Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1062 E. 2020/298 K. 03.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/1062 Esas
KARAR NO:2020/298

DAVA:İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:04/03/2014
KARAR TARİHİ:03/07/2020

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A
Davacı vekili 04.03.2014 tarihinde vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında alım satım sözleşmelerinin kurulduğunu, sözleşmeye istinaden davalı şirkete satılarak teslim eden malların bedeline ilişkin olarak fatura ve irsaliyelerin emtia ile birlikte davalı şirkete teslim edildiğini, davalı şirketin fatura ve irsaliye muhtevası emtiayı satın ve teslim aldıktan sonra davacı şirkete muhtelif zamanlarda ödemeler yaptığını, ancak 25.12.2013 tarihinden sonra herhangi bir ödeme yapılmadığını, bakiye bedelin ödenmemesi üzerine …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra ile fatura bedelinin tahsili için icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, bu durumda, davalı şirketin takibe konu fatura muhtevası malları teslim aldığını ve fakat bedelini ödemediğini açıkça ikrar ettiğini ancak satışa konu malların ayıplı olduğu iddiasında bulunduğunu, sözleşmenin taraflarının TTK 12. Maddesine göre tacir olduğunu bu nedenle taraflar arasındaki alım- satım işlerine TTK hükümlerinin uygulanması gerektiğini, TTK ‘nun 23/1-c maddesine göre ayıp ihbarlarının teslim tarihinden itibaren 2 ve 8 günlük yapılması gerektiğini, ancak davalı şirket tarafından davacıya yapılmış herhangi bir ayıp ihbarının söz konusu olmadığını, davacı şirketin sözleşme ile borç altına girdiği edimi ifa etmiş olduğundan, sözleşme ile kararlaştırılan satış bedeline hak kazandığını iddia ederek; itirazın iptaline, davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkarı tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili 26.03.2014 tarihinde vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde belirtilen faturalar nedeniyle, davalı şirketin alacaklıya muaccel böyle bir borcu olmadığı gibi aksine davalının iş bu faturalar nedeni ile alacağının bulunduğunu,davalı şirketin aracı satıcı konumunda olduğu, müşterisinden aldığı sipariş üzerine sipariş konusu malın davacı firma tarafından üretilmesi konusunda davacı ile anlaştığını, ancak davacı tarafından bu malların, anlaşılan teslim tarihinden çok sonra davalıya teslim edildiğini, çok sonra davalıya teslim ettiğini, davalının geç teslim edilen mallarla ilgili olarak kendi müşterisine ”Reklamasyon Bedeli” (gecikme tazminatı) ödemek zorunda kaldığını, ayrıca, davacı tarafından gecikmeli olarak üretilip, teslim ettiği malların, taraflar arasındaki anlaşmaya, siparişe aykırı olarak, anlamında ayıplı olarak üretildiğini ve teslim edildiğini, ayıplı olan malların davalı şirketin aracı olduğu firma tarafından iade edildiğini, davalı şirketçe malların ayıplı olduğu öğrenilince derhal alacaklı şirkete ayıp ihbarı yapıldığını, Ticari ilişki sırasında, siparişe konu malların birkaç parçada teslim edildiğini, buna ilişkin olarak davacıya ödemeler yapıldığını, ancak davacının gecikmeli teslimleri ve ayıplı üretilen malların ilgili müşteriden geri gelmesi üzerine davacıya ayıp ihbarında bulunulduğunu, ödenmek zorunda kalınan tazminatların kendisine rücu edileceğinin bildirildiğini, davacının teslim ettiği mallar üzerindeki ayıpların gizli nitelikteki ayıplar olduğunu, kaldı ki, alacaklı tarafından takipte talep edilen faizin fahiş olduğunu, faiz miktarını, uygulanan ve talep edilen faiz miktarı ve türünü kabul etmediklerini, takip konusu alacak likit bir alacak olmadığından ve yargılamayı gerektirdiğinden, davacı tarafından talep edilen icra inkar tazminatının yasal dayanağının bulunmadığını öne sürerek; davanın reddine, davacının %20 ‘den az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E
Dava, genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Mahkememizce dava dosyasına ilişkin 29/11/2016 tarih ve 2014/1053- 2016/893 Esas- Karar numaralı kararla; “Tahsil istemi ile …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile 24.184,84-TL asıl alacağın tahsili amacıyla 15/01/2014 tarihinde icra takibi başlatıldığını, borçlunun süresinde yaptığı borca itiraz üzerine takibin durduğu, itirazın iptali istemli davanın da hak düşürücü süre içerisinde açıldığı saptanmıştır. Taraflar arasındaki akdi ilişki kapsamında davacı tarafça davalı yana faturalara konu malların satılıp teslim edildiği ve faturalar tanzim edildiği, bu faturaların her iki taraf defterlerinde aynı şekilde kayıtlı oldukları anlaşılmaktadır. Davalı taraf malların zamanında teslim edilmediğini ve ayıplı olduğunu savunmuştur. Tarafların incelenen ve usulüne uygun tutulup sahibi lehine delil vasfını haiz bulunduğu anlaşılan ticari defter ve dayanak kayıtlarına göre davacı tarafça 12/10/2013 tarihli ilk fatura ile başlayıp 03/12/2013 tarihli son fatura olmak üzere toplam 8 adet fatura karşılığı 57.036,96-TL bedele karşılık, davalı tarafça 11/10/2013, 28/10/2013, 18/11/2013 ve en son (03/12/2013 tarihli son faturadan 22 gün sonra) 25/12/2013 tarihli kısmi ödeme ile birlikte toplam ödeme miktarının da 18.736,31-TL olduğu 18/11/2013 tarihinde 266536 sayılı fatura sebebiyle davalı şirket cari hesabına 14.116,57-TL alacak kaydedilerek, bu işlemler sonucunda davalı şirketin 25/12/2013 tarihi itibariyle 24.184,08-TL borçlu olduğu, davalı defterlerinde de aynı kayıtlarla tam bir mutabakat bulunduğu görülmektedir. Davalı tarafça müşterisine reklamasyon bedeli ödemek zorunda kaldığı savunması bakımından dava dışı …. Ve Tic. A.Ş tarafından tanzim edilen 30/12/2013 tarihli fatura ibraz edilmiş olup, dava dışı … adına düzenlenmiş irsaliye ve fatura suretleri sunulmamış, bu itibarla davacı tarafça düzenlenen fatura ve sevk irsaliyesi içeriği malların müşteri adına düzenlenen fatura içerikleri ile karşılaştırılması yapılamamış, böylelikle iade edildiği iddia edilen mallarla ilgili olarak müşteri tarafından davalı şirket adına düzenlenmiş iade faturası sunulmamıştır. Diğer yandan malların davalıya teslim tarihinden çok sonra 30/12/2013 tarihinde reklamasyon faturası tanzim edildiği anlaşılmaktadır. Diğer yandan ayıp iddiası bakımından faturalara konu kumaşlarda; toplam da 5.000 mt yakın Brode tabir edilen kumaşın davacı tarafça davalıya teslim edildiği, keşif sırasında ayıplı olduğu beyan edilen ürünlerin lacivert ve pembe renkli brode kumaşlardan kalan kesilmiş haldeki parçalar olduğu ve bu parçaların çuvallar içerisinde saklandığının belirtildiği görülmüştür. Yapılan incelemede depoların çıplak gözle görülebilecek, irili ufaklı delikler şeklinde ve açık ayıp niteliğinde bulunduğu, lacivert renkli kumaş parçalarını içeren çuvaldan çıkarılan parçaların ise büyük oranda ayıpsız olduğu buna göre bordo renkli brode kumaşta lacivert renkli brode kumaşa göre daha yoğun hatalar gösterdiği, davacı tarafça teslim edilen kumaşların kesilip ürüne çevrilmiş olması nedeniyle yaklaşık 60 kg lık ayıplı kumaş telefinin, teslim edilen yaklaşık 5.000 mt lik brode kumaşa ne oranda ve ne yoğunlukta ( birkaç partide yoğun şekilde yada teslimata ait tüm kumaşlarda gelişigüzel şekilde)yayıldığının tespitinin mümkün olmadığı, bu itibarla kesilmemiş hatalı kumaş değerlendirmesinde bulunulamadığı, ancak yukarıda belirtilen tespitler karşısında kumaşlarda dağılımı tam olarak tespit edilemeyecek nitelikte “açık ayıp” özelliği gösteren hatalar bulunduğu sonucuna varılmıştır. TBK 470 Maddesi ayıplı ifa durumunda iş sahibine seçimlik haklar tanımış olup, iş sahibi eseri redde hazır olduğunu beyanla sözleşmenin feshini, eseri alıkoyup, bedelden indirim yapılmasını ve ayrıca genel hükümlere göre tazminat isteme haklarını kullanabilir, yine TBK 474 maddesi de, iş sahibinin eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorunda olduğunu hüküm altına almıştır. Keza 477 madde de eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra yüklenicinin her türlü sorumluluktan kurtulacağı ifade edilmiştir. Yukarıda belirtildiği üzere dava konusu malların bir kısmına ilişkin mevcut ayıpların çıplak gözle görülebilen açık ayıp niteliğinde olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Ancak davalı taraf malların geç teslimi ve ayıp bildiriminin süresi içerisinde yaptığına dair bir delil sunmadığı gibi TTK 21/2 maddesinde faturaya 8 gün içinde içeriği hakkında itirazda bulunmayarak fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağına dair faturanın ispat kuvvetine ilişkin düzenleme ve her iki tarafın birbirini teyit eden ticari defter ve dayanak kayıtları bu kapsamda göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu borç miktarınca davacının alacaklı olduğunun kabulü gerekir. Diğer yandan tüm faturalar taraf defterlerinde kayıtlı olup, davalının yukarıda belirtilen şekilde ve son teslim sonrasında da kısmi ödemelerde bulunmuş olması dikkate alınarak borçtan sorumlu olduğu, aynı sebeple alacağın likit ve itirazın da haksız olduğunun kabulü ile davacı yararına icra inkar tazminatı tayini gerektiği” şeklindeki gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 31/10/2017 tarih ve 2017/506 E – 2017/751 Sayılı kararı ile “Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili amacıyla girişilen icra takibine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemlerine ilişkindir. Taraflar arasında sözlü eser sözleşmesi bulunduğu ihtilafsızdır. Davacı taşeron; davalı ise yüklenicidir. Davacı tarafça brode kumaş tabir edilen ürünler üretilerek teslim edilmiş, fatura düzenlenmiş olup, faturaların her iki taraf defterlerinde kayıtlı olduğu ve davacı taşeronun 24.184,84 TL alacaklı olduğunun defterlerde kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf bir kısım kumaşın ayıplı olup olmadığı, ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı, ayıplı ise bu sebeple bakiye iş bedeli alacağından ne miktar indirim yapılması gerektiği hususlarına ilişkindir. Davalı yüklenici, ürünleri teslim ettiği dava dışı iş sahibi ….ve Tic.AŞ tarafından kendisi adına reklamasyon faturası düzenlendiğini ileri sürmüş ise de kendisi tarafından davacı adına bu yönde düzenlenmiş bir fatura ibraz etmemiştir.
Davacı tarafça … . İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasında girişilen icra takibinde 24.184,08 TL asıl alacağın yıllık % 13,75 ve değişen oranlarda ticari temerrüt faiziyle birlikte tahsili istenmiş, süresi içerisinde davalı tarafça itiraz edildiğinden takibin durduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece dava konusu kumaşlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişilerce düzenlenen 09/12/2016 tarihli raporda, her iki taraf defterlerinde de 24.184,08 TL davacı alacağının göründüğünü, davalının müşterisi ….AŞ tarafından düzenlenen 30/12/2013 tarih ve 12.580,97 TL reklamasyon faturasının davacı cari hesabından düşüldüğünü, davalının geç teslim ve ayıp hususunu ve ayıp ihbarını süresinde yaptığını ispat etmesi gerektiğini, davalının sadece ürünlerin gizli ayıplı olduğunu belirtmekle yetinip bu konuda geçerli bir delil sunmadığını, bu nedenle ayıp ve geç teslim nedeniyle bakiye alacağın davacıya ödenmediği hususunun yerinde olmadığını, TTK’nın 21/2 maddesine göre 8 gün içinde faturaya itiraz edilmediğini, ticari defterlerde yer aldığı şekliyle davacının alacaklı olduğunun kabulü gerektiğini, faturaya dayalı takip yapıldığından alacağın likit olduğunu ve icra inkar tazminatı şartlarının oluştuğunu belirtmişlerdir.
Bilirkişilerce düzenlenen 19/10/2016 tarihli ek raporda ise, davalı tarafça sunulan 60 kg civarinda defolu kumaş telefinin görüldüğünü, defoların çıplak gözle görülebilecek irili-ufaklı delikler şeklindeki açık ayıplar olduğunu, davacı tarafından teslim edildiği ifade edilen kumaşlardan konfeksiyon işlemlerinde kesim sırasında ayrılan defolu kısımlar olduğunu, kumaşların kesilip ürüne çevrilmiş olması nedeniyle; yaklaşık 60 kg’lık ayıplı kumaş telefinin, teslim edilen yaklaşık 5000 metrelik brode kumaşa ne oranda ve ne yoğunlukta yayıldığının tespitinin mümkün olmadığını belirtmişlerdir.
Dinlenen tanıklardan …, ilk brode tesliminden sonra davalı şirket elemanlarından …’in gelerek malda delikler ve patlaklar olduğunu belirttiğini; tanık … bu olayı …’dan duyduğunu; tanık … boyama sırasında ürünlerde delikler olduğunun müşterilerce bildirilmesi üzerine durumu davacı tarafa söylediğini, hatta ürün örneklerini de götürdüğünü belirtmiş; tanık … de ayıp hususunu davalı yetkilisi … beyden duyduğunu ve karşı tarafı aramasını söylediğini, ancak ürün konusunda bilgisinin bulunmaması nedeniyle karışmadığını; tanık … ve … ise ayıp konusunda bilgileri bulunmadığını bildirmiştir.
Somut olay incelendiğinde, taraflar arasında brode kumaş üretimine ilişkin sözlü eser sözleşmesi bulunmakta olup, davacı bakiye iş bedelinin tahsili istemiyle giriştiği icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiş, mahkemece davalının açık ayıp nedeniyle ayıp ihbarını süresinde yaptığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Eser sözleşmelerinde ayıp, eserde sözleşme ve işin niteliğine göre bulunması gereken bazı vasıfların bulunmaması ya da olmaması gereken bazı bozuklukların bulunması olarak tanımlanır. Ayıp ihbarının yapılması ve eserin teslim ya da iadesi, maddi vakıa niteliğinde olduğundan bunların her türlü delil ve tanık beyanı ile ispatlanabileceği kabul edilmektedir. (bkz.Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 12/06/2017 tarih ve 2016/1037 esas, 2017/2513 karar sayılı kararı) Yargılama sırasında dinlenilen tanıklarca davalı tarafça ayıp ihbarında bulunulduğu beyan edilmesine rağmen, mahkeme tarafından bu delil hiç değerlendirilmemiştir. Mahkemece bilirkişilerden alınan rapor ve ek raporda davaya konu kumaşlarda açık ayıp niteliğinde deliklerin bulunduğu, ancak bunun toplam kumaşa dağılım oranının tespit edilemeyeceği belirtilmesine rağmen, tespit edilen bu açık ayıpların davacının kumaş üretimi esnasında mı, yoksa davalıya tesliminden sonra kumaşlara uygulanan diğer işlemler sırasında mı oluşacağı hususunda herhangi bir inceleme ve değerlendirme bulunmamaktadır. Az yukarıda değinilen tanık beyanlarından ayıp ihbarının süresinde yapıldığı anlaşıldığından, mahkemece bilirkişilerden bu hususları açıklayıcı nitelikte ek rapor alınması; eğer ayıplar davacı üretiminden kaynaklanıyor ise taraflar arasında toplam yapılan işin miktarı ve tutarı ile davalı tarafından ayıplı olduğu iddiası ile incelemeye sunulabilen ayıplı kumaş miktarı değerlendirilerek iş bedelinden ayıp nedeniyle indirilmesi gereken tutar bilirkişilere tespit ettirilerek ve ispatlanan ödemeler de dikkate alınmak suretiyle, talep hususunda elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi; ayıpların davacıdan kaynaklı olmadığı ve teslimden sonra oluştuğunun belirlenmesi halinde ise şimdiki gibi karar verilmesi gerekirken, ayıp ihbarı iddiasının tanık beyanlarıyla ispatına ilişkin delil dikkate alınıp değerlendirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. ” şeklindeki gerekçeyle mahkememiz kararının kaldırılmasına karar vermiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin kararında belirtildiği şekilde ve kararda belirtilen hususlarda inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verilmiş, 12/02/2020 tarihli ek raporda özetle ve neticeten; Kasaya sunulan faturalarda yer alan kumaşların toplam tutarının 4.890 m karşılığı KDV dahil 57.036,96 TL olduğu, davacı yanca teslim edilen kumaşların kesilip ürüne çevrilmiş olması nedeniyle yaklaşık 60 kg’lık ayıplı kumaş telefinin, teslim edilen yaklaşık 5000 metrelik brode kumaşa ne oranda ve ne yoğunlukta yayıldığının tespitinin mümkün olmadığı, dava konusu giyimlik brode dantel kumaşların keşif sırasında sadece defolu kesim artığı parçaları görülebildiğinden kök rapordaki tespitler korunarak 60 kg’lık defolu, kesim artığı kumaşın toplam kumaş miktarına oranı, kasa içeriği irsaliyelerde yer alan toplam kumaş miktarı (4.890 m) dikkate alınarak ve dava konusu kumaş ve benzerlerinin diğer boyutlarına ilişkin (en, gramaj) piyasa üretim değerleri incelendiğinde en için 160-130 cm, gramaj için 160 g/m2 – 140 g/m2 aralıklarında değiştiği, buna göre kumaşın kesilmemiş halde ortalama eni 140 cm ve ortalama gramajı 150 g/m2 alınarak yapılan hesaplamada 4.890 metre kumaşın 1.026,90 kg’a ((1.4 x 4.890 x 150)/1000) karşılık geldiği, toplam 4.890 m kumaşın %5,84’ü 285,57 m defolu kumaşa karşılık geldiği, defolu kumaş tutarının ise toplam KDV hariç 3.084,16 TL, KDV dahil 3.330,89 TL olduğu tespitlerinde bulunulmuştur.
Yapılan yargılama neticesinde ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin kararı ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında sözlü olarak kurulan davacının taşeron davalının ise yüklenici olduğu eser sözleşmesi bulunduğu, davacı tarafça brode kumaş üretilerek davalıya teslim edildiği, faturalar düzenlendiği, faturaların her iki taraf defterlerinde kayıtlı olduğu ve davacının 24.184,84 TL alacaklı göründüğü, borç bakiyesi ile ilgili taraf kayıtlarında tam mutabakat bulunduğu, uyuşmazlığın teslim edilen bir kısım kumaşın ayıplı olup olmadığı, ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı, ayıplı ise bu sebeple bakiye iş bedeli alacağından ne miktarda indirim yapılması gerektiği noktasında toplandığı anlaşılmıştır. Dinlenen tanıklardan …, ilk brode tesliminden sonra davalı şirket elemanlarından …’in gelerek malda delikler ve patlaklar olduğunu belirttiğini; tanık … bu olayı …’dan duyduğunu; tanık … boyama sırasında ürünlerde delikler olduğunun müşterilerce bildirilmesi üzerine durumu davacı tarafa söylediğini, hatta ürün örneklerini de götürdüğünü belirtmiş; tanık … de ayıp hususunu davalı yetkilisi … beyden duyduğunu ve karşı tarafı aramasını söylediğini, ancak ürün konusunda bilgisinin bulunmaması nedeniyle karışmadığını beyan etmesi karşısında ayıp ihbarının süresinde yapıldığı kabul edilmiş, bilirkişilerce ayrıntısına yer verildiği şekilde tespit edilen ayıpların işin tesliminden sonra gerçekleştiği ve/veya davacıdan kaynaklanan sebeplerle oluşmadığı elverişli delillerle ispat olunamadığından defolu kumaş bedeli olan KDV dahil 3.330,89 TL’nin 24.184,84 TL bakiye iş bedelinden indirilmesi gerektiği ve davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 20.853,19 TL alacaklı olduğu, diğer yandan davaya konu alacak miktarının teknik incelemeyle tespit edilmiş olması karşısında alacağın likit olmadığı ve icra inkar tazminatı istem koşullarının gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varılmış davanın kısmen kabulüne, icra inkar tazminatı isteminin reddine dair aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalının …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının 20.853,19 TL asıl alacak yönüyle KISMEN İPTALİNE, takibin 20.853,19 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi yürütülmesi suretiyle kaldığı yerden DEVAMINA, fazlaya ilişkin yerinde görülmeyen istemin REDDİNE,
2-Alacağın likit olmaması nedeniyle davacının icra inkar tazminatı isteminin REDDİNE,
3-Alınması gereken 1.424,48-TL nisbi ilam harcından peşin alınan 292,15-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 1.132,33-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA, (2014/1053- 2016/893 Esas- Karar numaralı kararla tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla)
Davacının ilk dava açılırken peşin olarak yatırdığı 292,15-TL harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacının yaptığı ilk masraf 35,60-TL, 1.500,00-TL bilirkişi ücreti, 400,00-TL posta gideri ücreti olmak üzere toplam 1.935,60-TL’nin red ve kabul oranına göre 1.669,00-TL ‘nın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, arta kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalının posta gideri olarak yaptığı 95,00-TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 13,08-TL ‘nın davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, arta kalan kısmın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.400,00-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.330,89-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından sarfedilmeyen kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine İADESİNE,
9-Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 67/1. maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın ve hükmün taraflara tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair;taraf vekilleri yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.03/07/2020

Katip …
e-imzalıdır .

Hakim …
e-imzalıdır .