Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1099 E. 2018/452 K. 21.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/1099 Esas
KARAR NO : 2018/452
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/12/2017
KARAR TARİHİ : 21/05/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile müvekkilinin arasında 02.12.2010 tarihli sözleşme imzalandığını, bu sözleşmeye göre müvekkili, dava dışı Tasfiye Halindeki … A.Ş Nezdindeki 6.266,00 TL USD alacağını davalı borçluya temlik etmiş ve karşılığında da 02.12.2010 tarihli borç tasfiye sözleşmesi ile işbu temlik edilen tutarın 18 taksit halinde ödenmesi konusunda anlaştığını, davalı borçlu, sözleşmenin 4.3 maddesinde kararlaştırılan ödeme planına göre 30.03.2011 – 30.04.2011 – 30.05.2011 -20.06.2011 – 30.08.2011 vade tarihindeki 350 USD’lik ödemeleri yapmış geri kalan aylardaki taksitleri ödemediğini, davalı borçlunun davacı müvekkilere iş bu sözleşmeye göre 4.166USD bakiye borcu bulunmadığını, müteaddit defalar talep edilmesine rağmen bakiye 4.166USD alacağının ödenmediğini bu nedenle alacağın tahsili için İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasıyla genel haciz yoluyla takip yapıldığını, davalı 25.05.2017 tarihinde borca itiraz ederek takibi durdurduğunu davalının yapmış olduğu itirazın mesnetsiz olduğunu bu nedenle %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmektedir.
S A V U N M A /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu alacağın hukuken henüz talep edilebilir olmadığını, dava konusu icra takip dayanağı sözleşme tümüyle değerlendirildiğinde her ne kakadar sözleşme başlığında Alacağın Temliki dense de alacaklının değişmemesi tam aksine borçlunun değişmesi nedeniyle alacağın temliki değil borcun naklinin yüklenmesinin söz konusu olduğunun sabit olduğunu, işbu dava zamansız açılmış bir dava olduğu, borcun nakli yapıldığı zaman borç ne durumda ise yeni borçlu müvekkil kural olarak o durumu ile borcu üstlenmiş olacağını, bu çerçevede borcun naklinin yapıldığı sözleşme sırasında borç alacak muaccel değil sözleşmeye konu borç alacak Tasfiye Tabidir ve dolayısıyla alacak muaccel değil, izah edilen nedenlerle yasal ve emsal içtihat uyarınca dava konusu sözleşmede belirtilen hesabın bulunduğu Tas. Hal …A.Ş tasfiye halinde olup tasfiye sonuçlanıp kar ve zarar durumu belirginleşmeden davacının hak talep edilmesinin mümkün olmadığını Tasfiye sonuçlanmamış ve dava tarihi itibarıyla alacak muaccel hale gelmemiş olduğundan dava konusu alacak takip ve dava tarihi itibarıyla talep edilebilir olmadığını, talep edilen alacakların fazla olduğunu, davacı taraf 4.166 USD Asıl Alacak üzerinden icra takibi başlatmışsada müvekkilinin dayanak sözleşmeye istinaden davacı tarafa toplam 3.250 USD ödeme yaptığını bu durum ödemelerin yapıldığı davacı tarafa ait banka hesap kayıtlarıyla sabit olduğunu ve bakiye sözleşme bedeli 3.016USD olduğunu dolasıyısyla davacının 1.150 USD talebinin taşkın olduğunu sonuç olarak davanın görevsizlik nedeniyle REDDİNE davacı aleyhine %20den aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davacı yana bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmektedir.
G E R E K Ç E /
Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : … Karar No : … sayılı ilamında belirtildiği üzere; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : …, Karar No : …sayılı kararında “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer Kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Öte yandan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, Kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.” içtihadına yer verilmiştir
Her ne kadar İstanbul … AHM … Esas sayılı dosyasında uyuşmazlığın finansal kurum ile imzalanan sözleşmeden kaynaklandığı ve bu nedenle ticari dava olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de taraflardan davacıların tacir olmadığı davalının ise tacir olduğu taraflar arasında alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi adı altındaki bir sözleşme ile davacı tarafından dava dışı İhlas Finans’taki alacağını davalıya devrettiği ve bunun karşılığında davalının taksitler halinde ödeme yapma yükümü altına girdiği görülmekle görevli mahkemenin tayininde uyuşmazlığın dayanağı olan sözleşmenin mi? yoksa dava dışı olan şirkette yer alan alacağın mi esas alınması gerektiği konusunun belirlenmesi gerekmektedir.
Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : … , Karar No : … ve …tarihli dava konusu bu davamız ile aynı olan ilamında “Taraflar arasında imzalanan protokol hükümleri incelendiğinde; davacının tasfiye halindeki …A.Ş’de bulunan cari hesaplarındaki 13.811,00 Dolar’ı davalı ile imzaladıkları 11.05.2010 tarihli alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi ile temlik ettiklerini, davalının bu sözleşme gereğince 30.05.2010 tarihinden itibaren her ay belirli bir miktarı ödeyeceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3 fıkrası uyarınca dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, somut olayda uyuşmazlık, alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan edimin yerine getirilmemesi nedeniyle alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davacılar, tacir olmadığı gibi eldeki davada Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak ticari davalardan değildir. Hal böyle olunca, davaya bakmakla görevli mahkeme Ticaret Mahkemesi değil Asliye Hukuk Mahkemes’idir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. O halde mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, Ticaret Mahkemeleri’nin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma gerektirir. ” görüşüne yer verilmiştir. (Aynı yönde aynı daire Esas No : 2016/19360, Karar No : 2018/2813 sayılı kararı)
Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : …, Karar No : … sayılı ilamında “Somut olayda; davacı tarafından temlik sözleşmesi uyarınca davalının üzerine düşen edimlerini yerine getirmediğinden bahisle alacak isteminde bulunulmuş olup davacının temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki tasfiye halindeki … A.Ş. bu davada taraf olmadığı gibi, uyuşmazlık konusu alacak da doğrudan doğruya davalının ticari işletmesiyle ilgili değildir. Uyuşmazlığın çözümünde 818 sayılı BK’nın 162. ve devamındaki maddeler (6098 sayılı TBK’nın 183 vd) uygulacağından yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca mahkemece; dava konusu uyuşmazlığın ticari dava niteliği taşımadığı gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” görüşüne yer verilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : …, Karar No : … sayılı ilamında da ” Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen 12/04/2011 tarihli alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesine göre davalı tarafından davacıya, İhlas Finans kurumundan temlik alınan bedelin taksitler halinde ödenmesinin kararlaştırıldığı, bu ödemeler yapılmayınca davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalının takibe yaptığı itirazın haksız olduğu ileri sürülerek itirazın iptalinin ve icra inkâr tazminatının tahsilinin istendiği anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı arasında imzalanan 12/04/2011 tarihli sözleşme bağımsız mahiyette olup, kendi başına hüküm ifade etmektedir, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilişkili bir sözleşme değildir. Bu durumda uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.” şeklinde içtihadı bulunmaktadır.
Yukarıda yer alan açıklama ve içtihatlar doğrultusunda davacıların tacir olmaması, uyuşmazlığın sözleşmeye konu finans kurumunda yer alan alacaktan bağımsız mahiyette olup alacağın temlik sözleşmesinden kaynaklanan edimin yerine getirilmemesi nedenine dayalı olması bu sebeple de mutlak ticari dava olmaması nedenleriyle mahkememiz görevsiz olduğundan aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan, HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın görev yönünden usulden REDDİNE, MAHKEMEMİZİN KARŞI GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve karşı görevsizlik uyarınca mercii tayinine gidip karşı mahkeme görevli görüldüğü takdirde HMK madde 20 uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde taraflarca talep edilmesi halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE, gönderilmesine, şayet yasal iki haftalık süre içerisinde taraflarca talep edilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331/2 md. uyarınca harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar OLUŞTURULMASINA,
4- Karşı görevsizlik verildiğinden mercii tayini yönünden dosyanın İstanbul BAM ilgili dairesine gönderilmesine,
Dair, davacı vekili yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır