Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/327 E. 2019/106 K. 18.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/327 Esas
KARAR NO : 2019/106
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 05/04/2017
KARAR TARİHİ: 18/02/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan tazminat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin dava dilekçesini özetle; dava dışı 3. Kişi…’ e ait … plakalı araç tarafından 19.10.2016 tarihinde…’ e ait … plakalı araca çarpmak suretiyle maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, mevcut kaza sonucu … plakalı araçta meydana gelen değer kaybı alacağı, araç sahibi 3. Kişi… tarafından müvekkili olduğu davacı …’ a temlik edildiğini beyan ettiğini, bahis konusu kaza sonucu müvekkilinin aracında değer kaybı meydana geldiğini iddia ederek bu değer kaybının da bağımsız eksper tarafından 11.500,00-TL olarak tespit edildiğini, bu değer kaybının tespiti içinde alınan eksperlik hizmeti içinde 354,00-TL bedel ödediğini, taraflarınca davalıya 17.03.2017 tarihinde oluşan değer kaybının 15 gün içinde ödenmesi için ihtarname gönderdiklerini, fakat davalı tarafından herhangi bir cevap verilmediğini ve müvekkiline de ödeme yapmadığını belirttiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik değer kaybı için 11.550,00-TL ve bunun tespiti için yapılan ekspertiz ücreti masrafı olarak 354,00-TL olmak üzere toplam 11.904-TL tutmasını bekledikleri alacaklarının şimdilik 654,00-TL sinin ticari işlerde uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden ve kaza tarihinden itibaren ne yüksek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tazminine yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin cevap dilekçesini özetle; Usul yönünden davacı tarafından kendilerine delil örneklerini tebliğ etmediklerini iddia ederek davacıların ifadeleriyle poliçenin geçerliliği ve teminat kapsamı rücu imkanlarının vs yönünden davaya cevap verme imkanlarının olmadığını belirttiğini, bundan dolayı savunma ve cevap haklarının imkan sağlanması için delil örneklerinin kendilerine tebliğ edilmesini istediğini, esas yönünden … plakalı aracın müvekkili olduğu şirket nezdinde… numaralı ZMMS poliçesi ile 21.04.2016-2017 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, poliçeden dolayı maddi zarar halinde araç başına azami sorumluluk limiti 31.000,00-TL olduğunu, bunun da sigortalı araç sürücüsünün kusur ve zarar nispetinde olduğunu, davacıya ait hasar nedeniyle 2016 T 139280/1 nolu dosyadan 16.12.2016 tarihinde 7.757,00-TL araç hasarı olarak ödendiğini, ve davacının bunun üzerine tazminat taleplerinin şirketlerince karşılanmasının mümkün olmadığını, dava konusu kaza haksız fiilden kaynaklandığını bu nedenle uygulanması gereken faiz yasal faiz olması gerektiğini, bu nedenlerden dolayı müvekkili olduğu şirket aleyhine açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Bilirkişi raporuna göre; dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin tarafların iddia ve savunmalarının tarafların belgelerinin incelenmesi ve nihayetinde heyetçe verilen görev ile sınırlı olmak üzere; … plakalı araç sürücüsü olayın meydana gelmesinde %100 Asli Kusurlu olduğunu, … plakalı aracın sürücüsünün olayın meydana gelmesinde kusurlu davranışı olmadığını, araçta meydana gelen değer kaybı miktarı 5.250,00-TL olduğunu davalı sigorta şirketi bu miktarın tümünden sorumlu olduğunu, tüm bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi ve 6100 sayılı HMK’ nın 266/c.2 hükmü uyarınca bilcümle hukuki takdir ve tavsif sadece mahkemeye ait olduğunu belirtmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/10017, Karar No: 2016/832 ve 25.1.2016 tarihli kararında “Trafik kazasından kaynaklanan tazminat davalarında, zarar veren taraf, kusuru oranında, gerçek zarardan sorumlu olur. Zarar verenin aracını Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalayan sigorta şirketi de zarar veren ile birlikte zarar görenin gerçek zararından sorumludur. Dairemiz’in yerleşik uygulamasına göre; trafik kazasında zarar gören aracın hasarı onarılsa dahi onarımdan sonra aracın piyasa rayiç satış fiyatında düşüklük oluşacağı gerçeği karşısında, kaza nedeniyle araçta meydana gelen değer kaybı, gerçek zarar içinde değerlendirilir ve bu zarardan hem zarar veren hem de zorunlu trafik sigortacısı sorumludur. Bu nedenlerle, davalı sigorta şirketlerinin de araç değer kaybından sorumlu olduğu gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirmeyle, belirtilen şekilde hüküm kurulması hatalı olup kararın bozulması gerekmiştir.” görüşüne yer verilmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/11431, Karar No: 2016/2962 sayılı ilamında da ” Yukarıda açıklanan nedenlerle ZMSS şirketi, kaza sonucu meydana gelen gerçek zarardan azami poliçe limitine kadar kusur oranında sorumludur. Araçta meydana gelen değer kaybı da gerçek ve doğrudan zararlardandır.” görüşüne yer verilmiştir. Yukarıda yer verilen Yargıtay içtihatları doğrultusunda değer kaybının doğrudan ve gerçek zarar oluşu, araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olması 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 85/1 maddesi uyarınca kusur oranında ve davalı sigorta şirketinin poliçe limiti dahilinde davalı tarafın sorumluluk kapsamında kalıyor olması sebebiyle değer kaybı bakımından 300,00 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Zamanaşımı nedeniyle reddolunan 4.596,00 TL bakımından ise davacı tarafça değer kaybı miktarına dair dava açılmadan önce bağımsız şirketçe ekspertiz yaptırılmış olduğu iddiası olup hatta davada alacak kalemi olarak da bu ekspertiz masrafının da talep edilmiş olması nedeniyle artık davanın açılış tarihi itibariyle zararının objektif olarak davacı tarafça belirlenebilir hale gelmiş bulunduğu ve dava dilekçesinde açıkça toplam değer kaybının 11.550,00 TL olduğunun yazılmış olmasıyla davaya konu olarak 300,00 TL’nin edilmiş olması bu sebeple de belirsiz alacak davası olarak nitelendirmenin mümkün olmadığı, kısmi dava olarak nitelendirilmesinin usulen yerinde olacağı kanaatine varılmıştır. Keza Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2016/22-482, Karar No: 2018/1047 sayılı ilamında ” Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Madde gerekçesinde; “bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmaması ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hallerde yalnızca tespit yahut kısmi edâ ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca edâ davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi edâ ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahip olduğu, hak-arama özgürlüğünün (Any.m.36, İHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamayacağı, esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her edâ davasının temelinde bir külli tespit unsuru bulunduğu, başka deyimle edâ hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kriterler kabul edilmiştir.
Bu kriterler, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
1-Davacının kendisinden beklenememesi,
2-Bunun olanaksız olması,
3-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.
Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında, davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır.” kararına yer verilmiştir.
Dava konusu olayımızla aynı mahiyette hasar ve değer kaybına dair tazmin talebini içeren dosyada Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/8382, Karar No: 2017/2508 sayılı kararıyla “dosyanın incelenmesi neticesinde davacının dava dilekçesinde davasını kısmi dava şeklinde açtığının anlaşıldığı, 2918 sayılı Yasanın 109/1. maddesi motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davacının olay tarihi ve ıslah tarihleri dikkate alındığında davalı sigorta yönünden alacağın talebi aşan kısmı yönünden zamanaşımına uğramış olduğu anlaşılmıştır” içtihadına yer verilmiştir. ( Kısmi dava nitelendirilmesiyle ilgili olarak aynı yönde bkz; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No : 2015/12792, Karar No: 2016/1800 sayılı ilamı ) Bu açıklamalar doğrultusunda her ne kadar davacı taraf 22.11.2018 tarihinde ıslah talebinde bulunarak 4.596,00 TL bakımından harç yatırmış ise de açılan davanın kısmi dava olarak nitelendirilmesi, kaza tarihinin 19.10.2016 olması nedeniyle TBK md. 72/1 ve KYTK md. 109/1 uyarınca 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, zamanaşımı definin de ıslah talebinin tebliğinden (11.12.2018) itibaren 2 haftalık süre içinde (17.12.2018) bulunulduğu görülmekle 4.596,00 TL bakımından davanın zamanaşımı nedeniyle, ekspertiz ücretine dair 354,00 TL bakımından ise fatura aslının tahkikat aşamasına geçişte mahkememizce verilen kesin süre içinde dosyaya ibraz olunmaması, suret fatura incelendiğinde ise kaşe üzerinde imza bulunmayıp faturanın sıhhat-i ispatı bakımından mahkememizce yeterli bulunmaması nedeniyle bu kalem bakımında da ispat bulunmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile,
2-Dosyada mevcut bilirkişi raporuna göre dava açılışında belirtilen 300,00 TL değer kaybı bedelinin 01.04.2017 tarihinden itibaren ticari faiziyle beraber davalıdan alınıp davacıya VERİLMESİNE, her ne kadar davacı taraf 22.11.2018 tarihinde ıslah talebinde bulunarak 4.596,00 TL bakımından harç yatırmış ise de açılan davanın kısmi dava olarak nitelendirilmesi, kaza tarihinin 19.10.2016 olması nedeniyle TBK md. 72/1 ve KYTK md. 109/1 uyarınca 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, zamanaşımı definin de bulunduğu görülmekle 4.596,00 TL bakımından davanın zamanaşımı nedeniyle, ekspertiz ücretine dair 354,00 TL bakımından ise ispat bulunmadığından bu talepler bakımından davanın REDDİNE,
3-Alınması gereken 20,49-TL nisbi ilam harcından peşin ve tamamlama harcından alınan 109,90-TL harcın mahsubu ile fazla yatan 89,41-TL’ nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Davacının ilk dava açılırken peşin olarak yatırdığı 20,49-TL’ nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacının yaptığı ilk masraf 43,25-TL, 800,00-TL bilirkişi ücreti, 208,60-TL posta gideri ücreti olmak üzere toplam 1.051,85-TL’nin red ve kabul oranına göre 60,11-TL ‘nın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 300,00- TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalının yaptığı 7,25-TL vekalet pul gideri olmak üzere yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 6,84-TL ‘nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-Davacının HMK 120 madde gereğince yatırdığı gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı, davalı yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
E-İMZALIDIR
Hakim
E-İMZALIDIR