Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/137 E. 2019/472 K. 30.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/137 Esas
KARAR NO : 2019/472

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 05.12.2006

BİRLEŞEN İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2015/23 ESAS 2016/874 KARAR SAYILI DOSYASINDA

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 09/01/2015
KARAR TARİHİ: 30/05/2019

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkilinin 2004 yılına kadar hissedarı ve yönetim kurulu başkanı olduğu ve 1981 yılında kurulmuş olan … A.Ş. nin 2004 yılına kadar kız kardeşi ve kızı ile birlikte % 50 hissedarı olduğunu, şirketin bilişim ürünleri pazarlamasında faaliyet gösteren bir kuruluş olup, davalı …’in de mali ve idari işlerden sorumlu Murahhas Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü olduğunu, müvekkilinin kendine ait…A.Ş. unvanlı bir firması olduğundan, devamlı bu şirketin başında olduğunu, …A.Ş. yi de davalı … yönetimden sorumlu murahhas üye ve Genel Müdür sıfatıyla fiilen ve hukuken idare etmekte iken, şirketten Genel Müdür olarak (kar payı haricinde) 8.000.000.000,00 TL maaş aldığını, davalının şirketteki genel müdürlük görevinin 15.07.2004 tarihinde şirkete kayyum atanması ile son bulduğunu, davalının müvekkiline de danışarak tam tasdik anlaşması yapması gerekirken, yetkilendirdiği Mali Müşavir ve şirketin Muhasebe Müdürü ile birlikte hareket ederek gerçeği yansıtmayan tam tasdik raporları ile şirketin resmi bilançoları ile gelir tablolarını hazırlattığını, müvekkilinin ise ortağına duyduğu güven nedeniyle tablo ve bilançoları her sene genel kurulda onayladığını, son yıllarda davalının talepleri sonucunda defalarca sermaye artırımı yapıldığını, müvekkilinin bilançoya göre durumu iyi olan şirketin para ihtiyacının gerçek nedenini öğrenmek için …firmasına durumu incelettiğini, bu inceleme sonucunda şirket kayıtlarında tahrifat yapılarak 2001, 2002 ve 2003 yıllarına ait bilanço ve gelir tablolarının tahrifat ve sahtecilikle şirket tarafından değiştirilmiş olduğunun ortaya çıktığını, borca-batık olan şirketin durumunun maaş ve prime hak kazanabilmek için farklı gösterildiğini, şirket borçlarının 3.847.500.724.342.TL eksik gösterildiğini, …A.Ş.’nin Vergi Dairesine sunulan 2003 bilançosunda şirket mevcudu 4.471.758.984.915 TL olarak gösterildiği halde, davalının tuttuğu gayrı resmi bilançoda mevcudun sadece 1.273.000.000.000 Tl olduğunu, devletin kurumlarına sunulan bilançolara inanan müvekkilinin, şirketin durumunun iyi olduğu zannıyla sermaye artırımına katıldığı gibi bankalardan alınan 5 trilyonu aşan nakdi ve gayrınakdi kredilere de kefil olduğunu, bu sebeplerle adı geçen davalı hakkında dolandırıcılık ve hizmet nedeniyle emniyeti suiistimalden savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, bu hususta açılan Beyoğlu… Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının derdest olduğunu, müvekkilinin kefil olması nedeniyle ödediği …A.Ş. borçları nedeniyle payını aşan kısım için diğer kefil olan davalıya rücu etme zaruretinin doğduğunu, müvekkilinin …A.Ş. için kullanılan kredilere gerek gayrımenkullerini ipotek vererek ve gerekse şahsen kefil olduğunu ve bu kredilere davalının da kefil olduğunu, ödeme ile kefilin, alacaklının haklarına sahip olduğunu, bu haklar arasında diğer kefillere de müracaat hakkının bulunduğunu, …A.Ş.’nin …, …bank, …Bankası, …bank, …bank, …bank, …, … ve … gibi çeşitli bankalarla TL., USD, EUR ve DM. bazlı sözleşmeler imzaladığını, bunun karşılığında alınan kredilerin ödemelerinin müvekkilinin şirkete verdiği borçla kapatıldığını, ancak …Bankasından müvekkili ile davalının birlikte kefil olduğu limitler üzerinden …A.Ş.’ ne alınan 1.800.000 Euro’luk gayrınakdi kredinin (Teminat Mektubunun) 700.000,00 Euroluk kısmının, müvekkilinin şirkete verdiği borç ile …A.Ş. tarafından ödendiğini, geri kalan 1.100.000,00 Euroluk kısmın ise müvekkili … tarafından sağlanan başka bir teminat mektubu ile ödendiğini, … den alınan 1.016.000 USD’lik kredinin de yine kefil sıfatıyla müvekkili … tarafından ödendiğini, her ne kadar ödeme müvekkilinin kardeşi tarafından yapılmış ise de: anılan ödemenin, müvekkilini temsilen BK 32 uyarınca yapıldığının açık olduğunu, BK 32. maddesinde düzenlenen temsil hükümlerine göre, açık bir ifadeyle temsil, bir kimsenin yaptığı veya kabul ettiği bir irade bildiriminin diğer bir kimse tarafından geçerli sayılması olduğunu, temsilcinin sözleşmeyi yaptığı sırada sıfatını bildirmezse, sözleşmenin alacak ve borçlarının kendisine ait olacağı, ne varki temsilci ile sözleşmeyi yapan kişi, bir temsil ilişkisi olduğunu durum gereği anlar ya da asil veya temsilciden biri ile sözleşme yapması kendince fark etmez ise; sözleşmenin hak ve borçlarının temsil olunan kimsenin yükümünde olacağını, bir başka anlatımla üçüncü kişi bakımından hukuki işlemi temsilci veya temsil edilen ile yapma arasında bir fark yoksa, temsil yetkisi üçüncü kişiye söylenmemiş olsa bile, hukuki işlemin temsil olunan yönünden geçerlilik kazanacağını, bu tür temsile ilgili işlem denildiği, zira müvekkilinin kardeşinin müvekkili tarafından gönderilen parayı asıl borçlu şirketin ödeme güçlüğü içinde olması nedeniyle müvekkilini temsilen gerçekleştirildiğini, temsil olunan müvekkilinin bu durumda alacaklı bankanın halefi olduğunu, kaldı ki ödemenin kardeşi tarafından müvekkiline bildirildiğini ve müvekkilinin de işleme onay verdiğini, müvekkili ile kardeşi arasındaki ilişkiyi vekâletsiz işgörme hükümleri çerçevesinde de değerlendirmenin mümkün olduğunu, BK’nun 32. maddesindeki temsil için yazılı bir belgenin varlığına veya vekaletname düzenlenmesine de gerek olmayıp, tarafların tutumundan ve işin alışılmış akışından durumun açıklığa kavuşacağı, bu nedenle müvekkilinin …’nin halefi konumuna geldiğini, asıl şirketin borcuna davalı ile birlikte kefil olan müvekkilinin kefalet hükmü çerçevesinde payından fazla ödediği miktarı davalı kefil …’e rücu hakkının bulunduğunu, …A.Ş’inden …A.Ş. tarafından kullanılan krediler için 1.100.000,00 Euro ödemiş olduğundan kendi payını aşan 550.000,00 Euro, … den kullanılan kredinin de müvekkili tarafından ödenmiş olan ve kendi payını aşan 500.000,00 USD için diğer kefil kalmak kaydıyla 100.000,00 TL’lik kısmın davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini belirterek … A.Ş.’nin borcuna davalı ile birlikte kefil olan müvekkilinin, kefalet hükümleri çerçevesinde, birlikte kefile rücu hakkına istinaden, kendi payından fazla ödediği miktardan şimdilik 10.000,00 TL’lik kısmının, bankaların uyguladığı en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, her türlü mahkeme masrafı ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN D A V A /
Davacı vekili tarafından Mahkemeye verilen dava dilekçesinde özetle; bu davanın alacağın kısmen dava edilmiş olduğu ve davacı müvekkili lehine sonuçlanmış bulunan İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyasında verilen kabul kararına istinaden bakiye alacağın borçludan tahsiline talebine ilişkin olduğunu, kararın bekletici mesele yapılarak dosyanın Yargıtaydan dönüşünün beklenilmesine, bakiye alacak miktarlarının dava tarihinden itibaren Devlet Bankalarının Euro ve USD ile açılmış bir yıllık vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle dava dilekçesinde davacı yanın ön bilgi başlığı altında verdiği bilgilerin gerçek dışı olduğunu, zira müvekkili ile davacının … A.Ş. isimli şirketin % 50 şer nispetinde ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduklarını, müvekkilinin tek başına yetkili olduğuna dair beyanın hilafı hakikat olduğunu, davacının 2000 yılından itibaren şirketin Yönetim Kurulu Başkanı, kardeşi …’nin ise Yönetim Kurulu Üyesi olduğunu, müvekkilinin tek başına imza yetkisi bulunmadığını, alınan kararların geçerliliğinin Yönetim Kurulu Başkanı olan davacı taraf veya kardeşi …’nin imzası tahtında geçerlilik kazandığını, şirket yeminli mali müşaviri …hakkındaki ifadelerinde gerçeğe aykırı olup, hakkında açılan Şişli … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasından 21.03.2006 tarihinde verilen ve kesinleşmiş olan beraat kararıyla sabit olduğunu, kesinleşmiş kararlara rağmen, aynı iddiaların mahkemelerde kullanılmasının adaleti yanıltmaya ve menfaat teminine yönelik çabalar olduğunu, davacının ileri sürdüğü … Şti. denetim raporlarının ise; muhasebe ilkelerine ve tebliğlere uygun olmayan uluslararası muhasebe kurallarına aykırı bir rapor olduğunu, mali tabloların hazırlanmasında uyulması gereken ilke ve kurallara uygun olmadığı gibi, …A.Ş. ile sözleşmesi bulunmayan ve ücretinin nereden alındığının belli olmadığı tartışmalı bir rapor olduğunu, müvekkilinin 04.06.2004 tarihinde şirkette çalışmakta iken, … ve … tarafından darp ve tehdit edilerek şirketten atıldığı ve odasındaki eşyalara ve kasa anahtarları ile özel eşyalarına el konulması üzerine, davacı ve dava dışı … hakkında Beyoğlu … Sulh Ceza Mahkemesi’nde… Esas sayılı dosya ile açılan ceza davasının, suçun niteliği itibarıyla Asliye Ceza Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden görevsizlik kararı verildiğini, davacı tarafından müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile sahtecilik yapmak suretiyle 1.207.500.000.000 TL tutarında kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi yapıldığını, davacı vekili tarafından İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin …D. İş sayılı dosyasına verilmiş olan dilekçede ve gerekse İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyasına verilmiş olan dilekçelerde; senede ilişkin açmış oldukları İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyasında senedin veriliş nedeninin …’nin yaptığı tüm şahsi ödemelerin yarısı olduğunu, davacının ayrıca sahtecilikten dolayı İstanbul …Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında yargılanmakta olduğunu, davacının 31.12.2004
tarihinde şirket tasfiyeye girmeden 13.190.875.952 TL’sına el koyduğunu ve müvekkilini darp ve şirket dışına çıkardıktan sonra da yaptığını iddia ettiği dava konusu ödemeler ile ilgili olarak dava dışı …A.Ş. aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı ve Beyoğlu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyaları ile takipler yaptığını ve bu dosyalardan tahsilat sağladığını, davacının şirket aleyhine yaptığı takibi müvekkilini şirketten uzaklaştırdığı dönemde, Tebligat Kanunu’na aykırı tebligatlarla kesinleştirerek, şirkete hacizler uygulatıp, şirket taşınır ve taşınmazlarını haczettirdiğini, aynı şekilde şirkete ait taşınmazı da düşük bir bedelle alacağına mahsuben aldığını, dolayısıyla ileri sürülen şirket borçları için yaptığı ödemelerin tamamını, …A.Ş aleyhine yaptığı takiplerle tahsil ettiğinden bu davada müvekkilinden talep edemeyeceğini, davacı tarafından müvekkilinin uzaklaştırıldığı dönemde, davacının yönlendirmesi ile şirkete kayyum atanması için İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nden karar aldırdığını ve …A.Ş’nin iştigal konusu olan bilgisayar pazarlama ve servis işleriyle ilgili olarak …A.Ş. adında yeni bir şirket kurarak, …A.Ş. nin 25 yılda oluşturduğu müşteri portföyünü, menkul ve gayrımenkullerini ve aynı müdürü yeni şirketlerine aktardığı ve …A.Ş. nin distribütörü olduğu …, …, … firmalarının teknik hizmet servisi hizmetlerini verdiklerini bildirdiklerini ve …A.Ş.’nin İzmir ve Ankara’daki şubelerini de …A.Ş. şubelerine dönüştürdüklerini, bu eylemler için suç duyurusunda bulunulması üzerine, Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığının … Hazırlık sayılı dosyasından açılan soruşturmanın devam ettiğini, bu dosyadan alınan bilirkişi raporunda; …A.Ş.’nin mal varlıklarını zimmetine geçirdiğinin sabit olduğunu, bu nedenle de davacının müvekkilinden bir bedel talep edemeyeceğini, diğer taraftan … tarafından yapılan ödemelerin, davacı … tarafından talep edilmesinin mümkün olmadığını, bu sebeple … tarafından yapıldığı iddia olunan ödemeler açısından, davanın dinlenmesinin mümkün olmadığını, tüm hukuki ilişkilerin düzenlenmesinde MK 2.maddesi gereğince hakkını kötüye kullanamayacağını, davacının talep ettiği ödemelerin hukukiliğinin de tartışmalı olduğunu, ne tasfiye memurları ve ne de iflas idaresinin uzun süre şirketle ilgili 2004 yılı dışında hiçbir belge ve kanuni evrak bulamadıklarından, sonradan ortaya çıkan defterlerdeki kayıtların tartışmalı olduğunu, bunların dönemin tasfiye memurlarının bilgi ve onayını ihtiva etmediklerini ve …in faaliyet dönemine rastlamasının da, yapılan ödemelerin tamamının …A.Ş. için yapılmadığını, davacı tarafından yapıldığı ileri sürülen ödemelerin tamamının …A.Ş.’ne karşı başlattığı takipler ve el koyduğu para ve malvarlıkları ile fazlasıyla geri alınmış olduğundan, müvekkili aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA SAVUNMA /
Davalı vekili tarafından Mahkemeye verilen cevap dilekçesinde özetle; asıl davadaki savunmaları yanında, söz konusu talebe dayanak gösterilen müvekkili ile davacı arasında görülmüş bulunan İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasındaki kararın temyiz edildiğini, müvekkili lehine bozulduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Davacı tarafın asıl ve birleşen davada talebi …A.Ş. tarafından kullanılan ve davacı ile davalının müteseselsil kefili oldukları kredi borçları kapsamında, alacaklıya müteselsil kefalet nedeniyle yapılan ödemenin davalı müteselsil kefilden payı oranında tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki ihtilafın temelini de rücu şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususu oluşturmaktadır.
Mahkememizce (Kapatılan İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi) 28/02/2013 tarih … esas-karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne ilişkin kurulan hükmün davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtaya gönderilmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 10/12/2014 gün ve 2014/8829-19454 Esas- Karar sayılı bozma ilamı ile; (…Dava, dava dışı …A.Ş. tarafından kullanılan ve tarafların müteselsil kefil oldukları kredi borçları kapsamında, alacaklıya müteselsil kefalet nedeniyle yapılan ödemenin davalı müteselsil kefilden payı oranında tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de; dava dışı … virman talimatında açıkca ”nezdinizdeki mevduat hesabımdan 1.016.333 USD’nin … A.Ş’nin 10/Loonns … referanslı 1.000.000 USD tutarındaki kredisinin faiziyle birlikte kapatılması için virmanın yapılmasını rica ederim” şeklinde beyanda bulunmuş olmakla, artık bu açık talimatın varlığı karşısında, ödemenin asıl borçlu şirketin borcu için yapıldığının kabulü gerekirken, dava dışı …’nin virmanın kredi borcu kefili davalı … adına ve hesabına ödendiği yönündeki 26.05.2011 tarihli yazılı beyanına itibar edilmesi doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA…) karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin karar düzeltme talepleri üzerine; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26.11.2015 gün ve 2015/5522 Esas, 2015/12620 Karar sayılı karar düzeltme ilamı ile;
(… Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı …A.Ş.’nin hissedarı, davalının da mali ve idari işlerden sorumlu murahhas yönetim kurulu üyesi ve genel müdürü olduğunu, …A.Ş. tarafından kullanılan ve müvekkili ile davalının müteseselsil kefili oldukları kredi borçları kapsamında, dava dışı muhtelif bankalara müteselsil kefalet nedeniyle yapılan ödemenin davalı müteselsil kefilden payı oranında tahsili gerektiğini ileri sürerek, şimdilik 100.000 TL’nin bankaların uyguladığı en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizce bozulmuştur.
Bu kez taraf vekilleri karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1- Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer karar düzeltme itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2- Dava, dava dışı …A.Ş.’nin ortağı bulunan tarafların, müteselsil kefili oldukları şirketin kredi borçları kapsamında, davacı tarafından alacaklıya kefalet nedeniyle yapılan ödemenin, diğer kefil olan davalıdan, payı oranında rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Dairemiz kararında, dava dışı …’nin, yine dava dışı … Bank …’ye talimatında, hesabından (1.016.333) USD’nin dava dışı …A.Ş.’nin kredi borcunun kapatılması için virman yapılmasını istemesinin, bu ödemenin davacı değil, …A.Ş. adına ve hesabına yapıldığını gösterdiği sonucuna varılmış ve hüküm davalı yararına bozulmuştur. Oysa yine …’nin anılan ödemenin kredi borcu kefili kardeşi davacı … adına ve hesabına yapıldığına dair 26.05.2011 tarihli yazısı ile birlikte incelendiğinde, yukarıda anılan virman talimatı ile yapılan ödemenin, davacı kefil adına ve hesabına yapıldığı, virman talimatında …A.Ş.’nin adının geçmesinin nedeninin, ödemenin doğru borçlunun hesabından düşülmesini sağlamak olduğu anlaşılmaktadır. O halde mahkemece anılan ödemenin davacı kefil adına ve hesabına yapıldığının kabul edilmesi doğru olup, davada fazlaya ilişkin haklar da saklı tutulduğundan, mahkemece yapılacak iş, aşağıda açıklandığı gibi davacının talep edebileceği tüm alacağın tespit edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi olduğundan, davacı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin 10.12.2014 tarih ve 2014/8829 Esas-19454 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
3- Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden anlaşıldığı üzere, işbu davanın konusunu, dava dışı …A.Ş. tarafından, …Bankası A.Ş.’den kullanılan (1.800.000) Euro ve … Bank A.Ş.’den kullanılan (1.000.000) USD tutarında krediler oluşturmaktadır. Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda, … Bank A.Ş.’den kullanılan (1.000.000) USD tutarındaki kredi için …’nin (1.016.333,33) USD, …Bankası A.Ş.’den kullanılan (1.800.000) Euro tutarındaki kredi için de … A.Ş.’nin … Bankası A.Ş.’den temin ettiği (850.000) Euro tutarında ödeme yaptığı belirtilmiştir. Oysa … A.Ş.’nin … Bank A.Ş.’ye yazdığı 10.01.2005 tarihli talimat yazısında, hesaplarından (67.667) USD’nin transferini istedikleri bildirilmiştir. Yani … A.Ş., …A.Ş.’nin …Bankası A.Ş.’den değil, … Bank A.Ş.’den kullandığı kredi için, üstelik de (850.000) Euro değil, (67.667) USD tutarında ödeme yapmıştır. Bu husus … Bank A.Ş.’nin dosyaya sunulan 03.03.2005 tarihli yazısından da anlaşılmaktadır. Bu yazıya göre, … Bank A.Ş.’den alınan (1.000.000) USD. tutarındaki kredi, faiziyle birlikte (1.084.000) USD’ye ulaşmış, bunun (1.016.333) USD’si …, (67.667) USD’si … A.Ş. tarafından ödenerek kapatılmıştır. …Bankası A.Ş.’den alınan (1.800.000) Euro’luk kredinin ise (850.000) Euro’su tüm bu adı geçenlerden farklı bir tüzel kişiliği bulunan …A.Ş. tarafından ödenmiştir. Davacı vekili, bu son krediden geriye kalan kısmın müvekkilince nakden ve başka bir teminat mektubuyla ödendiğini beyan etmiş, ama bu konuda bir delil sunmadığı gibi anılan kısmı işbu davanın konusu da yapmamıştır. Davacı vekilince dosyaya sunulan ve … ile …A.Ş.’ye ait 26.05.2011 tarihli yazılarda, yukarıda belirtilen ödemelerinin davacı kefil adına yapıldığı bildirilmiş, … A.Ş.’nin ise bu türden bir yazısı dosyaya sunulmamıştır.
Yine … Bank A.Ş.’ye … A.Ş.’nin ve …’nin ödemelerine ilişkin talimatları dosyaya sunulup incelenmiş, fakat …A.Ş.’nin …Bankası A.Ş.’ye yaptığı ödemelere ait swift mesajlarında geçen ibareler bilirkişilerce incelenmemiştir. Diğer bir deyişle dosyaya sadece …’nin hem bankaya ödeme talimatı hem de bu ödemenin davacı kefil adına yapıldığına dair yazısı sunulmuş, … A.Ş.’nin bankaya ödemesine dair talimat yazısı dosyaya sunulmuş ise de bu ödemenin davacı adına yapıldığına dair bir yazısı dosyaya sunulmamış, …A.Ş.’nin ise ödemesinin davacı adına yapıldığına dair yazısı dosyaya sunulmuş ise de bu ödemeyi bankaya yaptığı sırada verdiği talimatlara ait swift mesajlarında geçen ibarelerin ne anlama geldiği incelenmemiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, … A.Ş.’nin yukarıda anılan ödemesinin davacı adına yapıldığına dair yazısını sunması için davacı vekiline süre verilmesi, …A.Ş.’nin ise …Bankası A.Ş.’ye yaptığı ödemelere ait swift mesajlarında geçen ibarelerin bilirkişi aracılığıyla incelenerek, ödemenin davacı adına yapıldığına dair 26.05.2011 tarihli yazısı ile çelişip çelişmediğinin tespit edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi için kararın bozulması gerekirken, yazılı gerekçeyle bozulduğu anlaşıldığından, taraf vekillerinin karar düzeltme itirazının kabulü ile yerel mahkeme kararının bu nedenle taraflar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer karar düzeltme itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme itirazının, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin 10.12.2014 tarih ve 2014/8829 Esas-19454 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının taraflar yararına BOZULMASINA…)
Mahkememizce, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin… esas … karar sayılı dosyasında birleştirme kararı verilerek dosyamıza içine alınmıştır.
Yargıtay bozma ilamı öncesi ve sonrasında alınan bilirkişi kurulu raporu ve ek raporlarında da yer verildiği üzere; ticari bir borca kefalette karine, aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde- kefalet müteselsil kefalet olduğundan, birlikte kefalette de müteselsil birlikte kefaletin varlığı kural olarak kabul edilir. Müteselsil birlikte kefalette birlikte kefillerden birinin alacaklıya kefalet borcunu ödemesi durumunda, payına düşenden fazlasını ödemiş olan birlikte müteselsil kefil, diğer birlikte müteselsil kefile BK md.488/2.cümle gereği rücu hakkını haizdir. Birlikte kefiller arasındaki iç ilişkide müteselsil kefalet hükmü cereyan etmediğinden, her bir birlikte müteselsil kefil diğerine, kendi payından fazla ödediği için, ancak onun payı oranında rücu edebilir. Alınmış krediler için davacı ve davalıların müteselsil birlikte kefalet altına girmiş olmaları halinde, müteselsil birlikte kefillerden ödeyen tarafın diğerine rücu hakkı olacaktır. Ödemeyi yapan tarafın müteselsil birlikte kefilin bizzat kendisi değil de, üçüncü bir kişi olması halinde, müteselsil birlikte kefaletteki rücu hakkının olup olmayacağı bakımından bu hususta davacı taraf dava dışı üçüncü kişilerin ödemelerinin, ilgili için işlem veya vekaletsiz iş görme kapsamında, bizzat kendisinin ödemeyi yapmış gibi, diğer birlikte kefile rücu hakkı vereceğini ileri sürmüştür. Bilirkişi kurulumuz mahkememizcede benimsenen kök ve ek raporlarında bu yönden yer verdiği açıklamalarında; BK md.32/II hükmüne göre temsilcinin temsil ettiği şahsın adını açıklamaksızın “ilgili şahıs adına” temsilci olarak muamele yapabileceği kabul edilmektedir. İki ihtimalde ilgili için işlem söz konusudur; temsilci temsil olunanın temsilcisi olarak hareket ettiğini bildirmemiş olmasına rağmen, üçüncü kişinin bu hususu hal ve vaziyetten anlaması gerekiyorsa veya temsilci olarak hareket eden kişi temsilci olduğunu bildirmemiş olsa bile; üçüncü kişi bakımından temsilci veya temsil olunan farksız ise, temsilcinin temsil olunan için üçüncü kişi ile yapmış olduğun işlemin hak ve borçları temsil olunana ait olur. Burada kastolunan üçüncü şahıs, kendisine ifada bulunulan taraftır. Uyuşmazlık konusu bakımından somutlaştırılırsa; dava dışı kişilerin ödemede bulunduğu alacaklı taraf yani kredi veren bankalardır. İlgili için işlem teorisinde, temsil olunan adına hareket edilmemiş olmasına rağmen, muamelenin sonuçlarının doğrudan doğruya temsil olunanın şahsında gerçekleşeceğinin kabul edilebilmesi, bu sonucun üçüncü şahsın menfaatlerine aykırı düşmemesi halinde mümkündür. Bu sebeple üçüncü kişinin sözleşmeyi yaptığı şahsın önemsiz olması, ilgili için işlem teorisinin en önemli unsurudur. Bilirkişi kurulunca da ifade edildiği üzere; uyuşmazlık konusu bakımından BK md.67 gereği para borçlarında borcun, borçlu veya üçüncü kişi tarafından ödenmesi alacaklı açısından bir önem taşımayacağından, işlem yapılan üçüncü kişiye para borcunun borçlu tarafından değil, fakat onun kardeşi tarafından ödenmiş olmasının bir öneminin olmadığıdır, üçüncü şahıs bakımından (yani işlem yapılan taraf bakımından) muamelenin kiminle yapıldığının farksız olması gereklidir. Aranılacak farksızlık, temsil edilenin kimliği ile ilgilidir, yoksa sözleşmenin konusunun da farksız olması değildir. İlgili için işlem teorisinin uygulanabilmesi için üçüncü kişinin kararlaştırılan edimi yerine getirecek olan herhangi bir kimse ile sözleşmeyi yapacağı hususundaki farazi iradesinin, olaydaki fiili emarelerden çıkarılabilmesidir, yani yapılacak yorum sonucu, üçüncü şahıs için karşı âkidin şahsının farksız bulunup bulunmayacağının tespit edilebilmesidir, öte yandan yapılan işlemin sonuçlarının kime ait olacağının tespitinde, muameleyi yapan şahsın iradesi önem taşır. Muamelenin ilgili için yapıldığından bahsedebilmek için muameleyi yapan şahısta, dışarıya açıklanmamış olsa bile, başkası için hareket etme iradesinin bulunması gerekir. Doğrudan doğruya temsilin gerçekleşebilmesi için iki unsurun bir arada bulunması aranmaktadır: temsilcinin temsil yetkisine sahip olması ve muamelenin temsil olunan adına yapılmasıdır. Muamele, temsil olunan adına yapılmasına rağmen, temsil yetkisi mevcut değilse, bu yetkinin daha sonra verilmesi şartı ile doğrudan doğruya temsil sonuçlarının gerçekleşmesi mümkündür. Temsil yetkisi mevcut olmasına rağmen, muamelenin temsil olunan adına yapıldığı açıklanmamışsa, üçüncü şahsın menfaatlerine aykırı düşmediği ölçüde, doğrudan doğruya temsilin sonuçları gerçekleşecektir. İlgili için işlem teorisinin uygulanma koşulları dikkate alındığında uyuşmazlık konusu olay bakımından; ifa konusunun para borcu olması sebebiyle kredi veren kuruluşlar bakımından verilmiş olan kredinin kimin tarafından ödenmiş olmasının hukuken bir öneminin olmaması, hukuken ödeme borcu altına olmadığı halde ödemede bulunan dava dışı kişilerin, davacı ile olan yakınlıkları-ortaklıkları dikkate alındığında, ödemede bulunanların davacının içinde bulunduğu hukuki ilişkiyi bilerek ve davacının menfaati için ödemede bulunmuş olmalarının kabul edilebileceği, ilgili için işlem teorisinin uygulanma koşullarının mevcut olduğu bu sebeple ödemede bulunmuş dava dışı kişilerin ödemelerinin, dava dışı ödeme yapan kişinin, ödemeyi temsil edilen adına yaptığını belirtmesi kaydıyla, davacının yapmış olduğu ödeme gibi hukuken değerlendirilebileceği ifade olunmuş, davacının rücu talebi bakımından, vekaletsiz iş görme hükümlerinin hukuki dayanak teşkil etmeyeceği ve Yargıtay bozma ilamında ödemenin davacı adına yapıldığına dair 26/05/2011 tarihli yazısı ile çelişip çelişmediğine ilişkin yapılan incelemede …’nin ödeme talimatında ödemenin kardeşi … adına yapıldığını belirttiği, …A.Ş’nin …borcuna mahsuben yattığı ödemenin ise davacı … adına yapıldığına ilişkin bir kayıt ve talimatın dosya kapsamında mevcut olmadığı, dava dışı …A.Ş kayıtlarında konu ile ilgili olarak …A.Ş borçlarına mahsuben toplam 850.000,00 Euro ödeme yapıldığından davacının payına düşen 425.000 Euro’luk kısmın davalıdan talep edebileceği sonucuna varılmıştır.
Ceza mahkemelerinde görülen ve yine taraflar arasındaki hukuk davalarının incelenmesi ve bu davaların dosyamızdaki talep bakımından etkisinin de değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bu cümleden olmak üzere; İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı (İstanbul… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Esas sayılı) dosyasında; davacı … tarafından davalı … aleyhine açılan menfi tesbit istemli davada; davacı tarafından davalıya verilen bono nedeniyle borçlu bulunmadığının tesbiti istenilmiş, yapılan yargılama sonucunda verilen (davalının davacıdan alacağı miktar kadar boş bonoya bedel yazıldığı ve davalının davacıdan bonodaki bedel kadar alacaklı olduğunun kanıtlandığı gerekçesiyle, menfi tesbit istemli davanın reddine) ilişkin karar, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 06.07.2010 gün ve 2010/2056 Esas, 2010/8522 Karar sayılı ilamı ile; ceza mahkemelerinden verilecek kararların nizalı olan çekin durumunun belirlenmesi yönünden önemli olduğu ifade edilerek ceza davalarının sonucunun beklenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Bu davada, senet hamili davalı (…), senedin …’tan kullanılan 2.415.000.000.000 TL bedelli kredi nedeniyle tanzim edilip verildiğini savunmuştur. İstanbul … Asliye Ceza Mahkemesi’nin…Esas, … Karar sayılı dosyasında, senede ilişkin olarak özel evrakta sahtecilik ve azmettirme suçlarından davacı … aleyhine açılan kamu davasında (Şikayetçi(…) suça konu senedi ortaklığa girişi sırasında teminat olarak verdiğini iddia etmektedir. Sanık … ise, şirket için banka kredisi almak amacıyla kendi evini 2.415.000.000.000 TL’ye ipotek ettirdiğini, bu borcun yarısını karşılamak amacıyla şikayetçinin suça konu senedi verdiğini iddia ettiklerini) belirterek, suça konu senetteki tanzim ve vade tarihlerinin şikayetçinin rızası dışında ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunun sabit olmadığı, suça konu senet borcu yönünden taraflar arasında çıkan ihtilafın hukuki nitelikte olduğu belirtilerek unsurları oluşmayan müsnet suçtan beraatlerine karar verilmiş ve karar Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 2009/23310 Esas, 2012/14852 Karar sayılı 13.09.2012 günlü ilamı ile onanmıştır. Görüldüğü üzere, gerek hukuk davası ve gerekse ceza davasında, senedin tanzim nedenine ilişkin olarak her iki tarafın da iddiasının dayanağını oluşturan beyanlara (yani senedin davacı …’ye, şirkete ortak olarak girişte teminat amaçlı verildiği ya da …’tan kullanılan kredi ve ipotek bedelinin yarısı olarak verildiği yönündeki beyanlara) göre de bu davaların mahkememizdeki taleple bağlantısı bulunmamaktadır. Yine İstanbul …Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyada …A.Ş’nin iflası nedeniyle taraflar hakkında hileli iflas suçu nedeniyle açılan kamu davası olduğu, İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesi’nin…Esas sayılı dosyasının da, …A.Ş ile aynı sahada faaliyet gösterecek …A.Ş.’nin kurulması suretiyle şirketin tüm kıymetlerinin yeni şirkete aktarılması ve kurulan şirketin eski şirketin devamı izlenimi verilmesi vs suretiyle nitelikli dolandırıcılık görevi kötüye kullanma suçlarından açılan kamu davası olduğu görülmüştür. Yukarda açıklanan son iki ceza davası şirket iş ve işlemlerine ve şirket yönetimine ilişkin bulunan hususlarla ilgili olup, davamızdaki müteselsil kefilin alacaklıya yaptığı ödeme nedeniyle diğer kefile yönelik rücuen alacak istemiyle ilgili bulunmamaktadır. Banka kayıt ve belgeleri, mahkememizce yapılan yazışmalar ve bu kapsamda toplanan deliler, swift mesajları ve alınan bilirkişi kurulu rapor ve ek rapor kapsamları ile tüm dosya kapsamına nazaran, dava dışı …A.Ş.’nin … Bank’tan kullandığı 1.000.000,00 USD’lik kredi için dava dışı … tarafından faiz dahil 1.016.333,33 USD’lik, … Bankası’ndan …A.Ş. için kullanılan kredi için …A.Ş. tarafından yapılan 850.000,00 Euroluk ödemede bulunduğu, …A.Ş. için …Bankasından temin edilen 1.800.000,00 Euro’luk kredinin, bir kısmının başka bankadan temin edilen krediyle ödendiği iddiasına mesnet olarak gösterilen … Bankasından …A.Ş. lehine temin edilen kredi için …A.Ş. tarafından yapılan 850.000,00 Euroluk ödeme ile kapatıldığı iddiasının, …Bankasındaki 1.800.000,00 Euroluk …gayri nakti kredisinin tasfiyesinde kullanıldığına dair bir belge ve kayıt sunulamadığı, fiili ödeme sahiplerinin yaptıkları bu ödemeleri davacı ad ve hesabına yaptıklarını beyan ettikleri, böylece davacı … ile birlikte …A.Ş. için … Bank’a kefaletleri bulunduğu saptanan davalı’dan … Bank’a … tarafından yapılan 1.016.333,33 USD’lik kredi ödemesinden dolayı 508.166,66 USD ve … Bankasından temin edilip kredi borcu için …A.Ş. tarafından ödenen 850.000,00 Euroluk krediden dolayı da 425.000,00 Euro için davalıya rücu edebileceği sonuç ve kanaatine varılmış, yukarda açıklandığı üzere, İstanbul … Asliye Ticaret mahkemesindeki talebin dava konusu alacak talebi ile ilgili olmadığı ayrıca şirketlerin yönetim ve zarara uğratıldığı yönündeki iddiaların, müteselsil kefil sıfatıyla alacaklıya yapılan ödemenin rücuen tahsili istemli bu davada değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, hileli iflasa neden olma suçundan açılan Beyoğlu … Ağır Ceza mahkemesindeki davada eylemin …A.Ş.’nin gerçekte borçlu olmadığı halde …A.Ş.’ye borçlu gösterilmesi olarak ve Beyoğlu … Ağır Ceza Mahkemesindeki,…’a ait bir kısım belge yazılım ve menkullerin …’e hile
ve desise ile geçirildiğine ilişkin davanın da yine davamıza konu taleple ilgili bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dava dışı …A.Ş. tarafından, …Bankası A.Ş.’den kullanılan (1.800.000) Euro ve … Bank A.Ş.’den kullanılan (1.000.000) USD tutarında krediler davanın konusunu oluşturmaktadır. … Bank A.Ş.’den alınan (1.000.000) USD. tutarındaki kredi, faiziyle birlikte (1.084.000) USD’ye ulaşmış, bunun (1.016.333) USD’si …, (67.667) USD’si … A.Ş. tarafından ödenerek kapatılmıştır. …Bankası A.Ş.’den alınan (1.800.000) Euro’luk kredinin ise (850.000) Euro’su tüm bu adı geçenlerden farklı bir tüzel kişiliği bulunan …A.Ş. tarafından ödenmiştir. Davacı vekili, bu son krediden geriye kalan kısmın müvekkilince nakden ve başka bir teminat mektubuyla ödendiğini beyan etmiş, ama bu konuda bir delil sunmadığı gibi anılan kısmı işbu davanın konusu da yapmamıştır. Bozma öncesi mahkememizce varılan sonuca dair Yargıtay karar düzeltme ilamında da belirtildiği üzere; …’nin anılan ödemenin kredi borcu kefili kardeşi davacı … adına ve hesabına yapıldığına dair 26.05.2011 tarihli yazısı ile birlikte incelendiğinde, yukarıda anılan virman talimatı ile yapılan ödemenin, davacı kefil adına ve hesabına yapıldığı, virman talimatında …A.Ş.’nin adının geçmesinin nedeninin, ödemenin doğru borçlunun hesabından düşülmesini sağlamak olduğu anlaşılmaktadır. Yine bozma (karar düzeltme ilamı) sonrasında yapılan araştırma ve bilirkişi incelemesi sonucunda; …A.Ş.’nin ise …Bankası A.Ş.’ye yaptığı ödemelere ait swift mesajlarında geçen ibarelerde ödemenin davacı adına yapıldığına dair 26.05.2011 tarihli yazısı ile herhangi bir çelişki tesbit edilememiş olması karşısında, mahkememizce uyulan Yargıtay bozma (karar düzeltme) ilamı doğrultusunda yapılan araştırma ve inceleme ile bilirkişi kurulu raporları sonucunda ve bozma sonrası davalı tarafça savunma ıslah yoluyla değiştirilmiş ise de bozma sonrası ıslahın mümkün olmaması yanında ayrıca husumet ve zamanaşımı itirazlarının da mahkememizce ve bu konuda verilen ara kararlarla yerinde görülmemiş olması hususları dikkiate alınarak, keza ilk açılan kısmi davada yabancı para cinsinden borç miktarları açıkça belirtilmek suretiyle, borcun gerçek yabancı para borcu niteliğinde olduğu yönündeki beyanlar ve yine birleşen davada da yabancı para üzerinden talepte bulunulması ve keza borcun da gerçek yabancı para borcu niteliğinde olması da dikkate alınarak, asıl ve birleşen davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)Asıl davada; davanın kabulü ile, 100.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp, davacıya verilmesine,
1)a-)Alınması gerekli 6.831,00 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.350,00 TL’nin düşümü ile kalan 5.481,00 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
1)b-)Davacı tarafça yapılan 1.350,00 TL peşin harç giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
1)c-)Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 10.750,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
1)d-)Davacının yaptığı ilk masraf 49,30-TL,posta gideri 189,80-TL, 2.850,00-bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.089,10- TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Birleşen davada; davanın kabulü ile, 373.396,00 Euro ve 508.166,66 USD’nin birleşen dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4-a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile, davacıya verilmesine,
2)a-)Alınması gerekli 151.538,43 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 37.884,61 TL’nin düşümü ile kalan 113.653,82 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
2)b-)Davacı tarafça yapılan 37.884,61 TL peşin harç giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
2)c-)Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 83.475,90 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2)d-)Davacının yaptığı ilk masraf 38,90-TL,posta gideri 78,00-TL olmak üzere toplam 116,90- TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …