Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1135 E. 2018/561 K. 06.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/1135 Esas
KARAR NO : 2018/561
DAVA : İtirazın İptali (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/11/2016
KARAR TARİHİ : 06/06/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; davacı ile davalı şirket arasında 15.11.2010 tarihinde ( Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi) imza edildiğini, sözleşmenin 4. Özel hükümlerinde, tasfiye halindeki … A.Ş.’ nin davacıya olan 4.375,00-$ dolar borcunu davalı şirkete temlik etmiş ve 30.06.2011 tarihinden 31.12.2013 tarihine kadar aylık 121,00-$ dolar, 31.01.2014 tarihinden 31.05.2014 tarihine kadar aylık 125,00-$ dolar ödemeyi taahhüt ettiğini, borçlu şirket bu güne kadar toplam 1.108,00-$ dolar parayı ödediğini, geri kalan kısmı ödemediğini, borçlu şirket hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla icr atakibi yapıldığını, icraya haksız ve kötü niyteli olarak itiraz edildiğini, itirazın iptal edilerek davalının %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesi ile yarılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; davanın görev yönünden reddini talep ettiğini, ayrıca davanın esastan reddi gerektiğini, taraflar arasında tanzim olunan Alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesiyle, takip alacaklısının Tas. Halinde … A.Ş.) nezdinde ki kar ve zarar katılım alacağın temliki konusunda henüz vadesi gelmemiş mutlak ödenmesi de hukuken garanti edilmeyen kar ve zararkatılım bakiyesi temlik alındığını, davalı şirket temlik sözleşmesinden kaynaklanan edimlerini yerine getirdiğini, takip alacaklısına takip miktarı kadar günü geçmiş bir borcu bulunmadığını, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Bilirkişi raporuna göre; Keyfiyet HMK. 282 madde hükmü gözetilmek kaydıyla ve HMK. 266/C 2. Uyarınca bil cümle hukuki tavsif ve takdir mahkemeye ait olmak üzere, inceleme ve hasaplama bölümlerinde ayrıntılı olarak belirtildiği üzere iki hesaplama yapıldığını; Birinci Hesaplamada davacının davalıdan 3.267,00-$ USD asıl alacağına icra takip tarihine kadar işlemiş faizin 10,13-$ USD olduğunu, asıl alacağa ilave edildiğinde toplam 3.277,13-$ USD alacağın olacağı hesap edildiğini, TL cinsinden 6.947,52-TL toplam alacağı olacağını, İkinci hesaplamada ise, Yargıtay içtihatları birleştirme hukuk genel kurulunca 07.07.2003 tarih c. 02.0. Gns 10/3643-1193 sayılı kararlarında: “Taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla birlikte, geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda, faturalara ( bedelin belli bir süre ödenmemesi halinde vade farkı ödenir) ibaresinin yazılarak, karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça T.T.K. Uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde, bu durum, sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup, vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceğine E 2001/1, K2003/1 nolu ile kara rverildiği…” hakkında yüce Yargıtay’ ın kararları bulunduğunu, davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 3.267.00-$ asıl alacağına takip tarihinden, tahsil tarihine kadar değişen oranlarda TCMB döviz tevdiat hesaplarına yıllık uygulanan faiz hesabının yapılması gerekeceğini belirtmiştir.
Davada uyuşmazlık davacı tarafından …ndaki alacağın davalıya dosyada mevcut sözleşme uyarınca temliki karşılığında ödenmesi kararlaştırılan ve icra takibine konu edilen bedelin istenebilir olup olmadığı ve miktarına dair olduğu tespit olunmuştur.
Her ne kadar davalı taraf dava dışı … isimli şirketin tasfiye halinde olduğu ve bu sebeple davanın erken açıldığı, reddine karar verilmesine talep etmiş ise de, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin dava dışı şirket ile olan alacağın istenebilirliği bakımından bağımsız nitelikte bir sözleşme olması, dava dışı şirketin tasfiyesinin beklenmesine gerek olmadığı nedenleriyle bu savunmaya itibar edilmemiştir. Çünkü davamızda davalı tasfiye halinde şirket olmayıp, tasfiye halindeki şirkette yer alan alacak karşılığında belli miktarda bedel ödemeyi vaat eden ve sözleşminin tarafı olan davalı şirkettir. Zira mahkememiz dosyasına emsal teşkil edebilecek Yargıtay …Hukuk Dairesi Esas No: …, Karar No : … sayılı ilamında da “Mahkemece, yapılan yargılama toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacı ile davalı… A.Ş. arasında kar ve zarara katılma ortaklığı ilişkisi olduğunu, davalı …nun halen tasfiye halinde olduğu tasfiye sonuçlanıp kar ve zarar durumu belirginleşmeden davacının alacak talep etmesinin mümkün olmadığı takip tarihi itibariyle alacağının muaccel olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Davacının dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı … yönünden temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı ile davalı …A.Ş arasında düzenlenen alacağın temliki, sulh ibra ve taraflar sözleşmesi, başlıklı sözleşmenin 4. 5. Maddesinde” ödemelerden birinin gününde yapılmaması bakiye ödemeleri muaccel kılmaz, ancak ardışık 6 taksitin gününde ödenmesi halinde takip eden 6 aylık ödeme muacceliyet kesbedecektir ” hükmü geçmektedir. Davalının takip tarihinden önce 6’dan fazla taksit ödemesini de yapmadığı gözetilerek anılan bu madde çerçevesinde değerlendirme yapılıp varılacak uygun sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş” şeklinde görüş ve içtihadı bulunmaktadır. Yani sözleşmenin tarafı olan ve alacağı temlik alan şirket ile tasfiye halinde olan … bakımından ikili bir ayrıma gidilmiştir. ( Aynı yönde bkz; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/7313, Karar No: 2017/1555 sayılı ilamı) Aynı zamanda davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşme bağımsız mahiyette olup, kendi başına hüküm ifade etmektedir, (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/6250, Karar No: 2016/7857 sayılı ilamı)
Tüm dosya içeriği tarafların sözleşme ile yerine getirmeyi üstlendikleri edimler, ticari defterler üzerinde inceleme için bilirkişi incelemesi sonucu tanzim edilen bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğinde; tarafların ticari defterlerini dosyaya ibraz etmemesine karşın davalı tarafça borcu olmadığı, davalı şirketin sözleşmede yer alan edimlerini yerine getirdiği savunmasında bulunulmasına rağmen taraflar arasındaki ilişki inkar olunmayıp davalı tarafça yapılmış bir ödeme varsa bunun ispat yükünün davalıya ait olması ancak davalı tarafça borçlu olmadıkları veya ödemelerin yapıldığına dair ispata elverişli herhangi bir delil dosyada bulunmaması ve savunmanın da daha çok davanın erken açıldığından bahisle yapılmış olması, borcu olmadığını iddia edenin bunu ispat ile yükümlü olması ancak davalı tarafından bu ispatı gerçekleştirilememesi (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/10403, Karar No: 2017/5735 sayılı kararı) nedenleriyle davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edildiği kanaatine varılarak davanın bilirkişi raporunda belirtildiği üzere kısmen kabulüne, işlemiş faiz olarak 10,13 USD üzerinden karar vermek gerekmiştir. Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir.
İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : … ve Karar No : … sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de davada talep edilen miktar ile çıkan miktarın asıl alacak bakımından aynı olması, uyuşmazlığın alacağın miktarı ile ilgili değil var olup olmadığı noktasında toplandığından incelemenin alacağın var olup olmadığı hususunda mahkememizce yaptırılmış olması, alacağın sözleşme ile kararlaştırılmış olması sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile,
2- Davalının İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının kısmen İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak olarak 3.267,00 USD, işlemiş faiz 10,13 USD ve bilirkişi raporunda ekli TCMB döviz tevdiat hesaplarına yıllık uygulanan değişen oranlarda faiz üzerinden DEVAMINA, fazlaya ilişkin 1.070,67 USD bakımından davanın REDDİNE,
3-Kabul edilen alacağın (3.277,71 USD) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 655,54 USD takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Alınması gereken 474,59-TL nisbi ilam harcından peşin alınan 110,50-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 364,09- TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının ilk dava açılırken peşin olarak yatırdığı 110,50-TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacının yaptığı ilk masraf 22,10-TL, 1.000,00-TL bilirkişi ücreti, 159,00-TL posta gideri ücreti olmak üzere toplam 1.181,10-TL’nin red ve kabul oranına göre 890,24-TL ‘nın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.180,00-TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.180,00-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
8-Davacının HMK 120 madde gereğince yatırdığı gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır