Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/109 E. 2018/502 K. 28.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/109 Esas
KARAR NO : 2018/502
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan), Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/02/2016
KARAR TARİHİ : 28/05/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; müvekkili … Şti.’ nin … abone numarasıyla… nolu sayaç üzerinden davalı… A.Ş.’den elektrik enerjisi satın aldığını, davalı şirketin düzenlemiş olduğu faturalarda bir hizmet karşılığı olmayan Kayıp-Kaçak bedeli, iletim sistemi kullanım bedeli, dağıtım sistemi kullanım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve PSH ( sayaç okuma) bedeli bulunduğunu, kaçak elektrik kullanımının suç olduğunu, kaçak elektrik kullanan tüketici tespit edildiği zaman tutanak düzenlenerek savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu ve kaçak elektrik parasının cezalı olarak tüketiciden alındığını, elektrik şirketlerinin hem kaçak elektrik bedeli hem de kayıp- kaçak bedeli almakla iki kez tahsilat yapılmış olduğunu, T.C. Anayasasının 73 ve 172′ inci Elektrik Piyasası Kanununun 1., Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1 ve 62. Maddelerine göre kayıp-kaçak bedelinin abonelerin faturalarına yansıtılmasının hukuka aykırı olduğunu, davalı elektrik şirketi tarafından müvekkili …’ dan 2012 Nisan – 2015 kasım arasında; 22.557,63-TL K/K bedeli + 20.837,78-TL dağıtım sistemi kullanım bedeli + 17,33-TL PSH sayaç okuma bedeli + 3.946,16-TL PSH bedeli + 5.657,09-TL iletim sistemi kullanım bedeli olmak üzere 53.015,99-TL ve bunun %18 KDV’ si olan 9.542,87-TL’ nin haksız yere tahsil edildiğini, bu bedellerin müvekkiline iade edilmesi gerektiğini beyanla davanın kabulüne müvekkilinden tahsil edilen 62.558,86-TL nin her fatura ödeme gününden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, halen devam etmekte olan söz konusu bedellerin davalı tarafça alınmaması için ihtiyati tedbir kararı tesis edilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; davanın İstanbul Anadolu Adliyesi Mahkemesinde görüşülmesi gerektiğini, bu itibarla yetki yönünden davanın reddi gerektiğini, dava konusu bedel tahsilatının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun 28/10/2010 tarih ve 2999 sayılı Kurul Kararına istinaden 01/01/2011 tarihinden itibaren uygulandığını, EPDK Kurul Kararı düzenleyici işlem netiliğinde olduğundan dava konusu bedellerin tahsiline ilişkin EPDK Kararlarının düzenleyici işlem niteliğinde olduğundan dava konusu bedellerin tahsiline ilişkin EPDK Kararlarının iptali için İdari Yargı’ da dava açılması gerektiğini, bu konuda Danıştay’ da açılmış iptal davaları bulunduğunu, bu davaların sonucunun beklenilmesini talep ettiklerini, müvekkili şirketin elektrik dağıtım şirketi değil perakende satış lisansına sahip bir şirket olduğunu, davacıdan tahsil edilen bedellerin yasal düzenlemeler doğrultusunda … A.Ş.’ye ve diğer Kamu Kurumlarına verildiğini, bu itibarla davanın muhattabının ilgili şirket ve kuruluşlar olduğunu beyanla Taraflar arasındaki sözleşme ve HMK uyarınca İstanbul Anadolu Mahkemeleri yetkili olduğundan yetkisizlik nedeniyle davanın reddini, davacı taleplerinin zaman aşımına uğramış olması nedeniyle davanın reddini, tahsil edilen dava konusu bedellerin müvekkili şirketin uhdesinde bulunmaması ve ilgili dağıtım şirketine ödenmiş olması nedeniyle husumet yönünden davanın reddini, dava konusu bedellerin dayanağı olan yasal düzenlemeler aleyhine Danıştay’da açılmış olan iptal davalarının bekletici mesele yapılarak sonuçlarının beklenmesine, haksız ihtiyati tedbir talebinin ve haksız davanın reddini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava, taraflar arasındaki elektrik abonelik sözleşmesi gereğince davacı tarafça kullanılan elektriğe ait faturalarda kayıp-kaçak bedeli olarak gösterilen bedelin haksız olarak tahakkuk ettirildiği ve tahsil edildiği belirtilen bedelin davalıdan tahsili talebine ilişkindir.
Kayıp – kaçak, dağıtım ve iletim bedeli, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 21.05.2014 tarih ve …Esas … Karar sayılı kararı ile Anayasa’ nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73. maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karışlamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre, kayıp – kaçak sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığından bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’ na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak elektrik bedellerinin kurallarına uyan abonelerden tahsil yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karışılığında ne kadar bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinden vazgeçilmez unsuru olduğundan, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra, 17.06.2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun’ un 21. Maddesi ile 6446 sayılı Kanun’ un 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altında fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bent ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri karşısında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; “Tüketici Hakem Heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca 6719 sayılı Kanun’ un 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’ na eklenen Geçici 19. maddede de; “Bu maddeye ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanun’ a aykırı olmayan hükümlerin uygulanmasına devam olunur.” ve Geçici 20. madde de, “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp – kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, Tüketici Hakem Heyetleri’ nin ve mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin Kanun’ un 17.06.2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş dava konusu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp – kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Tahsil edilen söz konusu bedellerin EPDK nın düzenleyici işlemlerine aykırı olduğu yönünden ise davacı vekilinin açık talebi bulunmamaktadır. Talep yapılan kesintilerin haksız ve hukuksuz olduğu noktasında toplanmaktadır.
Somut olayımızda da dava tarihi itibariyle 21.05.2014 tarih, … E.-… K. sayılı HGK kararı uyarınca davacının dava açmakta haklı olduğu, daha sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun’un 21.maddesi ile 6446 sayılı Kanun’un 17.maddesine eklenen 10.bent ve 6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen Geçici 19.madde ile Geçici 20. Madde düzenlemesi nedeniyle davamızın konusuz kaldığı anlaşıldığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı’na karar verilmiş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve … E.- … K. sayılı kararı doğrultusunda davacının davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olduğu anlaşıldığından mahkememizce davacı lehine yargılama gideri ve maktu vekalet ücreti takdirine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Nitekim Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı Esas No : …, Karar No : … ve 14.06.2017 tarihli kararında ” Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, uyuşmazlıkla ilgili yargılama sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır.
Buna göre mahkemece, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yeni yasa nedeni ile konusuz kalan dava hakkında, karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulması gerekirken, davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
3-) Bu noktada bir diğer uyuşmazlık konusu ise, davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir.
Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.).
Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve … Esas … K. Sayılı kararı ve Dairemizin istikrar kazanmış yerleşik içtihatlarına göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur.
Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline dair hüküm kurulması gerekirken, davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdir edilmemiş olması da doğru görülmemiştir.” içtihadına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 28/12/2017 tarihli ve E.: …, K.: … sayılı Kararında ise; 6719 Sayılı Kanunun 21. Maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17. Maddesine eklenen 10. fıkra hükmünün anayasaya aykırı olduğuna dair iptal kararı verilmiş olmasına karşın geçici 20. Maddenin iptal edilmemiş olması bu sebeple davalı şirketin EPDK tarafından tespit edilen tarifeye uyma zorunluluğu ve davacının dava açmadaki haklılık durumu nazara alınarak yukarıdaki gerekçelerle karar oluşturulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- 6719 Sayılı Kanunun 26. Maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanununa eklenen geçici 20. Maddesi hükümlerine istinaden davanın konusuz kalması nedeniyle davanın esası hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gereken 35,90-TL harçtan peşin alınan 1.068,35-TL’den mahsubu ile fazla yatan 1.032,45-TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3–Davacı tarafça yapılan 1.955,05-TL yargılama giderinin ( 29,20-TL başvuru harcı, 1.068,35-TL peşin harç, 600,00-TL bilirkişi ücreti, 257,50-TL posta/tebligat gideri ) davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı taraf dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT ye göre belirlenen 2.180,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Taraflarca HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara İADESİNE,
Dair; davacı- davalı ve ihbar olunan vekili yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
¸e-imzalıdır
Hakim
¸e-imzalıdır