Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2016/994 Esas
KARAR NO:2023/924
DAVA:Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ:20/09/2016
KARAR TARİHİ:30/11/2023
Mahkememizde görülmekte olan Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkili …’ın, diğer müvekkilleri … ile …’ın müşterek çocuğu olduğunu, davalı … Sigorta A. Ş.’nin ise, (… Diploma Tescil Nou) Kadın Doğum Uzmanı Dr. …’nın Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesini tanzim ederek tarifede belirlenen 800.000,00-TL’lik teminat limiti dahilinde maddi, manevi zarardan doğan sorumluluğu üstlendiğini, Sigorta Bilgi ve Yönetim Merkezi’nden yapılan 19/09/2016 tarihli sorgulamada anılan poliçenin davalı sigorta şirketi tarafından tanzim edildiğini, davalı … Sigorta A. Ş.’nin sorumluluğunun, TTK’nun 1485/1 hükmünün TTK 1458 hükmüne atfı nedeniyle geriye dönük 10 yıllık süreyi de kapsadığını, zamanaşımı süresinin ise TTK 1482 nedeniyle de 10 yıl olduğunu, müvekkili …’ın, hamileliği boyunca davalının sigortalısı doktor tarafından takip edildiğini, ne var ki, anılan doktorun genel olarak tıbbi kötü uygulaması sonucu, down sendromu ve bilişsel gelişimde geriliğin hamilelikte teşhis edilmediğini ve küçük …in down sendromlu ve bilişsel gelişimde geri olarak doğduğunu, bağlayıcı ve sınırlayıcı olmamak üzere davalının sigortalısı doktorun tıbbi kötü uygulamalarının özetle: a. Bilgilendirmeme, b. Aydınlatılmış rıza (onam) almama, e.Teşhiste kusur, d. İleri testleri önermeme, e. Ultrason kullanımında ihmal, f. Ultrason bulgularını değerlendirmeme, g. Konsültasyon istememe, h. CVS/ Amniosentez yapmama, olarak sayılabileceğini, yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre hasta-hekim ilişkisinin vekâlet sözleşmesi kapsamında olup doktorun yüksek özen borcu altında olduğundan, hastanın müterafik kusuru bulunmadıkça gerçekleşen zarardan en hafif kusurundan dolayı zararın tamamından sorumluluğun söz konusu olduğunu, Down Sendromunun, bilişsel gelişimde gerilik, hayat boyu devam eden bir iş göremezlik hali olup öncelikle müvekkili …’ın bu iş göremezlik hali nedeniyle maddi zarara uğradığını ve dahi bizzat bu acıyı yaşam boyu çekecek olması nedeniyle de manevi zarara uğradığının izahtan vareste olduğunu, BK 56/2 hükmünün Borçlar Kanunuma yeni giren bir hüküm olup bu kapsamda artık bedensel zarara düçar olan kimsenin yakınlarına da manevi tazminat ödeneceğinin yasal olarak öngörüldüğünü, bu kapsamda müvekkilleri anne … ve baba …’ın, hayat boyu çocuklarının Down sendromlu ve bilişsel gelişimde geri olarak görerek acı çekmeye devam edeceklerinin de tartışma dışı olduğunu, neticede, davalının sigortalısı doktorun tıbbi kötü uygulaması sonucu bebeğin down sendromlu ve bilişsel gelişimde geri olduğunun saptanamamış ve doğumdan sonra …’ın Down sendromlu ve bilişsel gelişimde geri olduğunun anlaşıldığını, …’ın işgöremezlik (sakatlık ve/veya özürlülük) oranının, 01/03/2016 tarihli, TC Sağlık Bakanlığına Bağlı Dr. … Eğitim ve Araştırma Hastanesi Özürlü Sağlık Kurulu Raporu ile yüzde (%)65 olarak tespit edildiğini, davalarında davalının sigortalısının tam kusuruna dayanılmayarak müteselsilen talepte bulunulduğunu belirterek, müvekkili Küçük … için 10.000,00-TL iş göremezlik tazminatı, 60.000,00-TL manevi tazminat, müvekkili … için 30.000-TL manevi tazminat, müvekkili Musa İslam lar için 30.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 130.000,00-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 22/07/2022 tarihli talep artırım dilekçesi ile talebini … yönünden maddi tazminat bakımından 680.000,00-TL’ye yükseltmek suretiyle, toplam 800.000,00-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … Sigorta A. Ş. vekili cevap dilekçesi ile; … Halk Hastanesi’nde davacı …’a dava dışı Dr. … tarafından gerçekleştirilen gebelik takiplerinde özensiz ve hatalı davranılarak bebeğin down sendromlu olduğunun tespit edilemediğini, dava dışı Dr. …’nın mesleki faaliyetlerinin müvekkil şirket tarafından düzenli Zorunlu Hekim mesleki sorumluluk sigorta poliçesi ile teminat altına alındığını ve bu sebeple ortaya çıkan zarardan müvekkili şirketin sorumluluğu bulunduğu iddiasında bulunulduğunu, öncelikle tüm hasta kayıtları dosyaya sunulduğunda ek beyanda bulunmak haklarının saklı tuttuklarını, müvekkilinin sorumluluğundan bahsedebilmek için poliçe genel şartları gereğince; hekimin “Tıbbi Uygulama Hatası” niteliğinde bir kusurunun bulunması gerektiğini, borçlar kanunu vekalet hükümlerinde tanımlanan şekilde kurulmuş olan hasta-hekim ilişkisinde, hekimin ve dolayısıyla müvekkili sigorta şirketinin hukuken sorumluluğundan bahsedebilmek için Hastane-hekim-hasta arasındaki bir tedavi ilişkisi, hukuka aykırılık, kusurlu davarınış, zarar ve uygun nedensellik bağı şartlarının birlikte bulunmasının zorunlu olduğunu, Down Sendromunun insanda genetik düzensizlik sonucu fazladan bir kromozomun mevcut olması hali olduğunu, bunun bir hastalık değil genetik farklılık olduğunu, dünya çapında yapılan araştırmalarda her 800 doğumda bir görüldüğünü, down sendromunun anne karnındayken tanılanma imkanının, belirli sürelerde yapılabilen gebelik tetkikleri ile oldukça sınırlı ve çoğu zaman imkansız olduğunu, davacı tarafın isnatlarında dayanak olarak gebelik tetkiklerinin de ( ikili-üçlü -dörtlü) tanı testi değil, tarama testi olduğunu, yalnızca risk durumunu tarayabilen testler olduğunu, bu testlerin hastanın rızasına bağlı olduğunu ve Dr. … tarafından davacı gebeye 06/06/2014 tarihinde gebeliğin 14. haftasında yapılan muayenede ileri tetkik yöntemi olarak amniosentez önerildiğini fakat davacı tarafından bu testin yaptırılmadığını, bu nedenle sigortalı hekime atfı kabil kusur bulunmadığından müvekkili şirketin bu iddiaya dayalı hukuki sorumluluğunun, tazmin yükümlülüğünün doğmayacağını, anne karnında Down Sendromunun tespit edilmesi halinde fetüse müdahale imkanının olmadığını ve bunun tıbben mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce davacıların nufüs kayıt örnekleri, sosyal ve ekonomik durum araştırmaları, sigortalı Dr. …’nın tıbbi uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi, anne ve çocuk hastane kayıtları ve evrakları, davacı küçük tedavi evrakları, SGK medula kayıtları, kromozom analizi raporu, çözüger raporu, uzman mütalaaları dosyamız arasına alınmış, farklı bilirkişi heyetlerinden rapor temin edilmiştir.
Perinatoloji uzmanı Prof. Dr. …, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Prof. Dr. …, tıbbi biyokimya uzmanı öğretim üyesi Dr. … ve … Üniversitesi tıp hukuku anabilim dalı başkanı öğretim üyesi Dr. … …’tan oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen ve Dr. … …’ın muhalefet şerhi düştüğü 06/10/2023 tarihli raporlarında; 41 yaşındaki hasta …’ın, gebeliğin ilk defa 14. haftasında 06/06/2014 tarihinde Dr. …’ya başvurduğunu, bu tarihte yapılan muayene sonucu hasta notlarına doktor tarafından “Amniyosentez önerildi” ibaresinin düşüldüğünü, daha sonra hastanın 27/06/2014 tarihinde 17 haftalık gebe iken, 15/08/2014 tarihinde 24 haftalık gebe iken; 12/09/2014 tarihinde 28 haftalık gebe iken, 14/10/2014 tarihinde 32 haftalık gebe iken olmak üzere toplamda 5 defa Dr. …’ya muayene olduğunu, 20/11/2014 tarihinde doğum yaptığını, doğumun sorunsuz geçtiğini, doğum doğum sonrası doğan bebeğin Down Sendromlu olduğunun tespit edildiğini, doktor tarafından olası Down Sendromu riski hakkında bilgilendirme yapıldığı ve 41 yaş nedeni ile yüksek Down Sendromu riski nedeniyle tanı testi olarak amniosentez seçeneğinin sunulduğunu, gebenin Down Sendrom riskini göz ardı edip tanı testine gerek duymadığının muayene kayıtlarından kendisinin imzasının bulunması ile anlaşıldığını, burada imtina edilen durumun sonucu olan Down Sendromlu çocuk sahibi olma gerçeğinin, gebenin kendi tercihi sonucu olduğunu, doktorun muayene ve bilgilendirme eksikliğinden kaynaklanan bir sebep-sonuç ilişkisinin söz konusu olmadığını, dolayısıyla illiyet bağının mevcut olmadığını, gerçekleşen tıbbi hizmetin, tıbbi standartlara uygun olarak sağlandığını, Hasta Hakları Yönetmeliği madde 18/2’ye göre hastanın, tıbbi müdahale gerçekleştirecek sağlık meslek mensubu tarafından sözlü olarak bilgilendirilmesi gerektiğini, hastanın, Down sendromu hakkında bilgilendirilmediğini, bu sebeple gerekli testleri yaptırmadığını iddia etmekte olduğunu, ancak zaten ileri yaş nedeni ile artmış Down Sendromu riski hakkında hastanın bilgilendirildiği ve tanı testinin sonuca götüreceği bilgisinin kendisine verilmiş olduğunu, Down Sendromu tanısı için amniosentez işleminin görüşüldüğü şartlarda, sadece risk-ihtimal belirme testi olan diğer tarama testlerinin söz konusu olamayacağının aşikâr olduğunu, dolayısı ile hastanın iddiasının yersiz olduğunu, gebelik muayenesi esnasında mevcut muayene bulguları yanında söz konusu olası riskler hakkında gebeye bilgilendirme yapılmakta olduğunu, bu dosya özelinde bilgilendirmenin sağlandığının görülmekte olduğunu, aydınlatılmış onam formu konusunda; tıbbi müdahalelerde vücut bütünlüğünü etkileyen her türlü invaziv (girişimsel) işlem veya ameliyat öncesi aydınlatılmış onam almanın zorunlu olduğunu, aydınlatılmış onam adı verilen bu durumun, yapılacak olan işlemin yarar ve olası getireceği riskleri hakkında ayrıntılı sözel bilgilendirme sonunda ayrıca bu bilgilendirmenin (söz konusu işlemin getireceği ve risk taşıyacağı durumları) yapıldığının yazılı olarak belgelendirilmesi işlemi olduğunu, bunun dışında yapılan diğer sözel bilgilendirmen muayenenin bir parçası olduğunu ve muayene notuna doktorun not olarak bunu belirtebileceğini, bu durumun aydınlatılmış onam formu tanımına girmediğini, Dr. … tarafından gebeye olası Down Sendromu riskinin yüksek olduğu ve bu sebeple Amniosentez seçeneğinin sunulmuş olduğunun yazılı kayıtlardan anlaşılmakta olduğunu, yapılan değerlendirmede Hekimlikte tıbbi standartlara göre hekimlik hizmetinin verilip verilemdiği hususunun tıp doktrininde üzerinde durulması gereken bir durum olduğunu ve bu dosya incelemesinde hekimlik hizmetinin tıbbi standartlarda verilmiş olduğunun açık ve net olduğunu, tıbbi doktrinde hekimlik hizmetinin verilmesinde gerekli özen ve dikkatin sağlanmasının esas olduğunu ve bu dosyanın incelenmesinde özen ve dikkat eksikliğinin söz konusu olmadığını, Dr. … … muhalefet şerhi ile; davacı anneye amniyosentez önerildiğinin ispatlandığı kabul edildiğinde dahi 14. haftanın ikili tarama testi açısından uygun hafta olduğunu ve kendine özgü riskin belirlenebilmesi amacı ile ikili tarama testi konusunda aydınlatılması gerektiğini, dosyadaki mevcut bilgi ve belgelerin davacının aydınlatıldığının ispatı bakımından yeterli olmadığını, bu konuda nihai takdirin mahkemeye ait olduğunu, mahkemece ispat bakımından bu yetersizliğin aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediği şeklinde kabul edilmesi halinde anne ve baba nezdinde oluşan maddi ve manevi zarardan davalı şirketin sorumlu olacağını; ancak çocuk yönünden tazminat taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını belirtmişlerdir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı hep birlikte incelenmiştir. Buna göre; davacılar … ile …’ın, davacı küçük …’ın anne ve babası olduğu, …’ın, gebelik takibinin dava dışı sigortalı doktor … tarafından yapıldığı, küçük …’ın 20/11/2014 tarihinde down sendromlu olarak dünyaya geldiği, davalı sigorta şirketinin dava dışı doktor …’nın 17/08/2016-17/08/2017 tarihlerini kapsayan dönemde Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sorumluluğunu üstlenen sigorta şirketi olduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamında … Hospital’dan celbedilen davacı annenin gebelik takibine ilişkin bilgi ve belgeler ile temin edilen bilirkişi raporu dikkate alındığında, 41 yaşında gebe …’ın … Hospital’a ilk defa 06/06/2014 tarihinde 14 haftalık gebe iken başvurduğu, hastayı muayene eden Dr. … tarafından “Hasta Kabul Defteri”ne hastanın kaydına tedavi bölümüne “Amniosentez önerildi” ibaresi ile bilgilendirmenin yapılmış olduğu, bu kısmın hasta … tarafından da imzalandığı, ancak hastanın bu testi yaptırmadığı, sonraki başvurularının 27/06/2014, 15/08/2014, 12/09/2014, 14/10/2014 tarihlerinde olduğu, hastanın 20/11/2014 tarihinde doğum yaptığı, doğum sonrası doğan bebeğin down sendromlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, down sendromu tarama-risk belirleme testleri, ikili, üçlü, dörtlü test ve Fetal-DNA ya da Non-İnvaziv Prenatal Tarama(NIPT) testleri olup, ikili testin gebeliğin erken döneminde 11. ila 14. haftalar arasında down sendromu riskini hesaplamak için yapıldığı, down sendromu riskini/ihtimallerini hesapladığı ve bu sonuca göre tanı testine gerek duyup duymayacağına gebenin kendisinin karar vermesi gerektiği, üçlü testin gebeliğin ikinci trimester dönemi içerisinde yapılabileceği, ideal olarak 16. ila 18. haftalar arasında yapıldığı, bilgisayar programının 3 hormonun gebelik haftası ve kiloya göre normalden sapmalarını belirlediği ve yaşla birlikte anne adayında down sendromlu bebek taşıyor olma riskini belirlediği, Fetal-DNA(NIPT) testinin gebeliğin 10. haftasından başlayarak belirli genetik durumlar için kullanılan bir tarama riski belirleme testi olduğu, gebeliğin 10. haftasından başlanarak anneden alınan kan ile testin uygulandığı, NIPT doğumda en sık görülen üç trizomi durumu olan down sendromunun, edwards sendromu ve Patau sendromu riskini hesapladığı testlerdir. Risk belirleme testlerinde saptanan risk durumuna göre gebenin, kromozom(down sendromu) tanı testine gerek duymayacağına kendisinin karar vermesi gerektiği, hattı bazı durumlarda gebenin, tarama-risk testine gerek duymadan doğrudan kromozom tanı testi isteğinde bulunabileceği, kromozom(down sendromu) tanı testlerinin ise amniyosentez(bebeğin kesesinden su alınması), koryon villus örnekleme(bebeğin plasentasından örnek alınması) ve kordosentez(bebeğin kordonundan kan alınması) olduğu, amniosentez, koryon villus örnekleme ve kordosentezin down sendromu tanısı için yapılacak test olup, belli oranda gebelik kaybı riskini taşıyan işlemlerdir. Somut olayda … Hospital’a başvuran ve burada davacı gebe …’ı ilk olarak 06/06/2014 tarihinde muayene eden Dr. …’nın “Hasta Kabul Defterinde” açıkça görüldüğü üzere hastaya doğrudan “Amniosentez” testi yaptırmasını önerdiği, bu hususun hasta … tarafından da hasta kabul defteri imzalanmak suretiyle doğrulandığı, ancak hasta tarafından söz konusu testin yaptırılmadığı açıktır. Bu husus dikkate alındığında, hastanın, dava dışı sigortalı doktor tarafından down sendromu hakkında bilgilendirildiği açıktır. Nüfus kayıtlarının incelenmesinden hasta …’ın 30/01/1973 doğumlu olduğu, hastaneye başvurduğunda 41 yaşında olduğu anlaşılmaktadır. Hastanın yaşının ileri olması nedeniyle down sendromu riski yüksek olup, doktor tarafından bu amaçla daha kesin tanı konulabilmesi amacıyla hastaya bu dönemlerde yapılabilen diğer tarama testleri önerilmemiş, doğrudan daha kesin sonuç veren amniosentez önerilmiş bulunmaktadır. Nitekim, hasta kabul defterinin incelenmesinden, aynı tarihte aynı hastaneye başvuran ve yine Dr. … tarafından muayene edilen ve hasta kabul defterinde, davacı …’ın 2 sıra üstünde bulunan başka bir hastaya ise “ikili test” önerildiği görülmektedir. Bu husus da, doktorun, hastanın yaşını dikkate alarak, daha ileri bir tanı testini hastaya önerdiğini doğrulamaktadır. Mevzuatımızda hekimin aydınlatma yükümlülüğünün ispatı hususunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Hastanın bilgilendirildiği her türlü yolla ispat edilebilecektir. Dosya kapsamına sunulan hastane kayıtları ve özellikle 06/06/2014 tarihli “Hasta Kabul Defterindeki” kayıtlar dikkate alındığında, dava dışı sigortalı doktorun hastasını bilgilendirdiği hususunu ispat ettiği ortadadır. Bu hususlar dikkate alındığında, dava dışı sigortalı Dr. …’nın, gebeyi olası down sendrom risk belirleme testleri hakkında gerekli bilgilendirmeyi yaptığı, hekimlik hizmetinin tıbbi standartlarına göre hizmet verdiği, özen/dikkat eksikliğinin söz konusu olmadığı sonucuna varılmaktadır. Davalı sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalısının sorumluluğuna dayanmakta olup, somut olayda dava dışı sigortalı Dr. …’nın, davacı hastaya vermiş olduğu hekimlik hizmeti bakımından herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından, davalı sigorta şirketinin, talep edilen tazminatlardan sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, davalı sigorta şirketi hakkında açılan davaların reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar tarafından davalı aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davalarının ayrı ayrı REDDİNE,
2-Maddi tazminat davası yönünden alınması gerekli 269,80-TL ve manevi tazminat davası yönünden alınması gerekli 269,80-TL olmak üzere toplam 539,60-TL karar ve ilam harcının, davacılar tarafından peşin ve ıslah harcı olarak olarak yatırılan toplam 2.732,41-TL’den mahsubu ile fazladan yatan 2.192,71-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
3-Davalı taraf, küçük …’a velayeten … ve … tarafından açılan maddi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT 13/4 maddesi gereğince belirlenen 17.900,00-TL vekâlet ücretinin, küçük …’a velayeten … ile …’dan alınarak davalı tarafa verilmesine,
4-Davalı taraf, küçük …’a velayeten … ve … tarafından açılan manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT 10/3 maddesi gereğince belirlenen 17.900,00-TL vekâlet ücretinin, küçük …’a velayeten … ile …’dan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı taraf, davacı … tarafından açılan manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT 10/3 maddesi gereğince belirlenen 17.900,00-TL vekâlet ücretinin, davacı …’dan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Davalı taraf, davacı … tarafından açılan manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT 10/3 maddesi gereğince belirlenen 17.900,00-TL vekâlet ücretinin, davacı …’dan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin, kendi üzerlerinde bırakılmasına,
8-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacılar ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının, kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacılar vekili, Davalı … Sigorta A.Ş. İle feri müdahil … ve ihbar olunan … … AŞ vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/11/2023
Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır