Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/422 E. 2021/402 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/422
KARAR NO :2021/402

DAVA:Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ:05/05/2017
KARAR TARİHİ:27/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 01/04/2014 tarihli … – … düzenlendiğini ve sözleşmenin halen geçerli olduğunu, …Servisleri Çerçeve Sözleşme başlıklı sözleşme uyarınca ve sözleşmenin 3. maddesinde bu sözleşmenin sadece çerçeve sözleşme niteliğinde olduğu ve ileride kurulacak münferit ilişkilerde tarafların hak ve borç sahibi olabileceklerinin belirtildiğini, sözleşmenin 4. maddesinde ilişki kurulduktan sonra tarafların hak ve yükümlülüklerinin düzenlendiğini, genel işlem şartı içeren bir sözleşmenin davalı şirket tarafından hazırlandığını, müvekkili şirket temsilcilerine okuma imkanı verilmiş olsa dahi bu gibi sözleşmenin niteliğine aykırı şartların sözleşmede yazılmamış sayılacağını, müzekereye girilmiş ve bu yüzden müvekkili şirketin yaptığı masraflar ve geçirilen zaman dolayısıyla herhangi bir menfi zarara uğramış olmasına rağmen davalı şirketin bu sözleşmeden vazgeçmesi ile bu çerçeve sözleşme imzalanmamış olsa dahi davalı şirketin … sözleşme görüşmeleri öncesi tarafların birbirlerinin maddi ve manevi varlıklarını koruma ve aydınlatma yükümlülüğüne aykırılıktan dolayı zaten sorumluluğun doğacağını, dava konusu olayda bu sözleşmenin bir taslak olarak değil iki tarafın imzası ile ve ön akit niteliğinde de olmamak üzere bir çerçeve sözleşme olarak imzalandığı göz önünde bulundurulduğunda davalı şirkete karşı bir kuruluş olarak nitelenen müvekkili şirketin herhangi bir bağlılığı ve yükümlülüğü olmadığını beyan eden sözleşme 3. maddesinin yazılmamış sayılacağını, bu sözleşme kuralının hiçbir şekilde taslak olarak hazırlanmadığını ve tarafların imzasını taşıyan bir çerçeve sözleşmeye uygun bir kural sayılmadığını ve sözleşmenin niteliğine yabancı bir kural sayılmasında hiçbir şüphe olmadığını, müvekkili şirketin bunlara rağmen çerçeve sözleşmeye eksiksiz ve tam uyarak tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve noterden …’e şirketten çekilen ihtar tarihine kadar da yerine getirmeye devam ettiğini, davalı şirketin destek beyanlarına güvenerek hazırladığı teknik ve ticari modelleri 2011 yılından itibaren davalı şirkete aktarmasına rağmen davalı şirketin bu modelleri önceden haber vermeksizin başka şirketlere aktardığını belirterek, bu nedenlerle yapılacak yargılama sonunda müvekkili şirketin uğradığı zararların tespit edilerek tamamen tazminini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının kim olduğu, iddalarını dayandırdığı hukuki sebepler, iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği ve talep sonucunun açık olmadığını, açıklama yapılmaz ise davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirkete gönderilen …. Noterliğinin 20 Ocak 2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinde keşide eden tarafa … İşletmeciliği Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. olarak yer verildiğini, müvekkili şirket kayıtlarında yapılan araştırmada … İşletmeciliği Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. ünvanlı şirket ile imzalanan bir sözleşmeye rastlanmadığını, bu nedenle davacı tarafın kim olduğunun davacıya verilecek kesin süre içinde açıklattırılması ve verilen süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesinin başında 01/04/2014 tarihli … – …İşbirliği Sözleşmesinden bahseden davacının, dilekçenin devamında …Çerçeve Sözleşmesinden bahsettiğini, iddia ve taleplerinin hangi sözleşmeye dayandığının belli olmadığını, sözleşmenin 01/04/2014 tarihinde taraflarca imzalandığını ve davacı şirket tarafından müvekkili şirkete gönderilen fesih ihtarnamesine kadar da devam ettiğini, davacı şirketin bizzat kendisi tarafından feshedilen sözleşmeye dayanarak talepte bulunmasının yasal dayanaktan yoksun olduğunu, 01/04/2014 tarihli sözleşmenin devamı süresince müvekkili şirketin yol açtığı bir zarar bulunmadığını, davacı tarafın ne tür bir zarara uğradığını belirtmediği gibi müvekkili şirketin hangi eyleminden hangi zararı gördüğüne dair illiyet bağını da ortaya koyamadığını bu nedenle tazminat taleplerinin dinlenilmemesi gerektiğini, sözleşmenin devamında müvekkili şirketin sözleşmeden kaynaklı edimini ifa edebilmek için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiği halde müteakip defalar davacı yan ile irtibata geçmeye çalıştığını ve gelinen son noktada davacı şirket ile hiçbir şekilde ilişki kurulamadığını, taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmenin davacı şirket tarafından müvekkili şirkete herhangi bir süre verilmeksizin feshedildiğini, süre verilmesi ve ancak bu süre sonunda borcun ifa edilmemesi halinde seçimlik hakkını kullanmasının mümkün olduğunu ve bu nedenle tazminat taleplerinin yerinde olmadığını, davacının iddialarının … sorumluluğuna dayandırmasının da yersiz ve haksız olup, davanın bu çerçevede değerlendirilmesinin hukuken olanaklı olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 30/01/2018 tarihli ön inceleme tutanağı 1 nolu ara kararı gereğince dava ve talep sonuçlarını somutlaştırması hususunda davacı vekiline süre verilmesi üzerine davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 13/02/2018 tarihli dilekçe ile; Davalının sözleşme edimlerini yerine getirmemesi sebebiyle müvekkilinin bu sözleşmenin gerçekleşeceğine dair inancı dolayısıyla … ile yaptığı bağlantılı sözleşmede temerrüde düşmesi nedeniyle oluşan zarar ve yaptığı sözleşme masrafları karşılığı oluşan maddi zarar için şimdilik 10.000,00-TL, bu sözleşmeye güvenilerek … ve … firmalarıyla sözleşme görüşmeleri ve iyi niyet anlaşmalarından doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi ve kaçırılan bu iş fırsatları kapsamında olası kâr ve kazanç getirici sözleşme akdetme ihtimalinin sona ermesi nedeniyle oluşan kar ve kazanç kaybı için şimdilik 5.000,00-TL, bu süreçte sözleşmenin edimleri yerine getirilmemesi sebebiyle ödenen, operasyonel giderler, tasarım giderleri, … …, … … Platforma Geliştirme Hizmet Alım Giderleri ve diğer masrafların toplam miktarı defterler incelendikten sonra belirlenebileceği için şimdilik 80.000,00-TL ve şirketin tasfiyeye girmesine sebebiyet verilmesi ve uğranılan itibar kaybı sebebiyle 5.000,00-TL manevi zarar olmak üzere toplam 100.000,00-TL tazminat talebinde bulunduklarını belirtmiştir. Davacı vekili 10/12/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile alacak talebini 3.271.564,28-TL’ye yükseltmiştir.
Dava, taraflar arasında düzenlenen sözleşemeye aykırılık nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce, 01/04/2014 tarihli “…-…”, tarafların birbirlerine gönderdikleri ihtarnameler, davacı tarafın dava dışı şirketlerle yaptığı sözleşmeler, fatura ve makbuzlar dosya arasına alınmış, tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle bilirkişi heyetlerinden rapor ve ek raporlar temin edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden taraflar arasında 01/04/2014 tarihli “…-…”nin imzalandığı, davacı tarafça davalıya gönderilen …. Noterliği’nin 20/01/2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile, davalı tarafın sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçe gösterilerek sözleşmenin feshedildiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf sözleşmenin feshi sonrasında dava dilekçesi ile 13/02/2018 tarihli dilekçesinde belirttiği tazminat kalemlerinin davalıdan tahsili talebiyle eldeki davayı açmış bulunmaktadır.
4721 Sayılı TMK’nun 6. maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermektedir. Söz konusu madde hükmü dikkate alındığında öncelikle davacı tarafın, davalı tarafın sözleşmede kararlaştırılan yükümlülüklerini yerine getirmediği, bu nedenle sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini ispat etmesi, sonrasında da talep ettiği alacak ve tazminat kalemlerini ispat etmesi gerekmektedir.
Taraflar arasındaki sözleşme dikkate alındığında …, …ismine sahip olan …(…) projesinin sahibi olan davacı ile davalı arasında düzenlenen sözleşme gereğince davalı, kendi SIM kartlarının üzerine … ibaresi ve… işlevlerini barındıran SIM menülerinin hazırlanıp kendi abonelerine iletilip işlenerek işleme alınması ve bunun için gerekli olan … alt yapısına ait SIM ve SIM servis kanallarının davacı tarafından atanan … … sistemlerine entegre edilmesinden sorumlu olacaktır.
Dosyamız kapsamında iki ayrı bilirkişi heyeti tarafından tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme de yapılmak suretiyle rapor düzenlenmiş bulunmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme ve bilirkişi raporları dikkate alındığında yapılacak işle ilgili bir ön hazırlık aşaması bulunduğu(test aşaması), bu aşama geçildikten sonra sistemin kurulumu için gerekli iş ve işlemlerin yapılacağı anlaşılmaktadır. Ancak bilirkişi heyetince yerinde yapılan inceleme sonucunda, her iki tarafın işyerinde ve kayıtlarında, işin karşılıklı test aşamasına dahi gelememiş olmasından dolayı ve projeler canlı ortama alınmadığı için teknik yönden bir inceleme yapılamadığı belirtilmiştir. 4721 Sayılı TMK’nun 6. maddesi gereğince davacı tarafın öncelikle sözleşme gereği kendi üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, davalı tarafın sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini ispat etmesi gerekmektedir. Ancak davacı taraf, bilirkişi heyetlerince teknik yönden belirtilen iş ve işlemleri yaptığını, bunun karşılığında kendisi lehine bir hak doğduğunu ispat edebilmiş değildir. Davacı taraf, test aşamasına gelen ve davalı şirket tarafından davacı tarafa test işlemleri için mail gönderilmiş olmasına rağmen sistemin neden çalıştırılamayarak sözleşmenin feshedilmiş olduğunu da açıklayamamaktadır. Yani davalı tarafın, sözleşmenin somut olarak hangi hükümlerini ihlal ettiğini, üzerine düşen hangi yükümlülükleri yerine getirmediğini ispat edememiştir. Bu nedenle davacı tarafın, sözleşmenin feshinde haklı olmadığı sonucuna varılmıştır. Davacı taraf tacir olup, öncelikle davanın ispatı bakımından kendisi tarafından yapılan iş ve işlemlerin nelerden ibaret olduğunu ortaya koyabilecek delilleri dosyaya sunmak zorunda bulunmaktadır. Ancak davacı tarafın, iddiasını ispat edecek, sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini ortaya koyacak delilleri dosyaya sunamadığı anlaşılmıştır. Bu itibarla davacı tarafın, sözleşmeyi haklı olarak feshettiği ispat edememesi, nedeniyle davacı tarafın maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafın ticari şirket niteliğinde tacir oluşu, sözleşmenin feshinde haklı olmayışı nedeniyle maddi tazminat talebiyle açmış olduğu davanın reddine karar verilmiş olması, taleplerini ispat edememesi nedenleriyle, davacı tarafın manevi tazminat talebinin de yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Tüm bu nedenlerle aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça maddi ve manevi tazminat talebiyle açılan davaların ayrı ayrı REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30-TL harcın peşin alınan 1.707,75-TL ve ıslah harcı 54.250,00-TL’nin toplamı olan 55.957,75-TL’den mahsubu ile davacı tarafça fazladan yatırılan 55.898,45-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı yana iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı tarafından yapılan ve vekalet harcı 16,20-TL ile bilirkişi ücreti 1.600,00-TL’den ibaret toplam 1.616,20-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5- Davalı taraf maddi tazminat davasında kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT 13/4. maddesi gereğince belirlenen 4.080,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6- Davalı taraf manevi tazminat davasında kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 4.080,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7- 6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/05/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır