Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/179 E. 2018/760 K. 16.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/179 Esas
KARAR NO : 2018/760
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/02/2017
KARAR TARİHİ : 16/07/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; davacı şirket tarafından davalı şirket aleyhine 42.247,28-TL cari hesap alacağının tahsili talebiyle 29.12.2016 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu tarafından asıl alacağa faize faiz oranına vekalet ücretine ve bütün ferilere itiraz edildiğini, davalı borçlunun müvekkili nezdinde doğan herhangi bir borcu bluunmadığına ilişkin beyanlarını gerçeğe aykırı olduğunu, taraflar arasında süregelmekte olan ticari ilişki çerçevesinde davacı şirket tarafından hizmet sağlandığını, verilen bu hizmet kapsamında müvekkili tarafından davalı adına düzenlenen dava ve icra takibine konu borcu oluşturan faturaların ekte sunulduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişki neticesinde ekte mübrez cari hesap ekstresi itibariyle borçlu davalının müvekkili şirkete 42.247,28-TL tutarında borcunun bulunduğunu, davalı tarafından İstanbul …. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı takibine itiraz etmesini, sırf müvekkilin alacağını tahsil etmesini engellemek için ve kötü niyetli yapılmış olduğu hususunun tartışmasız olduğunu, bununla birlikte alacağın fatura ve cari hesap ekstresine dayanması sebebi ile likit bir başka deyişle hesap edilebilir nitelikte olmasının da tartışmasız olan bir diğer husus olduğunu iddia ederek itirazın iptaline, takibin devamına davalının %20 den az olmamak şartıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, masraf ve vekalet ücrtenin davalıya tahmil edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; müvekkili ile davacı arasında herhangi bir ticari ilişkinin hiçbir zaman mevcut olmadığı gibi takibine dayanak olan sevk irsaliyelerinde de müvekkili şirket çalışanlarına ait herhangi bir imzanın bulunmadığını, müvekkili şirketin birçok alanda faaliyet gösteren ve bulunduğu sektörde önde gelen şirketlerden biri olup göstermiş olduğu faaliyetler gereği birçok firma ile ticari iş ilişkisi içerisinde bulunmadığını, müvekkili şirketin ticari iş ilişkisinde olduğu firmalara karşı ise edimlerini eksiksiz bir şekilde yerine getirmesinden ve piyasaların durgun olmasına rağmen ödemelerin yapılması konusunda oldukça titiz davranmasından dolayı davacı tarafça müvekkilinin bu iyi niyetinden faydalanmak istendiğini, bu nedenlerle davanın esastan reddine karar verilmesini davacı tarafa yükletilmek üzere %20 den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Bilirkişi raporuna göre; davacı şirket defter kayıtlarına göre davalı şirketin takip tarihi itibariyle 42.247,28-TL borçlu olduğu borcun alacağa dayanak gösterilen faturalardan kaynaklandığını, davalı defterlerinde davacı şirket faturaları ile ilgili kayda rastlanmadığını, davacı faturalarının E-arşiv fatura olarak düzenlendiği, dosyada davacı faturalarının davalı şirkete hangi ortamda gönderildiği hususunu açıklığa kavuşturacak belge ve bilginin bulunmadığını, 371-384 ve 385 sayılı faturalar dayanak sevk irsaliyelerinin faturalarla cins ve miktar olarak uyumlu olduğu, ancak sevk irsaliyelerinin teslim alan kısmında imzanın bulunmadığını, 02.09.2016 tarih 419 sayılı faturaya dayanak sevk irsaliyesinin ise sunulmadığını, davalı vekili ise faturalar içeriği ürünlerin hiçbir zaman teslim alınmadığın ileri sürdüğünü belirtmiştir.
Uyuşmazlık dava konu edilen faturaya dayalı alacağın var olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
Fatura ile ilgili olarak; Dosyada davalı tarafında kesilmiş bir fatura bulunmaktadır. Faturanın taraf lehine delil teşkil edebilmesi için Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/5485, Karar No: 2016/550 sayılı ilamında da belirtildiği gibi “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.(Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür.” Taraflar arasında ticari ilişki olup olmadığı konusunda ihtilaf olup davalı tarafça bu konuda inkar yönünde savunma yapıldığı anlaşılmıştır.
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858, Karar No : 2017/2944 sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir.
Tüm dosya muhteviyatı, bilirkişi tarafından ticari defterler üzerinde yapılan inceleme ve tespitler doğrultusunda takibe konu faturanın davalıya tebliğ edildiğine dair ispata medar delil olmaması, taraflar arasında ticari ilişki olduğunun ispatı ve faturanın tebliği halinde davacı lehine delil teşkil edebilecek olması, sevk irsaliyelerinde malların davalı tarafa teslim edildiğine dair irsaliye üzerinde imza bulunmaması, her ne kadar davacı şirket defterleri davacı iddialarını destekler mahiyette ise de davalı şirket defterlerindeki kayıt durumunun aynı yönde olmaması ve bu halde de ticari defterler birbiriyle uyumlu olmadığından taraflar arasındaki ticari ilişki, mal alımı iddialarının kayıt durumuyla da ispatlanamaması, her ne kadar davacı taraf davalı iş yerinde çekildiği iddia olunan bir kısım fotoğrafları dosyaya ibraz etmiş ise de davalının fotoğraflarda yer alan malları başka suretle de temin etme imkanı, davacının basiretli bir tacir gibi davranması gerekliliği ile satmış olduğu malların davalıya teslim ettiğini ve bu malların kuşkuya yer bırakmayacak şekilde davalı işyerinde bulunan mallar ile aynı olduğunun belgelenmesi gerektiği, (Misal Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/6294, Karar No : 2016/5311 sayılı ilamında “davacı şirket tarafından verilen hangi tarihli hizmetlere ilişkin olduğunun ve bu hizmetlerin gereği gibi yerine getirilip getirilmediğinin tereddüte mahal vermeyecek şekilde davacı yanca ispat edilmesi gereklidir” şeklinde içtihat bulunmaktadır.) bunu belgeler davalı tarafından sadır olmuş yazılı delil başlangıcı düzeyinde dahi delil olmaması nedenleriyle davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edilemediği kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir. İcra-İnkar tazminatı bakımından ise dava ret sebebinin ispat ile ilgili olması, davacının kötüniyetli olduğunun ispatının davalıya ait olması nedenleriyle davacının kötü niyetli olmadığı kanaatine varıldığından 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince icra-inkar tazminatı verilmesine yer olmadığına, buna dair davalı talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- İspat olunamayan davanın REDDİNE,
2-Takip yapmakta davacının kötü niyetli olmadığı kanaatine varıldığından 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince icra-inkar tazminatı verilmesine yer olmadığına, buna dair davalı talebin REDDİNE,
3-Alınması gereken 35,90-TL harçtan peşin alınan 510,24-TL’den mahsubu ile fazla yatan 474,34-TL ‘ nin karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yapılan 4,60-TL vekalet harcı giderinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve taktir olunan 4.997,17-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalı yana VERİLMESİNE,
6-Taraflarca HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair; taraf vekilleri yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır