Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/663 E. 2019/39 K. 30.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/663 Esas
KARAR NO : 2019/39
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 16/06/2016
KARAR TARİHİ: 30/01/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; Davacı lie dava firma arasında mal satımlarına ilişkin faturalardan kaynaklı cari hesap şeklinde yürüyen bir ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davalının davacı firmadan mal alışını yaptığını gösteren cari hesaba konu faturaların bulunduğunu, bu faturaların hem davacı firmaya ait ticari deter ve kayıtlarında hem de davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında mevcut olduğunu, davalı firmanın aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklı davacı firmaya 27.199,11-TL cari hesap borcu bulunduğunu, davacının bu borcu ödenmesi içni davalı firmaya … Noterliği’ nin 20.05.2016 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesini gönderdiğini, davalı firmanın ise Bakırköy… Noterliği’ nin 16.10.2016 tarih ve… yevmiye numaralı ihtarnamesi ile zarara uğradıkları iddiasıyla asıl alacaklının kendileri olduğunu söyleyerek iade faturası düzenlediklerini, iade faturasıyla 27.199,15-TL KDV dahil tutarlı faturayı iade ettiklerini bildirdiklerini, davalı firmanın kendisine gönderilen ihtarnameden sonra borçlu olmasına rağmen borcunu ödemek istemediğini, borcunu ödememek adına mazeretler bulma çabası içerisine girmesi nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün …Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının ödeme emrini tebliğ aldıktan sonra ise takip konusu borca ve ferilerine haksız bir şekilde itiraz ettiğini, bu nedenlerle takip konusu alacağın 27.199,11-TL tutarlı kısmına vaki itirazın iptalini, takibin bu miktar üzerinden devam edilmesini, davalının adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul ile 3. Kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasını, davacının alacağının icra takibinin yapıldığı tarihten itibaren ticari avnas faizi hesaplanmasını, %20′ den az olmamak koşuluyla icra ve inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmilini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; davacı firmanın dilekçesinde iddia ettiği hususlara ilişkin tüm delillerini liste halinde ve ekleri ile birlikte dosyaya sunması ve davalıya tebliğ çıkarmasının zorunlu olduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun ” dava dilekçesini İçeriği” başlıklı 119. Maddesinin f bendinin iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği hususunun yazılması gerektiği şekilde düzenlendiğini, davacının ise delillerini liste halinde belirtmediğini, itirazın neden haksız olduğu hususundaki iddialırnı somut olarak hangi delile dayandırdığını açıklamadığını, davacının dilekçesinde gösterdiği ve dilekçe ekinde bulunan delilleri davalı sayısından bir fazla olacak şekilde düzenlemediğini ve dilekçe ekleri davalı tarafa tebliğ edilmediğini, bahsi geçen kumaşın davalı şirket tarafından davacı firmadan birçok kere alındığını, yükün alımlar olduğu içni bir kısmının davalı tarafından test edildiğini, kullanıldığını ve herhnagi bir soıuna rastlanılmadığını, 30.09.2015 tarihli fatura da yer alan miktardaki kumaşlarında yüklü alım olduğu dikkate alındığında bir kısmının davalı şirketçe test edilerke kullanıldığını, davalı şirket tarafından ürünlerin imal edildiğini ve satışa sunulduğunu, 12.05.2016 tarihinde muayene ve kontrol etmesi ile davacıdan alınan kumaşların ayıplı olduğunu, söz konusu ayıba ilişkin düzenlenen reklamasyon faturasını da …Noterliği’ nin 16.05.2016 tarih ve…yevmiye numaralı ayıp ihbarını içerir ihtarname ile birlikte davacıya gönderildiğini, cevaben davacı şirketin … Noterliği’ nin 20.05.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ürünlerinin ayıplı olmadığını düzenlenen reklamasyon faturasının ihtarname ekinde iade edildiğini bildirerek haksız olan ürünlerdeki ayıbı kabullenmediğini, kötüniyetli icra takibi başlatıldığını, bu nedenlerle dava dilekçesinde yer alan tüm beyan iddia ve talepleri hukuk dışı olup davanın reddini, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla davaya cevaplarının kabulü ile haksız ve hukuka aykırı davanın reddini, davacının asıl alacağın %20′ den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, vekaleti ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Açılan davada uyuşmazlık davacının cari hesap ve faturalar sebebiyle başlatmış olduğu takip doğrultusunda davalıdan alacaklı olup olmadığı ve miktarına dair olduğu tespiti yapılmış olmakla;
Bilirkişi raporuna göre; dosyada mübrez belge, bilgi, takip dosyası, davacı yan ticari deftreleri ile sınırlı olarak yapılan tespit, inceleme ve değerlendirmeler neticesinde, dava konusu 1.015,50-kg baskılı kumaşın incelemesi yapılan numune ürünler üzerinden %100 oranında gizli ayıbının bulunduğunu, dava konusu olan 1.015,50-kg baskılı kumaşın hurda değerinin 0.60-TL kg birim fiyat üzerinden 609,30-TL olduğunu, davacının uğramış olduğu zararın 26.589,85-TL olarak hesaplandığını, bu alacağa dava tebellüğ tarihine kadar 186,13-TL avans faizi işletilebileceğini belirtmiştir. Bilirkişi ek raporuna göre; dava konusu 1.015,50-kg baskılı kumaşın incelemesi yapılan numune ürünler üzerinden %100 oranında kök rapordaki gizli ayıp olduğuna dair kanaatin devam ettiğini, dava konusu olan 1.015,50-kg baskılı kumaşın hurda değerinin 0,60-TL kg birim fiyat üzerinden 609,30-TL olduğunu, davalının uğramış olduğu zararın 26.589,85-TL olarak hesaplandığını, bu alacağa dava tebellüğ tarihine kadar 186,13-TL avans faizi işletilebileceğini belirtmiştir.
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858, Karar No : 2017/2944 sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir. Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi heyetinde mevcut mali müşavir bilirkişi tarafından taraf defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda; tarafların defterlerinde oluşan 27.199,15 TL
farkın 16.05.2016 tarih ve 9832 sayılı davalı tarafça kesine reklamasyon faturasından kaynaklandığı tespiti yapılmıştır. Alacak olup olmadığının tespiti bakımından reklamasyon faturasının haklı olup olmadığı çözüme kavuşturulmalıdır.
Davalı taraf ürünlerin ayıplı olmasından dolayı reklamasyon faturası kesilip, ayıp ihtarı yapıldığı savunmasında bulunmuş olmakla; Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/402, Karar No: 2016/2522 sayılı ilamında; ” 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddeleridir. Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, TBK’nın 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. TBK’nın 475. maddesi ayıbı işin kusurlu olması veya sözleşmeye aykırı bulunması olarak tanımlamıştır. Ayıp eserde olması gereken lüzumlu vasıfların veya sözleşmede kararlaştırılan vasıfların eksikliğini ifade etmektedir. Açık ayıplarda TBK’nın 474/1. maddesine göre iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (geç sayılmayacak bir süre içinde) eseri gözden geçirip varsa ayıplarını yükleniciye bildirmesi gerekir. Sonradan ortaya çıkan ayıpta yani gizli ayıplarda ise TBK’nın 477/3. maddesine göre ayıp ortaya çıktıktan sonra gecikmeksizin ayıp ihbarının yapılması gerekir…. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’nın 21/1. maddesindeki ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir düzenlemesi de faturanın mal ve hizmet teslimi üzerine düzenleneceğini ortaya koymaktadır. Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; ayıp nedeniyle indirim gereken miktar için kesilen reklamasyon faturası 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesi anlamında fatura olmadığından, aynı maddenin 2. bendi gereğince 8 gün içinde itiraz edilmemiş olması, içeriğinin kabul edilmiş sayılması sonucunu doğurmaz.” kararına yer verilmiştir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No: 2017/2037, Karar No: 2018/3366 sayılı ilamında “Taraflar arasında, davacıya ait kumaşların davalı tarafından dikilmesi şeklinde eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Davacı taraf davalıya teslim etmiş olduğu ürünlerin ayıplı olarak dikildiğini öne sürerek zarara ilişkin reklamasyon faturası keserek ödenmemesi nedeniyle icra takibinde bulunmuş, davalı taraf ise itiraz ederek takibi durdurmuştur. Tarafların arasındaki uyuşmazlık davalının yapmış olduğu işin ayıplı olup olmadığı, her iki tarafın muayene ve ihbar külfetini yerine getirip getirmediği, getirmiş ise doğan zararın ne kadar olduğu hususundadır. Eser sözleşmesinde TBK’nın 474. maddesi gereğince eser sahibinin, eseri teslim aldığında işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulumaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa uygun bir süre içinde yükleniciye bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Diğer yandan yüklenicinin ise TBK’nın 472/3. maddesi gereğince, eseri yapmak üzere işi teslim aldığında, eserin yapılışına uygun olmayan bir durum ve eserde bir ayıp varsa eser sahibine ihbar yükümlülüğü bulunmaktadır. Davaya konu olayda dava konusu kumaşların sondaj yolu ile toplam 712 adedinin üzerinde inceleme yapılmıştır. Eser sahibinin muayene ve ihbar yükümlülüğü ile ayıbı ispat yükümlülüğü dikkate alındığında, ürünlerin tamamı üzerinde inceleme yapılması ve ayıplı olanların belirlenmesi gerekmektedir. Yüklenicinin ise teslim aldığı kumaşlarda hatalar bulunduğunu belirtmesine karşın eser sahibine ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece yukarıda belirtilen hususlar da dikkate alınarak ek rapor alınmak suretiyle tespiti yapılan 712 adet ürün üzerinde inceleme yaparak ayıplı ifadan kaynaklanan zararının tespit edilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. ” içtihadı bulunmaktadır.
Dosya kapsamında malların davalıya 30.09.2015 tarihinde teslim edildiği, ayıp ihbarının 16.05.2016 tarihli reklamasyon faturası ile davacı tarafa bildirilmiş bildirildiği, kumaşın yıkanması haline ortaya çıkan ayıp bakımından tarafların tacir olması ve davalının da tekstil alanında faaliyet gösteren bir şirket olması, malı teslim alan davalı şirketin faaliyet alanı gereği malda ayıp olup olmadığı bakımından yıkama dahil muayene ve gözden geçirme yükümlüğü ile süresinde ayıp ihbarında bulunması gerekmesi karşısında basiretli tacir olma yükümüne aykırı olarak davalının boyama işlemi yapılan kumaşta yıkama gibi basit bir işlemle ortaya çıkan ayıp bakımından bu ayıbın bilirkişi görüşünden farklı olarak gizli ayıp olarak mahkememizce nitelendirilmemesi nedeniyle ayıp ihbarının süresinde yapılmamış olması, bu halde muayene ve ayıp ihbar yükümlülüğünün süresinde yapılmaması ve bu durumda davacının kumaşları teslim edildiği haliyle kabul ettiği sonucuna varılması ( Aynı yönde bkz; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No : 2017/3634 , Karar No: 2018/6153 sayılı kararı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/8588, Karar No: 2017/3659 sayılı kararında da; “Davalıya malların teslim tarihleri dikkate alındığında süresi içinde davalının muayene ve ihbar külfetini yerine getirmediği, bir başka deyişle süresi içinde ayıp ihbarında bulunmadığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan delil tespitinde incelenen kumaşlarında davacı şirkete ait olduğu yönünde bir belirleme yapılmamıştır. Bu durumda davada ayıp yönünden indirim yapılması isteminin reddi ile mal bedeline hükmedilmesi gerekirken delil takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” içtihadı bulunmaktadır), delil tespit dosyasında sulh hukuk mahkemesince reddolunmuş olup dava açılmadan önce bu konuda bir tespit bulunmaması, bilirkişi tarafından sondaj usulüyle örnek üzerinden tespit yapılmış ise de diğer kumaşların nerede olduğunun net olmaması nedenleriyle davalının malların ayıplı olduğu iddiasıyla düzenlemiş olduğu reklamasyon faturasının haklı olmadığı, bu faturadan kaynaklı fark haricinde taraf defterlerinin uyumlu olduğu nedenleriyle davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edildiği kanaatine varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir.
İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Esas No : 2014/7674 ve Karar No : 2014/20655 sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de davada talep edilen miktar ile aynı olması alacağın defter kayıtlarına ve faturaya dayalı olması (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/2345 Karar No: 2013/6713 sayılı kararı ) sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile,
2-Davalının İstanbul … İcra müdürlüğünün… Esas sayılı takibe itirazının İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak ve faiz üzerinden DEVAMINA,
3-Kabul edilen alacağın (27.199,11 TL) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 4.839,82 TL takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Alınması gereken 1.852,50-TL harçtan peşin alınan 328,50- TL harcın mahsubu ile bakiye 1.524,00 TL’nin davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının peşin olarak yatırdığı 328,50-TL harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacının yaptığı ilk masraf 33,50-TL, bilirkişi ücreti 1.800,00-TL, posta gideri 220,00-TL olmak üzere toplam 2.053,50-TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 3.263,89-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair; taraf vekilleri yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
E-İMZALIDIR
Hakim …
E-İMZALIDIR