Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/288 E. 2021/656 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2016/288 Esas
KARAR NO:2021/656

DAVA:Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:14/03/2016
KARAR TARİHİ:30/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı …’un beyaz eşya ticareti ile uğraşmakta olduğunu, davalının ise beyaz eşya üreticisi olduğunu, taraflar arasında 1994 yılı ikinci yarısında başlamış olan … Yetkili Satıcılık Sözleşmesinin (Bayilik Sözleşmesi) daha sonra birden fazla yenilenerek yürürlüğünü sürdürdüğünü, davacının yapılan sözleşmeye bu güne kadar sıkı sıkıya bağlı kaldığını ve tüm yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, bölgesinde en çok ürün satan ve en yüksek ciro yapan bayilerin başında geldiğini, ödemelerini bu güne kadar tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, bayi olarak davalıya verilen tüm çeklerin hîç aksatılmadan ve gününde ödenerek sözleşmeye ve ticari ahlaka sadık kalındığını, davacının en çok ciro yapan ve ödemelerini hiç aksatmayan bayiler arasında yer aldığı halde … Caddesi’nde bulunan merkez satış mağazasının bulunduğu binanın diğer köşesinde davalı tarafından tüm ticari örf ve adet hiçe sayılarak rakip bir firmaya … yetkili satıcılık sözleşmesi gereğince satış için şube açtırılmış olduğunu, bayilik sözleşmesi süresince davalı tarafından satıcılık baskısı uygulanmak sureti ile davacıya sipariş verilmeyen ve ihtiyacı üzerinde mallar gönderildiğini, özellikle bazı malların satış fiyatını düşürmeyi planlayan davalının, önce bu malların davacıya satış ve teslimini yaptığını, sonrasında malların fiyatını düşürmüş olduğunu, buna rağmen davalının, davacıya satış öncesinde indirim yapacağını haber vermediği gibi fiyat koruması sağlanmadığını ve davacının yüksek miktarda zararlar ile karşı karşıya kalmasına neden olduğunu, davalının son 5 yıldır üretici firma olarak uyguladığı yanlış satış politikaları nedeni ile davacı bayinin sürekli zarar etmesine neden olduğunu, bu zararlarının giderilmesi ya da telafisi yönündeki tüm talep ve tavsiyelerin bu güne kadar karşılık bulmadığını, davacının satış ve sergi salonunun yakınında bulunan zincir mağazalarda (AVM’lerde) … marka ürünlerin düşük fiyata satılmasına sebep olunup göz yumulduğunu ve bu sebeple ortaya çıkan zararların da halen telafi edilmediğini, son bir buçuk yıldır sözleşme şartlarının iyileştirilmemesi ve ortaya çıkan ve bayileri zarara uğratan nedenlerin ortadan kaldırılmaması halinde sözleşmenin feshedileceğinin ısrarla davalı firma yetkililerine bildirildiğini, ancak bu güne kadar hiçbir iyileştirme yapılmamış olduğunu, bayilik sözleşmesine, ticari ahlaka ve serbest rekabet kurullarına aykırı gelişmeler sonucu ortaya çıkan ve dayanılması güç ticari zararların üretici firma olarak telafi edilmesi ya da karşılanması yönünde hiçbir tedbir alınmaması nedeni ile bayilik sözleşmesinin sürdürülmesinin davacı yönünden tahammül edilemez hale geldiğini, söz konusu Bayilik sözleşmesinin bu şartlarla sürdürülmesinin imkânsız hale geldiğinden feshetme zorunluluğu doğduğunu, açıklanan nedenlerle davacı ile davalı … arasında imzalanmış olan 1994 başlangıç tarihli olup daha sonra birden fazla yenilenmiş olan tüm Yetkili Satıcılık Sözleşmelerinin (Bayilik Sözleşmeleri) 17 Nisan 2015 tarihi itibarı ile feshedildiğinin … 11.Noterliği’nin 16/03/2015 tarih ve … yevmiyeli nolu ihtarname ile davalı tarafa bildirilmiş olduğunu, bu ihtarname ile Yetkili Satıcılık (Bayilik) Sözleşmesinin taraflarınca haklı sebeplerle feshedilmesi nedeni ile; sözleşmenin 17 Nisan 2015 tarihi itibarı ile feshedilmiş olması sonucu, işbu ihtarın tebliği tarihi itibarı ile davacı firmayı borçlandırıcı ve yükümlülük altına sokacak hiçbir işlem yapılmamasının, sözleşmenin fesih tarihini izleyen iki gün içinde satış salonunun önünde bulunan her türlü ışıklı tabela ve reklam mahiyetinde bulunan malzemenin teslim alınması, bayilik sözleşmesinin sona ermesi nedeni ile stokta bulunan malların yetkili bayi olarak satışının mümkün olmayacağı ve satılan mallar yönünden tüketicinin korunması sağlanamayacağından, davacı firmanın deposunda bulunan ve ambalajı açılmamış otan tüm malların satış ve teslim tarihlerine bakılmaksızın iade alınarak, ödeme tarihlerinden itibaren hesap olunacak vade farkları ile birlikte taraflarına 30 gün içinde ödenmesi, satış salonunda bulunan teşhir mallarının iade olarak alınmayacaksa son malın satışı yapılıncaya kadar garantilerinin açık tutulması ve tüketici hakları yönünden … servislerince sevk ve montajlarının yapılmasının sağlanmasının ihtar edildiğini, davalı tarafın, … 56. Noterliği’nin 31/03/2015 tarih ve … yevmiyeli nolu cevabi ihtarnamesi ile, davacının sözleşmenin 3. maddesine aykırı olarak rakip firmanın mallarını sattığı, şahsi ticari politikamız gereği stokumuzda sürekli eski ve güncel olmayan ürünlerin bulunmasının da ciro düşüklüğünün bir başka nedeni olduğu ileri sürülerek, sözleşmenin çekilmez hale geldiği için … tarafından sözleşmenin feshedildiğini bildirmiş olduğunu, aynı ihtarname ile, sözleşme yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi üzerine feshedildiği için sözleşmenin 16. maddesine göre 54.994,68-TL tutarındaki cezai şartın ödenmesi, bu ihtarnamenin tebliği ile birlikte sözleşme feshedildiği için, sözleşmenin 15.maddesine uygun olarak, tebliğ tarihinden itibaren işi durdurmamız, sistemle ilgili her türlü yöntemi, markaları, işaretleri, evrakları, araç gereci kullanmayı durdurmamız, tüm kayıtların, tabela, levha, tanıtım ve reklam malzemesinin, mağazada yapılmış olan dekorasyon malzemesinin iadesinin istenilmiş olduğunu, bunun üzerine davalı tarafından görevlendirilen … Reklam adına çalışanı Hakan Bağrıaçık tarafından 17/04/2015 tarih ve TUTANAK başlıklı belge ile davacı bayinin iş yerindeki davalı …’e ait tüm standlar, tabelalar, ilgili görsellerin davalı tarafından teslim alındığını, 17/04/2015 tarihinden sonra davacı bayinin elinde kalan malların kendi çabası ile pazarlanmaya çalışılmışsa da tabela olmadığından … ürünlerinin pazarlanamamakta olduğunu, özellikle garantiye yönelik müşteri haklarının korunmasının zorlaştığını, nitekim … tarafından satılan malda ilave ücretsiz ek garanti süresi verildiği halde, davacı bayînin elindeki malların satışında bu garanti hükümlerinden müşterinin faydalanamadığını, 25/04/2015 tarihli … Servis işlem belgesinden de anlaşıldığı üzere bazı ürünlerde satılıp ambalajı açılınca ortaya çıkan üretim ve nakliye arızalarının … tarafından giderilmediğini, depo (stok) maliyetinin ortaya çıktığını, davalının ürünlerinin iş yerinde yer işgal etliği için başka ürünlerin iş yerine konulup satışının yapılamadığını, karşılıklı çekilen ihtarnameler üzerine taraflar arasında çeşitli görüşmeler yapıldığını, anlaşma ortamı arandığını, ancak davalı taraftan anlaşma hususunda olumlu bir adım atılmadığı gibi, sürecin uzaması nedeniyle davacının elinde kalan malların satımının da sağlanamamış olduğunu, sözleşme feshedilince …’in kurduğu ve bayilerin depo (stok) sistemi olan … programının davacı tarafından kullanımının kapatıldığını, bu programda … … bayisindeki tüm malların stok bilgilerini bulunmakta olduğunu, ancak bu sistem kapalınca satılan ürünlere servis hizmeti sunulamadığını, itiraz üzerine sistemin açıldığını, davalı tarafça haber verilmeden davacıya tahsis edilen … mail adreslerinin kapatıldığını ve ticari bağlantılarının engellendiğini, sözleşme feshedilince birikmiş olan AHB primlerinin ödenmediğini, sözleşme fesih tarihinden itibaren ürünlerin kod numaraları değiştirilerek yeni ürün gibi piyasaya sürülüp … bayisinin elindeki ürünler hakkında haksız rekabetin oluşmasına ve pazarlamasının engellenmesine neden olunduğunu, şu anda davacı bayînin stokunda bulunan ürünlerin, buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, küçük ev aletleri, tv, tablet fırın gibi … Ticaret A.Ş.nin ürettiği ve distribütörlüğünü yaptığı … ve diğerleri olduğunu, bu ürünlerin cinsi, miktarı ve modelinin davalı tarafından oluşturulan ve kontrol edilen … programında görülmekte olduğunu, davalının ihtarnamesindeki iddialarının aksine sözleşmenin 3. maddesinde belirtildiği şekilde … mağazasında, sadece … ürünlerinin satılmakla olup, başka bir ürün satılmadığını, …’in satış temsilcileri, servis yetkilileri ve asist yetkililerinin düzenli olarak davacının … mağazasını ziyaret edip tutanak tuttuklarını, bu tutanakların hiçbirisinde farklı ürün satıldığına dair bir tespit yapılmamış olduğunu, davalının ihtarnamesinde iddia ettiğinin aksine, bayinin eski kodlu ürün satış politikası bayinin değil …’in satış politikasının sonucu olduğunu, davacı bayinin siparişi ve de adetçe ihtiyacı olmamasına rağmen … tarafından satış ve stok baskısı yapılarak/yapılmak istenilerek talep edilmeyen malların bayiye gönderildiğini, ortak çalışmada ana unsurun, …’in bir ürününün yeni kod ile üretileceğini bayisine önceden bildirerek sadakatli ve dürüst davranmasını gerekli kıldığını, …’e ait … programının ilk kullanılmaya başlanması ile birlikte sisteme entegre olunduğunu, davacının stoklarındaki tüm malların adet, cins ve model olarak sistemde görülmeye başlandığını, buna rağmen …’in sürekli olarak sipariş olmadığı halde ürün göndermeye devam ettiğini, davacı bayinin davalı …’in DTS (Doğrudan Tahsilat Sistemi) sisteminde kayıtlı olduğu için gelen faturaları ödemek zorunda kaldığını, davacının siparişi olmadığı halde davalı tarafından gönderilen ürünlerin iade de alınmadığını, hatta sistemde, davacı elinde olan ürünler görüldüğü halde, bu ürünün aynısından bir daha gönderildiğini, taraflar arasındaki sözleşme davacı tarafından haklı nedenle feshedildiğinden davalı üreticinin davacı satıcının (bayi) stoklarında bulunan ürünleri geri alması gerektiğini, bayilik sözleşmesinin, çerçeve niteliğinde, sürekli bir sözleşme olup, üreticinin, malların tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede satmak üzere bayiye göndermeyi, buna karşılık olarak bayinin de, üreticinin dağıtım ağına dâhil olarak sözleşme konusu mal veya hizmeti kendi adına ve hesabına satmak ve bu mal île hizmetlerin sürümünü artıracak faaliyetlerde bulunmak yükümlülüğünü üstlendiğini, bayilik sözleşmesi gereği bayinin mutlaka stok yaparak satış yapmasının gerekmediğini, yani satılan malların niteliğinin stoğu zorunlu kılmakta olduğunu, bu durumda davalı firma tarafından sözleşme gereğince gönderilen ve müvekkili tarafından stoklanan malların teslim alınması gerektiğini, sözleşmenin feshinin müvekkili bayi tarafından kaynaklanmadığından dürüstlük kuralı gereğince de stoktaki malların üretici firma tarafından teslim alınması gerektiğini, belirterek, bayilik sözleşmesinin sona ermesi nedeni ile stokta bulunan malların davalı tarafından iade alınarak, satış bedellerinin fatura tarihinden itibaren hesap olunacak ticari işlere uygulanan avans faizi ile birlikte ileride gerçek miktarı belirlendiğinde artırılmak üzere şimdilik 30.000,00-TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 10/04/2017 tarihli talep artırım dilekçesi ile talebini 650.000,00-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacının stoklarında bulunan 10-15 yıllık ürünlerin davalı şirkete iadesi ve bedellerinin tahsiline ilişkin talep hakkının zamanaşımına uğraması nedeniyle talep edilmesinin mümükün olmadığını, müvekkili şirket ile davacı arasında, 10/10/2012 tarihinde Yetkili Satıcılık Sözleşmesi imzalandığını ve bu sözleşmenin yenilenmek suretiyle geçerliliğini devam ettirdiğini, taraflar arasındaki bu sözleşmeyle davacının, … yetkili satıcısı olarak yalnızca … tarafından dağıtımı yapılan ürünlerin satılması, müvekkili şirketin ise söz konusu ürünlerin davacıya teslimi yükümlülüğünü üstlenmiş olduğunu, söz konusu sözleşmenin gereği olarak müvekkil şirketin, davacının isteği doğrultusunda … ürünlerini teslim etmekte, bedelini ise tarallar arasındaki cari hesap uyarınca tahsil etmekte olduğunu, müvekkili şirket tarafından sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin tam vc eksiksiz olarak yerine getirilirken davacı tarafından müvekkili şirkete gönderilen … 11. Noterliği’nin 16/03/2015 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile; müvekkili şirketin, davacının satış mağazasının yakınındaki bir lokasyona başka bir yetkili … şubesi açmasına izin verdiği, müvekkilinin fiyat koruması sağlamamış olması dolayısıyla davacının yüksek miktarda zararına sebep olduğu, müvekkilinin uyguladığı yanlış satış politikaları gereği 5 yıldır zarara uğradığı, zincir mağazalarda … markalı ürünlerin daha düşük fiyata satılması sebebiyle de zararların ortaya çıkmış olması ve iddia edilen bu zararların müvekkili şirket tarafından ortadan kaldırılmadığı, gerekçeleriyle taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 17/04/2015 tarihi itibariyle feshedildiğinin ihbar edildiğini, bu ihtarnamede ayrıca; sözleşmenin fesih tarihini izleyen iki gün içinde tabelaların ve reklam mahiyetinde bulunan malzemelerin müvekkili şirket tarafından geri alınması, stokla bulunan tüm malların satış ve teslim tarihine bakılmaksızın iade alınması ve bu malların ödeme tarihlerinden itibaren vade farkları ile birlikte 30 gün içinde ödenmesi, sözleşme ilişkisi süresince alınmış teminat ve çeklerin iade edilmesi, teşhir mallarının iade olarak alınmaması halinde son malın satışı yapılıncaya kadar garantilerinin açık tutulması ve tüketici yönünden sevk ve montajları yapılması, ihtarlarında bulunulduğunu, davacının, sözleşmeye açıkça aykırı davranarak, rakip firma bayilikleri yaptığı öğrenildiğinden, söz konusu davacı ihtarnamesine cevaben müvekkili şirket tarafından, …. 56. Noterliği’nin 31/03/2015 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi davacıya; sözleşmenin 3. maddesine aykırı olarak rakip firmaya ait ürünler satıldığı, bu nedenle sözleşmenin haklı nedenle feshine yönelik hakkın müvekkili şirkete ait olduğu, davacının ciro düşüklüğünün sebebinin, davacının şahsi ticari politikaları nedeniyle stoklarında eski ve güncel olmayan ürünlerin bulunmasının olduğu, sözleşmenin devamının müvekkili şirket tarafından çekilmez hale geldiğinin ihtar edilerek ihtarın tebliğ tarihinden itibaren hüküm vc sonuç doğurmak üzere her türlü talep vc dava hakkı saklı tutularak sözleşmenin feshedilmiş olduğunu, bu ihtarnamede ayrıca; sözleşmenin 16. maddesi uyarınca cezai şart alacağının da muaccel hale geldiği bu nedenle, davacının 54.094,38-TL tutarındaki cezai şartı 5 gün içerisinde ilgili hesaba yatırmaması halinde avans faizin işleyeceği, ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren davacının işi durdurması gerekliliği, marka ve sistemle ilgili belirleyici her türlü işaret, slogan, tabela, reklam ve promosyon gereçleri ve ilgili her türlü kırtasiye gereçlerini kullanmaya son verilmesi gerekliliği, gizli bilgiler taşıyan tüm kayıt, yazışma talimatı ve benzerlerinin örneği bulundurulmaksızın müvekkili şirkete iade edilmesinin istendiği, … tarafından verilmiş bedelli ve bedelsiz tüm tabela, levha, tanıtım malzemeleri, tüm teknik dokümantasyon ve reklam malzemesini, giderleri davacıya ait olmak üzere ve derhal iade edilmesinin gerektiği, mağazada yapılmış iç ve dış dekorasyon masraflarının iade edilmesinin istendiği, aksi halde müvekkil tarafından hapis hakkının kullanılacağının, ifade edildiğini, müvekkili şirket tarafından gönderilen bu ihtarnameye karşılık davacının, … 11. Noterliği’nin 07/04/2015 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile; müvekkili tarafından gönderilmiş olan 2736 yevmiye numaralı ihtarnamede bulunan aleyhe hususların kabul edilmediğini, … mağazasında farklı hiçbir ürünün satılmadığını, eski kodlu ürün satış politikasının …’in yanlış politikası olduğunu ve …’in satış ve stok baskısı ile talep edilmeyen malları bayiye gönderdiğini, sipariş edilmediği halde gönderilen ürünlerin … tarafından iade alınmadığını, cezai şart talebinin … bakımından değil, davacı bakımından muaccel hale gelmiş olduğunu, bu cezai şartın 5 gün içinde ödenmemesi durumunda avans faizin işletileceğini, uğranmış olunan zarar vc haksız fesihten kaynaklanan tazminat ile hakkaniyet, denkleştirme bedelinden şimdilik 100.000,00-TL’sinin 5 gün içinde ödenmesi gerektiği aksi takdirde avans faizi işletileceği, standların …’in teşhir ürünü olması sebebiyle kendi sorumluluklarının olmadığı ve standların geri alınabileceğinin ihtar edildiğini, gelinen aşamada ise davacı tarafından; … Caddesi’nde bulunan merkez satış mağazasının bulunduğu binanın diğer köşesinde müvekkili şirket taralından yetkili şube açıldığı, davacıya satıcılık baskısı uygulanmak suretiyle sipariş verilmeyen ve ihtiyacı üzerinde malların gönderildiği, son beş yıldır uygulanılan yanlış satış politikaları ile davacının zarara uğratıldığı, davacının satış ve sergi salonunun yakınında bulunan zincir mağazalarda ürünlerin düşük fiyata satılmasına göz yumulup zarara uğratıldığı, bu sebeplerle sözleşmenin sürdürülmesinin tahammül edilemez hale ulaştığından bahisle feshedilerek sona eren sözleşme gereği stokta bulunan malların iade alınarak, bedellerinin faizi ile birlikte tahsili gerektiğinden bahisle eldeki alacak davasının açıldığını, ancak davanın haksız olduğunu, davacının, sözleşmeye aykırı fiillerine rağmen, 16/03/2015 tarihinde müvekkili şirkete gönderdiği ihtarname ile sözleşmeyi haksız olarak feshetmiş olduğunu, davacının, taraflar arasındaki sözleşmeyi fesih sebeplerinden birisinin; … Caddesi’nde bulunan merkez satış mağazasının bulunduğu bölgede müvekkili şirket tarafından yetkili şube açıldığı iddiası olduğunu, ancak taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacıya münhasır satış hakkı tanınmadığından, müvekkili şirket’in söz konusu bölgede bir bayiye yetki tanımasında herhangi bir sözleşmeye aykırılık bulunmamakta olduğunu, nitekim sözleşme ile davacıya söz konusu bölgede inhisari yetki tanınmamış olduğunu, sözleşmenin ‘Münhasırlık’ başlıklı 2.maddcsinde: “Yetkili Satıcı, … mağazasında (merkez ve varsa şubelerinde) sözleşme konusu ürün ve hizmetlere rakip ürün ve hizmetlerin sergileme ve satışını yapmayacaktır” düzenlemesinin yer almakta olduğunu, söz konusu madde ile münhasırlığın, davacının yalnızca müvekkili şirket ürünlerini satabilmesi bakımından kabul edilmiş olduğunu, sözleşme ile müvekkili şirketin yetkili bayi açmasını engelleyen herhangi bir hüküm bulunmadığından, müvekkili şirketin söz konusu bölgede yetkili bayi açmasında herhangi bir aykırılık bulunmamakta olduğunu, kaldı ki davacının yanında açıldığını belirttiği yetkili bayinin … mağazası olmadığını, ayrıca söz konusu bayiliğin 2014 yılında açılmış olup, davacının 2014 yılından fesih ihbarı yaptığı 16/03/2015 tarihine kadar bu duruma herhangi bir itirazı olmadığını, bu nedenle söz konusu bayinin, davacı tarafından haksız olarak fesih gerekçesi yapılmasının iyi niyetten uzak olduğunu, ayrıca davacının, … Mahallesi … Caddesi … No:l-D/F … … adresinde, … nezdinde yetkili merkez ve fatura adresi görünen adreste, sözleşmenin feshinden önce ve hâlihazırda rakip firmaların bayiliğini yaparak sözleşmeyi ihlal ettiğinin öğrenilmiş olduğunu, davacının, aynı unvanla rakip fırnıa bayilikleri yapmasının sözleşmenin açık ihlali olduğunu, nitekim sözleşmenin 3.maddesinde; ” Yetkili Satıcı faaliyetini…Adresinde bulunan … Mağazasında ya da … ile ileride mutabık kalacağı başka bir yerde bulunan iş yerinde sürdürme hakkına sahip olacaktır. Yetkili Satıcı sözleşme ekinde belirtilen GSM operatörlerine ilişkin ürün ve hizmetler hariç, başka (özel/tüzel) kişilerle sözleşme konusu ürün ve hizmetlere ilişkin alt dağıtım sözleşmeleri yapmayacaktır.” düzenlemesinin yer aldığını, davacının, rakip firmalara bayilik açarak söz konusu madde ve davacının yalnızca müvekkili şirket ürünlerini satabilmesinin düzenlendiği sözleşmenin 2.maddesi bakımından sözleşmeyi açıkça ihlal etmiş, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmış olduğunu, sözleşmeyi, sadakat yükümlülüğünü ve rekabet hukuku kurallarını ihlal ederek rakip firmaların bayiliğini gerçekleştiren davacının, müvekkili şirket taralından söz konusu bölgede sözleşmeye uygun olarak yetkili satış bayi açılmasını fesih nedeni göstermesinin iyi niyetten uzak olup, hukuka aykırı olduğunu, davacının bir başka fesih nedeni olarak ileri sürdüğü, müvekkili şirket tarafından satıcılık baskısı uygulanmak suretiyle sipariş verilmeyen ve ihtiyacı üzerinde mallar gönderildiği iddialarının doğru olmadığını, sözleşme ilişkisinin taraflarının tacir olduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunumun 18. ve 23. maddelerinde ise tacir olmanın birtakım sonuçlarının hükme bağlanmış olduğunu, TTK’nın “Fatura ve teyit mektubu” başlıklı 21. maddesinin; “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır” hükmünü içerdiğini, anılan hüküm uyarınca faturayı alan kişinin aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılacak olduğunu, ayrıca taraflar arasındaki cari hesap ilişkisi uyarınca, … taralından davacıya, uzun süreli olarak ürün teslimi yapılmakta ve bedelin taraflar arasındaki cari hesap uyarınca tahsil edilmekte olduğunu, söz konusu cari hesap uyarınca bakiye borcun belli dönemlerde davacıya bildirilmekte ve davacının bakiye borca ilişkin itirazının bulunup bulunmadığı sorularak bakiye borca ilişkin onay alınmakta olduğunu, somut olayda da davacı ile belirli dönemlerde hesap mutabakatı yapılmış olduğunu, ancak hiçbirinde davacının bir itirazının söz konusu olmadığını, teslim edilen ürünlere ilişkin faturalara süresi içinde itiraz etmeyen ve hesap mutabakatında dahi ihtiyacı üzerinde mal gönderildiği ve teslim edilen malların sipariş verilmediği itirazında bulunmayan davacının, müvekkili şirket tarafından satıcılık baskısı uygulanmak suretiyle sipariş verilmeyen ve ihtiyacı üzerinde mallar gönderildiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını, ayrıca, davacıya isteği dışında mal gönderilmediğini, nitekim bayiye isteği dışında bir ürün gönderilse bile, hiçbir bayinin isteği dışında hiçbir ürünü teslim almayacağının, sektörün ve ticari hayatın bir gereği olduğunu, sipariş dışı ürün gönderildiğinde bayinin, fatura ve ürünü teslim almadan iade edebilecek veya iade faturası ile geri gönderebilecek olduğunu, bayilerin, ticari şartlarda anlaşılmayan hiçbir siparişi teslim almayacağının aşikâr olduğunu, nitekim bazı bayilerin, müvekkili şirket tarafından gönderilen ürünleri, faturanın üzerine ‘sipariş dışı’ yazıp geri göndermekte olduklarını, hiçbir bayinin ürünü teslim alma zorunluluğu olmadığını, sisteme girilen tüm hatalı siparişlerin iade edilebilecek olduğunu, söz konusu ürünlerin, müvekkili şirket kayıtlarında “iade, kargodan teslim almadı, sipariş dışı ürün, bayi isteği dışında ürün” gibi isimlerle kayıt altına alınmakta olduğunu, hiçbir iade faturası olmayan, ürünlerin teslimatında sipariş dışı olduğu belirtilmeyen ürünlerin davacı tarafından stoklanmasında müvekkili şirketin hiçbir kusuru bulunmadığını, hatta müvekkili şirketin, davacının isteği doğrultusunda sipariş verdiği ancak satamadığı ürünleri, hiçbir yükümlülüğü bulunmamasına karşın yardımcı olmak amacıyla iade alarak, tüm iyi niyetini davacıya göstermiş olduğunu, davacının, kendi yüksek kârlı satış yapma ticari politikası yüzünden elinde 10-15 yıllık ürünler bulunan bir bayii olduğunu, söz konusu yanlış politikaları nedeniyle stoklarında biriken ürünleri müvekkili şirkete iade ederek, ticari kayıplarını müvekkili şirkete ödetmek amacıyla dava açtığını, davacının söz konusu yüksek kârlı satış yapma politikaları nedeniyle son yıllarda cirosunun devamlı düşmüş olduğunu ve iddia edilenin aksine davacının, bölgesinde en çok ürün satan ve en yüksek ciro yapan bayiler arasında yer almamakta olduğunu, bu nedenle davacının stoklarının, kendi ticari politikası sonucu, aldığı ancak satamadığı ürünler nedeniyle eski ve güncel olmayan ürünlerden oluşmakta olduğunu, davacının, müvekkili şirketin marka değerini artırmak amacıyla daha fazla güncel ürün satış faaliyetinde bulunması gerektiği halde, stokta eski ve güncel olmayan ürün bulundurmak suretiyle sözleşmeye aykırı davranmış olduğunu, sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmeyen davacının, sözleşmeyi haksız feshederek, hatalı ticari hamlelerini müvekkili şirkete yüklemeye çalışmakta olduğunu, davacının, son beş yıldır uygulanılan yanlış satış politikaları ile davacının zarara uğratıldığı yönündeki iddiasının da haksız olduğunu, zira davacı tarafından alınan ürünlerde serbest piyasa gereği sonradan fiyat düşüşü olabileceği gibi, sonradan fiyatı artan pek çok ürünün de bulunduğunu, söz konusu farklılıkların ürün bazında münferit yaşanan fiyat farklılıkları olup, müvekkili şirketin davacıya yönelik kasıtlı bir politikası olmadığını, sektörün ve ekonomik yaşamın olağan gerekleri ile söz konusu fiyat farklılıklarının her basiretli tacirin öngörebileceği bir durum olduğunu, davacının, fiyatı arttığından ekstra ciro sağladığı ürünleri görmezden gelerek, istisnai olarak yaşanan ürün fiyatlarının düşmesinin davacıya yönelik uygulanan yanlış satış politikalarının ürünü olduğu iddiasının haksız olduğunu, davacının satış ve sergi salonunun yakınında bulunan zincir mağazalarda (AVM’lerde) ürünlerin düşük fiyata satılmasına göz yumulup zarara uğratıldığı iddiasının da gerçekle bağdaşmadığını, müvekkili şirket farklı satış kanalları aracılığıyla ürünlerini satışa sunmakta olup, bu farklı satış kanalları arasında birbirinden çok farklı olmayan fiyat uygulamalarının söz konusu olduğunu, müvekkili şirketten bağımsız olarak, kanalların kendi perakende fiyat politikalarından ve ticari politikalarından kaynaklı indirimlerin söz konusu olabildiğini, ancak bu hususun müvekkili şirketten kaynaklanan bir durum olmadığını, zira firmaların söz konusu politikalarına, rekabet hukuku kuralları ve ticari hayatın işleyişi gereği, müvekkili şirketin herhangi bir müdahalesinin söz konusu olamayacağını, sektörde olağan olarak karşılaşılabilecek, müvekkili şirketten kaynaklanmayan bir durumun feshe gerekçe yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının, sözleşmenin feshinden sonra müvekkili şirket tarafından tabelanın alındığı ve satış yapılamadığı, davacının sattığı ürünlere garanti hizmeti verilmediği, üretim ve nakliye arızalarının giderilmediği yönündeki iddialarının gerçek dışı olduğunu, zira davacı ile yapılan görüşmelerde müvekkili şirket tarafından, davacının elindeki ürünleri satana ve müvekkili şirket tarafından o bölgede bayilik açılana kadar tabelanın durması tavsiyesinde bulunulduğunu, aksi halde ürünlerin satışını gerçekleştiremeyerek zarara uğrayacağı uyarısının yapıldığını, ancak davacının, rakip firma ile anlaşıp müvekkili şirket bayiliğini bıraktığı için, söz konusu uyarıya rağmen tabelanın alınması yönündeki isteğinden vazgeçmemiş olduğunu, davacının … Mahallesi, … Caddesi, No: 17 … … adresli bayisinde bulunan tabelanın davacının isteği doğrultusunda, müvekkili şirket tarafından alınmasından yaklaşık 15 gün sonra rakip firmaya ait tabelayı asarak faaliyetlerine devam ettirdiğini, ayrıca davacının, bayiliği sonlandırmasına rağmen … sisteminde Avantajlı Hizmet Belgesi (AHB) düzenleyebilmekte olduğunu, bayi tarafından düzenlenen Avanlajlı Hizmet Belgesi ile tüketiciye ücretsiz nakliye ve montaj hizmeti verildiğini, davacı tarafından satılan ürünlere, sözleşmenin fesih tarihinden sonra da müvekkili şirket tarafından kurulum, garanti ve servis hizmeti verildiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için davacının sözleşmeyi haksız feshetmediği düşünüldüğünde dahi, bedeli davacı tarafından ödenen ürünlere ilişkin müvekkili şirketin iade alma yükümlülüğü bulunmadığını, kendi yüksek kârlı satış yapma ticari politikası yüzünden elinde 10-15 yıllık ürünler bulunduran davacının, söz konusu yanlış politikaları nedeniyle stoklarında biriken ürünleri müvekkili şirkete iade ederek, ticari kayıplarını müvekkili şirkete ödetmek amacıyla huzurdaki davayı açtığını, davacının müvekkili şirkete iade etmeye çalıştığı stokların, kendi ticari politikası sonucu, aldığı ancak satamadığı ürünler nedeniyle eski ve güncel olmayan ürünlerden oluştuğunu, basiretli tacir olan davacının isteği doğrultusunda teslim edilen ve bedelleri müvekkili şirkete ödenen ürünlerin davacı tarafından satılamamasının müvekkili şirketin sorumluluğunda olmayıp, aksine davacının, müvekkili şirketin marka değerini artırmak amacıyla daha fazla güncel ürün satış faaliyetinde bulunması gerektiği halde stokta eski ve güncel olmayan ürün bulundurmasının sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğini, sözleşmenin 15/g maddesinde; “Yetkili Satıcının …’e vermiş olduğu fakat … tarafından fatura edilmemiş olan ürün siparişleri iptal edilmiş sayılacaktır. Ayrıca, Yetkili Satıcının stokunda olup bedeli …’e ödenmemiş olan kolisi açılmamış emtia …’e testim edilecektir. Aksi takdirde bu emtia üzerinde de … hapis hakkına sahip olacaktır” hükmünün yer aldığını, söz konusu hükmün sözleşmede, sözleşmenin sona ermesinden önce yeni teslim edilen ve bedeli henüz ödenmeyen güncel ürünlerin hiçbir yükümlülük söz konusu olmaksızın hakkaniyet gereği müvekkili şirkete iadesini düzenlediğini, söz konusu hükmün, bayiliğin sona ermesinden önce yeni teslim edilen ve bedeli ödenmeyen ürünlerin iadesi amacıyla düzenlendiğinden davacının eski ve güncel olmayan, ayrıca bedeli ödenen ürünlerinin iadesini kapsamamakta olduğunu, söz konusu maddede açıkça, bedeli müvekkili şirkete ödenmemiş ve kolisi açılmamış ürünlerin …’e tesliminden bahsedilmekte olup; bedeli ödenen ürünlerin müvekkili şirkete iadesi ve bedellerinin geri ödenmesi şeklinde yorumlanmasının mümkün olmadığını, yine sözleşmenin 15. maddesinin sözleşmenin ne şekilde olursa olsun sona ermesi halini düzenlemesi karşısında işbu dava kapsamında sözleşmenin haklı veva haksız feshedildiğinin tespitinin dahi iade yükümlülüğünün mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi açısından gerekli olmadığını, dolayısıyla davacının, ürünlerin bedelini hangi sözleşme hükmüne ya da hangi hukuk kuralına dayanarak talep ettiğinin taraflarınca anlaşılamadığını, sözleşme hükümlerine ve genel hukuk kaidelerine açıkça aykırı olan davacı taleplerinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, taraflar arasındaki “… Yetkili Satıcılık Sözleşmesi”nin feshedilmesi nedeniyle, sona eren sözleşme gereği davacının stokunda bulunan malların davalı tarafından iade alınarak, bedellerinin davalıdan tahsili talebine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce, taraflarca dosyaya sunulan 10/10/2012 tarihli “… Yetkili Satıcılık Sözleşmesi”, ihtarnameler, tutanaklar incelenmiş, isimleri bildirilen tanıkların beyanları alınmış, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle bilirkişi heyetinden rapor ve ek rapor alınmış, dosyaya sunulan uzman görüşleri değerlendirilmiştir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiştir. Buna göre; davacı tarafça, taraflar arasındaki 10/10/2012 tarihli “… Yetkili Satıcılık Sözleşmesi”nin haklı nedenlerle feshedildiği belirtilerek, sona eren sözleşme gereği davacının stokunda bulunan malların davalı tarafından iade alınarak, bedellerinin davalıdan tahsili talebine yönelik olarak dava açılmış olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, özellikle sözleşmenin 2. maddesi gözönüne alındığında, sözleşmenin, davacıya münhasır satıcılık yetkisi vermeyen bir bayilik sözleşmesi olduğu görülmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin “Sona Ermenin Sonuçları” başlıklı 15. maddesi; “Sözleşmenin ne şekilde olursa olsun sona ermesi üzerine, Yetkili Satıcıya sözleşme ile tanınan her türlü hak sona erer. Dolayısıyla…g) Yetkili satıcının …’e vermiş olduğu fakat … tarafından fatura edilmemiş olan ürün siparişleri iptal edilmiş sayılacaktır. Ayrıca, Yetkili Satıcının stokunda olup bedeli …’e ödenmemiş olan kolisi açılmamış emtia …’e teslim edilecektir. Aksi takdirde bu emtia üzerinde de … hapis hakkına sahip olacaktır.” hükmünü içermektedir. Söz konusu madde hükmü dikkate alındığında, davacının talebi olan, sona eren sözleşme gereği davacının stokunda bulunan malların davalı tarafından iade alınarak, bedellerinin davalıdan tahsili talebine ilişkin olarak sözleşmenin taraflarca haklı olarak mı haksız olarak mı feshedildiği hususunun eldeki dava açısından bir önemi bulunmamaktadır. Zira, sözleşmenin 15. maddesi, sözleşmenin ne şekilde olursa olsun sona ermesi üzerine tarafların hak ve yükümlülüklerini belirlemektedir. Sözleşmenin 15/g maddesine göre, taraflar arasındaki sözleşme ne şekilde sona ererse ersin, davacı olan yetkili satıcı, stokunda olup bedeli …’e ödenmemiş, kolisi açılmamış emtiaları …’e teslim edebilecektir. Bu maddenin mefhumu muhalifinden, davacı yetkili satıcının stokunda olup, bedeli …’e ödenmiş emtiaların sözleşmenin sona ermesi nedeniyle …’e iade edilemeyeceği, yani …’in söz konusu emtiaları geri alma zorunluluğunun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Sözleşmenin feshinin ileriye etkili sonuç doğuran bir irade açıklaması olduğu da gözönüne alındığında, sözleşmenin sona ermesi tarihine kadar yapılan satış sözleşmelerinin bu sona ermeden etkilenmeyeceği açıktır. Taraflar tacir olup, her iki tacir hakkında da TTK’nun tacirlere ilişkin hükümleri ile taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Davacı taraf, dava konusu yapılan emtiaların da aralarında bulunduğu bir kısım emtiaların, davalı tarafından kendisine sipariş dışı gönderildiğini, aralarındaki ticari ilişkinin mahiyeti gereği de bu emtiaları almak zorunda kaldıklarını belirtmiştir. Öncelikle, taraflar arasındaki sözleşmenin 7. maddesi gözönüne alındığında, davacı yetkili satıcının bağımsız işletmeci sıfatını haiz olduğu, tacir sıfatıyla işin her türlü riskini bilerek ve üstlenerek söz konusu sözleşmenin tarafı olduğu anlaşılmaktadır. Yine sözleşmenin 4/e maddesi gözönüne alındığında, davacı yetkili satıcının kesin sipariş vermediği, sipariş dışı gönderilen ve rızasının bulunmadığı hiç bir ürün teslim alma ve bedelini ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı açıktır. Ayrıca 6102 Sayılı TTK’nun 21. maddesi; “(1) Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. (2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. (3) Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğ­rulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.” hükmünü içermektedir. Davacı tarafça, dava konusu yapılan emtiaların, kendi isteği dışında, … tarafından kendisine gönderildiği ileri sürülmekte ise de, dosya kapsamının incelenmesinden tacir olan davacının, davalı tarafından kendisine gönderilen faturalara karşı bu faturaların alındığı tarihten itibaren 8 gün içinde herhangi bir itirazda bulunmadığı görülmektedir. Bu anlamda davacı, söz konusu faturaları kabul etmiş bulunmaktadır. Yine tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesinden, ticari ilişki sırasında taraflar arasında dönem dönem mutabakatlar yapıldığı, davacı tarafından, bu mutabakatlara da süresi içinde herhangi bir itirazda bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, tacir olan davacının, taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesinden sonra, kendisine teslimi ve bedelinin davalı tarafa ödenmesi üzerinden uzun zaman geçtikten dava konusu ürünlerin davalı tarafından teslim alınması ve ödenen bedelin iade edilmesi yönündeki talebinin, TTK’nun tacir olmanın hükümlerine yönelik 18-23. maddelerine aykırılık teşkil ettiği gibi 4701 Sayılı TMK’nun 2. maddesine de aykırılık teşkil ettiği, yine taraflar arasındaki sözleşmenin özellikle 15. maddesi gözönüne alındığında, davacının talebinin haksız olduğu sonucuna varılarak, davanın reddine yönelik aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı tarafça açılan davanın REDDİNE,
2- Alınması gerekli 59,30-TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin ve tamamlama harcı olarak yatırılan toplam 11.100,38-TL’den mahsubu ile bakiye 11.041,08-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
3- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinden bırakılmasına,
4- Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 49.550,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5- 6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.30/09/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır