibe konu faturanın davalıya tebliğ edildiği ancak süresinde faturaya herhangi bir itirazın davalı tarafça yapılmadığı, davacı ticari defterleri delil olarak göstermiş aynı zamanda bu şekilde davalı ticari defterlerine de dayanılmış, davalı defter ibrazından kaçınmakla davacı defterleri ve dosyadaki delillerin esas alınması gerektiği, davalının bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını mahkememizce kabul etmiş sayılması ( Aynı yönde bkz Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No : …, Karar No: … sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: … Karar No : …, Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : … , Karar No: …sayılı ilamları ), her ne kadar davalı edimin ifa edilmediğini savunmuş ise de dosyada mevcut sevk irsaliyesinde teslim alan imza ve kaşe olarak da davalı şirket kaşesinin bulunuyor olması cihetiyle malların davalıya teslim olunduğu ve dosyada yer alan watsapp isimli uygulama yazışma örnekleri ile daha önce sipariş konusunda taraflar arasında konuşma gerçekleştirildiği davalı tarafça malların teslim ve söz konusu yazışma konusunda açık bir şekilde kişilerin davalı şirket yetkilisi olmadıklarına dair savunmada bulunulmaması nedenleriyle davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edildiği kanaatine varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir.
İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : … ve Karar No : … sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de davada talep edilen miktar ile çıkan miktarın tamamen aynı olması, uyuşmazlığın alacağın miktarı ile ilgili değil var olup olmadığı noktasında toplandığından incelemenin alacağın var olup olmadığı hususunda mahkememizce yaptırılmış olması, alacağın faturaya dayalı olması (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No : 2013/2345 Karar No: 2013/6713 sayılı kararı ) sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile,
2- Davalının İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak ve faiz üzerinden DEVAMINA, işlemiş faiz dava konusu edilmeyip dava miktarı asıl alacak miktarı kadar gösterildiğinden işlemiş faizin karara konu edilmesine YER OLMADIĞINA,
3-Kabul edilen alacağın (7.670,00 TL) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 1.534,00 TL takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Alınması gereken 523,94-TL harçtan peşin alınan 130,99-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.015,75 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının peşin olarak yatırdığı 130,99-TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 2.180,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınıp davacı tarafa VERİLMESİNE,
5-Davacının yaptığı ilk masraf 24,60-TL, bilirkişi ücreti 800,00-TL, posta gideri 78,00-TL olmak üzere toplam 902,60-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara İADESİNE,
Dair; Taraf vekilleri yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır