Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/633 E. 2019/830 K. 12.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/633
KARAR NO : 2019/830

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 18/09/2014
KARAR TARİHİ : 12/11/2019

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin muris ve desteği olan … doğumlu …, 18/10/2012 tarihinde … ilçesi ibecik köyü kuzuağılı mevkiinde … plakalı traktörü ile mutad kullanıma açık orman yolunda seyir halinde iken traktörün devrilmesi sonucu ağır yaralanmış ve kazaya bağlı olarak 23/10/2012 tarihinde … Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesinde kurtarılmaayarak vefat ettiğini, kaza yapılan … plakalı traktör davalı … tarafından … numralaı poliçe ile 15/03/2012 – 15/03/20136 tarihleri arasında ZMS sigortası kapsamında sigortalı olduğunu kaza ttarihi olan 18/10/2012 tarihinde yaşadığı kaza sonucu oölen …’ın aevli ve üç çocuk babası olduğunu ve ölümüyle eşi ve çocukları olan müvekkillerinin destekten yoksun kaldığını, müvekkilerinin ölenin desteğinden yoksun kaldığını kendi şahsi malvarlıkları ve gelirlerinin olmaması ve davanın vasıf ve mahiyetinin göz önünde alınmasını yargılama giderlerini karşılamaktan yoksun daacılar yararına HMK 336. Maddesi ve ilgili maddeleri uyarınca Adli Yardım kararı verilmesini ayrıca müvekkili …’ın durumu göz göüne alınarak 6098 sayılı TBK’nın 76 maddesi gereğince dava sounna kadar fakr-u zarireti önleycek uygun bir geçici ödeme kararı verilmesini, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalan davacıların 6100 sayılı yasanın 107. Maddesi uyarınca maddi tazminat isteklerinin incelenmesine, toplanacak delilre göre tazminat hesabı yaptıralarak olay tarihindeki sigorta teminat limitini aşmamak üzere temerrüt tarihinden itibaren işteliecek faizi,
yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

S A V U N M A /
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; kazaya karıştığı iddia edilen … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde ZMS poliçesi ile siortalı olduğnu poliçe kapsamında kaza tarihi itibariyle bedeni zararlar açısından kişi başına azami 225.000,00 TL ile sınırlı olduğunu dava konusu olay trafik polieçesi teminata girmediğini kazanın yansıma nedeniyle kusur ve sorumluluk ilkeri gereği kindelerine yönetilemeyecek bir talep olduğunu sürücünün kensi kusuru ile kazaya neden olduğunu davanın reddinin gerektiğini, ayrıca mahkemenin farklı bir görüşü olması durumunda da aktüer bilirkişiden rapor alınmasını, davanın teminat dışı olması nedeni ile esastan reddini, kabul anlamına gelmemek üzere emniyet kemeri takılmaması sebebiyle müterafik kusur indirmi yapılmasını müvekkili sigorta şirketi temerrüde düşmemesiş ve davanın açılmasına sebebyiet vermemeiş olduğundan müvekkili sirga şirketi aleyhine faiz masraf ve yargılama giderleri ve avukatlık ücretine hükmedilmememsine karar verilmesini savunmuştur.

G E R E K Ç E /
Mahkememizde açılan dava öncelikle, görev, yetki, taraf sıfatı ve diğer dava şartları açısından incelenmiş ve mahkememizin görevli ve yetkili olduğu ve ayrıca diğer dava şartlarının da bulunduğu anlaşılmış olduğundan davanın esasına geçilmiştir.
Ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları, uyuşmazlık konusu, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, dava şartlarının bulunup bulunmadığı, ilk itiraz olup olmadığı, tarafların sulh olup olamayacakları ortaya konulmuş ve yargılama ön inceleme duruşmasında tarafların da onay verdikleri uyuşmazlık nitelendirmesi ile sonuçlandırılmıştır.
Dava, tek taraflı trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle destekten yoksun kalan davacıların maddi tazminat istemlerine ilişkin tazminat davasıdır.
Destekten yoksun kalma tazminatı, TBK’nın “1-ölüm ve bedensel zararlar” “a-ölüm” madde başlıklı 53/3. maddesinde düzenlenmiş olup; “ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan kayıplardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunması olup, olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse TBK’nın 53/3. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Türk Borçlar Kanunu’nun 53.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de; destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Somut olayda, davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte, işleten üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. (Yargıtay 17. H.D.08/04/2019 Tarih ve 2016/9535 Esas-2019/4290 Karar sayılı kararı)
Şu hale göre; işleten murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış (davaya konu poliçede de kapsam dışı bırakılmamış) olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır. (Yargıtay 17. H.D.08/04/2019 Tarih ve 2016/9535 Esas-2019/4290 Karar sayılı kararı)
Ayrıca, Türk Medeni Kanununun 185/3. Maddesi; “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” hükmünü düzenlemiş iken TMK 186. Maddesi ise; “Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.” hükmüne amirdir.
Türk Medeni Kanununda yer alan her iki hükümde de, eşlerin yasal olarak birbirlerini desteklemek zorunda olduklarını belirtilmiştir. Bu nedenle eşlerin birbirlerine destek olduklarını ispatlamaları gerekmez. Destek kavramı TMK göre her iki eş içinde geçerlidir. Bu nedenle kocası ölen kişinin destek tazminatı talep edebileceği gibi karısı ölen kişinin de destek tazminatı talebinde bulunabilecektir. (…-Yargıtay 17. H.D. üyesi-www…..org)
Yine TMK.’nın 335. Maddesi, ergin olmayan çocuğun anne ve babasının velayeti altında olduğunu, 339. Maddesi de, anne ve babanın çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini gözeterek gerekli kararları alıp uygulayacağını ve yine 364. Maddesi de, herkesin yardım etmediği taktirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyuna nafaka vermekle yükümlü olduğu düzenlenmiş olup, bu haliyle yapılan değerlendirmede de, henüz reşit olmayan veya muhtaç olan çocuklar için, ana ve babanın zorunlu bir destek oldukları aşikardır.
Bu bağlamda, mahkememizce, toplanmasına karar verilen tüm deliller toplanmış, davacıların talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması ve tüm dosya
kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından tanzim edilerek dosyaya sunulan ve hukuki yönleri ayrık olmak üzere hükme esas alınan bilirkişi raporunda özetle; “kusur yönünden kazanın oluşunda herhangi bir dış etken bulunmayıp, davacıların eş ve babaları olarak araç sürücüsünün kendi kusuru ile vefat ettiğini, tazminat hesabı yönünden ise, eş… için 125.484,59 TL, kız … için 36.377,44 TL, oğul Mehmet Karadağ için 31.690,35 TL olmak üzere toplam: 193.552,38 TL olarak belirlendiği ve 225.000.-TL limitin aşılmadığı” tespitleri yapılmıştır.
Davacılar vekili tarafından sunulan 28/11/2018 tarihli dilekçe ile dava değeri ıslah edilerek 193.552,38 TL’ye yükseltilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde de;
Mahkememizce görülüp karar bağlanan davanın, tek taraflı trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle destekten yoksun kalan davacıların maddi tazminat istemlerine ilişkin tazminat davası olduğu, bu bağlamda tüm delillerin toplandığı, davalı tarafça her ne kadar davanın teminat dışı olduğu iddia edilmiş ise de, somut olayda, davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zararın; davacıları desteği olan işletenin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte, işletenin üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarar olduğu, böyle bir zararın işletenin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da olmadığı, işletenin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zararın doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluştuğu, buradaki zararın, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları, murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da olmadığı, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararının, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarar olduğu, ayrıca bu zarardan doğan hakkın, desteğe ait olmadığı ve onun kusurunun da bu hakkın doğmasında etkili olmasının düşünülemeyeceği ve yine işleten murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olmasının, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğuracağı ve bu zararın da somut olayda, gerek Kanun, gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olduğu ve bu haliyle de, davaya konu somut olayda, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olmasının etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceği ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın davalı sigortacıdan talep edilebilmesinin olanaklı olduğu anlaşıldığından, davalı tarafın davanın teminat dışında kaldığına ilişkin savunmasına itibar edilmemiş, yargılamaya devam olunmuş, toplanmasına karar verilen tüm deliller toplanmış, davacıların talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan bilirkişi raporunun somut olaya uygun, ayrıntılı ve gerekçeli olduğu da anlaşıldığından, hukuki yönleri ayrık olmak üzere hükme esas alınmasına karar verilmiş ve yapılan hesaplamalar doğrultusunda, davacıların destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin davalarının kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Vekalet ücretine ilişkin olarak yapılan değerlendirmede ise;
Somut olayda davacılar, ihtiyari dava arkadaşı konumundadırlar. İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri diğerinden bağımsız olarak hareket eder. (TBK 57-58) Böyle olunca da, ihtiyari dava arkadaşı konumunda olan davacıların her biri yönünden kabul edilen miktarlara göre ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmiştir.

H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
DAVANIN KABULÜ İLE;
1-Davacılardan… yönünden 125.484,59 TL,… yönünden 31.690,35 TL ve … yönüden 36.377,44 TL olmak üzere toplam 193.552,38 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Dava Adli Yardım talepli açılmış olup (harç yatırılmaksızın), mahkememizce kabulüne karar verilmiş olmakla; alınması gereken 13.221,56 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR YAZILMASINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinden 25,20 TL başvuru harcı, 101,5 TL posta gideri, 600,00 TL bilirkişi ücreti gideri olmak üzere toplam: 726,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak, davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı… davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 12.788,77 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı … davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.802,84 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı … davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.351,52 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya VERİLMESİNE,
7-HMK 120.maddesi gereğince; davacı tarafından yatırılan gider avansı arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
8-HMK Yönetmeliğinin 58/1. Maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın ve hükmün taraflara tebliğe çıkartılmasına,
Dair; davacılar vekilinin yüzüne karşı davalı yanın yokluğunda HMK’nun 341/1 vd.maddeleri uyarınca; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip
e-imzalıdır

Hakim
e-imzalıdır