Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/910 E. 2019/760 K. 31.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/910 Esas
KARAR NO : 2019/760

DAVA : TESPİT VE TESCİL
DAVA TARİHİ : 19/08/2011

BİRLEŞEN (KAPATILAN)İSTANBUL 31. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2013/366 ESAS SAYILI DOSYASINDA DAVA : Tespit Ve Tescil DAVA TARİHİ : 11.12.2013
KARAR TARİHİ : 31/10/2019

Taraflar arasında açılan Tespit ve Tescil davasının mahkememizce yapılan yargılaması sonunda;
D A V A /
Esas davada sunulan dava dilekçesinde özetle: … A.Ş.’nin esas sermayesi paylara bölünmüş bir anonim şirket olup, 1967 yılında kurulduğunu, holdingin kuruluşundan bu yana hissedarlarının değiştiğini ve nama yazılı hisse senetlerinin hissedarları tarafından devralındığını, müvekkilinin davalı şirketin kurucularından…’nın kızı olduğunu, …’nın ölümü üzerine müvekkilinin davalı şirkette veraset ilamındaki orana göre hissedar sıfatını kazandığını, bu çerçevede müvekkiline davalı tarafından ihraç edilen 74 adet nama yazılı hisse senedi teslim edildiğini, dökümü yapılan bu hisse senetlerinin müvekkilinin davalı şirketteki hak sahipliğini açıkça kanıtladığını, ancak müvekkilinin hissedarlığının sicil kayıtlarına yansıtılmadığını ve merkezi kayıt kuruluşuna da bildirilmediğini belirterek müvekkilinin elinde bulundurduğu ve örneklerini delil olarak sunduğu 74 adet nama yazılı hisse senedi nedeniyle davalı şirkette hissedar olarak hak sahibi olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilleri 16.06.2011 havale tarihli dilekçeleri ile, dava dilekçesinin netice-i talep kısmını ıslah ettiklerini beyanla; müvekkilinin davalı şirketteki hisselerinin usule ve hukuka aykırı olarak şirket kayıtlarında üçüncü kişiler adına kaydedilmiş olduğunun anlaşılması karşısında, davacının, davalı Holdingte sahip olduğu hisselerin geçerli bir hisse devri bulunmadan üçüncü kişiler adına pay defterine işlenmiş olması nedeniyle 16.03.1994 tarihli pay devir işleminin geçersizliğinin veya hükümsüzlüğünün tesbiti ve 16.03.1994 tarihli yönetim kurulu kararı ve pay devir işleminin iptali ile hisselerin önceki ortak olan müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada sunulan dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin ortaklık payının tespitine ilişkin İstanbul … Asliye Ticaret mahkemesinden derdest dava bulunduğunu, yargılama sırasında hisselerinin haksız bir biçimde el değiştirdiğinin öğrenildiğini, kabul anlamına gelmemek ve geçerli bir devir sayılmamak üzere, hisselerinin iradesi dışında usulsüz ve yasaya aykırı bir şekilde davalılara devredildiğinin öğrenildiğini, bu kapsamda anılan dosyada talebin iptal ve tescil olarak ıslah edildiğini, müvekkiline ait hisse senetlerinin usul ve yasaya aykırı şekilde iradesi dışında davalılar adına kaydedilmesi karşısında bu davanın açılması zorunluluğunun doğduğunu, müvekkilinin halen pay defterinde kayıtlı olup ortak olduğunu, hisse senetlerinin fiziki olarak müvekkilinde olduğunu, söz konusu pay defteri ve hisse senetlerinin elinde bulunmasının müvekkilinin hissedarlığının kanıtı olduğu, ancak elinde bulunan hisse senetlerinin davalılara devredilmiş olduğunun ortaya çıktığının, devir işleminin TTK 416. Maddesinde yer alan emredici düzenlemeye aykırı olup geçersiz olduğunu, geçerli bir devirden söz edebilmek için ciro ve teslim şartı bulunduğunu, ancak fiziki olarak halen müvekkilinin elinde olduğunu, pay defterine kaydedilmeyen devir işlemlerinin geçersiz olacağının yerleşik Yargıtay İçtihatlarında açıkça belirtildiğini, devir tarihinde, 16.03.1994’te … Holding ana sözleşmesinin devir ve ferağı düzenleyen 12. Maddesi hükmünün TTK’nın emredici düzenlemesine atıf yaptığını bu itibarla yapıldığı savunulan devir işleminin emredici yasa hükmüne ve ana sözleşmeye açıkça aykırı olup devrin geçersiz olduğunu, her iki dava arasında bağlantının varlığı karşısında öncelikle birleştirme kararı verilmesi gerektiğini beyanla yapılan devrin usulsüzlüğünün tespitine, hisse senetlerinden doğan tüm hakların; maliki bulunduğu hisse senetlerine isabet eden temettü bedellerinde ve sermaye artışları sırasında dağıtılan bedelsiz hisse senetlerinden kendisine isabet eden payların verilmemesi nedeniyle bu payların aynen teslimi ile ortaklık pay defterinde tesciline ve söz konusu hisselerin müvekkili adına Merkezi Kayıt Kuruluşu nezdinde kaydileştirilmesine, bu mümkün olmadığı taktirde temettü bedelleri ve bedelsiz pay bedellerinin dağıtıldığı, bedelsiz payların ise verildiği günden itibaren en yüksek iskonto faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

S A V U N M A /
Esas davanın davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin 3. Maddesinde sıralanan ve davacının elinde bulundurduğunu iddia ettiği hisse senetlerinin 05.12.1988 tarihinde tescil edilen 100.000.000.000.-TL tutarındaki sermayenin 195.031.000-TL tutarındaki oranını temsil eden senetler olduğunu, bu senetlerin anılan tarih itibariyle pay defterinde davacı adına kayıtlı olarak yer aldıklarını, davacının 16.03.1994 tarihinde maliki bulunduğu 2.999.717.000.-TL nominal değerli nama yazılı hisse senetlerini müvekkili şirketin diğer ortaklarına sattığını ve devrettiğini, satış işleminin pay defterine kaydedilmesi için davacı tarafından talepte bulunulduğunu, bunun üzerine alınan yönetim kurulu kararıyla devir işleminin yeni malikler adına tesciline ve pay defterine kaydına karar verildiğini, satış bedellerinin ortaklar cari hesabından aynı tarihli talimat ile …bank aracılığıyla ödendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini iddia ve talep etmiştir.
Birleşen davada davalılar …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; Devir tarihinde, davacının maliki bulunduğu hisse senetleri 2.999.717.000 TL numinal değere ulaşmış olup davacının hisselerinin tamamını müvekkillerine ve diğer davalı …’ya satış suretiyle devrettiğini, Holding yönetim kuruluna ıslak imzalı-yazılı olarak bildirdiğini ve hisselerin pay defterinde yeni malikleri adına tescil ve kayıt edilmelerini talep ettiğini, ayrıca ferağ mektubuna ek olarak devir günü davacı tarafından yine holding yönetim kuruluna hitaben ( şirketteki mevcut hisse senetlerinin tamamını diğer … ailesi mensuplarına satmış bulunduğu, ancak hisse senetlerinin Adana’da, kasada bulunması nedeniyle satış esnasında teslim edilemediği en kısa sürede teslim edileceğinin) beyan ve hahhüt edildiği belge düzenleyerek imzaladığını, yönetim kurulu tarafından da bunun üzerine 16.03.1994 tarih ve 713 sayılı yönetim kurulu kararı alınarak bu hisselerin müvekkilleri ve diğer davalı … adına tesciline ve pay defterine kaydına karar verildiğini, keza aynı gün davacının yanısıra, davacının diğer kardeşleri … ve … tarafında da hisse devir işlemi yapıldığı bu hisse devirlerine ilişkin satış bedellerininde holdingin …bank…şube nezdindeki 999-3/01 numaralı ortaklar cari hesabından alıcı hissedarlar adına davacı, … ve …’ya ödendiğini, holding tarafından bankaya hitaben düzenlenen 16.03.1994 tarih ve BMK-0228/0741 nolu talimat ile …, … ve …nın davacının holding yönetim kuruluna hitaben yazdıkları ferağ mektuplarında belirtilen hisse devirleri için, yine mektupta belirtilen alıcılar adına, ortaklar cari hesabından toplam yetmişsekiz milyar Türk Lirası ödenmesinin istenildiğini ve bu ödeme işlemlerini tevsik eden belge ve dekontlarında mahkeme kasasında bulunduğunu, bu dekontların tamamının BDDK’nın denetim ve kontrolünde faaliyet gösteren banka tarafından düzenlendiğini orjinal ve gerçek olup banka yetkililerinin imzalarını taşıdığını, davacının yukarıda belirtilen şekilde hisselerini devredip, devir bedeline tahsil ettiğini, bu işlemin üzerinden geçen 17 yıl boyunca davacının hiçbir genel kurula katılmadığını, temettü, kar payı ödemesi gibi taleplerde bulunmadığını, elinde bulunan fiziki hisse senetlerini müvekkillerine de ibraz etmediğini, yine holdingin gerek halka açılışında ve gerekse MKK’ya üye olma evrelerinde ulusal gazetelerle yapılan ve elinde fiziki hisse senedi bulunanların ibraz etmesi yönündeki ilanlara cevap vermediğini aynı gün hisselerini devreden kardeşleri … ve …nında aradan geçen bu süre sonrasında bu güne değin hisse devir işlemine dair herhangi bir talep ve itiraz ileri sürmediklerini, birleştirme kararının yerinde olmadığını, taleplerin her iki dosyada farlı olduklarını, eksik harçların tamamlanması gerektiğini, 19 yıl 9 ay boyunca hiçbir beyan talep ve itiraz ileri sürülmemesi karşısında 5 yıl zamanaşımı süresinin dolduğunu bilgi ve onayın bulunmadığı ve iradesi dışında devrin gerçekleştiği ve yargılama sırasında devir işleminden haberdar olduğu yönündeki iddianın yukarıda belirtilen devir ferağ beyanı karşısında yersiz olduğunu, davacının bizzat ablası Sevgi … aleyhine ikame ettiği Kartal … Asliye Hukuk mahkemesinin… Esas sayılı dosyasında holdinge gönderilen 31.05.2002 tarihli müzekkerede, …nın holding nezdinde ki hisselerinin kim tarafından hangi tarihte ve hangi bedelle satıldığının bildirilmesinin istenildiği, bu müzekkereye 03.06.2002 tarihinde holding tarafından cevap verilip, devre dair tüm işlem ve kayıtlar hakkında bilgi ve belge sunulduğunu, bu durum karşısında devrin bilgi ve onay dışında gerçekleştiği yönündeki iddianın yersiz ve asılsız olduğunu, TTK 416. Maddesinde nama yazılı hisse senedinin devrinin ciro edilmiş senedin teslimi ile gerçekleştirileceği düzenlenmekle birlikte, TTK’nın 559/2. Maddesi gereğince nama yazılı kıymetli evrakın devrinde, devre ilişkin yazılı temlik beyanı, ciro şeklinde kıymetli evrakın üzerine yazılabileceği gibi, ayrı bir kağıt üzerinde yazılabilir ve bu konuda öğreti ve uygulamada görüş birliği bulunduğunu, TTK 416/1’deki teslim kavramının TTK 559. Maddesi hükmüne istisna getirmediğini nitekim yeni TTK’nın 490. Maddesinde de teslim ifadesi yerine zilyetliğin geçirilmesi ifadesinin kullanıldığını, MK 766. Maddesinde belirtildiği gibi fiil teslim olmazsa da zilyetliğin hükmün teslim yoluyla devrinin gerçekleşebileceğini, ana sözleşme 12. Madde amacının aile şirketi yapısının korunması ve istenmeyen kişilere devir yapılmasının engellenmesi olduğunu beyanla haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunduklarını, eksik harcın tamamlatılması gerektiğini ayrıca davacının davalı … A.Ş’ye şirketin hissedarlarından davacının babası İhsan …’dan intikal eden hisseler sonucu hissedar olduğunu ve holding te sahip olduğu nama yazılı hisselerinden 900.827.000 TL nominal değerindeki 900.827 adet payını müvekkiline sattığını, satış işlemi sonucu payların müvekkili adına pay defterine kayıt ve tescil edilmesi için 16.03.1994 tarihli talepnamesi ile şirket yönetim kurulu başkanlığından talepte bulunduğunu, yönetim kurulununda aynı gün ve 713 sayılı kararı ile satışı onaylayarak müvekkili adına hisseleri kayıt ve tesciline karar verdiğini, devir bedelini ise Akbank tan yapılan havale yoluyla ödenip tahsil edildiğini, keza davacı ve dava dışı kardeşler …ve …nın birlikte düzenleyerek imzaladıkları 16.03.1994 tarihli taahhütnamede de bu hususlara işaret edilerek hisse senetlerini en kısa sürede teslim etmeyi taahhüt ettiklerini, pay defterine kaydın kurucu değil açıklayıcı nitelikte olduğunu, davacının gerek kayıt başvurusu, gerek temlik beyanı ile bu hükümlülüğü yerine getirmiş olmakla kendi uhdesinde ki hisseleri devrettiğini kabul etmiş olduğundan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, devir ve devirlerin yönetim kurulu tarafından kabulünün bağlam kuralına aykırılık teşkil etmediğini, semenin başkası tarafından ödenmesinin bir öneminin bulunmayıp bunun herhangi bir kişi yada şirket tarafından ödenmesinin mümkün olduğunu bu itibarla şirketin kendi hisselerini satın alma yasağını ihlal ettiği yönündeki iddianında geçersiz olduğunu, davacının Kartal … Asliye Hukuk mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında da açıkça davalı şirketin hisselerini kardeşleri ile birlikte, müvekkilinin de dahil olduğu … ailesi mensuplarına devrettiklerini ikrar ettikleri bu dosya incelendiğinde bu hususun tartışmasız olarak ortaya çıkacağını, davacının bu ikrarı ile de satış işlemini bildiği aradan geçen uzun süre sonrasında talepte bulunmasının da hakkın su istimali olduğunu keza davacının 16.03.1994 devir tarihine kadarda ortaklıktan doğan sermaye arttırımları vb tüm haklarını kullanmasına karşın ancak bu tarihten sonra hisselerini devretmesi ve bununda bilinci içinde bu hakların kullanılmadığını beyanla haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

G E R E K Ç E /
Talep; 16.03.1994 tarihli pay devir işleminin geçersizliğinin veya hükümsüzlüğünün tesbiti ve 16.03.1994 tarihli yönetim kurulu kararı ve pay devir işleminin iptali ile hisselerin önceki ortak olan davacı adına tescili ve birleşen davada; yapılan devrin usulsüzlüğünün tespiti, bu payların aynen teslimi ile ortaklık pay defterinde tesciline ve söz konusu hisselerin davacı adına MKK nezdinde kaydileştirilmesine, bu mümkün olmadığı taktirde temettü bedelleri ve bedelsiz pay bedellerinin dağıtıldığı, bedelsiz payların ise verildiği günden itibaren en yüksek iskonto faiziyle birlikte ödenmesi istemidir. Buna göre ve davalıların savunmaları da nazara alındığında; davalı şirketin pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı, talebin zamanaşımına uğramış olup olmadığı, dava konusu senetlerin davacının devir beyanına uygun olarak yine davacı tarafından devralanlara teslim edilmemiş olmasının, devir işleminden önce davalı şirket anasözleşmesinde belirlenen bağlam hükmü gereği yönetim kurulunun onayının önceden alınmamış olmasının ve devir keyfiyetinin pay defterine işlenmemiş olmasının yapılan devir işlemini geçersiz hale getirmiş olup olmadığı, ortaklar cari hesabından talimat yoluyla ve …bank aracılığıyla davacıya ödenen bedellerin dava konusu hisse senetlerine karşılık davacıya yapılan ödemeler sayılıp sayılmayacağı uyuşmazlığın temel noktalarını oluşturmaktadır. Davalı şirket yönünden pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı irdelendiğinde, davada taleplerden birisi de yukarda açıklandığı üzere, yönetim kurulu kararının iptali ve şirket pay defterine tescili istemidir. Keza ödemenin yapılış şekli de dikkate alındığında, her iki hususa nazaran davalı şirkete husumet yöneltilmesi yerinde ve gereklidir. Davacı yanın ilk davayı açış ve talep şekli ile, bilahare, toplanan belge ve delillere nazaran neticei talebini ıslah ve diğer ilgili hissedarlara karşı (dosyamızla birleşen) dava açmış olması karşısında, zamanaşımı süresinin anılan tarihten başlaması gerektiği sonucuna varılmıştır. Mahkememizce yapılan inceleme ve alınan bilirkişi raporuna kadar toplanan deliller kapsamından; davacı tarafın, davalı şirketin yönetim kurulu başkanlığına göndermiş olduğu 16.03.1994 tarihli yazıda “maliki bulunduğum toplam 2.999.717.000 TL. nominal değerindeki tamamı ödenmiş nama yazılı şirketinize ait hisselerimi aşağıda adları yazılı şirketiniz ortaklarına hizalarında belirtilen miktarlarda satış suretiyle devir ettim. Söz konusu hisselerin pay defterinizde yeni malikleri adına tescil ve kayıt edilmesini rica ederim” ifadelerine yer vererek sahip olduğu hisse senetlerini yeni malik olarak belirtmiş olduğu …(… ), …, … ve …’ya tescil edilmesini talep etmiştir. Davalı şirketin yönetim kurulu tarafından aynı günde alınan 16.03.1994 tarihli yönetim kurulu kararında “şirketimiz ortaklarından,… Sevilay …’ya ait 2.999.717.000 TL. nominal değerdeki nama yazılı hisse senetlerini, aşağıda adları yazılı şirketimiz ortaklarına hizalarında belirtilen miktarları satış suretiyle devir ettiklerine dair yönetim kuruluna hitaben yazdıkları 16.03.1994 tarihli…ferağ mektupları mucibi sözkonusu hisselerin yeni malikleri adına tesciline ve pay defterine kaydına karar” verilmiştir. Ayrıca davalı şirket tarafından …bank’a yazılan aynı tarihli talimat yazısında “… ailesi adına satın alınan… A.Ş. hisseleri karşılığı…aşağıda listelenen şahıslara hizalarında yazılan tutarlar kadar müracaatlarında ödenmesi” talimatı verilmiştir. Yine aynı tarihli …bank dekontlarında davacının adınında yer aldığı davalı şirket tarafından 154.700.000.- TL ödendiği, yine davacının da isminin yer aldığı dekont ile 45.300.000.000 TL karşılığı 2.000.000 USD döviz alındığı saptanmıştır. SPK’dan gelen 02.02.2012 tarihli yazıda, davalı şirketin ilk halka arz dolayısıyla 02.07.1997 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan izahnamesinde yer alan ortaklık yapısını gösteren tablo ile davalı şirketin halka arzının ardından gerçekleştirdiği ilk sermaye artırımı nedeniyle 19.08.1998 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan izahnamesinde yer alan ortaklık yapısı gönderilmiş ve her İki izahnamede yer alan ortaklık yapısı incelendiğinde, davacının nama yazılı his senedi sahibi ortaklar arasında yer almadığı görülmüştür. Ticaret sicilinin hükümlerini düzenleyen TTK 38/1.madde hükmüne göre: “Ticaret sicili kayıtları, nerede bulunurlursa bulunsunlar, üçüncü şahıslar hakkında, kaydın gazete ile ilân edildiği; ilânın tamamı aynı nüshada yayınlanmamış ise, son kısmının yayınlandığı günü takibeden iş gününden itibaren hüküm ifade eder” ve TTK 39/1.madde hükmüne nazaranda; “Üçüncü şahısların, yukariki madde gereğince kendilerine karşı hüküm ifade etmeye başlıyav kayıtları bilmediklerine mütaallik iddiaları dinlenmez”. Anılan hükümler gereği, sicilin aleniliği ilkesi gereği, ticaret siciline tescil ve ilan edilen bir kaydın bilinmediği hususunun, şirket ortakları bir yana, üçüncü kişiler tarafından dahi ileri sürülemez. Davacının 16.03.1994 tarihinde, maliki bulunduğu 2.999.717.000.-TL nominal değerli nama yazılı hisse senetlerini, satın alan kişilerin isimlerini, ve satın aldıkları miktarları da açıkça belirtmek suretiyle, davalı şirketin diğer ortaklarına sattığını ve yapılan satış uyarınca hisselerin pay defterine yeni ortaklar adma kayıt edilmesini davalı şirketin yönetim kurulundan talep etmiş olması, davalı şirketin yönetim kurulunun aynı tarihli kararıyla yapılan devirlere onay vermesi ve devir keyfiyetini ticâret siciline tescil ve ilan etmesi, bu tarihten sonra da halka arz ve sermaye artışları nedeniyle hazırlanan ve yine tescil ve ilan edilen iki ayrı izahnamede davacının nama yazılı hisse senedi sahibi ortaklar arasında yer almamış olması hususları dikkate alındığında, davacı vekilinin müvekkiline ait hisselerin sicil kayıtlarına yansı tılmadığı ve merkezi kayıt kuruluşuna da bildirilmediği yönündeki iddiası yerinde değildir. Davacı her ne kadar hisseleri davalı şirketin satın aldığını, mülkiyetin de davalıya geçtiğini iddia etmişse de, ticaret sicil kayıtlan incelendiğinde dava konusu hisse senetlerinin mülkiyetinin davalı şirkete geçmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla dava konusu hisse senetlerinin mülkiyeti davalı şirkete geçmediğinden, davalı şirket daha sonradan da bu senetlere malik olmadığından ve devir işleminin dolaylı temsil veya inançlı bir işlemle şirket hesabına yapıldığı yazılı belgeyle kanıtlanmadığından TK. m. 329 hükmü kapsamında bir yasak devrin sözkonusu olmadığının da kabulü gerekir. Hisse bedellerinin davalı şirket tarafından ödenmiş olmasının hisselerin mülkiyetinin de davalı şirkete geçmiş olduğunu gösterdiği iddiası bakımından, hisse senetlerinin bedellerinin bizzat alıcı tarafından ödenmesi gerektiğine ilişkin yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır. Hissse bedelleri alıcılar adına üçüncü bir kişi tarafından ödenebileceği gibi bu bedellerin bizzat şirket tarafından alıcıların mali haklarına mahsuben de ödenmesinde yasal bir engel bulunmamaktadır. Bu nedenle hisse senetlerinin davalı şirket tarafından ödenmiş olduğu gerekçesiyle hisselerin mülkiyetinin de dayalı şirkete geçmiş olduğu, bu hususun da TK. m. 329 hükmünde düzenlenen iktisap yasağına aykırılık teşkil ettiği yönündeki iddia yerinde görülmemiştir. Davalı şirketin 02.06.1992 tarihli olağanüstü genel kurul kararı ile anasözleşmesinin bazı maddelerinin değiştirildiği, bu tarihten sonra hiçbir pay sahibine ilişkin kayda pay defterinde yer verilmediği, bu tarihten sonraki bütün kayıtların defter-i kebirde yer aldığı ve buldan takip edildiği, dava konusu hisse senetlerinin de …Noterliği’nin 27.12.1993 tarih ve … yevmiye numarası ile tasdikli defter-i kebirin 965. sayfasında gösterildiği davacı tarafından yönetim kurulu başkanlığına hitaben gönderilen 16.03.1994 tarihli ferağ mektubu gereği davacının sahip olduğu toplam 2.999.717.000.-TL nominal bedelli dava konusu nama yazılı hisse senetlerinin 297.236.000-TL’lik kısmının …’a, 900.827.000-TLTik kısmının …’ya, 900.827.000-TL’Iik kısmının …’ya ve 900.827.000-TL’lik kısmının ise …’ya satış suretiyle devredildiği, kaydi sermaye piyasası araçları ve bunlara ilişkin hakların MKK tarafından bilgisayar ortamında tutulduğu, davalı şirketin halka arzı ile birlikte şirkete ait payların ve bunlara ilişkin hakların MKK nezdinde kayıt altına alınmış olduğu belirtilmiştir. Davacının hisse senetlerini devrettiğini bildirdiği tarih olan 16.03.1994 tarihinden davanın açıldığı tarih olan 07.10.2010 tarihine kadar yaklaşık 17 yıllık bir süreyle davalı şirketten veya hisselerini devrettiğini beyan ettiği hissedarlardan pay sahipiliğinden kaynaklanan herhangi bir hak talebinde bulunmamış olması, incelenen hazirun cetvellerinden de davalı şirketin genel kurullarına da katılmadığının açıkça anlaşılması, davalı şirketin 18.06.1992 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan anasözleşme değişikliğine ilişkin genel kurul kararlarından sonra hiçbir hisse değişikliklerinin pay defterine işlenmemiş olması, hisse değişikliklerinin davalıya ait defteri kebirin 965. sayfasında izlenmeye başlanması, davalının hisse devrini bildirdiği tarihte …bank …Şubesi’nden davacıya ödeme yapılmasına ilişkin davalı.şirketin talimat vermiş olması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde yasada ve anasözleşmede öngörülen şekle aykırılığa rağmen pay devrine ilişkin sözleşmenin ifa edilmiş olduğu, aradan geçen uzun bir süre nedeniyle şekle aykırılığın ileri sürülmesinin MK 2.madde hükmü karşısında mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır. İnceleme ve bilirkişi raporu aşamasına kadar ibraz ve toplanan delillerle varılan bu sonuç, davacı yanın, başka bir davada yer alan mahkeme içi ikrar niteliğindeki beyanı ile doğrulanmış ve sübut bulmuştur. Kartal …Asliye Hukuk Mahkemesi’nin… Esas sayılı dosyasında; davacının annesi … ve anne baba bir kardeşleri … ve … ile…’ın iş ortağı olduğunu beyan ettiği … aleyhine açtığı davada Kartal ilçesinde kain iki adet taşınmazın geçersiz vekaletnameye dayalı olarak …’e ve onun tarafından da davalı …’e satışına dair işlemin iptali talep olunmuş, davaya sunulan ve muhabere yoluyla gönderilen dilekçede; babasından gelen … hisselerini sattığını ve karşılığında 1.000.000,00 Amerikan Doları aldığını, keza dava konusu gayrımenkulüde bu parayla satın aldığını beyan ettiği, yine bu yönde dayanak delil olması bakımından, 06.06.2000 havale tarihli kanıtların sunulması konulu dilekçede müvekkilinin babasından kalma … hisselerinin satışına dair belgelerin celbi talep olunmuş, Holding’e müzekkere yazdırılarak, şirket tarafından da 03.06.2002 havale tarihli müzekkere cevabında , davalı …’in yukarda belirtilen savunması doğrultusunda anılan mahkemeye yanıt verilmiş olduğu görülmüştür. … hisselerinin satıldığı ve bedelinin de alındığı yönündeki mahkeme içi bu ikrar, davamız yönünden de geçerlidir ve kesin delil niteliğindedir. HMK 188 (HUMK 236.)maddesi uyarınca tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar çekişmeli olmaktan çıkar. Yukarda ayrıntılı olarak içeriğine yer verilen ve mahkeme içi ikrar niteliğinde olup, davamız açısından da kesin delil teşkil eden bu beyanlar karşısında davacının asıl ve birleşen davalardaki istemleri yerinde görülmeyerek reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen 03/07/2014 tarihli …Esas … Karar sayılı kararının temyiz edilmesi üzerine ; Yargıtay 11. HD’ nin 10/06/2015 tarihli 2015/1146 Esas 2015/8056 Karar sayılı kararıyla; ” Asıl davada davacı vekili, davalı şirketin esas sermayesi paylara bölünmüş bir anonim şirket olup, 1967 yılında kurulduğunu, holdingin kuruluşundan bu yana hissedarlarının değiştiğini ve nama yazılı hisse senetlerinin hissedarları tarafından devralındığını, müvekkilinin davalı şirketin kurucularından İhsan …’nın kızı olduğunu, …’nın ölümü üzerine davalı şirkette veraset ilamındaki orana göre hissedar sıfatını kazandığını, bu çerçevede müvekkiline davalı tarafından ihraç edilen 74 adet nama yazılı hisse senedi teslim edildiğini, işbu hisse senetlerinin müvekkilinin davalı şirketteki hak sahipliğini açıkça kanıtladığını ancak, müvekkilinin hissedarlığının sicil kayıtlarına yansıtılmadığını ve merkezi kayıt kuruluşuna da bildirilmediğini ileri sürerek, müvekkilinin elinde bulundurduğu 74 adet nama yazılı hisse senedi nedeniyle davalı şirkette hissedar olarak hak sahibi olduğunun tespitini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında müvekkilinin davalı şirketteki hisselerinin usule ve hukuka aykırı olarak şirket kayıtlarında üçüncü kişiler adına kaydedilmiş olduğunun anlaşılması karşısında, müvekkilinin davalı şirkette sahip olduğu hisselerin geçerli bir hisse devri bulunmadan üçüncü kişiler adına pay defterine işlenmiş olması nedeniyle 16.03.1994 tarihli pay devir işleminin geçersizliği veya hükümsüzlüğünün tespiti, 16.03.1994 tarihli yönetim kurulu kararı ile pay devir işleminin iptali ve hisselerin önceki ortak olan müvekkili adına tescili taleplerini içerir şekilde davayı ıslah ettiklerini beyan etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davacının 16.03.1994 tarihinde maliki bulunduğu 2.999.717.000 TL nominal değerli nama yazılı hisse senetlerini müvekkili şirketin diğer ortaklarına satıp, devrettiğini, satış işleminin pay defterine kaydedilmesi için davacı tarafından talepte bulunulduğunu, bunun üzerine alınan yönetim kurulu kararıyla devir işleminin yeni malikler adına tesciline ve pay defterine kaydına karar verildiğini, satış bedellerinin de ortaklar cari hesabından aynı tarihli talimat ile…bank aracılığıyla ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, müvekkilinin şirket hisselerinin iradesi dışında, usulsüz ve yasaya aykırı bir şekilde davalılara devredildiğinin öğrenildiğini oysa, müvekkilinin halen pay defterinde kayıtlı olup, şirket ortağı olduğunu, hisse senetlerinin fiziki olarak müvekkilinde bulunduğunu, pay defteri ve hisse senetlerinin elinde bulunmasının müvekkilinin hissedarlığının kanıtı olduğu ancak, elinde bulunan hisse senetlerinin davalılara devredilmiş olduğunun ortaya çıktığını, devir işleminin TTK’nın 416. maddesinde yer alan emredici düzenlemeye aykırı olup, geçersiz olduğunu, geçerli bir devirden söz edebilmek için ciro ve teslim şartı bulunduğunu ancak, hisse senetlerinin fiziki olarak halen müvekkilinin elinde olduğunu, pay defterine kaydedilmeyen, emredici yasa hükmüne ve ana sözleşmeye aykırı olan devir işlemin geçersiz olduğunu ileri sürerek, devrin usulsüzlüğünün tespiti, hisse senetlerinden doğan tüm hakların, maliki bulunduğu hisse senetlerine isabet eden temettü bedellerinde ve sermaye artışları sırasında dağıtılan bedelsiz hisse senetlerinden kendisine isabet eden payların verilmemesi nedeniyle bu payların aynen teslimi ile ortaklık pay defterinde tescili, hisselerin müvekkili adına Merkezi Kayıt Kuruluşu nezdinde kaydileştirilmesi, mümkün olmadığı taktirde temettü bedelleri ve bedelsiz pay bedellerinin dağıtıldığı, bedelsiz payların ise verildiği günden itibaren en yüksek iskonto faiziyle birlikte ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalılar …, … ve … vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuş, davacının hisse senetlerinin tamamını müvekkillerine ve diğer davalı …’e satış suretiyle devrettiğini ve devri yönetim kuruluna da bildirerek hisselerin pay defterinde yeni malikleri adına tescil ve kaydedilmelerini talep ettiğini ayrıca, hisse senetlerinin en kısa zamanda teslim edileceğinin de taahhüt edildiğini, yönetim kurulu tarafından da hisselerin müvekkilleri ve diğer davalı adına tesciline ve pay defterine kaydına karar verildiğini, aynı gün davacının satış bedelini de aldığını, devrin üzerinden geçen 17 yıl boyunca davacının hiçbir genel kurula katılmadığını, temettü, kar payı ödemesi gibi taleplerde bulunmadığını, elinde bulunan fiziki hisse senetlerini de müvekkillerine ibraz etmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı … vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuş, davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirket yönünden pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı irdelendiğinde, davada taleplerden birisinin de yönetim kurulu kararının iptali ve şirket pay defterine tescili istemi olup, ödemenin yapılış şekli de dikkate alındığında, her iki hususa nazaran davalı şirkete husumet yöneltilmesinin yerinde ve gerekli olduğu, davacının ilk davayı açış ve talep şekli ile, toplanan belge ve delillere nazaran netice-i talebini ıslah ve diğer ilgili hissedarlara karşı birleşen davayı açmış olması karşısında, zamanaşımı süresinin anılan tarihten başlaması gerektiği, davacının, davalı şirketin yönetim kurulu başkanlığına göndermiş olduğu yazıyla sahip olduğu hisse senetlerini yeni malik olarak belirttiği …, … ve …’ya tescil edilmesini talep ettiği, davalı şirketin yönetim kurulu tarafından aynı günde alınan 16.03.1994 tarihli yönetim kurulu kararında hisselerin yeni malikleri adına tesciline ve pay defterine kaydına karar verildiği ayrıca, davalı şirket tarafından …bank’a aynı tarihli talimat yazısı ile satın alınan hisseler karşılığının muhataplarına ödenmesinin bildirildiği, aynı tarihli davacının adının da yer aldığı banka dekontlarında davalı şirket tarafından 154.700.000 TL ödendiği ve 45.300.000.000 TL karşılığı 2.000.000 USD döviz alındığının anlaşıldığı, davalı şirketin gerek halka arzı gerekse de halka arzından sonra gerçekleştirdiği sermaye artırımı nedeniyle sicilde yayınlanan izahnamesinde davacının nama yazılı hisse senedi sahibi ortaklar arasında yer almadığı, sicilin aleniliği ilkesi gereği, tescil ve ilan edilen bir kaydın bilinmediği hususunun, şirket ortakları bir yana, üçüncü kişiler tarafından dahi ileri sürülemeyeceği, bu nedenlerle davacı tarafın hisselerinin sicil kayıtlarına yansıtılmadığı ve merkezi kayıt kuruluşuna da bildirilmediği yönündeki iddiasının yerinde olmadığı, davacı her ne kadar hisseleri davalı şirketin satın aldığını, mülkiyetin de davalıya geçtiğini iddia etmişse de, ticaret sicil kayıtları incelendiğinde dava konusu hisse senetlerinin mülkiyetinin davalı şirkete geçmediğinin anlaşıldığı, dolayısıyla dava konusu hisse senetlerinin mülkiyeti davalı şirkete geçmediğinden, davalı şirket daha sonradan da bu senetlere malik olmadığından ve devir işleminin dolaylı temsil veya inançlı bir işlemle şirket hesabına yapıldığı yazılı belgeyle kanıtlanmadığından TTK’nın 329. maddesi hükmü kapsamında bir yasak devrin söz konusu olmadığı, hisse bedellerinin davalı şirket tarafından ödenmiş olmasının hisselerin mülkiyetinin de davalı şirkete geçmiş olduğunu göstermediği zira, hissse bedelleri alıcılar adına üçüncü bir kişi tarafından ödenebileceği gibi, bu bedellerin bizzat şirket tarafından alıcıların mali haklarına mahsuben de ödenmesinde yasal bir engel bulunmadığı, davacının hisse senetlerini devrettiğini bildirdiği tarih olan 16.03.1994 tarihinden davanın açıldığı tarih olan 07.10.2010 tarihine kadar yaklaşık 17 yıllık bir süreyle davalı şirketten veya hisselerini devrettiğini beyan ettiği hissedarlardan pay sahipliğinden kaynaklanan herhangi bir hak talebinde bulunmamış olması, hazirun cetvellerinden de davalı şirketin genel kurullarına da katılmadığının açıkça anlaşılması, şirketin 18.06.1992 tarihli sicil gazetesinde yayınlanan ana sözleşme değişikliğine ilişkin genel kurul kararlarından sonra hiçbir hisse değişikliklerinin pay defterine işlenmemiş olması, hisse değişikliklerinin davalıya ait defteri kebirin 965. sayfasında izlenmeye başlanması, davalının hisse devrini bildirdiği tarihte …bank … Şubesi’nden davacıya ödeme yapılmasına ilişkin davalı şirketin talimat vermiş olması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde yasada ve ana sözleşmede öngörülen şekle aykırılığa rağmen pay devrine ilişkin sözleşmenin ifa edilmiş olup, aradan geçen uzun bir süre nedeniyle şekle aykırılığın ileri sürülmesinin MK’nın 2 . maddesine aykırı olduğu varılan bu sonucun davacının Kartal… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında mahkeme içi ikrar niteliğindeki beyanı ile doğrulandığı ve subüt bulduğu, mahkeme içi bu ikrarın, işbu dava yönünden de geçerli ve kesin delil niteliğinde olduğu gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili ile, davalı şirket ve bir kısım davalılar …, … ve … vekili temyiz etmiştir.
1- Davacı tarafça asıl davada ıslah sonrası 74 adet paya ilişkin devir işleminin geçersizliği veya hükümsüzlüğün tespiti, 16.3.1994 tarihli yönetim kurulu kararı ile pay devir işleminin iptali ve hisselerin davacı adına tescili, birleşen davada ise hisse devrinin usulsüzlüğünün tespiti, hisse devirlerinden doğan tüm hakların maliki bulunduğu hisse senetlerine isabet eden temettü bedellerinde ve sermaye artışları sırasında dağıtılan bedelsiz hisse senetlerinden kendisine isabet eden payların verilmemesi nedeniyle bu payların aynen teslimi ile ortaklık pay defterinde tescili, hisselerin davacı adına MKK nezdinde kaydileştirilmesi, mümkün olmadığı takdirde temettü bedelleri ve bedelsiz pay bedellerinin dağıtıldığı, bedelsiz payların ise verildiği günden itibaren faiziyle birlikte tahsili talep edilmiş olup, davanın niteliği gereği nisbi harca tabi bir dava olduğu anlaşılmıştır.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesinde ”Değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır. Müdahalenin men’i tescil ve tapu kayıt iptali gibi gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda gayrimenkulün değeri nazara alınır. Gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda ecrimisil ve tazminat gibi taleplerde de bulunulduğu takdirde harç, gayrimenkulün değeri ile talep olunan tazminat ve ecrimisil tutarı üzerinden alınır. Değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesi mecburidir. Gösterilmemişse davacıya tesbit ettirilir. Tesbitten kaçınma halinde, dava dilekçesi muameleye konmaz. Noksan tesbit edilen değerler hakkında 30 uncu madde hükmü uygulanır. ”aynı Yasa’nın 30. maddesinde de ”Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır. ” hükmü düzenlenmiştir. Bu itibarla, mahkemece nisbi harca tabi işbu davada nisbi harcın dava konusu hisselerin dava tarihindeki değeri üzerinden hesaplanması gerektiği göz önünde bulundurularak, hisselerin değeri tespit edilip, harç tamamlattırıldıktan sonra işin esasına girilerek bir karar vermek gerekirken, anılan husus nazara alınmaksının maktu harç ile davanın görülüp sonuçlandırılması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile mahkememiz hükmü bozulmuştur.
Yukarıda değinilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bozma ilamı kapsamında mezkur hisselerin değer tespitinin saptanması bakımından konusunda uzman bilirkişilerden rapor ve itirazların incelenip değerlendirilmesi bakımından ek raporlar aldırılmış ve 31.158.396,00 TL dava değeri üzerinden (ve başlangıçta yatırılan peşin harcın da mahsubu suretiyle) yatırılması gereken 532.090.36 TL eksik peşin harcın ikmali hususunda davacı tarafa süre verilmiştir. Davacı yanca adli yardım müessesine başvurulmuş, mahkememizce davacının bu talebi 04/04/2019 tarihinde itiraz yolu açık olmak üzere reddedilmiştir. Akabinde davacı yanca yapılan itiraz neticesinde merci tarafından yapılan inceleme sonucunda mahkememizce verilen adli yardım talebinin reddine ilişkin karara itirazın kabulüne ve davacının adli yardımdan yararlandırılmasına kesin olarak karar verilmiştir.
Mahkememizin önceki kararında da değinildiği üzere; mahkememizce yapılan inceleme ve alınan bilirkişi raporuna kadar toplanan deliller kapsamından; davacı tarafın, davalı şirketin yönetim kurulu başkanlığına göndermiş olduğu 16.03.1994 tarihli yazıda “maliki bulunduğum toplam 2.999.717.000 TL. nominal değerindeki tamamı ödenmiş nama yazılı şirketinize ait hisselerimi aşağıda adları yazılı şirketiniz ortaklarına hizalarında belirtilen miktarlarda satış suretiyle devir ettim. Söz konusu hisselerin pay defterinizde yeni malikleri adına tescil ve kayıt edilmesini rica ederim” ifadelerine yer vererek sahip olduğu hisse senetlerini yeni malik olarak belirtmiş olduğu …(… ), …, … ve …’ya tescil edilmesini talep etmiştir. Davalı şirketin yönetim kurulu tarafından aynı günde alınan 16.03.1994 tarihli yönetim kurulu kararında “şirketimiz ortaklarından,… …’ya ait 2.999.717.000 TL. nominal değerdeki nama yazılı hisse senetlerini, aşağıda adları yazılı şirketimiz ortaklarına hizalarında belirtilen miktarları satış suretiyle devir ettiklerine dair yönetim kuruluna hitaben yazdıkları 16.03.1994 tarihli…ferağ mektupları mucibi sözkonusu hisselerin yeni malikleri adına tesciline ve pay defterine kaydına karar” verilmiştir. Ayrıca davalı şirket tarafından …bank’a yazılan aynı tarihli talimat yazısında “… ailesi adına satın alınan… A.Ş. hisseleri karşılığı…aşağıda listelenen şahıslara hizalarında yazılan tutarlar kadar müracaatlarında ödenmesi” talimatı verilmiştir. Yine aynı tarihli …bank dekontlarında davacının adınında yer aldığı davalı şirket tarafından 154.700.000.- TL ödendiği, yine davacının da isminin yer aldığı dekont ile 45.300.000.000 TL karşılığı 2.000.000 USD döviz alındığı saptanmıştır. SPK’dan gelen 02.02.2012 tarihli yazıda, davalı şirketin ilk halka arz dolayısıyla 02.07.1997 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan izahnamesinde yer alan ortaklık yapısını gösteren tablo ile davalı şirketin halka arzının ardından gerçekleştirdiği ilk sermaye artırımı nedeniyle 19.08.1998 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan izahnamesinde yer alan ortaklık yapısı gönderilmiş ve her İki izahnamede yer alan ortaklık yapısı incelendiğinde, davacının nama yazılı his senedi sahibi ortaklar arasında yer almadığı görülmüştür. Ticaret sicilinin hükümlerini düzenleyen TTK 38/1.madde hükmüne göre: “Ticaret sicili kayıtları, nerede bulunurlursa bulunsunlar, üçüncü şahıslar hakkında, kaydın gazete ile ilân edildiği; ilânın tamamı aynı nüshada yayınlanmamış ise, son kısmının yayınlandığı günü takibeden iş gününden itibaren hüküm ifade eder” ve TTK 39/1.madde hükmüne nazaranda; “Üçüncü şahısların, yukariki madde gereğince kendilerine karşı hüküm ifade etmeye başlıyav kayıtları bilmediklerine mütaallik iddiaları dinlenmez”. Anılan hükümler gereği, sicilin aleniliği ilkesi gereği, ticaret siciline tescil ve ilan edilen bir kaydın bilinmediği hususunun, şirket ortakları bir yana, üçüncü kişiler tarafından dahi ileri sürülemez. Davacının 16.03.1994 tarihinde, maliki bulunduğu 2.999.717.000.-TL nominal değerli nama yazılı hisse senetlerini, satın alan kişilerin isimlerini, ve satın aldıkları miktarları da açıkça belirtmek suretiyle, davalı şirketin diğer ortaklarına sattığını ve yapılan satış uyarınca hisselerin pay defterine yeni ortaklar adma kayıt edilmesini davalı şirketin yönetim kurulundan talep etmiş olması, davalı şirketin yönetim kurulunun aynı tarihli kararıyla yapılan devirlere onay vermesi ve devir keyfiyetini ticâret siciline tescil ve ilan etmesi, bu tarihten sonra da halka arz ve sermaye artışları nedeniyle hazırlanan ve yine tescil ve ilan edilen iki ayrı izahnamede davacının nama yazılı hisse senedi sahibi ortaklar arasında yer almamış olması hususları dikkate alındığında, davacı vekilinin müvekkiline ait hisselerin sicil kayıtlarına yansıtılmadığı ve merkezi kayıt kuruluşuna da bildirilmediği yönündeki iddiası yerinde değildir. Davacı her ne kadar hisseleri davalı şirketin satın aldığını, mülkiyetin de davalıya geçtiğini iddia etmişse de, ticaret sicil kayıtlan incelendiğinde dava konusu hisse senetlerinin mülkiyetinin davalı şirkete geçmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla dava konusu hisse senetlerinin mülkiyeti davalı şirkete geçmediğinden, davalı şirket daha sonradan da bu senetlere malik olmadığından ve devir işleminin dolaylı temsil veya inançlı bir işlemle şirket hesabına yapıldığı yazılı belgeyle kanıtlanmadığından TK. m. 329 hükmü kapsamında bir yasak devrin sözkonusu olmadığının da kabulü gerekir. Hisse bedellerinin davalı şirket tarafından ödenmiş olmasının hisselerin mülkiyetinin de davalı şirkete geçmiş olduğunu gösterdiği iddiası bakımından, hisse senetlerinin bedellerinin bizzat alıcı tarafından ödenmesi gerektiğine ilişkin yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır. Hissse bedelleri alıcılar adına üçüncü bir kişi tarafından ödenebileceği gibi bu bedellerin bizzat şirket tarafından alıcıların mali haklarına mahsuben de ödenmesinde yasal bir engel bulunmamaktadır. Bu nedenle hisse senetlerinin davalı şirket tarafından ödenmiş olduğu gerekçesiyle hisselerin mülkiyetinin de dayalı şirkete geçmiş olduğu, bu hususun da TK. m. 329 hükmünde düzenlenen iktisap yasağına aykırılık teşkil ettiği yönündeki iddia yerinde görülmemiştir. Davalı şirketin 02.06.1992 tarihli olağanüstü genel kurul kararı ile anasözleşmesinin bazı maddelerinin değiştirildiği, bu tarihten sonra hiçbir pay sahibine ilişkin kayda pay defterinde yer verilmediği, bu tarihten sonraki bütün kayıtların defter-i kebirde yer aldığı ve buldan takip edildiği, dava konusu hisse senetlerinin de …Noterliği’nin 27.12.1993 tarih ve … yevmiye numarası ile tasdikli defter-i kebirin 965. sayfasında gösterildiği davacı tarafından yönetim kurulu başkanlığına hitaben gönderilen 16.03.1994 tarihli ferağ mektubu gereği davacının sahip olduğu toplam 2.999.717.000.-TL nominal bedelli dava konusu nama yazılı hisse senetlerinin 297.236.000-TL’lik kısmının …’a, 900.827.000-TLTik kısmının …’ya, 900.827.000-TL’Iik kısmının …’ya ve 900.827.000-TL’lik kısmının ise …’ya satış suretiyle devredildiği, kaydi sermaye piyasası araçları ve bunlara ilişkin hakların MKK tarafından bilgisayar ortamında tutulduğu, davalı şirketin halka arzı ile birlikte şirkete ait payların ve bunlara ilişkin hakların MKK nezdinde kayıt altına alınmış olduğu belirtilmiştir. Davacının hisse senetlerini devrettiğini bildirdiği tarih olan 16.03.1994 tarihinden davanın açıldığı tarih olan 07.10.2010 tarihine kadar yaklaşık 17 yıllık bir süreyle davalı şirketten veya hisselerini devrettiğini beyan ettiği hissedarlardan pay sahipiliğinden kaynaklanan herhangi bir hak talebinde bulunmamış olması, incelenen hazirun cetvellerinden de davalı şirketin genel kurullarına da katılmadığının açıkça anlaşılması, davalı şirketin 18.06.1992 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan anasözleşme değişikliğine ilişkin genel kurul kararlarından sonra hiçbir hisse değişikliklerinin pay defterine işlenmemiş olması, hisse değişikliklerinin davalıya ait defteri kebirin 965. sayfasında izlenmeye başlanması, davalının hisse devrini bildirdiği tarihte …bank … Şubesi’nden davacıya ödeme yapılmasına ilişkin davalı şirketin talimat vermiş olması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde yasada ve anasözleşmede öngörülen şekle aykırılığa rağmen pay devrine ilişkin sözleşmenin ifa edilmiş olduğu, aradan geçen uzun bir süre nedeniyle şekle aykırılığın ileri sürülmesinin MK 2.madde hükmü karşısında mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır. Davacının , hisselerini devrettiği, devrettiği hisselerin yeni malikleri adına kayıt ve tescilini talep ettiği imzalı beyanı ile sabittir. İş bu ferağ beyanı ile de 1994 yılında alınan yönetim kurulu kararı ile hisseler beyanda bahsi geçen davalılar adına pay defterine kayıt ve tescil edilmiş, davacı yan da belgelerle sabit bulunan ödemeleri tahsil etmiştir. İnceleme ve bilirkişi raporu aşamasına kadar ibraz ve toplanan delillerle varılan bu sonuç, davacı yanın, başka bir davada yer alan mahkeme içi ikrar niteliğindeki beyanı ile de doğrulanmış ve sübut bulmuştur. Kartal… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında; davacının annesi … ve anne baba bir kardeşleri … ve … ile …’ın iş ortağı olduğunu beyan ettiği … aleyhine açtığı davada Kartal ilçesinde kain iki adet taşınmazın geçersiz vekaletnameye dayalı olarak …’e ve onun tarafından da davalı …’e satışına dair işlemin iptali talep olunmuş, davaya sunulan ve muhabere yoluyla gönderilen dilekçede; babasından gelen … hisselerini sattığını ve karşılığında 1.000.000,00 Amerikan Doları aldığını, keza dava konusu gayrımenkulüde bu parayla satın aldığını beyan ettiği, yine bu yönde dayanak delil olması bakımından, 06.06.2000 havale tarihli kanıtların sunulması konulu dilekçede müvekkilinin babasından kalma … hisselerinin satışına dair belgelerin şirket ve bankadan celbi talep olunmuş, Holding’e müzekkere yazdırılarak, şirket tarafından da 03.06.2002 havale tarihli müzekkere cevabında , davalı …’in yukarda belirtilen savunması doğrultusunda anılan mahkemeye yanıt verilmiş olduğu görülmüştür. … hisselerinin satıldığı ve bedelinin de alındığı yönündeki mahkeme içi bu ikrar, davamız yönünden de geçerlidir ve kesin delil niteliğindedir. HMK 188 (HUMK 236.)maddesi uyarınca tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar çekişmeli olmaktan çıkar. Yukarda ayrıntılı olarak içeriğine yer verilen ve mahkeme içi ikrar niteliğinde olup, davamız açısından da kesin delil teşkil eden bu beyanlar karşısında davacının asıl ve birleşen davalardaki istemleri yerinde görülmeyerek reddine karar verilmiştir.

H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl ve Birleşen davalar yerinde görülmediğinden REDDİNE,
2-Asıl ve birleşen davada alınması gereken 44,40′ ar TL (toplam; 88,80 TL) karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 41,45 TL’ nin mahsubu ile bakiye 47,35 TL’ nin davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA, (Tahsil)
3-Yargılama masraflarının davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı Serra … tarafından yapılan 105,00 TL müzekkere ve davetiye posta masrafından ibaret yargılama masrafının davacıdan alınarak bu davalıya ÖDENMESİNE,
5-Davalı … tarafından yapılan 110,80 TL müzekkere ve davetiye posta masrafından ibaret yargılama masrafının davacıdan alınarak bu davalıya ÖDENMESİNE,
6-Davalı …Ş. tarafından yapılan 13,50 TL müzekkere ve posta masrafından ibaret yargılama masrafının davacıdan alınarak bu davalıya ÖDENMESİNE,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 376.783,96 TL vekalet ücretinin, merci kararı ile davacının yargılama safhasında adli yardımdan yararlandırılmış olması dikkate alınarak HMK 339/1.maddesi uyarınca bir yıl içerisinde aylık eşit taksitler halinde (ay be ay 31,386,66 TL olarak) davacıdan tahsili ile, asıl ve birleşen davalarda davalılara ÖDENMESİNE,
8-HMK 120 maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avanslarından arta kalan kısımların karar kesinleştiğinde ilgililere İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …