Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/17 E. 2019/417 K. 15.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/17 Esas
KARAR NO : 2019/417
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 05/01/2017
KARAR TARİHİ: 15/05/2019
Davacı…tarafından davalı…aleyhine açılan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı…vekilinin dava dilekçesi özetle; Müvekkili ile davalı…şirket arasında 02.01.2014 tarihinde Motorlu Kara Nakil Araçları Kiralama Sözleşmesi akdedildiğini, akdedilen sözleşme uyarınca kira sözleşmesinde kira bedelleri ile marka, model ve sair özellikleri yazılı 1 adet aracın, 1 numaralı davalı…kiracı şirkete kiralanmış ve teslim edildiğini, 2 numaralı davalının ise müşterek borçlu, müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığını, Taraflar arasındaki sözleşmede (5. Madde ), kiracının kira süresi içerisinde aylık kira bedellerinden herhangi birisini süresi içersinde ödememesi halinde henüz muaccel hale gelmemiş kira bedellerinin tümünün muaccel olacağının da kararlaştırıldığını, ancak davalıların kira bedelleri ile sözleşmeden kaynaklanan diğer borçlarının tüm uyarılara rağmen ödemediğini, Borcun ödenmemesi nedeniyle davalılar aleyhine, vadesi gelmiş kira bedelleri ve sözleşmeden kaynaklanan diğer alacaklardan oluşan 7.191,33 TL ve sözleşme gereği muacceliyet kazanan kira bedeli toplamı olan 22.574,49 TL olmak üzere toplam 29.765,82 TL alacağın tahsili için İst. … İcra Müd. … E. sayılı dosyasıyla icra takibi başladığını, takip tarihinden sonra davalılardan … A.Ş. toplamda 18.550,00 TL’yi haricen müvekkili şirkete ödediğini, ancak alacağın ödenmeyen kısmı ile takip tarihi itibariyle tahakkuk etmiş olan icra masrafları, işlemiş faiz ve vekalet ücretini ödemeyerek davalıların 10.03.2016 tarihinde takibe, faize ve ferilerine itiraz ettiğini, Davalıların, 29.765,82 TL alacağa itirazlarının iptali ile takibin alacak meblağına takip tarihinden itibaren yıllık %60 akdi faiz işletilmek suretiyle devamına, davalının takip konusu alacağın % 20 Men aşağı olamamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı…vekilinin cevap dilekçesini özetle: Pasif dava ehliyeti bulunmayan müvekkili … bakımından davanın husumet nedeni ile reddi gerektiğini, davacının huzurdaki davayı ikame etmekte hukuki yararı bulunmadığını, hukuki yarar da dava şartlarında olduğunu, huzurdaki davanın usulden reddi gerektiğini, dava şartlarından olan hukuki yararın işbu davada olmaması sebebiyle davanın esasına girilmeden usulden reddi gerektiğini, müvekkil aleyhine yapılan 29.765,82 TL alacağın tahsili için icra takibinden sonra dava tarihinden önce 21.550 TL borcun ödendiğini, 9.144,54 TL borçları kaldığını, ancak harca esas değer olarak 29.765,82 TL üzerinden dava açıldığını, kalan miktar üzerinden dava açılması gerektiğini, haksız ve kötü niyetli açılan davaya itiraz ettiklerini bildirerek, … yönünden bakımından husumetten reddini, dava şartlarının yokluğu nedeniyle usulden reddini, esastan reddini, %20′ den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, masraf ve vekalet ücretinin davacı…üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Açılan davada uyuşmazlığın taraflar arasında imzalandığı iddia olunan “motorlu kara nakil araçları kiralama sözleşmesi” uyarınca icra takibi doğrultusunda davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı ve varsa miktarıyla icra takibinin haklı olup olmadığı noktasında toplanmış olduğu tespiti yapılmıştır.
Bilirkişi raporuna göre;Dosya davacı…tarafından sunulan kayıtlar, davalının davacıya ilişkin dosyaya sunmuş olduğu kayıtlar ve ödeme belgeleri, sözleşme yukarıdaki şekilde incelenmiş olup, takip tarihinde yukarıda ayrıntıları verilen şekilde davacının davalıdan ödenmeyen takibe kadar ki kira bedelleri taleple bağlı 7.191,33 TL ve takipten sonra muaccel hale gelen kira bedelleri Euro toplamının sözleşme kapsamında takip tarihindeki TCMB Döviz satış kuru hesaplanması neticesinde 22.373,54 TL olduğu, ve takipten sonra davalının toplam 18.550 TL ödemesi tespit edilmiş olmakla BK 100 kapsamında avukatlık ücreti, icra masrafı ve ödeme tarihine kadarki faizler birlikte yine rapor içerisinde ayrıntıları verilen hesaplamalar neticesinde dava tarihinde 21.122,17 TL asıl alacak ve 5.492 TL faiz kalanı olduğu asıl alacağa sözleşmede belirlenen %5 gecikme faizinin ve diğer incelemelerin mahkemenin takdirinde olduğunu belirtmiştir.
Davalı … bakımından;
Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : …, Karar No: … sayılı ilamında da “Takip dayanağı kira sözleşmesini davalı…borçlu Fatih Usta ortak zincirleme kefil olarak imzalamıştır. Ne var ki, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 583.maddesinde “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.” düzenlemesi bulunmakta olup, anılan yasa kefaletin geçerli olması için kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihi ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu öngörmüştür. Aynı kanunun 584.maddesinin 1.fıkrasında “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.” düzenlemesi yer almakta olup kira sözleşmesi tarihi itibariyle davalı…borçlu kefilin evli olması halinde eşin rızasının da bulunması gerektiği dikkate alınmalıdır. Davaya konu kira ve kefalet sözleşmesinin tarihi 07.12.2012 olup TBK’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonradır. Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Kanunun 583.maddesinde yer alan düzenlemeye uygun olarak yapılmadığından geçersizdir. O halde kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı gözetilerek davalı…borçlu kefil yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davalı…kefil yönünden itirazın kaldırılmasına karar verilmesi doğru değildir.” içtihadına yer verilmiştir. (Aynı yönde bkz; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/12-1135, Karar No : 2017/1012)
Her ne kadar … isimi davalının da davaya konu alacak iddiası nedeniyle sorumlu olduğuna dair iddiada bulunulmuş ise de sözleşme incelendiğinde 02.01.2014 tarihli sözleşme sayfaları altında …’ın imzası bulunuyor olmasına karşın sözleşme altıncı sayfasında yer alan müteselsil kefil başlıklı 18’nci madde başlığı altında ve içeriğinde kefilin ne kadar limitle sınırlı olarak sorumlu olduğu ve kefilin kendi el yazısıyla bunu belirtmesi gerekirken sözleşme metninde bu yönde biz yazımın bulunmadığı görülmüştür. Tüm bu açıklamalar ışığında sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte olan 6098 sayılı TBK 583’ncü maddesinde sayılan şekil şartları sözleşmede yerine getirilmediğinden ve kefalet işlemi geçersiz olduğundan davalı … bakımından pasif husumet eksiliği nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiştir. 12.04.1944 tarih ve 14/13 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararına göre sözleşmede kefalet limiti bulunmasa bile sözleşme içeriğinden kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktarın anlaşılabildiği hallerde kefaletin geçerli olduğuna dair kararlar bulunuyor ise de bunun mülga BK uygulamasından kalma içtihat olması nedeniyle bu içtihat doğrultusunda yorum yapma imkanı bulunmamaktadır.
Davalı…. A.Ş. bakımından;
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858, Karar No : 2017/2944 sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir.
Tüm dosya muhteviyatı, bilirkişi tarafından ticari defterler üzerinde yapılan inceleme ve tespitler doğrultusunda 02.01.2014 takip tarihi itibariyle 7.191,65 TL asıl alacak, 22.373,54 TL muacceliyet şartı gereği muaccel hale gelen alacak olmak üzere davacının davalıdan alacaklı olduğunun tespitinin yapılmış olması , davacı…ticari defterleri delil olarak göstermiş aynı zamanda bu şekilde davalı…ticari defterlerine de dayanılmış, mahkememizce yerinde inceleme yetkisi verilmiş olmasına karşın davalı…defter ibrazından kaçınmakla davacı…defterleri ve dosyadaki delillerin esas alınması gerektiği, davalının bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı…defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını mahkememizce kabul etmiş sayılması ( Aynı yönde bkz Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/2759, Karar No: 2017/5005 sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2014/11-1159 Karar No: 2016/967, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858 , Karar No: 2017/2944 sayılı ilamları ), her ne kadar davalı…muacceliyet konusundaki bilirkişi hesaplamasına itiraz etmiş ise de taraflara arasında imzalanan sözleşmenin 5’nci maddesinde kira bedellerinden birinin ödenmemesi halinde tüm bedelin muaccel hale geleceğinin kararlaştırılmış olması nedeniyle yapılan hesaplamanın denetime elverişli ve yerinde olduğunu kanaatine varılarak davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” 11.215,82 TL üzerinden ispat edildiği kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir. Dava tarihi olan 05.01.2017 tarihinden önce ama takip tarihinden sonra yapılan ve dava dilekçesinde açıkça davacı…tarafça aktarıldığı şekilde ödemeler toplamı olan 18.550,00 TL bakımından ise davacının dava açmada hukuki yararı bulunmadığından bu kısım bakımından ise ret kararı vermek gerekmiştir. “Zira itirazın iptali davasında alacak, icra takip tarihi itibariyle belirlenir. Ancak dava tarihine kadar bir ödeme yapılmış ise, yapılan ödeme düşüldükten sonra kalan alacak yönünden itirazın iptali davası açılmalıdır. Takipten sonra davadan önce yapılan ödeme yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı yoktur. Dava tarihinden sonra yapılan ödemeler ise icra müdürlüğünce dikkate alınır.” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas No : 2017/3545, Karar No: 2018/8369 sayılı kararı)
Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı…yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir. İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Esas No : 2014/7674 ve Karar No: 2014/20655 sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de davada talep edilen miktar ile çıkan miktarın tamamen aynı olması, uyuşmazlığın alacağın miktarı ile ilgili değil var olup olmadığı noktasında toplandığından incelemenin alacağın var olup olmadığı hususunda mahkememizce yaptırılmış olması sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … bakımından davanın pasif husumet eksikliği nedeniyle usulden REDDİNE,
Diğer davalı…A.Ş. bakımından davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile,
2-İcra takibinden sonra dava tarihinden önce yapılan ödemeler toplamı olan 18.550,00 TL bakımından hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın REDDİNE,
3-Davalının İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının kısmen İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak olarak 11.215,82 TL ve faiz üzerinden DEVAMINA,
4-Kabul edilen alacağın (11.215,82 TL) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 2.243,16 TL takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Alınması gereken 766,15-TL nisbi ilam harcından peşin alınan 360,00-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 406,15-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının ilk dava açılırken peşin olarak yatırdığı 360,00-TL harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacının yaptığı ilk masraf 43,25-TL, 650,00-TL bilirkişi ücreti, 118,25-TL posta gideri ücreti olmak üzere toplam 811,50-TL’nin red ve kabul oranına göre 305,77-TL ‘nın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalının yaptığı 26,10-TL vekalet harç ve pul gideri olmak üzere yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 16,27- TL ‘nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-Davacı…kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
9-Davalı…şirket kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00- TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı…. A.Ş’ye VERİLMESİNE,
Davalı…gerçek kişi kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi md. 3/2 uyarınca ret sebebi farklı olduğundan gereğince hesaplanan 2.725,00- TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı …’a VERİLMESİNE,
10-HMK 120 madde gereğince yatırdığı gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair; taraf vekilleri yüzüne karşı kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır