Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/351 E. 2018/300 K. 12.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/351
KARAR NO : 2018/300
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 02/04/2016
KARAR TARİHİ : 12/04/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tespit davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında imzalanan 13.03.2015 tarihli “…Sözleşmesi” gereğince; davalı yan tarafından müvekkili şirketin hak edişlerinden yapılan kesintilerin sözleşme uyarınca ilgili yerlere ödenmemesinden dolayı ve ilgili yerlere ödeme yapıldıktan sonra iade edilmesi gereken miktarın müvekkiline iade edilmemesinden dolayı alacaklı bulunup, bulunmadıkları ve miktarının tespitine , yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili arasında akdedilen sözleşmeyi davacının hiçbir geçerli neden ileri sürmeksizin tek taraflı olarak feshettiğini, fesih bildiriminden önce şantiyeden malzemelerini nakletmeye başladığını ve sözleşmeye aykırı hareketleri nedeni ile müvekkili ile idare arasındaki ana sözleşmenin gecikmesine sebebiyet verdiğini, davacı tarafın işlerini aksatması ve sözleşmeyi tek taraflı olarak haksız olarak feshetmesi nedeni ile harcanması gereken ödenekten 320.858,79 TL daha az harcama yapıldığını bu nedenler ile idare tarafından hakediş tenzilatına gidildiğini, bu hususların Orhaneli Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasından yapılan keşif ile de tespit edildiğini, davacının tespit talebinin reddi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Dava, taraflar arasında akdedilen sözleşme nedeniyle davacı tarafın davalı yandan alacaklı bulunup, bulunmadığı varsa miktarının tespitine ilişkin bulunmaktadır.
Davanın yukarda açıklanan bu içeriğine nazaran, dava bir Tespit davasıdır.
Tesbit davası HMK’nun 106.maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Tesbit davası ancak somut bir hukuki ilişki hakkında ve taraflar arasında bu hukuki ilişkinin varlığı bakımından uyuşmazlık bulunuyorsa ve yine tesbit davası istisnai olarakta bir belgenin sahteliği hakkında açılabilir.
Yukarıda belirtilen davacı talebi dikkate alındığında öncelikle, davacının tesbit davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı bakımından değerlendirme yapılmasında zorunluluk vardır. Dava şartı teşkil eden Hukuki Yarar sadece hukuki korunma ihtiyacı bakımından değil, mahkemeye yönelik her talepte bulunmalıdır. Keza hukuki yarar sadece maddi hukuka göre belirlenemez. Hukuk düzeninde kabul edilmiş meşru bir yararın varlığı, bu yararın dava açan hak sahibi ile ilgisinin bulunması ve davanın da açıldığı sırada hukuki yararın halen mevcut bulunması şarttır. Tespit davalarında hukuki yarar değerlendirildiğinde; eda davası ile inşaai davalardan farklı olarak, davacı tespit davası açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu açıkça ortaya koymak durumundadır. Davacının bu noktada tehlike ya da tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası yolu ile giderilebileceğini ispat etmesi gerekir.
Tespit davası ile elde edilecek hukuki koruma başka bir yolla veya başka bir dava ile sağlanabiliyorsa bu konuda tespit davası açmakta hukuki yararın bulunmadığı kabul edilir. Bir dava içerisinde iddia ya da savunma olarak ileri sürülebilecek hususlar bu nedenle tespit davasının da konusu olamazlar.
Hukuki yararın varlığı dava şartı niteliğinde olup, mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulur. Somut olayda davacının hukuki durumunun güncel bir tehlike altında olmadığı, buna bağlı olarak hukuki durumu konusunda bir tereddüt bulunmadığı ve talebe konu tespitinde bu tehkileyi ortadan kaldırmasının söz konusu olmadığı da açıktır. Bu itibarla tespit davası eda davasının açılamadığı durumlarda eda davasının öncülüğü niteliğindedir. Diğer bir deyişle, kısmi dava ve belirsiz alacak davasına ilişkin hukuki düzenlemelerin varlığı da dikkate alınarak, eda davasının açılabileceği hallerde kural olarak tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur. Öyle ki eda davası sonunda verilen hüküm aynı zamanda bir tespiti de kapsamaktadır. Taraflar arasındaki akdi ilişki, bu anlamda hukuki ilişkinin varlığı bakımından bir uyuşmazlık sözkonusu değildir. Açıklanan bu sebeplerle eda davası açılabilecek halde tespit davası açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılarak bu nedenle usulden reddine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-HMK 106/2 ve 114/1-h maddeleri uyarınca davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90 TL ret harcının peşin alınan 29,20 TL kısmından mahsubu ile 6,70 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR YAZILMASINA,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yapılan 1 davetiye gideri 10,00-TL ve vekalet pul gideri 6,80 TL olmak üzere toplam 16,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp, davalıya VERİLMESİNE,
5-Davacı yan davada kendini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürülükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.180,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınıp, davalıya VERİLMESİNE,
6-HMK 120.maddesi gereğince; taraflarca yatırılan gider avansı ile varsa delil avansının arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara İADESİNE, Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı davacı tarafın yokluğunda HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …