Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/598 E. 2020/632 K. 24.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2016/598 Esas
KARAR NO:2020/632

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:01/06/2016
KARAR TARİHİ:24/11/2020

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememize açılan; “Alacak” davasının yapılan yargılaması sonunda;
DAVA /
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin davalıdan … abone numaralı ile enerji hizmeti satın aldığını, 01/06/2006 yılından dava tarihinde kadar davalı tarafından müvekkiline kesilen faturalardan kayıp ve kaçak kullanım bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış bedeli, sayaç okuma bedeli vb altında haksız ve hukuka aykırı tahsilatlar yapıldığını, davalının müvekkiline tahakkuk ettirdiği faturalarda hizmet bedeli karşılığı olmayan bedeller alındığının tespit edildiğini, bu bedellerin kötü niyetli kullanıcıların kaçak kullanımı ve tedarikçi firmanın alt yapı kusurlarından kaynaklandığı, bu sebeple bu bedellerin dürüst aboneye yansıtılmasının kabul edilemez olduğunu, bu durumun ayrıca kayıp kaçakla mücadeleyi gereksiz kıldığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; 01/06/2006- 01/06/2016 haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil edilen bedellerden şimdilik 1.000,00 TL lik kısmının ödeme tarihinden itibaren avans faizi, yargılama masrafları ve vekalet ücretiyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
SAVUNMA/
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle: Öncelikle TBK’ nın 82 maddesi kapsamında zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davanın muhatabının … olduğunu ve müvekkilinin dava konusu uyuşmazlıkla alakalı olarak sorumluluğunun bulunmadığını, davanın …’ ya karşı idari yargıda açılmasının gerektiğini, yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını savunmuş, esasa ilişkin olarak; davacı tarafından iadesi istenen kayıp kaçak bedellerinin … tarafından kanunun temel amaçlarına uygun düzenlenen elektrik tarifelerinin bir unsuru olduğunu, müvekkili şirket tarafından tahakkuk ettirilen başta kayıp kaçak bedeli olmak üzere faturayı oluşturan diğer kalemlerin elektrik piyasasında faaliyet gösteren perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketinin kullanıcılarına yansıtacakları tarifelerin 6446 sayılı EPK uyarınca … tarafından çıkarılan “Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği”, “Tarife Uygulama Tebliğleri” ve “Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ” hükümleri dikkate alınarak belirlendiğini savunmuş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE /
Dava, davalı kurumdan elektrik satın alan davacıya 01/06/2006 tarihinden 01/06/2016 tarihine kadar tahakkuk ettirilen elektrik faturalarına yansıtılan ve haksız olarak tahsil edildiği iddia edilen kayıp ve kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, sayaç okuma bedeli perakende satış hizmeti bedeli, kayıp kaçak bedeli üzerinden alınan TRT payı v.b tahsilatlarının istirdatı istemine ilişkindir.
Taraf delilleri toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
21/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle: kayıt- kaçak miktarının, dağıtım sistemine giren enerji miktarı arasındaki farkı gösterdiği, kayıp ve kaçağın birbirinden tamamen ayrı iki olay olduğu, kayıp tabirinin sistemdeki hat, trafo, kablo vb elemanların direnci sebebiyle ısı şeklinde atmosfere yayılan ve miktarı abonenin tüketimine bağlı olan elektrik enerjisi kaybını ifade ettiği, kaybın teknik olarak olması önlenemeyen ve tamamen sıfırlanamayan, işletme gereği olması doğal olan ve bu şebekeden enerji alan abonenin tüketimi nispetinde bedelini ödemesi gereken bir tüketim bileşeni olduğu, kaçak tüketimin ise kötü niyetli abone veya kullanıcıların elektrik tesisatına veya ölçü sistemine, sayaca tüketimin ise kötü niyetli abone veya kullanıcıların elektrik tesisatına veya ölçü sistemine, sayacak tüketim doğru ölçülmesini engellemek maksadıyla müdahale ederek yasal olmayan bir şekilde bedelini ödemeden veya eksik ödeyerek elektrik enerjisi kullanması ile ortaya çıktığı ve kaçak tüketimin oluşmasında fatura ödeyen, dürüst tüketici durumundaki davacının bir kusurunun bulunmadığı, bu teknik değerlendirme doğrultusunda davacının kaçak bedelinden sorumlu olmasının teknik olarak uygun olmadığı, davacının sadece tüketimi nispetinde oluşumuna sebep olduğu kayıp tüketim bedelini ödemesinin gerektiği, elektrik dağıtım şirketlerinin kayıp- kaçak bedeli ve PSH- sayaç okuma bedeli adı altında tüketicilerden bedel alınamayacağına hükmedilen emsal Yargıtay ve Danıştay kararları gereğince davacıya elektrik faturaları ile tahakkuk ettirilen ve davacıdan tahsil edilen kayıp- kaçak bedeli ve sayaç okuma bedeli tutarlarının davalıdan alınarak fatura son ödeme tarihlerinden itibaren davacı aboneye faiziyle birlikte ödenmesinin uygun olduğu, emsal yargıtay kararlarında elektrik dağıtım şirketlerinin dağıtım ve iletim bedeli adı altında tüketicilerden bedel alınamayacağına hükmedildiği, ancak iletim ve dağıtım bedellerine ilişkin olarak 30.03.2013 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 6446 sayılı kanuna dayandığından bu tarihten sonra faturalara yansıtılan iletim ve dağıtım bedellerinin geri ödenmesinin mümkün olmadığı, bu tarihten önceki faturalara yansıtılan bedellerin ise geri ödenmesinin gerektiği, kayıp kaçak, PHS, iletim ve dağıtım bedeli( 30.03.2013 tarihindeki kanun ile yapılan düzenlemeden öncekiler) dışındaki bedellerin davacı aboneye geri ödenmesinin mümkün olmayacağı 6719 sayılı kanunla yapılan düzenlemeler konusunda takdirin mahkemeye ait olduğu görüşü bildirilmiştir.
08/05/2018 tarihli ek raporda; …’ nın 21 dağıtım bölgesi için 07/12/2011 tarihli açıklama azısında maksimum kayıp- kaçak beklenti oranlarını belirlediği ve kamuoyuna açıkladığı, 2011/2015 yılları arasında açıklanan kayıp- kaçak oranlarına göre hesaplanan bedeller ile …’ nın belirlediği kayıp- kaçak birim fiyatları üzerinden tahakkuk ettirilen bedeller arasında %50- %60 arasında fazla tahakkuk yönünden fiyat farkı oluştuğu, davalı Bedaş vekilinin 13.07.2016 tarihli dilekçesinde tesisat noları verilen davacı şirkete ait 16 adet tesisattan bu dilekçe ekinde 13 adet tesisatın elektrik enerjisi tüketim akışının düzgün bir şekilde mevcut olduğu, son ödeme tarihlerinin yer almadığı, fatura ekstre bilgilerinin de dilekçe ekinde yer almadığı, ilgili eksikliklerin giderilmesi durumunda ayrıca değerlendirme yapılabileceği görüşü bildirilmiştir.
18/02/2019 tarihli ek raporda; …’ nın 21 dağıtım bölgesi için 07/12/2011 tarihli açıklama azısında maksimum kayıp- kaçak beklenti oranlarını belirlediği ve kamuoyuna açıkladığı, 2011/2015 yılları arasında açıklanan kayıp- kaçak oranlarına göre hesaplanan bedeller ile …’ nın belirlediği kayıp- kaçak birim fiyatları üzerinden tahakkuk ettirilen bedeller arasında %50- %60 arasında fazla tahakkuk yönünden fiyat farkı oluştuğu, K/K bedeli yönünden ilgili farklara göre yapılan hesaplamalarla oluşturulan tabloların rapor içinde ayrıntılı olarak verildiği, bu konuda takdirin mahkemeye ait olduğu görüşü bildirilmiştir.
Bilirkişi rapor ve ek raporları ile dava net olarak aydınlatılamadığından üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır.
21/05/2020 teslim tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle; davacı firma tarafından davalı kuruma kayıp- kaçak bedeli olarak 8.787,50 TL, iletim bedeli olarak 1.837,74 TL dağıtım bedeli olarak 4.287,28 TL fazladan ödeme yapıldığı, iletim bedeli olarak davalı kurumun davacı firmadan 35.112,02 TL eksik tahsilat yaptığı, ayrıca PSH sayaç okuma bedeli olarak 67.316,19 TL ve BTV bedeli olarak 84.824,70 TL’ lik ödemenin davacı firma tarafından davalı kuruma yapıldığı, netice olarak; dava konusu bedellerin elektrik faturalarından hep alındığı, 01/01/2011 tarihinden itibaren bedellerin ayrıştırılması sonucu faturalarda görünmeye başlandığı, Yargıtay’ ın bir çok kararında özellikle kayıp kaçak bedelinin dağıtım şirketleri tarafından elektrik abonelerinden alınamayacağına karar verildiği, ancak 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile kayıp kaçak vs bedellerinin tüketiciye yansıtılmasının yasal kılındığını, bu sebeple kayıp kaçak bedelleri ve talep edilen ferilerin iadesi taleplerinin ve bu meyanda davacı yanın istemlerinin kabul koşullarının ortadan kalkmış olduğu, yapılan hesaplamalarda …’nın dönemsel olarak yayınladığı elektrik tarife tablolarındaki bedellerin kullanıldığı görüşü bildirilmiştir.
Toplanan delillere göre yapılan değerlendirmede;
Davacı taraf, davalı tarafından, 01/06/2006 tarihinden 01/06/2016 tarihleri arasında elektrik faturalarında tahsil edilen ” kayıp ve kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, sayaç okuma bedeli perakende satış hizmeti bedeli, kayıp kaçak bedeli üzerinden alınan TRT payı v.b” tahsilatlarını haksız ve hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iadesini talep etmektedir.
Öncelikli olarak, yargı yolu görev itirazı, davanın belirsiz alacak olarak açılamayacağına dair itiraz ve zaman aşımı itirazının değerlendirilmesi gerekmiştir. Buna göre;
Davalı tarafın görev yargı yolu itirazının yerinde olmadığı, yerleşik yargıtay uygulamasına göre adli yargının görevli olduğu,
Davalının, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağına ilişkin savunma ve itirazın yerinde olmadığı, zira tüm bedellerin uzman bilirkişi tarafından bile ayrıntılı inceleme ile tespit edilebildiği, bu nedenle davanın belirsiz alacak davası olarak açılabileceği,
Faturaların tahsil tarihleri değerlendirildiğinde, dava konusu talepler yönünden 10 yıllık zaman aşımı süresinin dolmadığı, zaman aşımı itirazının yerinde olmadığı, değerlendirilmiş işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Dava, elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilenkayıp ve kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, sayaç okuma bedeli perakende satış hizmeti bedeli, kayıp kaçak bedeli üzerinden alınan TRT payı v.b bedeller altında tahsil edilen bedellerin istirdadı istemine ilişkindir.
Alınan ve karar vermeye uygun bulunan son alınan bilirkişi kurulu raporunda 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile kayıp kaçak vs bedellerinin tüketiciye yansıtılmasının yasal kılındığını, bu sebeple kayıp kaçak bedelleri ve talep edilen ferilerin iadesi taleplerinin ve bu meyanda davacı yanın istemlerinin kabul koşullarının ortadan kalkmış olduğu, yapılan hesaplamalarda …’nın dönemsel olarak yayınladığı elektrik tarife tablolarındaki bedellerin kullanıldığı bildirilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın “Vergi Ödevi” başlıklı 73 üncü maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, iletim, dağıtım, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli uygulamasının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (…) Kararları ve tebliğleri ile belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin …’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, … kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21 inci maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17 nci maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde …’nın Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26 ncı maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21 inci maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17 nci maddesinde yapılan değişiklikler ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedel konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirilmiş; hem de geçici 20 nci maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Bu aşamada, davanın konusuz kalması hakkında genel açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.
İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır (28/11/1956 tarih ve 15/15 sayılı İBK). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun yada Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır.
Bu noktada, mahkemece; HMK’nın 331 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tespit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine mahkum edilmesi gerekir.
Eldeki davada; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir.
Tüm bu nedenlerle, davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davacı yararına talep miktarını geçmemek üzere maktu vekalet ücreti takdir edilmiş ve yapmış olduğu yargılama giderlerinin de davalıdan tahsiline hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Yukarıda izah edildiği üzere:
1-Davanın Konusuz Kalması Nedeniyle Karar Verilmesine Yer Olmadığına,
2-Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 29,20 TL’ nin mahsubu ile bakiye 25,20 TL’ nin davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacı tarafından yatırılan 29,20-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3- 800,00-TL bilirkişi ücreti ve 254,00-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 1.054,00-TL yargılama masraflarının davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 1.000,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-HMK 120 maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair verilen karar tarafların ve vekillerinin yokluğunda HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 24/11/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza