Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/986 E. 2018/166 K. 07.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2015/986 Esas
KARAR NO : 2018/166
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/10/2015
KARAR TARİHİ : 07/03/2018
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin vermiş olduğu dava dilekçesini özetle; Müvekkil şirket ile davalı taraf arasında kimyasal malzeme satışına dayalı ticari ilişki olduğunu, taraflar arasında 14/01/2014 tarihinde yapılan sözleşme gereği müvekkili şirketin davalı tarfa vermiş oluduğu kimyasal malzemelere istinaden 27 adet e- faturayı davalı tarfa gönderdiğini, fatura muhteviyatının davalıya teslim edildiğini, davalının faturalara yasal süresi içinde itiraz etmediğini, davalının müavekkili şirket defter ve kayıtlarında herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine … Noterliğinden 31/07/2015 tarihinde … yevmiye numaralı ihtarname ile davalıya borcunu ödemesi için ihtar çekildiğini, ihtarnamenin 03/08/2015 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini,davaya konu borcun ödenmemesi üzerine icra takibi başlatıldığını,17/08/2015 tarihinde davalının borcun tamamına faize ve fer’ilere yaptığı itiraz sonucu takibin durduğunu, tüm bu sebeplerle fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla; İstanbul… İcra müdürlüğünün …esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibinin haksız itiraz nedeniyle durduğunu belirtere, itirazın iptali ile takibin devamına ve takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hüküm olunmasını, davacı şirketin davalıdan olan alacağını tahsil etmesi amacıyla davalının borca yeter tutarda taşınır ve taşınmaz görülecek teminat mukabili ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin vermiş olduğu cevap dilekçesini özetle; Taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2010 yılından bu yana devam ettiğini, süre içinde müvekkilinin üstüne düşen tam mali yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, taraflar arasında daha önce akdedilen sözleşme hükümlerinden farklı olarak 14/01/2014 tarihinde akdedilen sözleşme hükümlerine göre %50 tenzilat ve maliyet garantili hesaplama yerine, matbu fiyat listesi üzerinden %77 iskonto uygulanacağı ve bu fiyat listesinin davacı şirket taraından bir yıl boyunca sabit tutulacağı hüküm altına alındığını, davalı şirkete ait otelde bulunan, davacı şirkettarafından düzenli olarak kontol edilen çamaşır e bulaşık makinelerinin 2014 yılında yenilendiğini, davacı firma yetkililerinin bu yenileme ile beraber sözleşmede yapılan değişiklik neticesinde müvekkili firmanın daha önceki senelere oranla daha az bir meblağı ödeyeceğini belirttiğini, aralarındaki ticari ilişkiye güvenerek sözleşmeyi imzaladığını, davacı tarafça hazırlanan hileli sözleşme neticesi bir önceki yıldan daha fazla para talep edildiği, faturalar müvekkil şirketin ticari defterlerine işlendikten sonra hilenin farkına varıldığını, tekrar yapılacak protokelle borcun silineceği müvekkili şirkety etkililerine söylendiğini, ancak davacı şirket tarafındanmüvekkili şirkete borcu olduğu iddiasıyla ihtarname gönderildiğini bunun üzerine müvekkili şirketçe davacıya gönderilen Ankara … Noterliğini 14/08/2015 tarih ve … yevmiye nolu intar ile 2014 yılı borcu olan 113.004,00 TL nin ödendiği ve borcun bulunmadığının bildirildiğini, buna rağmen davacının kötü niyetle icra takibi başlattaığını, müvekkilinin 2014 yılı borcunu ödediğini, başkaca bir borcu da bulunmadığını arz eden nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Bilirkişi raporunda; “davalı şirket ticari defterlerinde, davacı şirket tarafından adına düzenlenen faturalar toplamı 240.807,59 TL sinden , davalı tarafından davacı adına düzenlenerek, … Noterliğinin 14.0.2015 tarihli ve …yevmiye nolu ihtirnamesi ekinde gönderilen 12/08/2015 tarih ve … nolu 62.621,47 TL bedelli fatura ile birlikte diğer ödemeler toplamının 240.807,59 TL olduğu, bu tutarın fatura bedellerinden mahsubu sonrasında, davacı şirketin 12/08/2015 tarihi itibariyle herhangi bir alacağının bulunmadığı” belirtilmiştir.
Uyuşmazlık dava konu edilen faturaya dayalı alacağın var olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
Fatura ile ilgili olarak; Dosyada davacı tarafında kesilmiş bir fatura bulunmaktadır. Faturanın davacı lehine delil teşkil edebilmesi için Yargıtay… Hukuk Dairesi Esas No: …, Karar No: … sayılı ilamında da belirtildiği gibi “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve … E., … K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.(Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür.” Davaya konu olay bakımından; davacı tarafça aralarında ticari münasebet olduğundan bahisle davalı tarafa mal teslim edildiği ve fatura kesildiği iddiasında bulunulmuş davalı tarafça ise fatura ve mal teslimine dair herhangi bir inkar beyanın olmadığı davacı tarafından hileli işlem yapıldığı şeklinde savunmada bulunulmuş olmakla tarafların arasında ticari ilişki olup olmadığı ve bu ilişkiye dayalı olarak fatura ve mal teslimi konusunda tartışma bulunmadığı, bilirkişi tarafından yapılan tespit doğrultusunda da e-fatura doğrultusunda gönderilen malların sevk irsaleyeleri incelendiğinde davalı yana teslim olunduğu ve süresinde de herhangi bir itiraz olmadığı görülmüştür.
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay … Hukuk Dairesi Esas No : …, Karar No :… sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir.
Tüm doya muhteviyatı, fatura, sevk irsaliyeleri, tarafların ticari defter ve kayıtları ile bunların incelenmesi sonucu tanzim edilen bilirkişi raporu hep birlikte incelendiğinde; davacı tarafça kesilen fatura doğrultusunda malların davalıya teslim olunduğu, faturaya süresinde itiraz bulunmadığı, davacı şirket ticari defterlerinde davalıdan 62.621,47 TL alacaklı göründüğü, talimat yoluyla mahkememizce alınan bilirkişi raporunda davalı şirket ticari defter ve kayıtlarının da davacı kayıtları ile mutabık ve uyumlu olduğu, söz konusu faturaların davalı defterlerinde de bu şekilde kayıt gördüğü, davalı tarafından gönderilen fiyat farkına dair faturaya davacı tarafça itiraz edilip, ticari defterlerinde kayıt işlemi yapılmadığı, borcu olmadığı ve ödeme iddiası yanında davalının hile iddiası var ise bunu kanıtlaması gerektiği ancak buna dair davalı savunmasının soyut kaldığı, organik bağ iddiasının da davaya konu olay bakımından etkiye medar olmadığı kanaatine varılmakla davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edildiği kanaatine varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir.
İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay… Hukuk Dairesi Esas No : … ve Karar No : …sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de takipteki miktar ile çıkan miktarın durumu, uyuşmazlığın alacağın miktarı ile ilgili değil var olup olmadığı noktasında toplandığından incelemenin alacağın var olup olmadığı hususunda mahkememizce yaptırılmış olması, davalının ticari defterlinin davacı ticari defterli ile mutabık olması sebebiyle kendi defterleri üzerinden borç miktarı tetkik edip tespit etme imkanı bulunması ve alacak hakkında fatura kesilmiş olması sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile,
2-Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak olarak 62.621,47 TL üzerinden avans faizi üzerinden DEVAMINA, işlemiş faiz dava konusu edilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Kabul edilen alacağın (62.621,47 TL) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 12.524,29 TL takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Alınması gereken 4.277,67-TL harçtan peşin alınan 730,32-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.547,35-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının peşin olarak yatırdığı 730,32-TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
4-Davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 7.238,36 TL ücreti vekaletin davalıdan alınıp davacı tarafa VERİLMESİNE,
5-Davacının yaptığı ilk masraf 39,05-TL, bilirkişi ücreti 1.250,00-TL, posta gideri 217,00-TL olmak üzere toplam 1.506,05-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara İADESİNE,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır