Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/383 E. 2018/60 K. 12.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/383 Esas
KARAR NO : 2018/60
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/04/2016
KARAR TARİHİ : 12/02/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; davacı müvekkili firma, dava tarihinden geriye dönük olarak 10 yıl içerisinde … adlresinde davalı … A.Ş. Firmasından … abone no ve … A.Ş. Firmasından elektrik tedarik hizmeti altığını, bu süre içerisinde davalıların faturalara haksız ve hukuka aykırı olarak kayıp kaçak bedeli, perakende satış hizmet bedeli, iletim bedeli, sayaç okuma bedeli, TRT bedeli yansıttığını, söz konusu bedeller ve işbu bedellere ait KDV tutarları müvekkili şirket tarafından davalılara ödendiğini, bu faturalarda hizmet karşılığı olmadığı açıkça belli olan ve kötü niyetli diğer kullanıcıların kaçak kullanımı ve tedarikçi elektrik firmasının ağır ihmal ve kusurları ile altyapı eksikliğinden kaynaklanan kayıp ve kaçak kalemi ile diğer kalemlerin tüketimlerinin bedeli müvekkile yansıtıldığını, EPDK nın kayıp-kaçak ve başkaca adlar altında abonelerden haksız olarak alınan bedellerin faturalara yansıtılması hususunda aldığı karar mevcut yasal hükümlere aykırılık teşkil ettiğini, davalıların muüvekkili şirketten dava tarihinden itibaren geriye dönük 10 yıllık haksız ve hukuksuz olarak tahsil etmiş olduğu bedellerin, KDV tutarlarının ve işlemiş faizin bilirkişi heyeti kanalıyla tespitini, tespit olunan bedellerin bu bedellerin KDV’lerinin ve işbu bedel ve KDV lerin tümüne dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkile iadesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı … A.Ş. Vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; davacı taraf ödemelerinin iadesini talep ettiğini, 6098 sayılı borçlar kanununun 82. Maddesi ” Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar” hükmüne havi olduğunu, ayrıca huzurdaki davanın muhatabı Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu olduğunu, zire müvekkili şirket EPDK mevzuatı ve kurul kararları gereği tespit edilen tarifelere göre faturaları tahakkuk ettiğini, müvekkili şirketin kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli vb adlardaki bedelleri tahsil etme hak ve yükümlülüğü abonelik sözleşmesine değil kanuna dayandığını, müvekkili şirket tarafından tahakkuk ettirilen başta kayıp kaçak bedeli olmak üzere faturayı oluşturan diğer kalemler elektrik piyasasında faaliyet gösteren perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin kullanıcılarına yansıtacakları tarifeler, EPDK tarafından çıkarılan Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği, Tarife Uygulama Tebliğleri, Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenleme Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve raporlamaya ilişkin esaslar hakkında tebliğ hükümleri dikkate alınarak belirlendiğini, davacının davaya konu faturaları ihtirazi kayıtsız kabul etmesi süresinde itiraz etmemesi, bedellerin iadesi için davalılara yazılı müracaatta bulunmaması sebebiyle davacı tarafından faiz talebi yerinde olmadığından reddini, haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. Vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; huzurdaki davanın öncelikle görev bakımından reddedilmesi gerektiğini, müvekkili şirket gibi elektrik enerjisi piyasasında elektrik dağıtım hizmeti sağlayan şirketlerin, kendi müşterilerine yansıttıkları ve faturalandırdıkları bedeller ve yansıtılan tarifeler EPDK tarafından belirlendiğini, EPDK kararlarının iptali hususunda mahkemenin görevli olmadığını, EPDK kararları iptali ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştay tarafından gerçekleştirildiğini, Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 17/06/2013 tarihli ve … Esas ve … Tarihli kararında belirttiği üzere ” Hukuki yarar; dava açıldığı anda var olmadığından sonradan harcın tamamlatılması suretiyle bu eksiklik giderilemediğini, dava şartı eksikliğinden davanın usulden reddi gerektiğini, yazılı ve yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulü doğru görülmediğini, bu husus bozmayı gerektirdiğini” şeklinde bir hüküm tesis edildiğinden davanın reddini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava, taraflar arasındaki elektrik abonelik sözleşmesi gereğince davacı tarafça kullanılan elektriğe ait faturalarda kayıp-kaçak bedeli olarak gösterilen bedelin haksız olarak tahakkuk ettirildiği ve tahsil edildiği belirtilen bedelin davalıdan tahsili talebine ilişkindir.
Kayıp – kaçak, dağıtım ve iletim bedeli, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 21.05.2014 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararı ile Anayasa’ nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73. maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karışlamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre, kayıp – kaçak sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığından bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’ na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak elektrik bedellerinin kurallarına uyan abonelerden tahsil yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karışılığında ne kadar bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinden vazgeçilmez unsuru olduğundan, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra, 17.06.2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun’ un 21. Maddesi ile 6446 sayılı Kanun’ un 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altında fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bent ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri karşısında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; “Tüketici Hakem Heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca 6719 sayılı Kanun’ un 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’ na eklenen Geçici 19. maddede de; “Bu maddeye ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanun’ a aykırı olmayan hükümlerin uygulanmasına devam olunur.” ve Geçici 20. madde de, “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp – kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, Tüketici Hakem Heyetleri’ nin ve mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin Kanun’ un 17.06.2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş dava konusu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp – kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Tahsil edilen söz konusu bedellerin EPDK nın düzenleyici işlemlerine aykırı olduğu yönünden ise davacı vekilinin açık talebi bulunmamaktadır. Talep yapılan kesintilerin haksız ve hukuksuz olduğu noktasında toplanmaktadır.
Somut olayımızda da dava tarihi itibariyle 21.05.2014 tarih, … E.-… K. sayılı HGK kararı uyarınca davacının dava açmakta haklı olduğu, daha sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun’un 21.maddesi ile 6446 sayılı Kanun’un 17.maddesine eklenen 10.bent ve 6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen Geçici 19.madde ile Geçici 20. Madde düzenlemesi nedeniyle davamızın konusuz kaldığı anlaşıldığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı’na karar verilmiş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve … E.- … K. sayılı kararı doğrultusunda davacının davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olduğu anlaşıldığından mahkememizce davacı lehine yargılama gideri ve maktu vekalet ücreti takdirine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Nitekim Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı Esas No : 2…, Karar No : … ve 14.06.2017 tarihli kararında ” Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve … Esas … K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, uyuşmazlıkla ilgili yargılama sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır.
Buna göre mahkemece, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yeni yasa nedeni ile konusuz kalan dava hakkında, karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulması gerekirken, davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
3-) Bu noktada bir diğer uyuşmazlık konusu ise, davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir.
Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.).
Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve … Esas … K. Sayılı kararı ve Dairemizin istikrar kazanmış yerleşik içtihatlarına göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur.
Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline dair hüküm kurulması gerekirken, davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdir edilmemiş olması da doğru görülmemiştir.” içtihadına yer verilmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-6719 Sayılı Kanunun 21. Maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17. Maddesine eklenen 10. fıkra hükmü ve 6719 Sayılı Kanunun 26. Maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanununa eklenen geçici 20. Maddesi hükümlerine istinaden davanın konusuz kalması nedeniyle davanın esası hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gereken 35,90-TL harçtan peşin alınan 170,78-TL’den mahsubu ile fazla yatan 134,88-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3–Davacı tarafça yapılan 356,28-TL yargılama giderinin ( 29,20-TL başvuru harcı, 170,78-TL peşin harç, 11,10-TL vekalet pulu ve harcı, 145,20-TL posta/tebligat gideri ) davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı taraf dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT ye göre belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Taraflarca HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara İADESİNE,
Dair; davacı vekili yokluğunda, davalılar vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
¸e-imzalıdır
Hakim
¸e-imzalıdır