Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/40 E. 2018/380 K. 07.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/40 Esas
KARAR NO : 2018/380
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/01/2017
KARAR TARİHİ : 07/05/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkil ile davalı yan arasında 20/11/2015 tarihinde Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi akdedildiği, söz konusu sözleşmenin konusu gereği; davacı yan, davalıların veya iştirak içinde bulunduğu grup şirketlerinin ihtiyaç duyduğu yatırım, finansman ve prefinansman kredilerinin temini konusunda davalı ve grup şirketlerine danışmanlık hizmetinde bulunmayı, ayrıca davalıların ve grup şirketlerinin mevcut kredilerinin vadelerinin uzatılması, yeniden yapılandırılması konusunda danışmanlık ve aracılık hizmeti vermeyi üstlendiğini, davalı yan da, bu hizmet karşılığından, sözleşmenin IV. Maddesinde açık şekilde kararlaştırılan danışmanlık ücretini davalıya ödeme borcu altına girdiğini, Davalının (borçlunu), T.C. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … İ. Sayılı icra dosya alacağının Asıl Alacak, İcra Masrafları, İcra vekalet ücreti, işlemiş ve işleyecek faiz ve fer’ilerine yapmış olduğu, haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini, Davalı- Borçlunun haksız ve kötü niyetli itirazı nedeni ile alacak miktarının likit ve muayyen olması sebebi ile %20’den aşağı olmamak üzere borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı – borçluya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmektedir.
S A V U N M A /
Davalı cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davacı arasında 20/11/2015 tarihinde danışmanlık hizmet sözleşmesi imzalandığını, sözleşme ile davacı taraf mevcut kredileri yapılandırma ve yeni krediler kullandırmak için danışmanlık ve aracılık yapma edimi altına girmiştir. Müvekkil şirket ise, davacı bu edimleri yerine getirdiği takdirde sözleşmede belirlenen bedelleri ödeme borcu altına girdiğini, sözleşmede sayılan bankalar nezdinde bulunan bütün kredi borçlarının yapılandırılması sonucunda, yani sayılan 6 kredi borcunun tümü yapılandırıldığında hak kazanacağı düzenlenmişken, davacı bunları yerine getirmeden haksız takibe geçtiğini, iddiayı kabul etmek manasına gelmemek kaydıyla, her hangi bir bankadan olumlu cevap gelmesi halinde bile 6’da 6 yapılandırılmadığından bu ücrete hak kazanamadığını, Davacı yan dilekçesinde üstüne düşeni yaptığını, çalışmalar yürüttüğünü ancak bu çalışmaların müvekkilin kusurları yüzünden olumsuz sonuçlandığı iddia etmişse de aslında gerçeğin bu olmadığını, yani müvekkilin milyonlarca kredi borçlarının yükünü hafifletmek için sözleşme imzaladığı davacıya bu ücreti dememek için bu çalışmaları engellemek istemesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kredi borçlarının yükünün oldukça ağır olduğunu, bunların hafifletileceği düşünüldüğündü davacının talep ettiği miktarın çok cüzi kalacağını, Sözleşmenin, V. Maddede düzenlendiği gibi kendiliğinden 6 ay sonra sona erdiğini, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği gibi müvekkili tarafa sözleşme sona erdirilmemiş ve yetkilerin kısıtlanmadığını, bu yönde müvekkilin herhangi bir fesih beyanı bulunmadığını, davacının beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, Haksız ve mesnetsiz davanın reddine, Kötü niyetle açılan takibin iptaline ve bu sebeple %20’den aşağı olmamak kaydıyla davalı müvekkil lehine tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini vekaleten talep etmektedir.
G E R E K Ç E /
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda; “Davacı vekilinin 13/01/2017 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı ile Davalı şirket arasında … tarihli danışmanlı hizmet sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin konusu gereği davalıya ihtiyaç duyduğu yatırım finansman ve kredilerin temini konusunda danışmanlık hizmetinde bulunması ayrıca gurup şirketlerinin mevcut kredilerinin vadelerinin uzatılması yeniden yapılandırılması konusunda danışmanlık hizmeti vermeyi üstlendiğini, sözleşmenin IV/a bölümünde mevcut kredi yapılandırma ve danışmanlık gereğince davacı müvekkile 30.000,00TL + KDV ödemeyi kabul ettiğini, sözleşmede belirtilen hususlar dahilinde çalışmalara başlayan şirket … Bankası Kurumsal krediler bölümü ile davalıların mevcut kredilerinin geri ödenmesi aşamasında yapılandırma yoluna gidildiğini, … Bankası… Şubesi ile davalıların mevcut kredilerini geri ödenmesi aşamasında yapılandırma yoluna gidildiğini, … Bankası ve… … şubesi ile sözleşmede üstlenilen yükümlülükler kapsamında 3 kere görüşmeye gidildiğini, yapılandırma aşamasında davalı yanın sözleşmeyi haksız şekilde fesih etmiş oldukları ve buna bağlı olarak müvekkilin bankalarla görüşme yapma yetkisi kısıtlandığı için v arılan sonuçtan bilgimiz bulunmadığını, …bank A.Ş… şubesi ile yine sözleşme gereği müvekkil şirket çalışanı …’nin görüştüğünü bu görüşmeler neticesinde davalıların mevcut kredilerinin geri ödenmesi aşamasında yapılandırma yoluna gidildiğini …Bankası A.Ş. İle görüşmeler sonuçsuz kalmış ve davalı lehine yapılandırma gerçekleştirilmemiştir. Davacı müvekkil sözleşme gereğince yapılandırma işlemleri dışında davalı yanını ekonomik menfaatleri gereğince sözleşme sınırları içinde dava dışı bankalarla yeni kredilerin sağlanması amacıyla görüşmeler gerçekleştirdiğini bu anlamda yapılan görüşmeler davalı yanın sözleşme şartlarına aykırı davranışları nedeniyle neticelenmediğini, davalı yan yeni kredilerin sağlanması amacıyla talep edilen evrak belge sair, kayıtları sunmada sürekli sorun çıkardığını, müvekkilin sorumluluklarını yerine getirmesine bu anlamda engel teşkil eden davranışlar içine girerek başarısız olmasını amaçladığını, davacı yan çalışmaları marifetiyle yukarıda delilleri ile desteklenerek anlatılmaya çalışıldığı şekilde sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmeye çalıştığını, bu anlamda sözleşme kapsamında üstlenilen tüm görüşme edimlerini yerine getirilmiş bir çok işlem olumlu sonuçlandırıldığını, buna rağmen davalının sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınarak müvekkilin önüne engeller koyduğunu, buna rağmen davacı müvekkil bu yöndeki çalışma ve hizmetlerinin karşılığını davalıdan talep etmediğini, yapılandırma işlemleri dışındaki işlemlerden kaynaklı alacak haklarımız yönünden talep ve dava haklarını saklı tuttuklarını, danışmanlık ücret hakları kendisine ödenmesi için davalıya yönelik 16/12/2016 tarih ve … nolu faturayı düzenlediğini ve davalıya gönderdiğini, söz konusu faturaya davalı yan tarafından süresinde itiraz ve iade edilmediğini, borcu bir anlamda kabul ettiğini buna rağmen ödeme yapılmaması üzerine İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğü … E sayılı dosyası üzerinden 06/04/2016 tarihinde takibe geçildiğini, takibe borçlu davalının itiraz ettiğini, takibin durduğunu, açıklanan nedenlerle haksız ve kötü niyetli itirazın iptaline %20 tazminata mahkumiyetine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava konusu olayda davalı tarafın bankalardan kullanmış olduğu mevcut kredilerin yeniden yapılandırılması ve mevcut kredilere ilaveten yeni kredi çıkarılması veya miktarları arttırılması hususunda taraflar arasında 20/11/2015 tarihli sözleşme düzenlenmiştir. Davacı taraf sözleşmenin imzalanmasından sonra gerekli çalışmalara başlamış ve bankalarla yapılan görüşmeler sonunda … A.Ş., T. … A.Ş., … A.Ş, … A.Ş. Ye olan kredi borçlarının yeniden yapılandırıldığı görülmüştür. …Bankasına olan kredi borçları ile ilgili bir yapılandırma olmadığı ayrıca davalıya yeni bir kredi çıkarılmadığı anlaşılmıştır.
Davalı taraf inceleme günü ticari defterlerini ibraz etmediği, davacının 2015 yılı ticari defter kayıtları üzerinde yapılan incelemede; 1 adet faturanın kayıtlı olduğu davalıdan takip tarihi itibariyle 35.400.00TL alacaklı bulunduğu görülmüştür.” şeklinde tespit yapılmıştır.
Uyuşmazlık dava konu edilen faturaya dayalı alacağın var olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
Fatura ile ilgili olarak; Dosyada davalı tarafında kesilmiş bir fatura bulunmaktadır. Faturanın taraf lehine delil teşkil edebilmesi için Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No: …, Karar No: … sayılı ilamında da belirtildiği gibi “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve … E., … K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.(Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür.” Taraflar arasında bir hukuki ilişki olup olmadığı veya fatura uyuşmazlık konusu değildir, davalı tarafından sözleşmeye konu edilen edimlerin davacı tarafından yerine getirilmediği savunması ve iddiası bulunmaktadır.
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : …, Karar No : … sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir.
Tüm dosya muhteviyatı, bilirkişi tarafından davacı ticari defterler üzerinde yapılan inceleme ve tespitler doğrultusunda takibe konu faturanın davalıya tebliğin uyuşmazlık konusu olmaması, davacı ticari defterleri delil olarak göstermiş aynı zamanda bu şekilde davalı ticari defterlerine de dayanılmış, davalı defter ibrazından kaçınmakla davacı defterleri ve dosyadaki delillerin esas alınması gerektiği, davalının bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını mahkememizce kabul etmiş sayılması ( Aynı yönde bkz Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/2759, Karar No: 2017/5005 sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2014/11-1159 Karar No : 2016/967, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858 , Karar No: 2017/2944 sayılı ilamları ), her ne kadar davalı edimin ifa edilmediğini savunmuş ise de dosyada mevcut sözleşme ve ilgili banak şubelerine yazılan müzekkere cevapları, bilirkişi tarafından yapılan tespitler doğrultusunda danışmalık hizmet sözleşmesi uyarınca davalının …bank … Şubesi, …bank AŞ … Şubesi, … Bankası şubelerinden almış olduğu krediler için yapılandırma işleminin gerçekleştirilmiş olması ve bu haliyle davacı tarafında sözleşmenin ifa edildiği nedenleriyle davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edildiği kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne davadan önce temerrüt durumu ispat olunamadığından işlemiş faiz kalemi davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir.
İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : … ve Karar No : … sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de davada talep edilen miktar ile çıkan miktarın asıl alacak bakımından tamamen aynı olması, uyuşmazlığın alacağın miktarı ile ilgili değil var olup olmadığı noktasında toplandığından incelemenin alacağın var olup olmadığı hususunda mahkememizce yaptırılmış olması, alacağın faturaya dayalı olması (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/2345 Karar No: 2013/6713 sayılı kararı ) sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN REDDİ, KISMEN KABULÜ ile,
2-Davalının İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının KISMEN İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak miktarı olan 35.400,00 TL ve faiz üzerinden DEVAMINA, işlemiş faiz olan 977,62 TL bakımından davanın REDDİNE,
3-Kabul edilen alacağın (35.400,00 TL) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 7.080,00 TL takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Alınması gereken 2.418,17-TL nisbi ilam harcından peşin alınan 439,35-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 1.978,82-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının ilk dava açılırken peşin olarak yatırdığı 439,35-TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacının yaptığı ilk masraf 43,25-TL, 800,00-TL bilirkişi ücreti, 165,00-TL posta gideri ücreti olmak üzere toplam 1.008,25-TL’nin red ve kabul oranına göre 981,15-TL ‘nın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 4.244,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınıp davacı tarafa VERİLMESİNE,
7-Davalının yaptığı 9,20-TL posta gideri olmak üzere yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 0,25-TL ‘nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-Davanın reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 977,62 TL ücreti vekaletin davacıdan alınıp davalı tarafa VERİLMESİNE,
9-Davacının HMK 120 madde gereğince yatırdığı gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde 2 hafta içinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır