Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/867 E. 2018/652 K. 02.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/867 Esas
KARAR NO : 2018/652
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/08/2016
KARAR TARİHİ : 02/07/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; Müvekkili şirket davalıya satmış olduğu mallar karşılığında faturalar düzenlediğini, işbu faturaların bir kısmının bedelleri ödendiği ancak davalı taraf cari hesapta müvekkiline 40.938,28-TL borçlu olduğunu, işbu borcun ödenmemesi üzerine borçlu şirket aleyhine İstanbul… İcra Müdürlüğü … sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı ise kendisine gönderilen ödeme emrine kötü niyetli olarak ödemeyi geciktirmeyi amacıyla itiraz ettiğini, taraflar arasındaki fatura sevk irsaliyeleri ve ticari defter ve kayıtlar ile bu faturalara ilişkin tarafların vergi dairesine bildirimleri incelendiği zaman müvekkilinin alacaklı olduğunun görüleceğini, davalının kötü niyet tazminatın mahkum edilmesi için iş bu davayı açma zarureti hasıl olduğunu, bu nedenle davanın kabulü ile davalının inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; davacı yanın müvekkili şirket aliyheni İstanbul … İcra Müdürlüğü…Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlattığını, icra takibine itiraz edildiğini, taraflar arasında faturalar ve cari hesap ilişkisi olduğunu, ticari defterler üzerinde yapılacak inceleme neticesinde alacaklı olduğunun gözükeceğini, haksız ve hukuka aykırı olarak icra takibine itiraz edildiğini, itirazın iptali ile icra takibinin devamını talep ettiğini, davacının iş bu beyanlarına katılmanın mümkün olmadığını, açılan dava tamamen haksız ve yersiz ve kötüniyetli olduğunu, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında ticari bir işlemin olduğu ancak taraflar arasında herhangi bir alacak bakiyesinin olmadığı açık olduğunu, nitekim taraflara ait ticari kayıtlara defter ve belgelere bakıldığında da bu hususun görüleceğini, taraflara ait cari hesap ekstresine bakıldığında da bu durum ortaya çıktığını, yapılacak incelem sonucunda taraflar arasında dava konusu alacağın olmadığı da görüleceğini, bu nedenle yargılama sonunda %20 sinden az olmamak kaydı ile kötü niyetli tazminata hükmedilmesini,yargılama giderleri ve ücreti vekaletin de davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Bilirkişi raporuna göre; davacı tarafın 2013-2014-2015 dönemlerine ait ticair defter açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde yapıldığı görüldüğünü öte yandan ticari defterlerin yazdırılmış olduğunu, defterler üzerinde harhangi bir silinti, kazıntı veya karalamanın olmadığı görüldüğünü, davacı şirketin 2013-2014-2015 dönemine ait ticari defterlerinin sahibi lehine kesin delil olma vasfına sahip olup olmadığı hususunda mahkemeye ait olduğunu, davalı taraf ticari defterlerini incelemeye sunmadığını, davacı kayıtlarına göre 31/12/2015 tarihi itibariyle davacı firma davalı firmadan 41.024,92-TL alacaklı göründüğünü, söz konusu durum 31/12/2015 tarih ve 240 nolu kapanış yevmiye maddesinde kayıtlı olduğunu belirtmiştir.
Uyuşmazlık dava konu edilen cari hesap ilişkisine dayalı alacağın var olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858, Karar No : 2017/2944 sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir.
Tüm dosya muhteviyatı, bilirkişi tarafından ticari defterler üzerinde yapılan inceleme ve tespitler doğrultusunda takibe konu faturaların davacı ticari defterlerin kayıt gördüğü, davacı ticari defterleri delil olarak göstermiş aynı zamanda bu şekilde davalı ticari defterlerine de dayanılmış, davalı duruşmada ihtaratli kesin mehil verilmiş olmasına karşın defter ibrazından kaçınmakla davacı defterleri ve dosyadaki delillerin esas alınması gerektiği, davalının bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını mahkememizce kabul etmiş sayılması (Aynı yönde bkz; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/2759, Karar No: 2017/5005 sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2014/11-1159 Karar No : 2016/967, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858 , Karar No: 2017/2944 sayılı ilamları ), borcu olmadığı, ödeme yapıldığı, cari hesap incelendiğinde bunun anlaşılacağı savunmasında bulunan davalının bunu ispat ile yükümlü olmasına karşın bunun ispat olunamaması ( Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/10403, Karar No: 2017/5735 sayılı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/11362, Karar No: 2017/5839 sayılı ilamları) nedenleriyle davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edildiği kanaatine varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir.
İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Esas No : 2014/7674 ve Karar No : 2014/20655 sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de uyuşmazlığın alacağın miktarı ile ilgili değil var olup olmadığı noktasında toplandığından incelemenin alacağın var olup olmadığı hususunda mahkememizce yaptırılmış olması, alacağın faturaya dayalı olması (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No : 2013/2345 Karar No: 2013/6713 sayılı kararı ) sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın KABULÜ ile,
2-Davalının İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak ve faiz üzerinden DEVAMINA,
3-Kabul edilen alacağın (40.938,28 TL) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 8.187,56 TL TAKDİRİNE, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Alınması gereken 2.796,50 TL harçtan peşin alınan 494,44- TL harcın mahsubu ile bakiye 2.302,06-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının peşin olarak yatırdığı 494,44- TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacının yaptığı ilk masraf 34,25-TL, bilirkişi ücreti 400,00-TL, posta gideri 79,25-TL olmak üzere toplam 513,50-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 4.853,21 TL ücreti vekaletin davalıdan alınıp davacı tarafa VERİLMESİNE,
7-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara İADESİNE,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır