Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1134 E. 2018/372 K. 03.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/1134
KARAR NO : 2018/372
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/11/2016
KARAR TARİHİ : 03/05/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili 23/11/2016 harç ikmal tarihli dilekçesinde; davacı şirket 04.05.2011 tarihinde Denizli bölgesinde doğalgaz dağıtım şirketi olan davalı şirket arasında enerji piyasası düzenleme kurumunun 11.05.2005 tarih ve 419 sayılı kararı çerçevesinde basınç düşürme ve ölçüm istasyonu inşaası için bir protokol imzalandığını söz konusu istasyonun inşaasının tamamlanması üzerine bu defa 11.10.2012 tarihinde… güney Denizli kombine çevrim santrali a tipi basınç düşürme ve ölçüm istasyonu devir teslim protokolünün imza edildiğini ve söz konusu istasyonunun kullanımının davalı şirkete bırakıldığını, istasyonun tesliminden kanun gereği KDV doğduğunu Davalı şirkete bir fatura ile yansıtılması konusunda taraflar arasında görüşmeler olduğunu bu yazışmaların dilekçeye ek olarak eklendiğini, davalı şirketin ekonomo bakanlığı ile bu yatırıma ilişkin harcamaların teşvik belgesine dahil edilmesine ilişkin görüşmelerde, kullanılmış ürünlerin listeye eklenemeyeceğinin öğrenildiğini, söz konusu KDV bedelini ihtiva eden … nolu e-fatura mevcut haliyle davalı şirkete 31.12.2015 tarihinde gönderildiği, ancak davalı şirketin …Noterliğinin 08.01.2016 tarih ve yevmiye… nolu gönderi ile bu faturaya hukuki dayanaktan yoksun çeşitli gerekçeler ile itiraz ettiğini, gelir idaresi başkanlığının devir ve teslim işlemlerinin emsal bedel üzerinden KDVye tabi bulunduğunu teyit ve beyan edilmesine rağmen söz konusu ödemenin halen yapılmadığını, sonuç olarak davalı borçlu şirketten 1.525.605.67 TL alacağın vade tarihi olan 31.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmektedir.
S A V U N M A /
Davalı vekili dilekçesinde; davalı taraf usule ilişkin itirazlarının olduğunu davalı şirkete tebliğ edilen dava dilekçesinde atıf yapılan ve usule göre dava dilekçesi ile birlikte tebliğ edilmesi gereken eklerin tebliğ edilmediğini, dava konusu faturaların dayanağı olan devir işlemi mevzuattan kaynaklanan bir zorunluluk nedeni ile yapıldığını borçlar kanununda düzenlendiği şekli ile bir satış sözleşmesine dayalı olmadığını, söz konusu devir işleminin tarafların ticari kararları ile ve rızaları ile yapılan bir satış işlemine dayalı olmadığını ortada borçlar hukuku anlamında ve bu kapsamda gerçekleşmiş bir satış işlemi olmadığını satış/ticari teslime ilişkin borçlar hukuku ve ticaret hukuku hükümleri ve yanı sıra vergi hukukunun ve mevzuatının ilgili hükümleri uygulanmayacağını ve ticari örf ve adete başvurulmasının mümkün olmacağını, yasal zorunluluk nedeni ile ve satışı yapılmaksızın devrin yapılmasını ve A tipi basınç düşürme ve ölçüm istasyonunun müvekkil şirkete verilmesi ticari nitelikte bir teslim olmadığını KDV’ye tabi tutulmamasını bedelsiz teslime ilişkim emsal bedel tayin edilmek suretiyle vergilendirilmesinin söz konusu olmamasını, davacı vekilinin dava dilekçesinde dava konusu alacağın herhangi bir ticari mal teslimi veya hizmet ifası alacağından farkı olmadığını ileri sürdüğünü lakin arz ve izah edildiği üzere ortada gerçekleşmiş bir ticari mal satışı/teslimi olmadığını, satışa bağlı ticari mal tesliminden farklı bir durum doğduğunu bu nedenle söz konusu devrin KDVye tabi olmaması gerektiğini ancak bir KDV doğacaksa da bunun mükellefinin davacı şirket olacağını, arz edildiği üzere davaya konu devir işlemi bir satış sözleşmesine dayalı olmadığını üstelik bu devrin bilabedel yapılmasını öngören bir mevzuat hükmünden kaynaklandığını, davacı vekilin vurgu yaptığı KDV’ye ilişkin bir yansıtma işlemi izah edildiği üzere kendiliğinden, istisnasız ve her şartta mümkün olabilen bir durum olmadığını, KDV vergisinin mükellefi olan davacı şirketin söz konusu vergiyi davalı şirkete yansıtması ve herhangi bir şekilde talep etmesinin mümkün olmadığını, sonuç olarak mevzuata göre devrin bilabedel olması gerektiğini, bilabedel ibaresinin tüm ferilere ve KDVne de şamil olması gerektiğini KDV kanuna göre KDV’nin mükellefinin davacı şirket olduğunu özelgede davalı şirketin KDV’den sorumlu olduğuna dair bir hüküm olmadığı ve davacı şirketin bu vergiyi müvekkil şirketten talep etmesine cevap veren bir hüküm olmadığını, davacı tarafın KDV’yi davalı şirketten talep etmesini mümkün kılan sözleşme ve mevzuatta bir hüküm olmadığını, devir protokolüne göre protokolün imzalanması nedeni ile doğacak vergilerin davacı şirketçe ödenmesi gerektiğini, davacı şirketin mükellefi olduğu KDV’nin davalı şirketten talep etmesinin kabul edilebilir haklı ve hukuki bir sebebi bulunmadığını dilekçesinde talep etmektedir.
G E R E K Ç E /
Talep; taraflar arasında imzalanan ve davacı ile davalı şirket arasında Basınç Düşürme ve Ölçüm İstasyonu inşaası için protokol kapsamında, istasyon inşaasının tamamlanması üzerine 11/10/2012 tarihinde imzalanan istasyonun devir ve teslim protokolü doğrultusunda kullanımı davalı şirkete bırakılmakla, devir ve teslimden doğan KDV alacağının davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı şirketin bir kombine doğalgaz çevrimli elektrik üretim santrali olan Denizli Enerji Santralini kurduğu ve 2013 yılından itibaren elektrik üretimi yaptığı, çevrim santraline doğalgaz temini için inşaa edilen istasyon ve doğalgaz iletim hattının tamamlanması sonrasında 04/05/2011 tarihinde Denizli bölgesi doğalgaz dağıtım şirketi olan davalıya EPDK ‘nın konuya ilişkin 11/01/2005 tarih ve 419 Sayılı kararı doğrultusunda devrettiği, 11/10/2012 tarihinde devir teslim protokolü imzalanarak istasyonun davalı şirkete bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu hususlarda taraflar arasında bir uyuşmazlıkta mevcut değildir.
Davacı tarafça “… İstasyon Devri” açıklaması ile 31/12/2015 tarihli ve 1.525.605,67 TL tutarlı … nolu fatura tanzim ederek davalıya gönderdiği, davalı tarafça da 31/12/2015 tarihli iade faturası tanzim edilerek yasal süresi içerisinde davacıya iade ettiği anlaşılmaktadır. Davacının 2015 Aralık KDV Beyannamesi incelendiğinde düzenlenen faturaya ait KDV tutarının …nolu İlave Edilecek Katma Değer Vergisi hesabına kaydettiği ve ilgili dönem KDV Beyannamesinde beyan ettiği, ancak davacı şirketin vergi dairesinden devreden KDV alacağı bulunduğundan söz konusu faturadan kaynaklanan KDV tutarını da nakit olarak ödemesinin söz konusu olmadığı, bu durumda davacı şirketin vergi dairesinden olan devreden KDV alacağının, fatura miktarınca 1.525.605,67 TL kadar azaldığı, davacı şirketin davalı firma beyanları ile uyumsuzluk olmaması için (faturanın davalı tarafça iade edilmesi ve Aralık 2015 döneminde Ba Beyannamesinde gösterilmemesi) düzenlemiş olduğu 2015 Aralık dönemi Bs Beyannamesinde ilgili faturayı da göstermediği tespit edilmiştir.
Davacı taraf EPDK ‘nın yukarıda belirtilen 419 Sayılı kararı çerçevesinde yaptığı bu devrin Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 27. Maddesinde düzenlenen(Emsal Bedeli) kurumu kapsamında bir teslim olduğu iddiasındadır. İstasyonun tesliminin taraflar arasında ticari mahiyette bir teslim olmadığı, EPDK ‘nın 419 Sayılı Kararında devrin “Bila bedel” olarak düzenlenmesinin, KDV Kanunu 27. madde de tanımlanan ve uygulama konusu olan “bedelsiz” teslimdeki bedelsizlik durumu ile aynı olmadığı, KDV Kanunu 27. maddesinde; ticari mahiyetteki bir teslimde bedelin bulunmaması, bilinmemesi ya da paradan başka bir değerle ifade edilmesi halinde uygulanacak bir düzenleme getirilimiş olup, buna karşın ihtilafa konu delil EPDK ‘nın 419 Sayılı Kararı uyarınca teknik nedenler ve düzenlemeler gereği yapılan bir delil niteliğinde olup, Kurul kararının 3. Maddesinin son cümlesinde de “yatırımın tüketici tarafından karşılanan kısmının bila bedel, iletim şirketi tarafından karşılanan kısmının ise bedeli mukabili dağıtım şirketine devredilmesi şartıyla, tüketici iletim şebekesine bağlanabileceği” ifade edilmiştir. İhtilaf konusu devir sözleşmeler düzenleyici kurul kararları ve enerji piyasası çerçeve mevzuatı kapsamında yapılan bir devir olup, devrin bila bedel olması ise esasında devredilen istasyonun bedelinin, devreden tarafından enerji piyasasında lisanslı aktör olması dolayısıyla sistem içinde elde ettiği/edeceği gelire karşılık geldiği düşüncesinden doğmaktadır. Bu itibarla Kurul kararında da yatırımın tüketici tarafından karşılanan kısmına atıf yapılmıştır. Bu noktada davacı tarafça Gelir İdaresinden alınan Özelgeye dayanılmakla birlikte, bu kapsamda alınan bilirkişi kurulu ek raporunda da yer verildiği üzere Özelge, bunu veren Gelir İdaresi’ni ve hukuki sonuçları bakımından da sınırlı olacak şekilde bağlayıcılığı bulunan nitelik taşıyıp yanlış verelen Özelgeler için sadece ceza kesilmemesi ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmaması şeklinde sınırlı bir bağlayıcılık doğurmaktadır. Bunun ötesinde vergi tarhına engel olacak şekilde tam bir bağlayıcılıktan söz edilmesi mümkün değildir. Buna göre VUK 369. maddesi uyarınca mükelleflerin yetkili makamlardan aldıkları yazılı izahatlara uygun hareket etmeleri halinde, bu izahatlar yanlış da verilmiş olsa ceza kesilemeyecek, gecikme faizi alınamayacak böylece sadece vergi aslının alınması ile yetinilenecektir. Bu nedenle Özelgenin bağlayıcılığı yukarıda belirtilen şekilde sınırlıdır. Diğer yandan Özelge de sorulan/aktarılan hususa özgü olarak tanzim edilmekte bu itibarla kendisine sunulduğu kadar inceleme yapılarak Özelge tanzim edilmekle vergi ihtilaflarında bağlayıcılık özelliği de bulunmamaktadır. Diğer yandan istasyon devrine ilişkin protokol 11/10/2012 tarihli olup, davacı tarafça dava konusu fatura 31/12/2015 tarihinde düzenlenmiştir. Bu süreç içerisinde Özelge talep edilmiş olması ya da taraflarca iade veya ihtarname keşide edilmesi (eğer var ise) vergiyi doğuran olayın doğuş tarihini değiştirmeyeceğinden, davacı tarafın vergiye uyum konusunda gecikmeyi göze alması hareket noktasının vergisel uyum olmadığına da gösterge teşkil etmektedir. Açıklanan tüm bu sebeplerle davacının davalıya yaptığı çevrim istasyonu devri nedeniyle, emsal bedel üzerinden KDV hesaplanmasının yasal dayanağının bulunmadığı, devrin Katma Değer Vergisi Kanunu 27. maddesi kapsamında bir devir olmadığı, ticari mahiyette bir teslim olmayıp, davacının enerji piyasasında lisanslı aktör olması sebebiyle, çerçeve mevzuat, ihaleler, sözleşmeler ve düzenleyici kurul kararları doğrultusunda, teknik ve yasal neden ve gereklerden dolayı gerçekleşen bir devir olup, KDV uygulanmasının mümkün olmadığı ve bu itibarla davacının davalıdan talepte bulunmasının da yerinde olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yerinde görülmeyen davanın REDDİNE,
2- Alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 26.053,54 TL’den mahsubu ile karar kesinleştiğinde ve talep halinde fazla yatırılan 26.017,64 TL’nin davacı yana İADESİNE,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yapılan 11,10 TL vekalet harcı ve pul gideri ile 44,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 55,10 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret tarifesi gereğince 69.718,16 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalı yana VERİLMESİNE,
6-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdığı gider ve delil avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara İADESİNE,
Dair, karar taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …