Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/16 E. 2019/925 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/16 Esas
KARAR NO : 2019/925

DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ : 07/01/2016
KARAR TARİHİ : 05/12/2019

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememize açılan; “İtirazın İptali” davasının yapılan yargılaması sonunda;
D A V A /
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle: Taraflar arasında akdedilen 13.09.2012 tarihli hisse devri sözleşmesi ile tarafların, davacının … A,Ş, … A Ş. ve … şirketlerinde sahip olduğu hisseleri davalının kuracağı bir şirkete sözleşmeyle kararlaştırılan bedel karşılığı devretmesi hususunda anlaşmaya vardıklarını, sözleşmenin Pay Devirleri başlıklı 4. maddesinin (2) numaralı bendinde davalı tarafından davacıya yapılacak hisse devirleri ile davacının devredeceği hisseler karşılığında davalının davacıya yapacağı ödemelerin gösterilmiş olduğunu, aynı maddenin (3) numaralı bendinde ise davacı tarafından bizzat davalıya yapılacak hisse devirlerinin gösterildiğini, davacının, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle hisselerini davalıya devretmiş ise de davalı tarafın, hisse devri karşılığında taraflarca kararlaştırılan bedelin tamamını davacıya zamanında ödemediğini, davalının, hisse devri bedelinin ödenmeyen kısmı için davacıya … Bankası A.Ş…. Şubesine ait … seri numaralı, 13.09.2015 keşide tarihli, 5.475.000,00 USD bedelli çeki keşide ettiğini, ancak söz konusu çek bedelini de davacıya ödemediğini, bunun üzerine, borçlu aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası ile (çekin yasal süresi içerisinde bankaya ibraz edilmeyerek kambiyo vasfını yitirdiğinden) ilamsız takip yapıldığını, ancak davalı -borçlunun alacağın tahsilini geciktirmek amacıyla borca itiraz ettiğini. davalı itirazının dayanaktan yoksun ve soyut olduğunu, hiçbir delile ve hukuki gerekçeye dayanmadığını, davalı borçlunun itirazında çek üzerindeki imzaya itiraz etmeyerek takibe konu çekin kendisi tarafından keşide edilmiş olduğunu ve çekin varlığını kabul ettiğini, çekin borçlunun elinde değil, alacaklının elinde bulunmasının da borcun ödenmemiş olduğuna karine teşkil ettiğinden, davalı borçlunun iş bu karinenin aksini ispat etmekle yükümlü olduğunu, davalı borçlunun borca itirazında çek bedelinin ödendiğine dair herhangi bir açıklamada bulunmadığını, çek bedelinin ödendiğini ileri sürmediği gibi ödemeye ilişkin herhangi bir belge de ibraz etmediğini, ayrıca davalı- borçlunun faize ve faiz oranına itiraz etmiş ise de söz konusu takipte “ticari avans faizi” talep edilmesinin hukuka uygun olduğunu, zira taraflar arasındaki borç-alacak ilişkisinin temelinin tarafların ticari işlerinden kaynaklanan hisse devri olduğunu, dolayısıyla taraflar arasındaki ilişkiye ticari avans faizinin uygulanması gerektiğini, ayrıca davalı-borçlunun faiz oranının fahiş olduğunu ileri sürmüş ise de takipte çekin keşide tarihi olan 13.09.2015 tarihinden itibaren T.C. Merkez Bankası’nın yıllık olarak değişen oranlarda belirlediği ticari avans faizinin uygulandığını, takip tarihi itibarıyla TCMB avans faiz oranının %10,50 olduğunu belirterek; ; itirazın iptaline, çekten kaynaklanan bakiye alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık % 10,50 oranında (sonradan lehlerine değişen ve artan oranlarda) ticari avans faiziyle birlikte takibin devamına, borçlunun alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla aleyhinde inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

S A V U N M A /
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle: İcra takibine konu alacağın tek delilinin, yasal süresi içinde ibraz edilmeyen çek olduğunu, çekin ne için verildiği, yani temel borç ilişkisinin çek metninden anlaşılmayacağını, bu sebeple çekin hangi maddi hukuk ilişkisinden doğan borç için verildiğinin belli olmadığını, işbu davanın sebebi olan takibin, çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus icra takibi olmadığını, haciz yoluyla adi icra takibi olduğunu, çekin ise temeldeki borcun delili olarak sunulduğunu, davacının, çekin hisse devir sözleşmesinden doğan semen borcunun ifası uğruna düzenlenmiş bir çek olduğunu beyan etmekle, kambiyo senedini ta’lil ettiğini, başka bir deyişle, soyut borç doğuran kambiyo senedini, maddi hukuka ilişkin temel bir hukuki ilişkiye (illete=sebebe) bağlamış olduğunu, bu iddiasıyla davacının çekin düzenlenme sebebi olduğunu iddia ettiği vakıayı (talilin temelindeki illeti) ispat yükünü üzerine aldığını, öyleyse davacının, takip konusu alacağın tecessüm ettiği çekin, iddia ettiği hisse devir sözleşmesi gereği verilmiş bir çek olduğunu ispatla yükümlü olduğunu, ispat yükünü yerine getiremediği takdirde başkaca bir husus incelenmeden davasının reddinin kaçınılmaz olduğunu, davacının çekin sebebi olarak ileri sürdüğü temel borç ilişkisini ispat edebilmesi, iddia ettiği devir sözleşmesinin ve bu sözleşme içeriğinde, söz konusu çekin düzenlendiğine dair bir hükmün mevcudiyetini tam ispat derecesinde ortaya koyabilmesine bağlı olduğunu, bir hisse devir sözleşmesi olmasına rağmen, o sözleşmede, delil olarak sunulan çekten hiç söz edilmediğini ve aslında o sözleşmeden doğan semen borcunun tamamen itfa olunduğunun kesin delillerle ispatlanabiliyor ise, davacının çeki bağladığı sebebin bedel ilişkisinin mevcut olmadığını, başka bir deyişle çekin bedelsiz olduğunun ortaya çıkmış olacağını. davacının, çekte bedel ilişkisi olarak iddia ettiği 13.09.2012 tarihli “Hisse Devir Sözleşmesi” başlıklı bir sözleşmenin taraflar arasında imzalanmış olduğunu, fakat iki tarafa düşen edim borçları tamamen ifa olunmakla uygulamasının sona erdiğini; bu sözleşmeden ifası eksik kalan hiç bir borç bulunmadığının kesin delillerle ispat edilebilecek tartışmasız bir gerçek olduğunu, bu sebeple davacının ispatla yükümlü olduğu bedel ilişkisine dair iddiasının ispatsız kalmaya mahkum olduğunu, çekin bedelsiz olduğunu, temelinde hiç bir maddi hukuk ilişkisi ve temel borcu bulunmadığını, işbu takibin de kambiyo senedine dayanan soyut kambiyo borcu değil çekin dayandığı temel borç ilişkisinden doğan borcun tahsili için başlatılmış bir takip olduğundan, temel borç ilişkisini ispatlayamayan davacının davasının reddinin zorunlu olduğunu, çeki, bedel ilişkisi bakımından talil ederek/sebebe bağlayarak ispat yükünü üstlenen davacı tarafın bu yükü sabit ve mahfuz kalmak kaydıyla, HMK m,191’deki karşı ispat faaliyeti çerçevesinde, aşağıdaki beyan ve delillerinin davacının borç/bedel ilişkisine dair maddi vakıa iddiasının aksini ispatlamaya yeteceğini,
13.09.2012 Tarihinde akdedilen Hisse Satış Sözleşmesi uyarınca tarafların, sözleşmede kararlaştıran şekil ve şartlar mucibince üzerlerine düşen edimleri yerine getirmek suretiyle bedel karşılığı hisse devirlerini gerçekleştireceklerini, Tadil Sözleşmesinde Hisse Devir Sözleşmesi tahtında yapılması gereken ödemelerin en geç 31.12.2012 tarihine kadar gerçekleşmesi halinde …’IN bu taahhütle ilgili her türlü talep hakkından feragat ettiğinin belirtildiğini, davalı tarafından üzerine düşen tüm yükümlülüklerin yerine getirildiğini, yukarıda bahsedilen sözleşme maddesine de uygun olarak ödemenin tamamının zamanında yapılmış olduğu cihetle sözleşmeye uygun hisse devirlerinin gerçekleştiğini, Anlaşılacağı üzere, sözleşmedeki; “Hisse Devir Sözleşmesi tahtında yapılması gereken ödemelerin en geç 31.12.2012 tarihine kadar gerçekleşmesi halinde …’ın bu taahhütle ilgili her türlü talep hakkından feragat ettiği” hükmünün yürürlük kesbettiğini, tüm ödemelerin zamanında ve tam yapılmış olması sebebiyle hisse devirlerinin gerçekleştiğini, aksi takdirde hem sözleşmede buna ilişkin bir hüküm varken hem de mantık kuralları çerçevesinde, ödeme yapılmadan hisse devrinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı tarafından, davalının hisse devrinin ödenmeyen kısmı için 5.475.000,-USD bedelli çek keşide ettiği ve bu çekin ödenmemesi sebebiyle yargı yoluna başvurulduğunun belirtilmiş olduğunu, gerek taraflar arasında akdolunan Hisse Satış Sözleşmesi’nde gerekse akabinde imzalanan Tadil Sözleşmesi nde böyle bir çekin varlığından söz edilmediğini, değil ödenmeyen kısım için böyle bir çekin verileceği, aksine ödemelerin 31.12.2012 tarihine kadar yapılması durumunda Alp Karaağaç’ın bu taahhütle ilgili her türlü talep hakkından feragat ettiğinin kararlaştırıldığını, bu durum da davalı tarafından sözleşme uyarınca üzerine düşen tüm yükümlülüklerin yerine getirilmiş olduğunu, aksi halde ödenmeyen kısım ile ilgili böylesine yüksek bedelli bir çek verileceği hususunun sözleşmede yer alması gereken esas maddelerden biri olması gerekirken, metinde geçmemesi, karşı tarafça iddia edildiği gibi ödenmeyen kısım olmasına rağmen hisse devirlerinin yapılmış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, değil hukukla, mantıkla dahi bağdaşmadığını, dava konusu çekin herhangi bir yerde ve şekilde konu edilmediğini, sözleşmede geçmediğini, temelinde hiçbir borç ilişkisi olmadığı için hukuki değerinin olmadığını, kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydı İle birlikte, bir an için hisse devir sözleşmesinde bahsi geçen ödemelerin tam yapılmamasına binaen bu çekin verilmiş olduğu düşünülse, sözleşmede kararlaştırılan devir bedelinin eksik ödendiği hususunun ispatının gerektiğini, banka dekontundan da anlaşılacağı üzere, ödemelerin tam olarak ve zamanında yapıldığını, devir işleminin gerçekleşmiş olduğunu, yani bu şekilde dahi çekin bedelsiz ve karşılıksız olduğunu, dava dilekçesinde sunulan Yargıtay kararlarının mevcut vakıa ile ilgisinin bulunmadığını, işbu Yargıtay kararlarının, takip borçlusu tarafından ileri sürülen, “çek bedelinin ödendiği” iddianın ispat yüküne ilişkin kararlar olduğunu, oysa ki burada bir çekten dahi söz edilmesinin mümkün olmadığını, zira söz konusu çekin, süresi dahilinde ibraz edilmediğinden çek vasfını kaybetmiş, adi belge haline gelmiş olduğunu, senet de olmadığını, sözleşmede hiç belirtilmeyen, ancak “sözleşmede kararlaştırılan ödemelerin tam yapılmaması üzerine verildiği” iddia edilen bir çekin bedel ilişkisinden yoksu olduğunun açık olduğunu, aksini kabul etmenin hukuk ve mantıkla bağdaşmadığını tüm bunların yanında akdedilen Hisse Satış Sözleşmesi tarihinin 13.09.2012 olduğunu, şayet, İddia edildiği gibi ödemeler tam yapılmadığından bahisle verilmiş bir çek söz konusu olması halinde, akla gelen ilk sorunun, neden bugüne dek (yani 3,5 sene) beklenmiş olduğu, ödemeler yapılmadan devrin gerçekleşmiş olabilme ihtimali ne kadar imkânsız ise ödeme yapılıktan ve hisse devirleri gerçekleştikten sonra bunun için 3,5 sene beklenmiş olmasının da o kadar imkânsız olduğunu, kaldı ki davacı tarafın, dava konusu çeki süresi içinde ibraz etmeyip, hukuki bir çok imkân sağlayan kambiyo senedi vasfını kaybettirip adi belgeye dönüşmesine sebep olmasının ticari teamüllerle bağdaşmadığını, başka deyişle 5.475.000,- USD gibi yüksek bedelli bir çekin ibraz süresinin kaçırılması ve unutulmasının davacı tarafın aslında bedelsiz/karşılıksız bir çeki haksız yere elinde tuttuğunun ve gayriciddî bir durumun varlığına fiili karine teşkil ettiğini, sonuç olarak davalı aleyhine, hukuki dayanaktan yoksun, mesnetsiz ve varlığı ispat hukuku bakımından delil sayılmayan vasıtalarla ikame edilen işbu davanın, yukarıda açıkladıkları hususlar ve sundukları hukuki dayanaklar doğrultusunda, ispat yükünün talil yoluyla üstlenilmesi ve davacı tarafından yerine getirilememesi, davalıca sunulan delillerle karşı ispatın tartışmasız bir biçimde ortaya konulması, çekin bedelsiz olması, başka bir deyişle temel bir borç ilişkisinin, maddi hukuktan doğan bir borcun mevcut olmaması gerekçeleriyle haksız ve temelsiz olduğunu öne sürerek; davanın reddi ile reddedilen miktar üzerinden kötü niyetli takip yapıp dava açan davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına ve yargılama masraflan ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

G E R E K Ç E /
Celp edilen icra dosyası incelendiğinde: Davacı- alacaklı tarafından, davalı- borçlu aleyhine (bunda sonra taraflar davacı …, davalı da… olarak anılacaktır); 18.12.2015 tarihinde ve genel haciz yolu ile ilamsız takiple 16.100.880,00 TL asıl alacak, 444.648,96 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam; 16.545.528,96 TL üzerinden icra takibi başlatıldığı görülmüştür. Ödeme emri davalı yana 22.12.2015 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalı tarafça süresinde 28.12.2015 tarihinde ‘dayanak gösterilen sözleşme ve çekten dolayı borcun bulunmadığı’ yönünde beyanla borca itiraz edilmiş, itirazın iptali istemli dava da hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen hisse devir ve tadil sözleşme örnekleri dosya arasına alınmış incelenmiştir. … ve … arasında akdedilen 13.09.2012 tarihli hisse devir sözleşmesine göre; …A Ş, grup şirketleri vasıtasıyla ilaç ve kozmetik alanında faaliyet gösteren bir şirket olup, …’ın yönetim hâkimiyetine sahip olduğu iştiraklerinden …A.Ş, ve … A Ş. ilaç sektöründe; … AŞ ve… A.Ş. ise kozmetik sektöründe faaliyet göstermekte olup, işbu Sözleşmenin akdedildiği tarih itibariyle…’ ın ortaklık yapısının %31,6865 oranında …, %31,6801 oranında …, %31,7845…, %4,85 oranında diğer kişiler adına paylı olduğu anlaşılmıştır. İşbu Sözleşme’de belirtilen şartlar ve hükümlere uyulması kayıt ve şartıyla …’nin…’da, …’de ve …’da sahip olduğu paylarının tamamını …’ nın kuracağı bir şirkete (…) satma ve…’nın da bu payları doğrudan veya kuracağı bir SPV vasıtasıyla iktisap etmeyi kabul, beyan ve taahhüt etmişlerdir. Yukarıda sözü edilen pay devirleri hususunda mutabakat sağlayan taraflar; sözleşmede bu devirlerin sözleşmede alınan temel prensipler dâhilinde gerçekleştirilmesini şart kılmışlardır. Buna göre Yeniden Yapılanma Bakımından … Kaydından Çıkma, Bölünme, dört ayrı ve ayrıntılı düzenleme ile Gayrımenkuller, ayrıca Pay Devirleri, Net Borç Tutarları, BK tarafından …’ya Yapılacak Ödeme ve Devirler, … tarafından …’ya yapılacak Devirlen, Pay Devirleri Prosedürü ayrıntılı olarak düzenlenmiş, 27.12.2012 tarihli Tadil Sözleşmesiyle de 13.09.2012 tarihli Hisse Devir Sözleşmesi’nin bazı hükümleri tadil edilmiştir.
Genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinin diğer dayanağını oluşturan çek incelendiğinde; …Bankası … şubesi muhataplı, keşidecisi davalı …, lehdarı davacı …, 13.9.2015 keşide tarihi, 5.475.000 USD bedelli çektir. Çek süresi içerisinde bankaya ibraz edilmemekle, çek hamiline tanınan ve kambiyo hukukundan kaynaklanan talep hakları da son bulmuştur. Çekte yer alan taraflar ile ayrıca davanın tarafları arasındaki akdi ilişkinin varlığı dikkate alındığında, kambiyo senedi vasfını yitirmiş bulunan çekin yazılı delil başlangıcı niteliğini haiz olduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında imzalanan hisse devir sözleşmesi ile tadil sözleşmeleri tarafların üstlendikleri edimler, edimlerin nasıl ifa edilecekleri, yapılacak iş ve işlemlerin yürütülmesi bakımından ayrıntılı hükümler içermektedir. Buna karşın anılan çek’e ilişkin olarak, ayrıntılı hükümler içeren sözleşme ve tadil sözleşmesinde bir düzenleme ya da çeke dair bir atıf bulunmamaktadır.
Yine sözleşmelerde taraflarca belirlenen bedeller ve ifa edilen edimler bakımından da, davacının iddiasının aksine, işlem tutarları ile fiili işlem tutarlarının örtüşmediği tesbit edilmiştir. Bilirkişi kurulu da, davacının talep miktarına nasıl ulaştığının anlaşılamadığını beyan etmiştir. Bu noktada İstanbul Maslak’ta ki taşınmazın 23.000.000 USD bedelle satın alınması hususunda anlaşmaya varıldığı ve malik … A.Ş. Hisselerinin neredeyse tamamını elinde bulunduran …’nin %31.6801 oranında ki hisselerini elinde bulunduran davacıya, bedelin …’a ödenecek olması sebebiyle bu bedelin %31.6801 oranında ki kısmına isabet eden 7.296.423 USD bedelin davalı tarafından davacıya ödenmesinin kararlaştırıldığı yönündeki iddiası bakımından yapılan değerlendirmede, yukarda belirtildiği üzere, taraflar bütün iş ve işlemleri, üstlenilen edimleri ayrıntılı olarak sözleşme ve tadil sözleşmesinde düzenlemiş bulunmaktadırlar. Ancak anılan sözleşmelerde bu yönde bir hüküm ve düzenleme bulunmamaktadır. Anılan işlem ve bedelin yüksek miktarı dikkate alındığında, böyle önemli bir edimin ayrıntılı iş bu sözleşmelerde yer almaması mümkün değildir. Kaldı ki çekte yazılı bedel, hisseye tekabül ettiği belirtilen bedelin de çok altındadır. Diğer yandan ödemelerin yapılması, devir ve tescil işlemlerinin gerçekleştirilmesi sonrasında …’in bölünme işlemi yapılmıştır. Ayrıca (uzman görüşünde yer alan açıklama aksine), davalı …’nin sahip olduğu hisseye, bölünme sonucunda sahip olunmuştur. Adı geçen …’in 2012 yılı sonunda bölünme kararı aldığı, … Kozmetik ve … Kozmetik’in bu doğrultuda holding bünyesinden koptuğu ve Kar Kozmetik şirketine devrine karar verildiği, hemen akabinde 2012 yılı sonunda taraflar arasında hisse satış sözleşmesi imzalandığı, yine bu kapsamda ve aynı yıl Aralık ayında davacıya ödeme yapıldığı, 2013 yılı Mayıs ayında Holding’in bölünme işleminin gerçekleştiği, müteakiben … tarafından fatunra edilen arazilere ait ödemelerinde gerçekleştirildiği ve devir ve tescillerinin de yapıldığı anlaşılmaktadır. Yine iki taşınmazdan, iddia kapsamında bir taşınmaz bu şekilde dikkate alınırken diğer taşınmazın hesap dışı tutulmasının da maddi bir temeli bulunmamaktadır. Yine aynı şekilde davacı yanın diğer taşınmazlar ve tapu harcı bakımından ileri sürdüğü iddialar da davacı talebine dayanak teşkil edecek nitelikte olmayıp, talebi karşılamaktan uzaktır.
Yazılı delil başlangıcı niteliğindeki çekin anılan akdi ilişki kapsamında verildiği yönündeki iddiası ile isbat yükü üzerinde bulunan davacı taraf, ayrıntılı sözleşme ve tadil sözleşmesi hükümleri ile edimlerin ifa edilmiş olması karşısında, isbat yükümünü yerine getirememiştir. Dinlenen tanıklarda çekin tanzimine ve tanzim nedenine ilişkin birbirinden farklı ve duyuma dayalı bilgilerini ifade etmişlerdir. Yine davacı tanıklarından Umur beyanında davacının elinde çekle geldiğini ve satış işlemi tamamlandı abimden çek aldım dediğini, çeki bankaya vermesi konusunda uyarısı üzerine daha vadesi var dediğini, kısa bir süre sonra odadan gelerek, bu kez çekin vadesi geçmiş şeklinde beyanda bulunduğunu bildirmiş, tanıklardan …’de beyanında çekin devirlerde gecikme ve ödemelerde sıkıntı çıkması halinde ve bu ihtimale binaen ve işlemler tamamlandığında iade edilmek üzere çek tanzim edildiğini bildirmiştir.
Bu açıklamalar ve tesbitler ışığında, taraflar arasında imzalanan sözleşme ve tadil sözleşmeleri kapsamında, edimler ifa edilmiş, ödemeler yapılmış, devir ve tescil işlemleri ile bölünme işlemleri gerçekleştirilmiştir.
Tadil sözleşmesi ile, davacı 31.12.2012 tarihine kadar ödemelerin yapılması halinde bu taahhüt ile ilgili her türlü talep hakkından feragat ettiğini ve bu çerçevede herhangi bir talepte bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt etmiştir. Açıklanan bu durum karşısında, tarafların dayandıkları tüm delilleriin de toplanması sonucunda, davacının alacak talebinin yerinde olmadığı, keza akdi ilişki de dikkate alınarak davalı yanın kötüniyet tazminatı talep şartlarının da bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yerinde görülmeyen davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL harcın, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 199.828,64 TL’ den mahsubu ile bakiye 199.784,24 TL’ nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, mahsup edilen 44,40 TL’ nin ise HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3-Yargılama masraflarının davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 87,00 TL’ den ibaret müzekkere ve davetiye posta masrafının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 230.655,29 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-HMK 120 maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgililerine iadesine,
Dair, karar taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …