Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/538 E. 2019/731 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2015/538 Esas
KARAR NO: 2019/731

DAVA : MENFİ TESPİT
DAVA TARİHİ: 22/05/2015
KARAR TARİHİ: 24/10/2019

Davacılar vekili tarafından davalılar aleyhine mahkememize açılan; “Menfi Tespit” davasının yapılan yargılaması sonunda;
D A V A /
Davacılar vekili 22/05/2015 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle: Müvekkilleri aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibine geçildiğini, takibe konu senedin 1.500.000,00 Amerikan Doları bedelli olduğu, keşidecisinin …, lehtarının … ve son cirantanın ise … olduğu, düzenlenme tarihinin 26/03/2009 olduğu ödeme tarihinin ise 01/04/2015 olduğu, müvekkillerinin …’ in mirasçıları olduğu, …’ in 15/04/2010 tarihinde 80 yaşında vefat ettiği, müvekkillerinin böyle bir senetten haberdar olmadıklarını, senedin sonradan gerçek bir senet olmadığını, senetten icra takibiyle birlikte haberdar oldukları, TTK ve diğer mevzuat hükümlerine göre takip öncesinde bononun müvekkillerine ibraz edilmediği, davaya konu edilen senedin 1.500.000 Amerikan Doları miktarlı olmasına karşın murisin vefatından sonra 5 yıl boyunca hiçbir şekilde mirasçıları ile irtibata geçmemesinin, senedin müvekkillerine ibraz edilmemesinin, senedin protesto edilmeden direkt olarak icra takibine konu edilmiş olmasının dava konusu senetteki imzanın …’ e ait olmadığı ya da başkaca bir yöntemle senedin oluşturulduğu kanaatine varılması sonucunu oluşturduğunu, 80 yaşındaki bir kimseye 1.500.000 Amerikan Doları borç verilmesinin ve 6 yıllık bir vade konulmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müteveffanın avukat olduğu, senedin tanzim edildiği tarihte avukatlık mesleğini icra etmediğini, senedin keşide tarihi ile müteveffanın vefat tarihi arasında 1 yıl süre olduğu, müteveffanın herhangi bir ticari faaliyette bulunmadığını, mal varlığında bu denli bir artış olmadığını, …’ nin müteveffaya bu denli bir borç verebilecek birisi olmadığını belirtmiş, davacıların davalılara takip konusu senet bakımından borçlu olmadıklarının tespitine, %20 oranında kötü niyet tazminatına, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.

S A V U N M A /
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: Müteveffa …’in herhangi bir borcunun bulunmadığı iddiasını kabul etmediklerini, elde bulunan ve icra takibine konu edilen senetin … tarafından borcuna teminaten imzalanarak verildiğini ve kendi imzasını taşıyan bir senet olduğunu, takibe konu senedin sahte olarak üretildiği veya üzerinin sonradan doldurulduğu iddialarını da kabul etmediklerini, … ile ciranta … arasında tanışıklık olmadığı ve aralarında hukuki bir ilişki olmadığı iddialarını da kabul etmediklerini, zira hem borçlu ve hem de … aynı sokakta bulunduklarından dolayı tanışıklıkları olduğunu bildiklerini, ayrıca …’nin müteveffa dayısının da avukat olması nedeniyle tarafların tanışıklıkları ve hukukları olduğunu bildiklerini, davacı tarafların, mirasbırakanları tarafından kendilerine bilgi verilmemiş olması sebebiyle senetten veya ciranta …’den haberdar olmamaları, bu kişiyi tanımamaları, böyle bir borcun ve senedin olmadığı sonucunu doğurmayacağını, davacı tarafların miras bırakanları tarafından imzalanmak suretiyle …’ve verilen söz konusu senetin aralarında hukuki bir ilişkinin varlığının yegâne ispatı olduğunu, senet borçlusu ile lehdar/ciranta arasında bu kadar uzun bir vadenin konulmuş olması, aralarındaki güven ilişkisinin bir sonucu olsa olduğunu, bu durumun senedin geçerliliğini bertaraf edebilecek bir unsur olmadığını, davalı yanın, “80 yaşında bir kişiye senet üzerinde bulunan miktarın verilmesini ve bunun için uzun vadeli bir ödeme tarihi öngörülmesinin günümüz koşulları ve hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği” iddialarının hukuki bir geçerliliği olmadığını, senet borçlusu belirtildiği gibi 80 yaşında olmasına rağmen vekalet görevi üstlenebilen ve çeşitli görevler yapabilen (Avukatlık, apartman yöneticiliği) bir kimse olduğunu savunmuş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.

G E R E K Ç E /
İstem, sahtecilik ve bedelsizlik iddiasına dayalı menfi tespite ilişkindir.
Dosyada mübrez, davaya konu edilen icra takibine ilişkin ödeme emri incelendiğinde; … tarafından davacılar ve davalı … aleyhine, 26/03/2009 tanzim tarihli senede dayalı kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
Dosyada mübrez senet incelendiğinde: 1.500.000,00 Amerikan Doları bedelli, keşidecisinin …, lehtarının …, …’ a cirantalı, 26/03/2009 tanzim, 01/04/2015 ödeme tarihli “nakden” kayıtlı olduğu görülmüştür.
Davacı tarafından aldırılan hukuki mütaala dosyaya ibraz edilmiş, incelenmiş ve dosya arasına alınmıştır.
İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesinin 21/02/2017 tarihli … Esas… Karar sayılı kararı dosya arasına alınmış incelenmiştir. Adı geçen mahkemece; davaya konu edilen icra takibinin dayanağı olan senede ilişkin olarak görülen imzaya itiraz ve icra takibine itiraz davasının yapılan yargılaması neticesinde; “…dava konusu senet hakkında yapılan soruşturma kapsamında davalılardan … vermiş olduğu ifadede de; takip konusu senedin ciro yolu ile …’ dan aldığını, alacak miktarının senet bedelindeki tutar kadar olmadığını ifade etmiştir. … ise Savcılıkta; dava konusu senedi …’ a kendisinin verdiğini ifade ettiğini, ifadelerin çelişkili olduğu, davalı …’ ın herhangi bir alacağının olmadığı ve olmasının mümkün olmadığı yönündeki ifadesi vermiştir. HMK 188 maddesinde ikrar düzenlenmiş olup buna göre; Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekilmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez. Maddi bir hatadan kaynaklanmadıkça ikrardan dönülemez. İkrar kesin delil niteliğindedir. İİK 269/a maddesine göre; Hakim duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder. Bu olguların Yargıtay içtihatlarında da benimsendiği görülmekle davacı yanın borca itirazının kabulü ile takibin iptaline karar vermek gerekmiştir…” gerekçesi ile mahkememiz dosyasındaki davacıların, mezkur dosyadaki borca itiraz davasını kabul ederek takibin iptaline karar verildiği, verilen karar hakkında yapılan istinaf başvurusuna istinaden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi… HD’ nin 17/05/2017 tarihli … Esas … Karar sayılı kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği kararın ise 08/07/2017 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Celp edilen soruşturma dosyası örneği incelendiğinde; …’ ın ifadesinde; takip konusu senedin ciro yolu ile …’ dan aldığını, 1.500.000 Amerikan Doları miktarlı senedi cirolayıp cirolamadığını hatırlamadığını, söz konusu bu senette alacaklı görünen … isimli şahsı da tanımadığını,mahkememiz dosyasında davalı …’ nin dava konusu senedi …’ a kendisinin verdiğini ifade ettiği, … ile dayısı vasıtasıyla tanıştığı ve senette yazılı miktardan daha fazla olmak üzere miktarını hatırlamadığı bir tutarı borç olarak verdiğini, bonodaki isim soyisim ve imzasının kendisine ait olduğu beyan ettiği görülmüştür.
Evvela, İİY’nin 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Borçsuzluğun tespiti konulu bu davada ispat yükünün özellikleri üzerinde durmakta fayda vardır. Kanun koyucu bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecbur olduğunu ifade etmektedir. İspat külfetine ilişkin bu genel kural, eldeki borçsuzluğun tespiti talepli dava için de geçerlidir. Bu tip menfi tespit davalarında tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Ne var ki, menfi tespit davasında borçlu; eğer ki borcun varlığını inkar ediyorsa işte bu durumlarda ispat külfeti davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşmektedir. Bir diğer deyişle, hukuki ilişkinin yani borcun varlığını iddia eden davalı olduğu için ispat yükü davalı alacaklıya düşer. (HMK 190.m / MK 6. m)
Hatırlatılan bu olgular kapsamında ve hemen akabinde huzura taşınan olayın esasına gelince;
Dava, şekilde, müteveffanın keşide etmiş olduğu bonodan kaynaklı olarak mirasçılarının borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.
Davacı yanca uyuşmazlık konusu senede ilişkin olarak hem sahtecilik hem de bedelsizlik iddiaları ileri sürülmüş olup, iddialara ilişkin olarak öncelikle sahtecilik iddası irdelenmiştir. Senet keşidecisi müteveffaya ait ıslak imzasını havi belgeler toplanmış, senet üzerindeki imzaların müteveffa … eli ürünü olup olmadığı, atılan imzaların tehdit altında atılıp atılmadığına dair emarelerin mevcut olup olmadığına ilişkin bilirkişi raporu tanzim ettirilmiştir.
Tanzim edilen bilirkişi raporunda özetle: Senette mevcut imzaların … eli ürünü olduğu, inceleme konusu imzaların baskı, tehdit gibi unsurlar altında atılmadığı ve inceleme konusu imzlaarın bir belgeden nakil ya da bir cihaz yardımıyla transfer edilmiş olmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
Açıklanan bu olgular ve tüm dosya muhteviyatı ile taraflarca sunulan deliller birlikte değerlendirildiğinde; öncelikle bilirkişi raporunda senede atılan imzanın davacıların mirasçısı olan müteveffaya ait olduğu belirtilmiş ise de; senetteki diğer ibarelerin (keşideci, lehtar, vade tarihi, tanzim tarihi) daktilo ile doldurulmuş olması da göz önünde tutulmalı ve diğer yandan davacıların bedelsizlik iddiası karşısında yukarıda da değinildiği üzere hukuki ilişkinin yani borcun varlığını iddia eden davalı olduğu için ispat yükü davalı alacaklıya düşmekte olup, savcılık makamında verilen ifade kapsamında verilen borcun ortaklığa ilişkin olduğunu kanıtlamak davalı tarafa düşmektedir. Uyuşmazlık konusu senet hakkında yukarıda değinilen İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesinin 21/02/2017 tarihli … Esas… Karar sayılı kararı ile kesinleşmiş mahkeme kararı olduğu ortadadır. Bunun yanında adı geçen mahkeme kararında da değinildiği üzere; davalı- alacaklıların soruşturma dosyasında soruşturma makamına şüpheli sıfatıyla vermiş oldukları beyanlar çelişkili olup, öte yandan senedin tanzim yılı da (2009 ) göz önünde bulundurularak, …’ in kendisine “benim benzinliğim var, ortak iş yapacağız” şeklindeki ifadesi üzerine borç verdiğini ifade eden …’ nin bu denli yüksek bir meblağı; adi sözleşme dahi olsa, herhangi bir sözleşme olmadan müteveffaya vermesi gerek hayatın olağan akışına gerekse ticari hayat gerçeklerine aykırı olduğu su götürmez bir gerçektir. Aynı zamanda ifadesinde “şu anda miktarını hatırlayamadığım, senette yazılı miktardan daha fazla borç para verdim” şeklindeki ifadesine borcu verdiği tarih de dikkate alınarak vermiş olduğu borç meblağını hatırlamaması, vermiş olduğu borç karşılığında aynı zamanda senedin keşide edildiği tarihte müteveffanın ilerlemiş yaşı da göz önünde bulundurulduğunda 6 yıl gibi uzun süreli bir vade tanıması, aynı zamanda borcun miktarı ve tekraren, borcun verildiği yıl da gözetilerek borcunu garanti altına almak için ve özellikle müteveffanın yaşı da gözetilerek borca ilişkin herhangi bir teminat veyahut ipotek sair bir güvence de almaması, bunun yanında az önce de bahsedildiği üzere iddia edildiği şekilde; bu denli yüksek meblağlı bir ortaklık için herhangi bir ortaklık sözleşmesi tanzim edilmemesi karşısında borç ilişkisinin bu haliyle varlığını hayatın olağan akışı kuramına göre kabul etmek mümkün değildir. Öte yandan davalı …’ in de, yine bu denli bir miktarda olan alacağını (1.500.000 Amerikan Doları) ciro edip etmediğini hatırlamaması yönündeki beyanları da açıklanan yönde kanaat oluşturmaktadır. ispat külfeti yukarıda açıklandığı üzere davalı- alacaklılarda olmakla, borç ilişkisinin kanıtlanamamış olması, alacaklıların soruşturma makamında vermiş oldukları beyanlarında çelişkiler ve ikrarlar da göz önünde bulundurularak davacının davaya konu edilen senet itibariyle borçsuz olduğunun tespitine, öte yandan davalının elinde bulunan mevcut senete dayalı takibe girişilmesi takibin kötüniyetli olduğunu göstermeyeceği gözetilerek kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.

H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile; dava konusu senet nedeniyle, davacı yanın davalılara BORÇLU OLMADIĞININ TESPİNE,
2-Şartları bulunmayan kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Alınması gereken 268.053,43 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 66.384,42 TL’ nin mahsubu ile bakiye 201.669,01 TL’ nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 66.384,42 TL’ nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan 27,70 TL başvurma harcı parası, 392,10 davetiye ve müzekkere posta masrafı, 750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere; 1.169,80 TL yargılama masrafının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 104.440,73 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
6-HMK 120 maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgililere İADESİNE,
Dair, karar taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …