Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/767 E. 2019/668 K. 01.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2016/767
KARAR NO: 2019/668

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 21/07/2016
KARAR TARİHİ: 01/10/2019

Davacı tarafından davalı aleyhine , davalı tarafından da davacı aleyhine açılan Alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 04/03/2014 tarihli personel taşıma hizmet alım sözleşmesine yönelik tedarik sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme kapsamında işin ifasına başlanıldığını ve davalı ile tedarik sözleşmesinin herhangi bir sorun yaşanmadan ifa edildiğini, sözleşmenin 14/03/2016 tarihinde sona ereceğini, tarfların sözleşmenin yenilenmeyeceğine dair herhangi bir bozucu irade beyanında bulunmaması halinde sözleşmenin bir yıl daha devam edeceğini, davalı tarafından sözleşme sonunda böyle bir talep gelmediği için de sözleşmenin bir yıl daha uzatıldığını, davalı tarafından 29/06/2019 tarihli ihtarname ile sözleşmenin 14.3 maddesi uyarınca 01/08/2016 tarihinde fesih edildiğininbildirildiğini, ancak sözleşmenin diğer hükümleri uyarınca sözleşmenin davalı tarafından tek taraflı müvekkilinin yoksun kaldığı karın davalı tarafından ödenmesi gerektiğini, diğer yandan davalının sözleşmeyi haksız olarak feshetmesi nedeni ile müvekkilinin uğradığı zararların da manevi tazminat kapsamında davalıdan talep edildiğini, açıklanan nedenlerle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taraflar arasındaki sözleşmenin ihtiyati tedbir yolu ile devamına, fiili zararlarına karşılık 10.000.-TL’nin davalıdan tahsiline, bakiye alacaklarının belirsiz tespitine, kar mahrumiyetine karşılık 10.000.-TL’nin davalıdan tahsiline, bakiye alacaklarının belirsiz tespitine, 50.000.-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, alacaklarına avans faizi uygulanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

S A V U N M A /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, hukuki yarar yokluğu nedeni ile davanın reddinin gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin müvekkili tarafından usulüne uygun ve haklı bir şekilde feshedildiğini, taraflar arasında 04/03/2014 tarihinde bir sözleşme akdedildiğini ve davacı tarafından hizmet verilmeye başlandığını, ancak bir süre sonra servis firması hakkında çok sayıda şikayet gelmeye başladığını, bu hususlarda davacı şirketin birçok kez uyarıldığını, ancak uyarıların neticesiz kalması sebebi ile taraflar arasında akdedilen sözleşme ve teknik şartname gereğince müvekkili tarafından davacıya ceza faturaları düzenlendiğini, devam eden süreçte sorunların düzelmemesi sonucunda ise taraflar arasındaki sözleşmenin haklı olarak müvekkili tarafından feshedildiğini, müvekkili tarafından yapılan fesih bildiriminin de usulüne uygun olduğunu, TBK kapsamında davacının genel işlme koşullarının koruyucu hükümlerinden yararlanmasının hukuken mümkün olmadığını, davacının talep ettiği manevi tazminatın da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafından talep edilen kar mahrumiyeti ve fiili zarar taleplerinin ise gerek taraflar arasındaki sözleşmeye ve gerekse de yasaya aykırı olduğunu, davacının , uğradığını iddia ettiği zararlarını ispat etmesinin gerektiğini belirterek öncelikle davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, davanın esasına ilişkin savunma ve itirazlarının kabulü ile huzurdaki davanın ve tüm davacı taleplerinin reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

G E R E K Ç E /
Mahkememizde açılan dava öncelikle, görev, yetki, taraf sıfatı ve diğer dava şartları açısından incelenmiş ve mahkememizin görevli ve yetkili olduğu ve ayrıca diğer dava şartlarının da bulunduğu anlaşılmış olduğundan davanın esasına geçilmiştir.
Tarafların Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uyarınca hasrettikleri delilleri toplanmıştır.
Ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları, uyuşmazlık konusu tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, dava şartlarının bulunup bulunmadığı, ilk itiraz olup olmadığı, tarafların sulh olup olamayacakları ortaya konulmuş ve yargılama ön inceleme duruşmasında tarafların da onay verdikleri uyuşmazlık nitelendirmesi ile sonuçlandırılmıştır.
Dava, taraflar arasında akdedilen personel taşıma hizmet alım sözleşmesine yönelik tedarik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin haksız yere fesih edildiği ve sözleşmenin, TBK 20 vd. Maddelerinde düzenlenen “Genel İşlem Koşulları” ile “Güven Teorisine” aykırılık teşkil ettiği ve müvekkilinin maddi ve manevi zararının doğduğu iddia edilmiş, davalı tarafça sunulan cevap dilekçesinde ise, bu iddialar kabul edilmemiş ve ayrıca taraflar arasında akdedilen sözleşmenin feshine ilişkin bildirimin, taraflar arasındaki sözleşmeye ve yasaya uygun olarak yapıldığı, davacının tacir olması nedeniyle genel işlem koşullarından yararlanamayacağı ve bu nedenlerle davanın davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuş olup, bu haliyle de uyuşmazlığın, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin haksız fesih edilip edilmediği, genel işlem koşullarının somut sözleşmede uygulanıp uygulanamayacağı ve zararın varlığı ve yokluğu ile varsa zararın miktarı notlarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Burada, somut olayda uygulanacak olan, Genel İşlem Koşulları ve Sözleşme Serbestisi İlkesi hakkında kısaca bir bilgi vermek gerekirse;
Genel İşlem Koşulları;
Bir sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın m. 20 vd. uyarınca genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması için kanunda belirtilen ölçütlerin uygulanması gerekir. 6098 sayılı TBK’da da sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi gerekmektedir. Hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetimi, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında korumaktadır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulları nedeniyle yazılmamış sayılabilmesi için öncelikle, o hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu anlamda sözleşmenin tipi, türü ve niteliği önem taşımaz. Sözleşme eşya hukukuna, usul hukukuna veya ticari bir alım satıma, sigorta hukukuna, bankacılık hukukuna vs. ilişkin olabilir. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olabilmesi için ise, anılan hükmün genel işlem koşulunu kullanan tarafça, sözleşmenin kurulmasından önce, tek taraflı olarak, sadece o sözleşme için değil, çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla hazırlanmış ve karşı tarafın getirilen bu hükmü müzakere etmesine imkan tanımadan sözleşmenin imzalanmış olması gereklidir. Bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, objektif unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıkları önem taşımaz.
Bir sözleşmenin önceden ve çok sayıda kullanım amacıyla oluşturulup oluşturulmadığını tespitte değişik ölçütler kullanılabilir. Söz gelimi ortada matbu bir metin var ve kullanılan ifadeler soyut ve genel ise, birden fazla sözleşmede kullanma niyetiyle önceden oluşturulduğu kabul edilebilecektir. Diğer sözleşme metinleriyle özdeş ifadeler içermemesi tek başına, o sözleşmenin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulmasını engellemez. Bu noktada aranılacak en temel unsurlardan birisi de, genel işlem koşulunu kullanan tarafın, karşı tarafa bu hükmü, değiştirilmesini engelleyecek tarzda ve o niyetle sunmuş olmasıdır. Tek seferlik bir anlaşma için hazırlanan sözleşme metni için genel işlem koşulundan söz etmek mümkün değildir.
Genel işlem koşulu niteliğindeki bir hüküm, sözleşmenin taraflar arasında müzakere ve pazarlık sonucu imzalanmış ise, artık ortada hukuka aykırı bir sözleşme hükmünden değil, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, sözleşmede yer alan bireysel bir anlaşma hükmünden söz etmek gerekir. Ancak, bir sözleşmede, bütün hükümlerin tartışılarak sözleşmeye konulduğuna ilişkin kayıt konulması, TBK m. 20/3 uyarınca, onları tek başına genel işlem koşulu olmaktan çıkartmayacaktır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığını hangi tarafın ispat etmesi gerektiğine ilişkin TBK da açık bir düzenleme olmamakla birlikte, 6502 sayılı TK 5/3 maddesinden yola çıkılarak, önceden ve çok sayıda kullanmak amacıyla hazırlanmış belirli bölümleri boş olan ve sonradan doldurulan sözleşme hükümlerinin kural olarak müzakere edilmemiş olduğu, aksinin sözleşmeyi hazırlayan tarafça ispat edilmesi gerektiği kabul edilmeli, gerektiğinde bu konuda ticari ve eposta yazışmaları, fakslar, sözleşme taslaklı vs. ispat vasıtalarından yararlanılmalıdır.
Sözleşme Serbestisi İlkesi;
Genel olarak kişiler, özel hukuk alanında diğer kişilerle olan ilişkilerini hukuk düzeni içinde kalmak şartıyla diledikleri gibi düzenlerler. Bu olanak, Türk Borçlar Kanun’unda öngörülen sözleşme özgürlüğü ilkesinin bir sonucudur ve bu hak sözleşme hürriyeti prensibi ile Anayasa (m.48) tarafından da teminat altına alınmıştır.
Sözleşme özgürlüğü çerçevesinde kişiler kanun tarafından düzenlenmiş olan sözleşme tiplerinden ayrı karma veya nev’i şahsına münhasır sözleşmeler yapmak ve bunların koşullarını diledikleri gibi tespit etmek, buyurucu ve yasak koyan kurallara, ahlâk ve âdaba aykırı olmamak şartıyla kanun tarafından düzenlenmiş olan sözleşme tipini değiştirmek ve konusunu yasal sınırlar içinde tayin etmek hakkına sahiptirler. Dolayısıyla bu özgürlük, sözleşmeyi yapma, sözleşmenin karşı tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini düzenleme ya da değiştirme, sözleşmeyi ortadan kaldırma ve nihayet sözleşmenin tabi olacağı şekli belirlemeyi de kapsamakta olup, Borçlar Hukuku’nun temelini oluşturan bireysel sözleşme, öneri, karşı öneri ve kabul gibi irade açıklamalarının uygunluğu ve uyuşmasının sağlanması, sözleşme hükümlerinin tartışma ve pazarlık konusu yapıldığı sözleşmedir.
Tüm bu ilkeler ile taraf iddia ve savunmaları doğrultusunda mahkememizce, toplanmasına karar verilen tüm deliller toplanmış, gelen yazı cevapları ve diğer tüm belgeler dosyamız arasına alınarak, taraflar arasındaki personel taşıma hizmet alım sözleşmesine yönelik tedarik sözleşmesi gereğince, tarafların sözleşme ile yükümlendikleri edimlerini yerine getirip getirmedikleri, sözleşmenin haklı nedenle feshedilip feshedilmediği, haksız nedenle feshedilmişse davacının davalı yandan tazminat talep edip edemeyeceği varsa miktarının tespiti yönünden davacı yan kayıtları üzerinde talimat yolu ile bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Samsun ATM’nin … Talimat sayılı dosyasından alınarak mahkememize gönderilen 06/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “davacı ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye dayalı olarak davacı şirketin sözleşme süresince elde ettiği kar oranlarının 2014 yılı için 600.826,26 TL olup, aylık ortalamasının 60.082,03 TL, 2015 yılı için 780.200,64 TL olup, aylık ortalamasının 65.018,39 TL, 2016 yılı için 780.200,64 TL olup, aylık ortalamasının 65.018,39 TL olduğu, bu nedenle davalı tarafından sözleşmenin haksız nedenle feshedildiği, davacının zararlarının tazmin isteminin koşullarının oluştuğu” belirtilmiştir.
İş bu kerre davalı yan kayıtlarının incelenmesi amacıyla, mahkememizce oluşturulan ara kararla resen seçilen uzman bilirkişiler vasıtasıyla inceleme yaptırılmış ve Mali Müşavir ve Sektör bilirkişi tarafından 18/06/2017 tarihli rapor tanzim edilerek dosyamıza ibraz edilmiş, raporun incelenmesinde özetle; “mali değerlendirmede, davalının davacı ile ticari münasebetini … nolu hesap altında rakip etmekte olduğu (bu hesap altında davacı ile olan diğer işlerinde takip edilmekte olduğu), davacının düzenlediği faturaları bu hesabın alacağına, davalıya yapılan ödemeleri ve ayrıca kesilen ceza faturalarını da yine bu hesabın borcuna kaydetmekte olduğu, hesabın en son 20/09/2016 tarihinde davalı tarafından davacıya yapılan 193.441,53.-TL.lik Ödeme ile kapanmış olduğu, taraflar arasında cari hesaptan herhangi bir borç/alacak bakiyesinin kalmadığı, düzenlenmiş olan 4 adet ceza faturalarının da defterlerde, davacıyı borçlandıracak şekilde kayıtlı olduğu” tespit edilmiş, ayrıca “Sektörel değerlendirmede, taraflar arasında personel taşıma sözleşmesinin akdedilmiş olduğu, sözleşmenin her iki yanın kabulünde olduğu, sözleşmeyi, davacı … .. ŞTİ.’nin tedarikçi, … ŞTİ.’nin ise müşteri sıfatıyla imzalamış olduğu, sözleşmenin üçüncü maddesinde konusunun belirlenmiş olduğu, beşinci maddesinde ise sözleşmenin süresi ile ilgili düzenlemelerin mevcut olduğu, ve bu maddenin; “Sözleşme, 14/03/2014 tarihinde yürürlüğe girer vc 14/03/2016 tarihinde yürürlükten kalkar. Ancak, tarafların herhangi birisinin tek taraflı olarak, sözleşmenin bitiş talihinden 2 ay önce yazılı olarak bildirimde bulunmadığı taktirde, iş bu sözleşme, tüm ekleri (teknik şartname vs.) ile birlikte aynı şartlar geçerli olmak üzere, sözleşme bitiş tarihinden itibaren 1 yıl daha yürürlükte kalacaktır” şeklinde hüküm ihtiva ettiğinin belirlendiği, ayrıca, davalı tarafça fesih sebebi olarak dayanılan sözleşmenin 14.3. Maddesinin de; “Müşteri, taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılık olup olmadığına bakılmaksızın ve bir sebep gösterilmeksizin 30 gün önceden yazılı bildirmek kaydıyla sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebilir. Bu taktirde TEDARİKÇİ hiçbir hak ve tazminat talep edemez.” şeklinde hüküm ihtiva ettiğinin ve davalı yanca davacıya …Noterliği’nin 29/06/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edilerek, mevcut sözleşmenin görülen lüzum üzerine, sözleşmenin 14.3. maddesi gereği 01/08/2016 tarihi itibarıyla feshedildiğinin bildirildiğinin tespit edildiği, en nihayetinde de tüm bu tespitlere nazaran, söz konusu sözleşmenin davalı yanca feshinin haklı olduğu” görüş ve kanaatine ulaşılmıştır.
Talimat yoluyla alınan bilirkişi raporu ile mahkememizce alınan bilirkişi heyeti raporu arasında çelişki bulunduğu anlaşıldığından, gerek çelişkinin giderilmesi ve gerek se tarafların raporlara karşı itirazlarının değerlendirilmesi bakımından bu kez yeni bir heyet eliyle dosya üzerinde inceleme yaptırılarak bilirkişi raporu alınmıştır.
SMMM … ve Personel Taşıyıcılığı Uzmanı … tarafından tanzim edilerek mahkememize ibraz olunan, 31/05/2019 tarihli raporda özetle de; “taraf defterlerinin usülüne uygun tutulduğu, davalı ticari defterlerinde davacıya ait cari hesapta herhangi bir borç/alacak bakiyesinin kalmadığı, taraflar arasında 14.03.2014-14.03.2016 yürürlülük tarihli sözleşme akdedildiği, sözleşmenin bir yıl uzayarak 14.03.2017 tarihine kadar yürürlüğe girdiği, sözleşmenin davalı tarafından 01.08.2016 tarihinde feshedildiği, sözleşmeye göre davalı şirketin sözleşmeye aykırılık olup, olmadığına bakmaksızın ve bir sebep göstermeksizin 30 gün önceden yazılı olarak bildirmek kaydıyla sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebileceği ve bundan dolayı davacının hiçbir hak ve tazminat talep edemeyeceği yönünden tarafların karar aldığı, davalı tarafından davacı adına 2015 yılı içerisinde ceza faturalarının düzenlendiği, 10.05.2015-24.07.2016 tarihleri arasında servisleri kullananlar tarafından ilgililerine, servislerin güzergahlarına ve hareket saatlerine uygun hareket etmedikleri ile ilgili, uygunsuz şöför davranışları ile ilgili servis araçlarının sorunları ile ilgili e-postalar gönderdikleri, davalı tarafın davacıya muhtelif zamanlarda alınan hizmetin kalitesi ve uygunsuzluğuna ilişkin e-posta ile bildirimde bulundukları, ceza faturası düzenlediklerinin sabit olduğu ancak davalının, taraflar arasındaki sözleşmeyi alınan hizmetin memnuniyetsizliğinden değil, taraflar arasında 5. madde gereği bir yıl uzayarak yürürlüğe giren anılan sözleşmenin 14.3. maddesine dayanarak usulüne uygun 30 gün öncesinden ihtaren bildirimde bulunmak suretiyle haklı olarak feshettiği, yine sözleşmenin 14.3 maddesi uyarınca davacı tarafın bu fesihten dolayı hiçbir hak ve tazminat talep edemeyeceği, davacı yanın, sözleşmenin davalı yanca haksız feshedildiğine dair iddiasının ve buna bağlı davaya konu taleplerinin yerinde olmadığı” belirtilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, davacı ve davalı taraf ticari defter ve belgeleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemeleri ve tüm dosya kapsamına göre yapılan değerlendirmede;
Mahkememizce görülüp karara bağlanan davanın, taraflar arasında akdedilen personel taşıma hizmet alım sözleşmesine yönelik tedarik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle tazminat istemine ilişkin olduğu, tarafların tacir olmasının genel işlem koşullarına ilişkin TBK 20 vd. Maddelerinin uygulanmasına engel teşkil etmediği, ancak taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri incelendiğinde, yukarıda açıkça izah edilen genel işlem koşullarına ilişkin şartların somut olay bakımından uygulanmayacağının anlaşıldığı ve yine davaya konu somut olayda, taraflar arasında akdedilen, “personel taşıma hizmet alım sözleşmesine yönelik tedarik sözleşmesi” hükümlerinin, yukarıda kısaca izah edilen sözleşme özgürlüğü ilkesine uygun olarak tanzim edildiği, buyurucu ve yasak koyan kurallar ile ahlâk ve âdaba aykırı olmadığı, ayrıca tarafların tacir olduğu ve bu haliyle de sözleşmenin her iki taraf açısından bağlayıcı olduğu ve bu bağlamda yapılan değerlendirmede de, gerek taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri ve gerek se mahkememizce alınan ve hukuki yönleri ayrık olmak üzere hükme esas alınan 31/05/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporundaki tespitler birlikte incelendiğinde, sözleşmenin feshinin sözleşmede düzenlenen koşullara uygun olarak fesih edildiği ve haksız olmadığı ve bu haliyle de davacının davasını ispat edemediği sonuç ve vicdani kanaatine ulaşıldığından, davacı tarafından ispatlanamayan maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE ,
2-Alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.195,43 TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 1.151,03 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yapılan 65,00 TL posta giderine ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Davalı yan maddi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi’nin 10. maddesinin 3. fıkrasına göre belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-HMK 120. maddesi gereğince; taraflarca yatırılan gider avansı ile varsa delil avansının arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd.maddeleri uyarınca; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır