Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/306 E. 2021/287 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/306 Esas
KARAR NO : 2021/287

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 19/03/2015
KARAR TARİHİ : 08/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı …’nin, müvekkili şirket ile akdedilen 14/06/2011 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi ile müvekkili şirketin 18/09/2015 tarihine kadar intifa hakkı sahibi olduğu … adresinde kain ve tapuda … İli, … İlçesi, … Mah, … Mevkii, 124A.151 Pafta 1328 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde 14/06/2016 tarihine kadar … A. Ş. bayisi olarak bayilik faaliyeti gerçekleştirmeyi üstlendiğini, 14/06/2011 tarihli bayilik sözleşmesinin “Satışlar” başlıklı 4. maddesinin (a) bendinde; “Bayi, işbu Bayilik Sözleşmesi hükümleri altında yukarıda belirtilen satış yerinde münhasıran PO’dan ve/veya nakliye masrafı kendisine ait olmak üzere PO’nın belirleyeceği yerden satın alacağı akaryakıt, madeni yağlar ve PO tarafından üretimi ya da dağıtımı yapılan diğer malları, evsafını değiştirmeden, kesintisiz olarak satmayı, bulundurmayı, teşhir etmeyi ve PO tarafından satış yerinde açılması talep edilen reyon ve satış mahallerinin açılmasına muvafakat etmeyi ve bu konuda PO ile işbirliği yapmayı, bu yerde PO tarafından tespit ve tayin olunacak şirketlerin malları dışında başkaca hakiki veya hükmi şahısların mallarını hiçbir şekilde satmamayı, bulundurmamayı, teşhir etmemeyi, kabul ve taahhüt etmiştir.(…)” hükmünün bulunduğunu, 14/06/2011 tarihli bayilik sözleşmesinin “Süre” başlıklı 3. maddesinde; “İşbu sözleşme, taraflarca imzalandığı tarihten itibaren geçerli olmak üzere 5 (beş) yıl süreli olup, taraflarca mutabakat sağlandığı takdirde aynı şartlarla 5 (beş) yıl daha uzar.” hükmünün bulunduğunu, yine aynı tarihli bayilik sözleşmesinin “Kar Mahrumiyeti” başlıklı 20. maddesinde; “Bayi’nin işbu sözleşme mevzuu edimlerinin basiretli bir tacirden beklenen gayret ve özenle yerine getirmemesi neticesinde, PO menşeli ürünlerin bayi eliyle satışının gerekli düzeyin altında kalması halinde BAYİ, bu sebeple PO’nun uğrayacağı kar mahrumiyetini tazmin etmekle yükümlüdür. Keza işbu sözleşmenin BAYİ’nin aykırı davranışları sebebiyle PO tarafından ya da haksız surette BAYİ tarafından feshedilmesi halinde BAYİ, PO’nun bu yüzden doğabilecek tüm menfi ve müspet zararlarını ve bu arada sözleşme feshedilmemiş olsaydı, ifa edileceği süre sonuna kadarki döneme ait olmak üzere, PO’nun ileriye dönük kar mahrumiyetini derhal ödemekle yükümlüdür.” hükmünü içerdiğini, ancak sözleşmenin akdedilmesinden kısa bir süre sonra davalı yanca sözleşmenin … Noterliği’nin … tarihli, … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile haksız olarak feshedilmiş ve müvekkil şirket lehine taşınmazda kayıtlı bulunan intifa hakkına rağmen müvekkili şirketin bilgisi ve muvafakati dışında başka bir dağıtım şirketi ile anlaşılarak faaliyete başlanmış olduğunu, 01/10/2014-12/06/2016 tarihleri arasında müvekkili şirketi kar payının benzin satışlarında m3 başına 208,00-TL, motorin satışlarında m3 başına 235,00-TL olduğunu, buna göre müvekkili şirketin, davalının sözleşmeyi süresinden 620 gün önce feshi ile istasyonun PO bayii olarak faal olmadığı bu süreye ilişkin olarak KDV hariç 119.500,00-TL kârdan mahrum kalmış olduğunu, diğer bir deyişle davalı şirketin, taahhüdüne aykırı surette sözleşmeyi süresinden erken feshetmesi nedeniyle müvekkil şirketin, sözleşmenin bakiye süresi için 119.500,00-TL zarara uğramış olduğunu belirterek; cezai şart, yatırım bedelinin iadesi, tazminat talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla benzin ve motorin ürün satışından müvekkili şirketin mahrum kaldığı kar olarak 119.500,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek TCMB’nin kısa vadeli avanslar için uyguladığı faizi birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 21/06/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 373.703,00-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Bilecik Noterliği’nin …tarih ve … Yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacı şirketten Bayilik Sözleşmesi kapsamında satın alınan ürünlere ilişkin olarak müvekkili şirkete uygulanan fiyatların, iskonto oranının ve ödeme vadelerinin hangi kriterlere göre belirlendiği hususunda bilgi talep edildiğini, bu talep uyarınca bilgi vermekten kaçınan davacı şirkete … Noterliği’nin … tarih vc … yevmiye nolu ihtarnamesi içeriğinde de açıkça belirtildiği üzere davacı tarafça müvekkili şirkete karşı uygulanan fiyatlandırma politikası ve ödemeye yönelik vade hususunda emsal bayilere tanınan şartların müvekkili şirkete tanınmamakta olduğu ve bu hususun bizzat davacı şirket eli ile diğer bayiler ve müvekkili şirket arasında haksız rekabet oluşturduğu, davacı şirketin bu tutumunun bizatihi kendisinin davacı şirket aleyhine bir durum doğurmakta olduğu ve aynı güzergah üzerinde yer alan diğer dağıtım firmalarına ait istasyonların avantajını da arttırdığı, niteliği gereği son derece sert rekabet koşullarına sahip akaryakıt sektörü içerisinde fark yaratabilecek en temel husus olan fiyatlandırma ve ödeme noktasında davacı şirketin sergilemekte olduğu bu tutumun müvekkili şirket açısından bayilik sözleşmesinde gerekli düzenleme ve düzeltmeler yapılmadığı takdirde mevcut şartlar ile sözleşmenin devamını ekonomik açıdan imkansız hale getireceği ve bu nedenlerle belirtilen ihtarnamenin davacı şirkete tebliğini takip eden 3 iş günü içerisinde müvekkili şirkete uygulanan fiyatlandırma ve ödeme politikalarının aynı bölge ve aynı yol güzergahı üzerindeki bayiler ile aynı şartlara uyarlanması; aksi takdirde taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin belirtilen süre sonunda haklı nedenle feshedilmiş sayılacağı hususlarının belirtildiğini, davacı tarafça bu yönde en küçük bir düzenleme yoluna gidilmediği gibi müvekkili şirket ile hiçbir temas kurulmaması üzerine de sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olduğunu, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin müvekkili şirket tarafından haklı nedenle feshedilmiş olduğundan esasen davacı şirketin kâr mahrumiyetinden söz edilemeyeceğini, davacı şirketin dava tarihi itibarı ile sadece Bozüyük ilçe merkezinde farklı adreslerde 5 adet bayisi bulunmakta olduğunu, bu istasyonlardaki satışların müvekkiline ait istasyondaki satışlardan çok fazla olduğunu, dolayısıyla davacı şirketin kâr mahrumiyetinden bahsedilemeyeceğini, müvekkili şirketin ticari kayıtları ile 1240 Sayılı Kurul Kararı gereği Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna bildirmiş olduğu ve dağıtıcı firması olması sebebi ile bizzat davacı tarafça da onaylanan satış raporları incelendiğinde de görüleceği üzere müvekkilinin satışlarının çok büyük bir kısmını … sistemi kapsamında yapılan satışların oluşturduğunu, söz konusu … sistemine konu satışların kabaca davacı şirketin kurumsal ya da bireysel tüketicileri ile doğrudan kendisinin imzalamış olduğu ve bayilerin sadece aracılık faaliyetinde bulunarak söz konusu tüketiciler ile doğrudan bir ilişki kurmadığı sözleşmesel satışlar olarak nitelenebilecek olduğunu, daha açık bir şekilde ifade etmek gerekir ise davacı şirket kurumsal ya da bireysel tüketiciler ile genelde filo yönetimi kapsamında doğrudan akaryakıt satış sözleşmesi imzalamakta ve bu firmalara kendisi tarafından belirlenen fiyatlarda satışı bayiler eli ile gerçekleştirmekte olduğunu, belirlenen bu fiyatların genelde akaryakıtın güncel fiyatından daha düşük olduğunu, bayilerce müşterilere akaryakıtın güncel fiyatı üzerinden kesilen faturaların iptal edilerek davacı şirketin belirlediği fiyatlarla davacı şirkete fatura edilmekte ve bayilere ise bu satışlardan normal şartlarda olduğu gibi % 7 – 8 oranında kar değil % 1 oranında kâr verilmekte ve bu satışların bedeli bayi hesabına 15 gün sonra aktarılmakta olduğunu, bu kapsamda huzurdaki dava ile davacının bu satışlara ilişkin kârını doğrudan nihai tüketiciden kendisi almakta olmasına rağmen müvekkili şirketten adeta bu satışları kendisi yapmış gibi bu satışlar üzerinden de kar mahrumiyeti talep ettiğini, bu durumun hukuka açıkça aykırı olduğunu, dava dilekçesi ile davacı tarafın, kâr mahrumiyetinin 10/10/2014-12/06/2016 dönemine ilişkin olduğunu belirterek bu süreye yönelik talepte bulunduğunu, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere davacı şirket lehine müvekkile ait akaryakıt istasyonunun tapu kaydında 10/09/2015 tarihine dek intifa hakkı tesis edilmiş olup, şayet ortada giderilmesi gereken bir kâr mahrumiyetinden söz edilecek ise bu kâr mahrumiyetinin sözleşmenin feshedildiği tarih ile intifa hakkının sona ereceği tarih arasındaki döneme yönelik olabileceğini, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi kapsamında müvekkili şirketin miktar anlamında herhangi bir satış taahhüdü ya da doldurması gerekli bir kotasının mevcut olmadığını, müvekkili şirkete davacı tarafça herhangi bir şekilde kredi kullandırılması ya da hibe ödemesinin yapılmadığını, bu halde intifa hakkı süresi dolduktan sonra taşınmazda davacı şirket bayisi olarak bulunmak ve davacı şirketin logosunu taşımak koşulu ile müvekkili şirket tarafından hangi gerekçe ile olursa olsun satış yapılmamasının hukuki bir müeyyidesi bulunmamakta olduğunu, davacı tarafın, kâr mahrumiyeti iddiasına farklı bir gerekçe olarak müvekkili şirkete ait istasyona yaptığını belirttiği yatırımlara da dayanmakta ise de bu yatırımların neler olduğunu belirtmediğini, bu noktada davacı şirketin esasen müvekkili şirkete ait istasyona ariyet olarak verilen menkuller dışında en küçük bir yatırımının dahi mevcut olmamasına rağmen hem istasyonun işletmesini talep etmesi, hem de kar mahrumiyeti iddiasında bulunmasının hukuki olmaktan uzak olduğunu, taraflar arasında akdolunan bayilik sözleşmesine bağlı ve sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olan 18/09/2010 tarihli protokol başlıklı belgenin 6. maddesi uyarınca davacı lehine tesis olunan intifa hakkı karşılığı müvekkili şirkete her yıl için 3.600.00,00-TL ödenmesi kararlaştırılmış olup davacı tarafın bu yükümlülüğünü dahi yerine getirmemiş olduğunu, yine Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 1240 Sayılı kurul sayılı gereği davacı taraf 5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanunu ve Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği gereği sahibi olduğu dağıtıcı lisansı gereği tüm bayilerini otomasyon sistemi aracılığı ile her an denetlemek yükümlülüğü altında olup davacı taraf kendi yükümlülüğünün bu faturasını otomasyon bakım bedeli adı altında her ay düzenli olarak 1.000,00-TL’yi müvekkili şirkete fatura etmiş olduğunu, bu hali ile yasal olarak kendi yükümlülüğü olan bir durumu dahi müvekkili şirkete yansıtmakta beis görmeyen ve sözleşme ile üzerine düşen edimini dahi yerine getirmeyen davacı tarafın kâr mahrumiyeti iddiası ile huzurdaki davayı ikame etmesinin samimiyetten yoksun bir davranış şekli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle kâr mahrumiyeti alacağı talebine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce, taraflar arasında düzenelen 14/06/2011 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi, intifa hakkı kurulan taşınmaza ilişkin tapu kayıtları, taraflarca gönderilen ihtarnameler dosyamız arasına alınmış, taraflarca dosyaya sunulan beyan ve deliller değerlendirilmiş, davacı tarafın ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle bilirkişiden rapor ve ek raporlar temin edilmiştir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiştir. Buna göre; taraflar arasında düzenlenen 14/06/2011 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi ile davacı şirketin 18/09/2015 tarihine kadar intifa hakkı sahibi olduğu … İli, … İlçesi, … Köyü-Mah, … Mevkii, 124A.151 Pafta 1328 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde 14/06/2016 tarihine kadar … A. Ş. bayisi olarak bayilik faaliyeti gerçekleştirmeyi üstlendiği, davalı tarafın … Noterliği’nin … tarihli, … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile bayilik sözleşmesini feshettiği, davacı tarafça sözleşmenin feshinin haksız olduğu ileri sürülerek kâr mahrumiyeti talebiyle dava açılmıştır. Bir sözleşmenin haklı nedenle feshedilebilmesi için fesih yoluna başvuran tarafça sözleşme ilişkisine devamı çekilmez kılan bir nedenin var olması gerekir. Taraflar arasında akdedilmiş bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin kabulü için davalı tarafça bunu mümkün kılan nedenlerin ileri sürülmesi ve haklı feshe götüren nedenlerin delillerle ispat edilmesi gerekir. Dava konusu olayda her ne kadar davalı taraf sözleşmenin feshi için birtakım haklı nedenler ileri sürmüşse de bu iddialarını somut delillerle ispat edebilmiş değildir. Bu anlamda davalı tarafın, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesini haksız olarak feshettiğinin kabulü gerekmektedir. Davalı tarafça sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 20. maddesinde öngörüldüğü gibi davacı tarafın kâr mahrumiyeti talebinde bulunma hakkı doğmaktadır. Davacı taraf haksız olarak feshedilen sözleşme gereğince haksız fesih tarihinden sözleşme feshedilmeseydi sözleşme süresi sonuna kadarki dönem için kâr mahrumiyeti talebinde bulunmuşsa da, davacının o bölgede yeni bir bayi bulması için gerekli makul süre tespiti neticesinde hesaplanan kar mahrumiyetinin davalıdan tahsilini talep edebileceği Yargıtay uygulamaları ile kabul edilmiş bulunmaktadır. Bilirkişi heyeti de sunmuş oldukları ek raporlarda davacının o bölgede yeni bir bayi bulması için gerekli makul sürenin 3 ay olabileceğini belirlemiş ve davacının 3 aylık kâr mahrumiyeti alacağının 52.470,00-TL olduğunu hesaplamışlardır. Bu itibarla davalının sözleşmeyi haksız olarak feshetmiş olması nedeniyle davacının talep edebileceği kâr mahrumiyeti alacağının 52.470,00-TL olduğu sonucuna varılarak davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE, 52.470,00-TL alacağın dava tarihi olan 19/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2- Alınması gerekli 3.584,22-TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin ve ıslah suretiyle yatırılan toplam 6.382,77-TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.798,55-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa İADESİNE, davacı tarafça yatırılan toplam 3.584,22-TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3- Davacı tarafından yapılan ve 27,70-TL başvurma harcı, 579,40-TL müzekkere ve davetiye posta masrafı ve 3.100,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.707,10-TL yargılama giderinin, davanın kabul-red oranına göre belirlenen 520,49-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4- Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 7.621,10-TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5- Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 30.936,31-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6- 6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/04/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır