Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/124 E. 2021/688 K. 11.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2017/124 Esas
KARAR NO: 2021/688 Karar

DAVA:Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:09/02/2017
KARAR TARİHİ:11/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı … A.Ş. ile Davalı … … Ltd,Şti arasında, davacıya ait “… Mah, … Sok. No: … …/…” adresindeki … deposunda çalışan personellerin, misafirlerin ve orada bulunan şahısların yemek ihtiyaçlarımı karşılamak için, 20.12.2015 tarihinde 01,01.2016-31.12.2016 tarihlerini kapsayacak şekilde Yemek Hizmeti Sözleşmesi imzalandığı, 25.11.2016 tarihinde davalı şirket tarafından müvekkili şirketin … deposunda verilen öğle yemeği sonrası personellerin kusma, şiddetli baş ağrısı ve yüksek ateş şikayetiyle hastaneye başvurdukları, müvekkillerince yapılan araştırmalardan sonra davalı şirket tarafından aynı gün yemek verilen… isimli şirketlerin personellerinin de benzer şikayetlerde bulunduğu ve zehirlendiklerinin şifahen taraflarına iletildiği, Davalı şirketin getirmiş olduğu yemeği yiyen ve rahatsızlanan personellerin götürülmesi üzerine konunun kolluk kuvvetlerine yansıdığı ve jandarmaya bilgi verildiği, toplamda 41 personelin zehirlendiğini tespit edildiği, bu süreçte birçok personelin iş göremez hale geldiği ve iş göremezlik raporu aldıkları, Müvekkil şirket tarafindan davalı şirket hakkında Taksirle Adam Yaralamaya sebebiyet vermekten ve sağlıksız ürünleri ticarete hazır halde bulundurmak suçlarından dolayı … Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, Davalı şirketin yapılan sözleşmede davalı şirketin müvekkili şirkete vereceği yemeklerin sağlık koşularına uygun ve birinci sınıf lokanta evsafinda olması gerektiği konusunda garanti verdiği, buna rağmen söz konusu yükümlülüğün ihlal edildiği, davalı şirketin söz konusu edimini yerine getirmediği, bozuk ürün servis ettiği, ayıplı ifada bulunması halinin sözleşmenin fesih sebebi kabul edildiği, Müvekkili şirketin personellerinin zehirlenmesinin nedeninin davalı şirketin bozuk/sağlıksız/ayıplı yemekler vermesinin tespitinden sonra davalı şirketin Yemek Hizmet Sözleşmesini 30.11.2016 tarihinde tek taraflı olarak, haklı sebeple ve tazminatsız şekille fesh ettiği, müvekkili tarafından davalı şirkete sözleşmeye uymaması nedeniyle sözleşmede belirtilen cezai şart faturalarının kesilip gönderildiği, Davalı tarafa kesilen söz konusu faturalar ile müvekkili şirketin davalı tarafa olan borçları denkleştiriliğinde müvekkili şirketin davalı şirketten 269,717,61 TL alacağının kaldığı, Davalı şirket tarafindan müvekkiline yapılan sözleşmeye aykırı şekilde kalitesiz/bozuk yemek verilmesi nedeniyle sözleşmede belirtilen cezai şart bedellerinin davalı şirketin alacakları çıkarıldığında kalan bakiye alacakları 269.717,61 TL’nin davalı şirkete cezai şart faturalarırım kesilmesi tarihinden itibaren reeskont avans faizi ilk birlikte tahsiline ilişkin taleplerinin kabulünü, yargılama giderleri, harç, masraf ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
SAVUNMA :
Davalı … … Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın iddia ve taleplerinin haksız fiilden kaynaklı cezai şartlar olduğu, haksız fillere ilişkin yetkinin HMK 16. madde ile düzenlendiği, açılacak davalarda yetkili mahkemelerin haksız filin işlendiği yer veya zararı ortaya çıktığı yer mahkemesi olduğundan yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri değil, … Mahkemeleri olduğu, Davacı tarafın dava dilekçesinde çalışanların, müvekkili şirketin tedarik ettiği 25.11.2016 tarihli yemek nedeniyle zehirlendiklerini beyan ettiği ancak bu beyanını bir rapor veya başka bir belge ile ispatlayamadığı, bununla birlikte bir zehirlenme gerçekleşti ise buna sebep olan şeyin ne olduğunun da çok önemli olduğu, davacı firma çalışanlarının iddia edildiği gibi müvekkili firma tarafından tedarik edilmiş yemekler nedeniyle zehirlenme yaşadı ise, bu durumun müvekkili firmanın tedarikçilerini de ilgiendireceği, bu nedenle davacı firma çalışanlarının zehirlenip zehirlenmediği, eğer zehirlenme var ise sebebinin ne olduğunun ortaya çıkarılması gerektiği, Davalı şirket ortakları hakkında … örgütüne üye olmak nedeniyle kamu davası açıldığı, davacı ile müvekkili firma arasındaki sözleşmeye imza koyan … … … 2.Sulh Ceza Hakimliğinin … Soruşturma Nolu dosyasından 21.10.2016 tarihinde tutuklandığı, yargılamasının … 2.Ağır Ceza Mahketnesi …/… Esas sayılı dosyasından halen devam ettiği, iş bu soruşturma nedeniyle şirkete kayyum olarak …’nin atandığı, şirket yönetiminin tamamen kayyum sıfatıyla … olduğu, bu nedenle davanın bütün neticelerinin …’yi de ilgilendirdiğinden davanın …’ye ihbar edilmesini talep ettikleri, … 2. Ağır Ceza Mahkemesi … Esas sayılı dosyasından çıkacak sonuca (Ceza/Beraat) göre şirketin durumumun belli olacağı, davanın görülebilmesi için … 2.Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası sonucunun beklenmesi gerektiği, Davacının dikkçesinde talep ettiği tazminatm dayanağınm müvekkili firma ile aralarında imzaladıkları sözleşmenin oluşturduğu, sözleşme hükümlerinin Türk Borçlar Kanununda yer alan genel işlem şartlarına uygun olup olmadığının değerlendirilmesinin önem arz ettiği, Genel İşlem Şartları; TBK m.20; “Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok saydaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başma hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir” olarak geçtiği, davacı tarafından sunulan sözleşme incelendiğinde TBK md. 20 yer alan tanıma aynen uyduğu, sözleşmenin tek tarafı ve matbu olduğu, karşı tarafın iradesini yansıtmadığı, Sözleşmenin tazminat ve cezai şart maddelerinin fahiş olduğu, davalı tarafından sunulan cari hesap özeti incelendiğinde müvekkili firmanın davacıya sağlamış olduğu bir aylık yemek karşılığında 16-17 bin TL bedel aklığının görüldüğü, aylık 16-17 bin TL’lik yemek satışından elde edilecek karın ortalama 3-4 bin TL düzeyinde olduğu, müvekkilinin en iyi ihtimal ile yılda 48 bin TL kazanacağı bir sözleşme gereğince 280 bin TL’lik cezai şart ve tazminat ödemek durumunda olmasının cezai şartın ne kadar fahiş olduğunu gösterdiği, Sözleşmenin tek nüsha hazırlandığı, şirket ortağı olmayanı şirket çalışanı … tarafindan imzalandığı, dava açılana kadar şirketin bu sözleşme ve içeriğinden haberi olmadığı, Kamu İhale Yönetmeliklerinde dahi cezai şartın sözleşme toplam bedelinin binde 30’unu geçemeyeceği bilindiği, …’ı daha fazla olamayacağını düşünerek muhtemelen sözleşmeyi detaylı okumadan, şirketin zor durumda olduğu düşünerek imzaladığı, Davacının firmasındaki işçilerin müvekkili firmaya ait yemekler nedeniyle zehirlendiğini iddia ederek sözleşmenin 9.12, 13.1, 13.2, 13.7 maddelerine dayalı dört adet fatura düzenlediği, müvekkilinin tek haksız fil nedeniyle birden fazla cezai şart ödemek durumunda bırakıldığı, Sözleşmenin 9. maddesinin 12. fıkrasının açıkça eksik yemek getirilmesi halini düzenlediği, eksik yemek getirilmesi halinde firmanın bunu dışardan tedarik etmek durumunda kalması durumumda ödenecek tazminata lişkin maddenin olayımızda uygulanma ihtimalinin bulunmadığı, davacının da eksik yemek getirildiği hususunda beyanının bulunmadığı, Sözleşmenin 13. maddesinin 1.fikrasınn ayıplı hizmet nedeniyle işçilerin ve işverenin uğradığı zararı ifade ettiği, ancak dosya içerisinden de görükceği üzere bu zararlara ilişkin hiçbir belgenin olmadığı (sağlık masrafları, çalışamadığı günlere ilişkin kayıt vs.) Sözleşmenin 13. maddesinin 2.fikrasının yetersiz sayıda veya ayıplı yemek gelmesi halinde firma tarafından dışardan tedarik edikcek yemek bedellerinin tahsiline ilişkin olduğu, ancak dava dilekçesi ve eklerinde tedarik edilen yemeğe ilişkin hiçbir beyan ve kayıt olmadığı, Sözleşmenin 13. maddesinin 7. fıkrasının işverenin, haklı nedenle sözleşmeyi feshetmesi halini düzenlediği, hükmün olaya uygulandığında, davacının uğramış olduğu zararlardan müvekkilinin sorumlu olduğunun ifade edildiği, bu sorumluluğun üst sınırın bir aylık brüt ücretin beş katı olarak belirlendiği, ancak buna ilişkin de dosya içerisinde bir belge bulunmadığı, Sözleşmelerin yazılış biçimi gereğince açık ve anlaşılır olmak zorunda olduğu, kabul etmemekle birlikte 25.11.2016 tarihinde bir zehirlenme vakasından bahsedildiği, bununla igili gibi görünen 13.1 maddesi gereğince talepler olması gerektiği halde ayrı ayrı 4 maddeden talepler sıralandığı, bu durumun şirketin durumundan faydalanılarak iyi niyetli olmayan kazanımlar ekle edilmeye çalışıklığının göstergesi olduğu, Olaylar incelendiğinde vakıanın 25.11.2016 tarihinde öğle yemeğinde meydana geldiği, 01.12.2016 tarihinde olaydan 6 gün sonra işyeri hekimi tarafindan tutanak tutulduğu, tutanakta 28.11.2016 tarihinde ve gün sonunda anlaşıldığının ifade edildiği, şikayeti olanların Cuma akşamı, Cumartesi, Pazar, Pazartesi günü başka bir nedenden dolayı rahatsızlanmış olma ihtimalinin göz önünde bulundurulmadığı, zehirlenme vakasının bu kadar uzun sürede ortaya çıkmasının anlaşılır bir durum olmadığı, rahatsızlığın meydana geldiği iddia edilen 25.11.2016 tarihinden itibaren anılan işyeri sigortalı çalışanlarının herhangi bir sağlık kurumuna müracaat edip etmedikleri ve teşhislerinin İl Sağlık Müdürlüğünden veya Sağlık Bakanlığından sorulması gerektiği, Ayrıca işyeri çalışanlarının kaç gün rapor aldıkları ve bu tarihlerde rapor alanların rapor gerekçeleri SGK … İl Müdürlüğünden veya davacı şirketin kayıtlı olduğu SGK Müdürlüğünden sorulmasını, bilgilerin suretlerinin istenmesini talep ettiklerini, Cevaplarının süresinde olduğu, sözleşmenin …’de olması sebebiyle İstanbul Mahkemelerinin yetkisizliğine karar verilmesini, yönetici kayyum olarak … atandığından davanın …’ye ihbarını, davalı şirketin … soruşturmasına tabi olması ve davanın devam etmesi nedeni ile … 2.Ağır Ceza Mahkemesinin … E sayılı dosyasını bekletici mesele yapılmasını, davacının …’de yaptığı Savcılık başvuru sorucumun beklenmesini, sözleşmenin genel işlem koşulları, ahlak ve adaba aykırılığı, şirketin müzayeke halinde olması ve diğer iddialar dikkate almarak cezai şart maddelerinin hükümsüz sayılarak haksız ve hukuka aykırı davanın reddini, sözleşmeye müdahale edilerek hükümlerin davalı şirket lehine iyileştirilmesini, masraf ve vekalet ücretinin davacı şirkete tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dosyada delil olarak; dava dilekçesi ve ekleri, cevap dilekçesi ve ekleri, beyan dilekçeleri, cevabi yazı içerikleri, gerek mahkememizce ve gerek se talimat yoluyla alınan bilirkişi kök ve ek raporları ve tüm dosya kapsamı bulunmaktadır.
Mahkememizde açılan dava öncelikle, görev, yetki, taraf sıfatı ve diğer dava şartları açısından incelenmiş ve mahkememizin görevli ve yetkili olduğu ve ayrıca diğer dava şartlarının da bulunduğu anlaşılmış olduğundan davanın esasına geçilmiştir.
Davalı vekili tarafından her ne kadar yetki itirazında bulunulmuş ise de; mahkememizin 24/10/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında, davalı yanın itirazı süresinde olmadığı gibi sözleşme ile İstanbul Mahkemelerinin yetkisi kabul edilmiş olduğundan yetki itirazının reddine karar verilmiş ve yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, taraflar arasında akdedilen “Yemek Hizmeti Sözleşmesi” kapsamında verilen hizmetin gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle, sözleşmede belirlenen cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkin alacak davasıdır.
Somut olaydaki hukuki ihtilaf ise; taraflar arasındaki sözleşme gereği davalı yanın davacı yana ayıplı hizmet verip vermediği, davacının bu kapsamda zararının oluşup oluşmadığı ve cezai şart koşullarının oluşup oluşmadığı, oluştuysa miktarının ne olduğu noktasında toplanmaktadır.
Bu bağlamda, dava konusu somut olaya ilişkin olarak, taraflarca sunulan deliller ile başka yerden getirtilmesi gereken tüm deliller toplanmış, gelen yazı cevapları dosyamız içerisine alınmış, ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları, uyuşmazlık konusu, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, dava şartlarının bulunup bulunmadığı, ilk itiraz olup olmadığı, tarafların sulh olup olamayacakları ortaya konulmuş ve yargılama ön inceleme duruşmasında tarafların da onay verdikleri uyuşmazlık nitelendirmesi ile sonuçlandırılmış ve ayrıca iddia, savunma ve toplanan tüm deliller ile davacı yanın davalıdan cezai şart talep edip edemeyeceği, edebilecek ise miktarının tespiti bakımından bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve raporlar alınmıştır.
Bilirkişiler, Gıda Mühendisi … ve SMM … tarafından tanzim edilerek mahkememize ibraz olunan 07/06/2018 tarihli kök raporun incelenmesinde özetle; “…Davalı …San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ayıplı hizmet verdiği, Davacı … A.Ş.’nin bu kapsamda zarara uğradığı, Davalının 25.11.2016 tarihinde Davacı personellerine bozuk/ayıplı sağlıksız yemek sunmasından dolayı, 20.12.2015 tarihinde imzalanan Yemek Hizmeti Sözleşmesi maddelerine göre cezai şart talep etme koşulunun oluştuğu,Taraflar arasındaki sözleşmede düzenlenen madde hükümleri kapsamında 263.492,05 TL cezai şart hesaplanmış olduğu ve Cezai şartı aşan zarar belirlenemediğinden bu tutar esas alınarak davacının 18.336,51 TL borcu düşüldüğünde kalan 245.155,54 TL talep edilebileceği tutar hesaplandığı …” şeklinde tespitler yapmıştır.
Davacı ve davalı yanın kök rapora yönelik beyan ve itirazları sonucu, mahkememizce tarafların kök rapora olan itirazlarının değerlendirilmesi bakımından bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişiler … ve … tarafından iş bu kerre 21/08/2019 tarihli ek rapor tanzim edilerek mahkememize ibraz edilmiş olup, ek raporun incelenmesinde özetle de; “… Tarım ve Orman Bakanlığı Resmi Numune Alma Prosedürüne göre Gıda işletmesi ve yemek fabrikalarının ürettiği yemek partisinin her çeşidinden alınan bir örneği yetmiş iki (72) saat uygun koşullarda saklamakla yükümlü oldukları, Kök raporda yaptığımız değerlendirme ve ulaşılan sonucu değiştirmemizi gerektiren bir durumun bulunmadığı, İtiraz kapsamında sehven yapılan maddi hatâ sebebi ile cari hesap bakiyesinin 17.833,89 TL olarak esas alındığı, yine itiraz kapsamında 13.7 madde kapsamında hesaplamanın 128.312,08 TL olarak KDV dahil yapıldığı ve sonuç itibari ile de; 273.744,89 TL’nin kalan tutar olarak hesaplandığı, davalının bildirdiği cezai şartın tenkisinde takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu” şeklinde tespitler yapmıştır.
İş bu kerre mahkememizin 25/11/2019 tarihli celsesinde;
“1-Davalı … Tablot vekiline ilişki döneminden 2 yıl öncesini kapsar şekilde ticari defterlerini mahkememize sunmak veya mahallinde inceleme talep edecekse bulundukları yerleri bildirmek üzere iki haftalık kesin süre verilmesine, aksi halde HMK 220, 222 maddeleri uyarınca defter ibrazından kaçınmış sayılacağınnı ve bir daha bu delile dayanamayacağının mevcut delil durumu itibari ile yargıyamaya devam ve karar verileceğinin ihtarına ( ihtarat yapıldı)
2-İncelemenin davalı şirketin defter ibrazından kaçınması nedeniyle yapılamaması halinde davalı şirketin uyuşmazlığın 2 yıl öncesini de kapsar şekilde gelir durumunun tespiti bakımından ilgili vergi dairesine müzekkere yazılarak BA/BS formları, bilaçoları, vergi beyannameleri ve vergi beyanına dair tüm belge kayıtların istenilmesine,
3-Bilirkişi incelemesinin de bunlardan sonra yapılmasına” şeklinde ara kararlar kurulduğu, ara kararlar kapsamında davalı vekili tarafından 06/12/2019 tarihli beyan dilekçesi sunulduğu, akabinde mahkememizin 10/01/2020 tarihli ara kararı ile; “… Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak; Dosyanın SMMM bilirkişiye Tevdi ile Davalı şirkete ait Ticari Defter ve Kayıtların bulunduğu mahalde davalı ticari defter ve kayıtlar ile mahkememiz dosyası da kül halinde incelenmek suretiyle; davaya konu somut olayda mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile tespit edilen cezai şart miktarının davalı şirketin ekonomik açıdan mahvına sebep olup olmayacağı hususunda rapor düzenlenmesinin istenilmesine” karar verildiği, ara karar kapsamında … Nöbetçi ATM’ye müzekkere yazıldığı ve … ATM’nin … Talimat sayılı dosyası üzerinden, davalı defter ve kayıtları incelenmek suretiyle muhasip bilirkişi …’den rapor alındığı, talimat yoluyla alınan kök raporunun incelenmesinde özetle; “…İncelenen davalıya ait 2014-2015-2016 yılı ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdikleri bulunduğu, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu ve defter kayıtlarının kendi içinde birbirini doğruladığını, delil vasfı taşıdığı (HMK/222), İncelenen davalıya ait ticari defter ve kayıtlarına göre 10.12.2016 tarihi itibariyle davacıdan cari hesap bakiyesi 17.834,69 TL davacıdan alacaklı olduğunu, Davalı şirketin ticari defterleri ve güncel 2019 yılı mali yapısı, Bilanço ve defter kayıtları ve Kamu Kurum ve Kuruşlarına olan Mali borç yapısı incelenmesi neticesinde; dava konusu sayın mahkeme tarafında dosya içeriğine aldırılan bilirkişi rapor ile tespit edilen 291.578.78 TL cezai şart miktarının zor durumda olan davalı şirketin ekonomik açıdan mahvına sebep olacağı…” şeklinde tespitler yapıldığı görülmüştür.
Talimat yoluyla alınan kök rapora yönelik beyan ve itirazlar sonucu, mahkememizin 21/09/2020 tarihli celsesinde; “… nöbetçi ATM’ye talimat yazılarak dosyanın daha önce raporu düzenleyen bilirkişi SMMM-Bağımsız denetçi …’e tevdii ile Mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile tespit edilen cezai şartın dava açılış tarihi olan 09/02/2017 tarihi itibariyle davalı şirketin ekonomik mahvına sebep olup olmayacağı tespit edilerek ek rapor alınmasına” karar verildiği, bilirkişi … tarafından iş bu kerre 02/12/2020 tarihli ek raporun düzenlendiği, ek raporun incelenmesinde özetle de; “…İncelenen davalıya ait 2017 yılı ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdikleri bulunduğu, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu ve defter kayıtlarının kendi içinde birbirini doğruladığını, delil vasfı taşıdığı (HMK/222 Davalı şirketin ticari defterleri ve güncel 2017 yılı mali yapısı, Bilanço ve defter kayıtları ve Kamu Kurum ve Kuruşlarına olan Mali borç yapısı incelenmesi neticesinde; dava konusu sayın mahkeme tarafında dosya içeriğine aldırılan bilirkişi rapor ile tespit edilen 291.578.78 TL cezai şart miktarının 09.02.2017 dava tarihi itibariyle davalı şirketin ekonomik açıdan mahvına sebep olmayacağı…” şeklinde tespitler yapıldığı görülmüştür.
Mahkememizce, gerek talimat yoluyla ve gerek se asıl dosya üzerinden alınan bilirkişi raporlarının incelenmesinde, raporların hukuki yorumları mahkememize ait olmak üzere yapılan tespitler bakımından ayrıntılı, gerekçeli, birbirini tamamlayıcı nitelikte ve dosya kapsamına uygun oldukları anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Mahkememizce görülüp karara bağlanan davanın, taraflar arasında akdedilen “Yemek Hizmeti Sözleşmesi” kapsamında verilen hizmetin gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle, sözleşmede belirlenen cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkin alacak davası olduğu, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 1. maddesinde; Sözleşmenin, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamaları ile kurulacağı, 26. maddede, tarafların bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilecekleri, TBK’nın 179. maddesinde ise, ceza koşulunun düzenlenmiş olduğu ve bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklının ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebileceğinin belirtildiği, 182. madde de; tarafların cezanın miktarını serbestçe belirleyebileceği, son fıkrasında ise; hakimin aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indireceğinin belirtildiği, ancak 6102 sayılı TTK’nın 18. maddesinde; tacir olmanın hükümleri üst başlığı ile, ikinci bendinde, her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, TTK nun 22. maddesinde ise, tacir sıfatına haiz borçlunun TBK’nın 182. maddesinin üçüncü fıkrasında, aşırı ücret ve ceza kararlaştırılmış olduğu iddiası ile ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemeyeceğinin düzenlendiği, ancak kararlaştırılan cezai şart miktarının davalı yanın kendisinin ekonomik mahfına sebebiyet vereceği ve fahiş bulunan miktarın indirilmesi yolunda talep ve savunmasının bulunması ve söz konusu cezai şartın borçlunun ekonomik yönden mahfına sebebiyet verecek ölçüde fahiş olduğunun saptanması halinde, bu kuralın istisnası olarak cezai şarttan indirim yapılabileceğinin Yargıtay uygulanmalarında kabul edildiği (Bknz. Yargıtay 11. H.D. 06/11/2019 Tarih ve 2018/5206 Esas-2019/6934 Karar, Yargıtay 19. H.D. 24.12.2014 Tarih ve 2014/13191 Esas-2014/18697 Karar sayılı kararları), ayrıca cezai şartın davalının mahvına sebebiyet verip vermeyeceği hususunun dava tarihi itibariyle davalının defterinin incelenmesi suretiyle belirleneceğinin de yine Yargıtay kararları ile hüküm altına alındığı (Bknz. Yargıtay 19. H.D. 14/02/2013 tarih ve 2012/16805 Esas-2013/2740 Karar sayılı kararı), bu bağlamda, dava konusu somut olaya ilişkin olarak, taraflarca sunulan deliller ile başka yerden getirtilmesi gereken tüm delillerin toplandığı, celbi talep olunan tüm belge ve kayıtların getirtilerek dosyamız arasına katıldığı, taraf iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılarak raporlar alındığı, raporların hukuki yönleri ayrık olmak üzere, yapılan tespitler bakımından ayrıntılı, gerekçeli, birbirini tamamlayıcı ve dosya kapsamına uygun olduklarının anlaşıldığı, bu bağlamda, az yukarıda ayrıntılı bir şekilde izah edildiği üzere, davacı yanın davalıdan 273.744,89 TL cezai şart talep edebileceğinin ve iş bu cezai şartın da yine az yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere, 09.02.2017 dava tarihi itibariyle davalı şirketin ekonomik açıdan mahvına sebep olmayacağının alınan bilirkişi raporları ile tespit edildiği, ayrıca davalı yanca her ne kadar, sözleşmenin tek taraflı ve matbu olduğu, karşı tarafın iradesini yansıtmadığı, Sözleşmenin tazminat ve cezai şart maddelerinin fahiş olduğu, sözleşmenin tek nüsha hazırlandığı, şirket ortağı olmayan şirket çalışanı … tarafindan imzalandığı, dava açılana kadar şirketin bu sözleşme ve içeriğinden haberi olmadığı ve sözleşmenin genel işlem koşulları, ahlak ve adaba aykırılığı, şirketin müzayeke halinde olması ve diğer iddialar dikkate alınarak cezai şart maddelerinin hükümsüz sayılarak haksız ve hukuka aykırı davanın reddi talep edilmiş ise de; taraflar arasındaki akdi ilişkinin başladığı tarih ve bu süre içerisinde davacı ve davalı yan arasında kurulan cari hesap ilişkisi ve bu kapsamda davalı yanca alınan hizmetler karşılığı yapılan ödemelerin davalı yanca defter ve kayıtlarına işlenmiş olması karşısında davalı yanın dava açılana kadar şirketin bu sözleşme ve içeriğinden haberi olmadığına ilişkin savunmasına itibar edilmemiş ve ayrıca TBK 20. Maddesindeki genel işlem koşulları kapsamında yapılan değerlendirmede de; tarafların tacir olmasının genel işlem koşullarına ilişkin TBK 20 vd. Maddelerinin uygulanmasına engel teşkil etmediği, ancak taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri incelendiğinde, TBK 20. maddesindeki genel işlem koşullarına ilişkin şartların somut olay bakımından uygulanmayacağının anlaşıldığı ve yine davaya konu somut olayda, taraflar arasında akdedilen, “Yemek Hizmeti Sözleşmesi” hükümlerinin, sözleşme özgürlüğü ilkesine uygun olarak tanzim edildiği, buyurucu ve yasak koyan kurallar ile ahlâk ve âdaba aykırı olmadığı anlaşıldığından, davalı yanın genel işlem koşularının uygulanmasına ilişkin savunmasına da itibar edilmemiş ve ayrıca davacı yanca da alacağın, cezai şart faturalarının kesilme tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte ödenmesi talep edilmiş ise de; somut olayda olduğu gibi karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, sözleşmenin ifasını isteyen tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması TBK 97. maddede, muaccel bir borcun borçlusunun alacaklının ihtarı ile temerrüde düşeceği ancak; davamızda davacının davalıyı dava tarihinden önce temerrüde düşürdüğünün sabit olmadığı (Dosyada her ne kadar davacı yanca davadan önce İstanbul 4. Noterliği’nin 30/11/2016 tarih ve 11563 Yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalı yana ihtarname gönderilmiş ise de, iş bu ihtarnamenin sözleşmenin feshi mahiyetinde olması ve herhangi bir alacak kalemi içermemesi nedeniyle, alacak talebi bakımından temerrüte düşürme mahiyetinde değerlendirilmemiştir), bu haliyle de davalının dava tarihinde temmerüde düştüğü anlaşıldığından, temerrüt faizine dava tarihinden itibaren hükmedilmesine ve ayrıca mahkememizce, faizin başlangıcına yönelik fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş ise de, dava dilekçesinde, dava tarihinden önceki döneme yönelik hesaplanmış bir faiz miktarı olmadığı, faizin, asıl alacağa bağlı feri nitelikte bir hak olduğu ve dosyada hesaplanmış ve miktar itibari ile talep edilmiş faiz de bulunmadığından, feri nitelikteki bu talep yönünden davalı lehine ücreti vekalete ve yargılama giderlerine hükmedilmemiştir (Benzer bir konuda: İstanbul BAM 19. H.D. 07/12/2017 tarih ve 2017/2290 Dosya No-2017/1665 Karar sayılı kararı) ve tüm dosya kapsamına ilişkin olarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ ile;
1-269.717,61 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya VERİLMESİNE,
2-Alınması gereken 18.427,37 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 4.606,11 TL nispi harcın mahsubu ile bakiye 13.821,26 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR YAZILMASINA,
-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 4.606,11 TL harç parasının davalıdan alınarak, davacıya ÖDENMESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinden başvuru harcı 31,40 TL ve posta gideri ile bilirkişi ücreti toplamı gideri 3.327,00 TL olmak üzere toplam: 3.358,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak, davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı yan davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maddesine göre hesaplanan 27.330,23 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak, davacıya VERİLMESİNE,
5-HMK 120. maddesi gereğince; davacı tarafından yatırılan gider avansının arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
Dair; davacı ile davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 11/10/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır