Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/339 E. 2018/1236 K. 19.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/1439 Esas
KARAR NO : 2018/1235
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 05/12/2014
KARAR TARİHİ: 19/12/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
DAvacı vekilinin dava dilekçesini özetle; taraflar arasındaki ticari ilişki çerçevesinde 09.12.2009 – 17.11.2011 tarihleri arasında davalı şirkete bir takım satışlar yapıldığını ve bir takım ödemeler alındığını, ancak 17.10.2011 tarihli son faturadan sonra ödeme yapılmadığını, davacı şirket tarafından alacağın tahsili amacıyla İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı hakkında icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın yaptığı itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğunu öne sürerek itirazın iptalini, takibin devamını, talep edilen toplam alacağın %20′ sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin cevap dilekçesini özetle; müvekkili tarafından davacı adına düzenlenen 25.10.2011 tarih 479207 seri numaralı ve 8.836,50-TL tutarlı fatura ile 25.10.2011 tarih … seri numaralı ve 12.897,13-TL tutarlı faturaların içeriğine süresi geçtikten sonra itiraz edildiğini, 16.12.2011 tarih … seri numaralı ve 10.751,35-TL tutarlı faturaya süresi içinde itiraz edilmesine rağmen geçerli bir sebebe dayanmadığını, davacı tarafından müvekkili adına düzenlenen 01.12.2011 tarih … seri numaralı ve 162.945,35-TL tutarlı vade farkı faturasına süresi içinde itiraz ettiklerini, vergi müfettişi tarafından düzenlenne 19.10.2012 tarihli tutanağa göre müvekkilinin ticari defterlerine göre davacıdan 1.678,08-TL alacaklı olduklarını öne sürerek davanın reddini, %20′ den aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Açılan davada uyuşmazlığın davacının faturaya dayalı olarak başlatmış olduğu takibe davalının yaptığı itirazın iptali, takibin haklı olup olmadığı, faturaya dayanak davacının alacağı olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
01/07/2016 Tarihli bilirkişi raporuna göre; dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesi ve yapılan tespitler ve yürürlükteki mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılan değerlendirmeler sonucunda davalı …Şti.’ nin davacı …’ ne 23.09.2014 takip tarihi itibariyle 9.073,27-TL borçlu olduğunu, süresi içnide itiraz edilen 479410 seri numaralı ve 10.751,35-TL tutarındaki komisyon faturasının talep edilebilir olduğunun değerlendirilmesi durumunda ise davalı şirketin davacı şirkete borçlu değil 1.678,08-TL alacaklı olduğunu belirtmiştir.
15/06/2017 Tarihli Ek bilirkişi raporuna göre; davalı …Şti.’ nin davacı …’ ne 23.09.2014 takip tarihi itibariyle 9.073,27-TL borçlu olduğunu, süresi içnide itiraz edilen… seri numaralı ve 10.751,35-TL tutarındaki komisyon faturasının talep edilebilir olduğunun değerlendirilmesi durumunda ise davalı şirketin davacı şirkete borçlu değil 1.678,08-TL alacaklı olduğunu belirtmiştir.
27/09/2018 Tarihli 2. Ek bilirkişi raporuna göre; davalı …Şti.’ nin davacı …’ ne 23.09.2014 takip tarihi itibariyle 9.073,27-TL borçlu olduğunu, süresi içnide itiraz edilen … seri numaralı ve 10.751,35-TL tutarındaki komisyon faturasının sözleşmeye uygun olarak keşide edildiğinin ispat edilemediğini belirtmiştir.
Fatura ile ilgili olarak; Dosyada davalı tarafında kesilmiş bir fatura bulunmaktadır. Faturanın taraf lehine delil teşkil edebilmesi için Yargıtay …Hukuk Dairesi Esas No: …, Karar No:… sayılı ilamında da belirtildiği gibi “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.(Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür.”
Davaya konu edilen takip incelendiğinde; cari hesap alacağı adı altında 38.646,51 TL asıl alacağın takibe konulduğu, davacının dava dilekçesinde son faturadan sonra davacı şirkete ödeme yapılmadığı iddiasında bulunulduğu, bilirkişi tarafından 479410 seri nolu 10.571,35 TL tutarındaki faturaya ilgili tarafça süresi içinde itiraz edilmiş olduğunun tespiti ile yukarıda yer verilen açıklamalar gereği faturayı tanzim eden lehine bu fatura bakımından edimlerin ifa edildiğinin kabulü şeklinde bir karine oluşamayacağı kanaatine varılmıştır.
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858, Karar No : 2017/2944 sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir.
Tüm dosya muhteviyatı, fatura, cari hesap ve tarafların defter durumu hep birlikte incelendiğinde; davalı defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde davalının takip tarihi itibariyle davacıya borçlu değil 1.678,00 TL alacaklı olduğunun tespit edilmiş olması, davacı defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde ise 2011 ve 2012 yıllarına ati davacı defterlerinin sahibi lehinde delil teşkil etme kudretine sahip olmadığı, 2012 yılı başı itibariyle alacak tutarının 38.646,51 TL olarak kayıt gördüğü, taraf defterleri arasındaki 40.324,60 TL farkın 4 adet komisyon faturasından kaynaklandığı söz konusu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı iken davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığının tespiti, 479207 seri nolu 8.836,50 TL ve 479208 seri nolu 12.879,13 TL değerindeki faturaların davalı tarafça itiraz edildiğine dair dosyada herhangi bir delil olmaması, davalının da bu faturaların defterlerine kayıt etmesiyle artık bu faturalar bakımından borca itirazının dinlenebilmesinin mümkün olmaması, (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Esas No : 2015/5485, Karar No : 2016/550 sayılı ilamında da belirtildiği üzere ” Somut olayda davalının, davacı tarafından düzenlenen faturaları ticari defterlerine kaydetmiş olduğu, bu faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin savunma ve delil ileri sürmediği, bu yönde temyiz itirazında da bulunmadığı dikkate alındığında, davacının alacağının varlığının HMK’nın 222. maddesi uyarınca ispatlanmış olduğunun kabulü gerekmektedir.” içtihadı bulunmaktadır.) her ne kadar davacı defterleri lehine delil teşkil etmese de davalının defterlerinindeki bu fatura kaydı bakımından ve bu miktar üzerinden (Bilirkişi tarafından tespit olunan bakiye 9.073,27 TL) davanın ispat olunduğu, itiraza uğrayan fatura miktarı üzerinden ise defter kayıt durumu ve faturanın süresi içinde itiraza uğraması nedeniyle bu miktar bakımından ise davanın ispat olunamadığı, davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” kısmen ispat edildiği kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir. Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir.
İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Esas No : 2014/7674 ve Karar No : 2014/20655 sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de davada talep edilen miktar ile çıkan miktarın tamamen aynı olması, uyuşmazlığın alacağın miktarı ile ilgili değil var olup olmadığı noktasında toplandığından incelemenin alacağın var olup olmadığı hususunda mahkememizce yaptırılmış olması, alacağın faturaya dayalı olması (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/2345 Karar No: 2013/6713 sayılı kararı ) sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN REDDİ, KISMEN KABULÜ ile,
2-Davalının İstanbul… İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının kısmen İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak olarak 9.073,27 TL ve takipteki faiz üzerinden DEVAMINA, ispat olunamayan 29.573,24 TL bakımından davanın REDDİNE,
3-Kabul edilen alacağın (9.073,27 TL) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 1.814,65 TL takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Alınması gereken 619,80-TL nisbi ilam harcından peşin alınan 466,80-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 153,00-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının ilk dava açılırken peşin olarak yatırdığı 466,80-TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacının yaptığı ilk masraf 29,60-TL, 900,00-TL bilirkişi ücreti, 221,60-TL posta gideri ücreti olmak üzere toplam 1.151,20-TL’nin red ve kabul oranına göre 270,27-TL ‘nın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.180,00-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.548,79-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-Davacının HMK 120 madde gereğince yatırdığı gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
Dair; tarafların yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
E-İMZALIDIR
Hakim …
E-İMZALIDIR